Abdurrahim Karakoç Şiirleri - Printable Version +- Rasit Tunca Board (https://rasittunca.net) +-- Forum: GENEL KÜLTÜR BİLGİLERİ (https://rasittunca.net/forumdisplay.php?fid=10) +--- Forum: YAZARLAR BÖLÜMÜ (https://rasittunca.net/forumdisplay.php?fid=246) +---- Forum: Şiirler Şarkılar (https://rasittunca.net/forumdisplay.php?fid=252) +---- Thread: Abdurrahim Karakoç Şiirleri (/showthread.php?tid=3057) |
Abdurrahim Karakoç Şiirleri - RasitTunca - 08-22-2018 Abdurrahim Karakoç Şiirleri Acaba Uyuyan göllere ay ışığında Sevginin resmini çizsem kim anlar? Tomurcuk ayrılıp, gül açtığında Yağmurun saçını çözsem kim anlar? *** Bir mekan kaplamış ne varsa nerde Kendi ötesini saklar her perde Sonsuzluğun sona erdiği yerde Huduttan bir kulaç kazsam kim anlar? *** Aşk, kömür beyazı; kin, süt karası Eklenir yarama her dost yarası Et oldum bıçakla kemik arası Cellatla ahdimi bozsam kim anlar? *** Doğumda yalan var, ölümde gerçek Bir şeyler anlatır balık, kuş, çiçek Kırık gönülleri toplayıp tek tek Toplayıp göğsüme dizsem kim anlar? *** Gün geldi zamanı gömdüm kabire Dağ oldu aklımın verdiği fire Bağlasam telaşı çelik zincire Sabrın derisini yüzsem kim anlar? *** İçte deprem olur dışın düğümü İhlâssız çözülmez işin düğümü Aklımdan geçeni, düşündüğümü Okusam kim dinler, yazsam kim anlar? Abdurrahim Karakoç Açık Dilekçe Görmediğim bir bambaşka durum var Sizin şehrin kızlarında savcı bey. Yaklaşanı tâ yürekten vururlar Kan kokuyor gözlerinde savcı bey. Gayeleri gönül kırmak dal gibi Bakışları çifte faul bal gibi Ülkeler fethetmiş bir kral gibi Gurur dolu pozlarında savcı bey. Kaş yaparken, göz çıkarır elleri Çok silâhtan tesirlidir dilleri Hayret ettim, bir tuhaf ki hâlleri, Poyraz eser yüzlerinde savcı bey! . Derviş olup çıktım tığsız, tebersiz İlk görüşte avladılar habersiz Pişirdiler beni tuzsuz, bibersiz Kebap oldum közlerinde savcı bey! . Bölüştüler gönlüm ile aklımı Davacıyım, ara benim hakkımı... Bir yol göster, haksız mıyım, haklı mı? Yorulmayım izlerinde savcı bey. Abdurrahim Karakoç Adalet - Adavet Adaletle adavet yanyana yürümez ki Adavet çürür amma, adalet çürümez ki Adavet hırstan doğar, gözü kör, vicdanı kör Adalet ayaklara ip takıp sürümez ki... Abdurrahim Karakoç Adamına Göre Nas olur, kanun olur diktatörün sözleri Ya ıslatır donları, ya yaşartır gözleri Kimileri dağları dar elekten geçirir Kimileri ya çukur, ya dağ yapar düzleri. Abdurrahim Karakoç Akıl Fukaraları Örtüye hücum eden ne yobazlar görmüşüz Din adına tef çalan ne cambazlar görmüşüz Hakikat ışığından kaçıp kurtulmak için Başını kuma gömen pek çok kazlar görmüşüz. Abdurrahim Karakoç Akla Sığmıyor Bizdeki tuhaflıklar akla sığar değil ki Partileri kapatır, kadınları açarız! İradenin millîsi eskide varmış belki Şimdiyse yapma kanat laiklikle uçarız! Abdurrahim Karakoç Alışkanlık Bu kirli düzenin düzenbazları Azrail'e rüşvet vermeyi dener; Ölünce dünyanın en kurnazları Torpille cennete girmeyi dener. Abdurrahim Karakoç Aman Dikkat! Haramsız mal azaldı, haramzade çoğaldı Bu çağda helâl yemek büyük cesaret ister İnsanı sıfatıyla anmak geride kaldı Domuza domuz demek büyük cesaret ister.. Abdurrahim Karakoç Aman ha! Kargadan kılavuz tut, Yahudi'den tutma ha! Hastalığa selâm dur, haçlı hapı yutma ha! Aldatıp çıkardılar ceddimizin yolundan Geleceği kurarken geçmişi unutma ha! .. Abdurrahim Karakoç Anadolu Seni çok sevenler(!) çok örseledi Oy güzel vatanım, oy Anadolu.. Açların çalıştı, tokların yedi Oy güzel vatanım, oy Anadolu.. Yanan hep sen oldun, yakılan sensin Ruhuna çiviler çakılan sensin Şekilden şekile sokulan sensin Oy güzel vatanım, oy Anadolu.. Sınırlar çizildi rüyalarına Yasaklar konuldu dualarına Hangi sesler hâkim semalarına Oy güzel vatanım, oy Anadolu.. Ahlat’ın, Afşin’in, Söğüt’ün mahzun Evladın, âşığın, yiğidin mahzun Tebessümün mahzun, ağıdın mahzun Oy güzel vatanım, oy Anadolu.. Metrûk manastırlar ihya olmakta Hüzün, camilere mahya olmakta Yadlar başımıza kâhya olmakta Oy güzel vatanım, oy Anadolu.. Üzerinden hak, adalet silindi Hayâ zırhı delik delik delindi Bu zelil duruma nasıl gelindi? ! . Oy güzel vatanım, oy Anadolu.. Dün şehit kanıyla sulanan sensin Bugün alkollere belenen sensin Düşmandan sadaka dilenen sensin Oy güzel vatanım, oy Anadolu.. Şehit torununa “sen sus” diyorlar “Vatan sevmek bize mahsus” diyorlar Her taraf toz-duman, kâbus diyorlar Oy güzel vatanım, oy Anadolu.. Hariçten gelenler köprüyü tutmuş Dost karşı kıyıda seni unutmuş Hınzır yeller yaprakların kurutmuş Oy güzel vatanım, oy Anadolu.. “Biraz azim, biraz gayret” derim ha “Delinir karanlık, sabret” derim ha “Şanlı mazi döner elbet” derim ha Oy güzel vatanım, oy Anadolu... Abdurrahim Karakoç Anadolu Gezisi Ter kokuyordu Çukurova tarlaları, Irgat Türküleri duyuluyordu uzaktan; Ekin biçiyordu yalın ayaklı köy kızları Elleri kabarıyordu oraktan. Gökbelen dağlarına yağmur yağıyordu; Yetimler mahallesinde bir çocuk ağlıyordu. Kan kokuyordu doğunun çimenli yaylaları; Silah sesleri geliyordu Şırnak'tan. Oğulsuz koymuşlardı ak saçlı anaları; Tütünler tedirgin olmuştu ocaktan. Cilo dağlarında kamalaklar üşüyordu; Garipler köyünde bir gelin düşünüyordu. Yosun kokuyordu Karadeniz'in mavnaları; Oynak havalar döküyordu parmaktan. Buz gibi bir soğuk biçiyordu baharı; Dal boylu gençler gidiyordu bıçaktan. Ilgaz dağlarında kurtlar uluyordu. Bekârlar kahvesinde bir adam uyuyordu. Şehvet kokuyordu Ege'nin bereketli ovaları; Körpe bedenler soyuluyordu ahlâktan. Tedirgin etmişlerdi bizim havaları; Yadırgı sesler geliyor plâktan. Çatalkaya dağında kartallar dönüyordu; Bir nesil yaşıyor, bir tarih ölüyordu. Abdurrahim Karakoç Anadolu Sevgisi Sen bizim dağları bilmezsin gülüm, Hele boz dumanlar çekilsin de gör. Her haftası bayram, her günü düğün, Hele yaylalara çıkılsın da gör. Bilmezsin ovalar nasıldır bizde; Kağnılar yollarda, yoncalar dizde... Saydıklarım damla değil denizde, Hele bir ekinler ekilsin de gör. Görmedin sen bizim mavi suları, Karlar eriyince kırar yuları... Köpük olur beyaz, sel olur sarı; Hele taştan taşa dökülsün de gör. Sen bizim köyleri görmedin ki hiç, Yolları toz, çamur, evleri kerpiç. O kirli kabukta, o en temiz iç; Hele bir yakından bakılsın da gör. Anlamaz, bilmezsin sen bizim halkı, Sevgiyi bulasın, yakına gel ki... Kalıplar gerçeği göstermez belki Gönül perdeleri sökülsün de gör. Abdurrahim Karakoç Aramızdaki Fark Sen dünden gelirsin, ben yarından gelirim Doğmadık bebekler diyarından gelirim. Sen müebbet inkârda kılmışsın kararı Ben Kalubelâ’nın ikrarından gelirim. Abdurrahim Karakoç Arsız Adam Ayıp ne, günah ne, bilmiyor adam Yüzüne tükürsen silmiyor adam Memleketi dilim dilim diliyor Karpuzu yutuyor, dilmiyor adam! . Abdurrahim Karakoç Askere Mektup Aziz dostum,sen bu ilden gideli, Sekiz mevsim geldi-geçti duydun mu? Gine kar koymadı baharın yeli, Şeftaliler çiçek açtı duydun mu? Memiklerin Iraz için Kel Durdu, Sinan oğlu Muharrem'i öldürdü Keş Ahmet bayram da namaz kıldırdı; Kerim Ağa köyden göçtü duydun mu? Çavuşların yumuk gözlü Tahir'i Kahve yaptı kırk senelik ahırı, Erkek Fatma, Dişi çürük Mahir'i Güpegündüz aldı kaçtı duydun mu? Ala-kardır Binboğa'nın yücesi.. Asker oldu Halime'nin kocası.. Sazlıköy'ün ilerici hocası Minarede şarap içti duydun mu? Dikkat eyle; anlam çıkar sözüm den; Bir hızarcı geldi Mercanözü'nden İpsiz Mustafa'nın tek boynuzundan On altı çift tahta biçti duydun mu? Kenan'ların sarı saçlı Reşad'ı On çocuğun anasını boşadı, Sultan serbest kaldı, sarhoş yaşadı, Hürriyeti yeni seçti duydun mu? On iki gün önce yaptık bir seçim, Tekgöz murdar öldü partisi için. Nasreddin Hoca'nın dediği biçim; "Dünyayı yanlışsız ölçtü(!) duydun mu? Daha bunlar bildiğimin yarısı, Gelecek mektuba kalsın gerisi. Bu yıl KARAKOÇ'un gönül arısı Çiçekten çiçeğe uçtu duydun mu? Abdurrahim Karakoç Aşk nice dostluklara... geçenki mailini geç gördüm. zaten hafta sonu nöbetçiydim. sana mesaj atar mıyım onu da bilmiyorum. çünkü numaram çıkacak. yanlış anlama sana güvenmemek değil ama hangimiz hangimizi iyi tanıyoruz? gerçi şimdi bu güvenmemek değilde ne diyebilirsin. ama kararsızım yüreğimin sesini dinleyeceğim. kendine iyi bak. Allah a emanet ol. Abdurrahim Karakoç Aşk Hikayesi Başımdan bir kova sevda döküldü Islanmadım, üşümedim, yandım oy! İplik iplik damarlarım söküldü Kurşun yemiş güvercine döndüm oy! Yağmur yorgan oldu, döşek kar bana Anladım ki kendi gönlüm dar bana Alev dolu bardakları yâr bana Sunuverdi içtim içtim kandım oy! Sevgi ektim, naz biçmeye çalıştım Ne zamana, ne kendime alıştım Kırk senede yedi hasret bölüştüm Yedi dünya bana düştü sandım oy! Gönül şahinimi yordum gerçeğe Sonsuzda yüzümü sürdüm gerçeğe Teselliden kanat kırdım gerçeğe Tecellinin sinesine kondum oy! Abdurrahim Karakoç Aşk Yarası Yüreğimden aşk kurşunu yedim ben Doktor ağlar, merhem ağlar yarama. Dilekçemi gökyüzüne verdim ben Yağmur ağlar, meltem ağlar yarama. Gözyaşları kiripiklere dizilir Damla damla yanaklara süzülür Ruh röntgenim duygulara çizilir Zülüf ağlar, perçem ağlar yarama. Yazan kalem kesin yazmış fermanı Kimse sorsam ''yoktur'' diyor dermanı Anlatsam çıldırtır dağı - ormanı Yangın ağlar, deprem ağlar yarama. Aşk yarası ilaç kabul etmezmiş Bir gelirse daha dönüp gitmezmiş Tıb ilminin aklı fikri yetmezmiş Hatip ağlar, ebkem ağlar yarama... Abdurrahim Karakoç AYDO'nun Uşağına Geçtiğin köprülerin dayısı kaç hemşerim? Baş Bey'in köprü tutan ayısı kaç hemşerim? Yediğin naneleri saysak hesaba gelmez, Kırdığın yumurtanın sayısı kaç hemşerim? Abdurrahim Karakoç Ayıp Kara gözlüm bu ayrılık yetişir, İki gözüm pınar oldu gel gayrı. Elim değse akan sular tutuşur İçim dışım yanar oldu gel gayrı. Ayların sırtında yıllar taşındı, Sanma ki garibi eller düşündü. Bebekler evlendi, yollar aşındı Kozalaklar çınar oldu gel gayrı. Hesap et, gideli sen gurbet ile Otuz ay tutuldu kolay mı dile? Hapisler, sürgünler, esirler bile Sılasına döner oldu gel gayrı. Gönlüm sende, gözüm yollarda durdu, Saat isyan etti, takvim kudurdu. Hasret hançerini bağrıma vurdu Yüreciğim kanar oldu gel gayrı. Emeği boşadır yuvasız kuşun... Nerdeyse toprağa değecek başın. Beni düşünmezsen kendini düşün Herkes seni kınar oldu gel gayrı. Abdurrahim Karakoç Aynaların Ötesi Her ne kusur varsa, geçen zamanda; Suçsuzdur aynalar elâ gözlü yâr. Mecnunlar Mevlâ’yı bulursa canda, El olur Leyla’lar elâ gözlü yâr. Güzel açar güzelliğin sergisin Gün ağartır kara saçın örgüsün.. Muhabbet faslında ölüm türküsün Kim söyler, kim çalar elâ gözlü yâr. Eştikçe iş çıkar işin içinde; Gençliği hasret yer sevda göçünde. Bilmez misin, dört mevsimin üçünde Kar olur yaylalar, elâ gözlü yâr. Alı al, yeşili yeşilde ara; Ahirete gider kalpteki yara.. Ne yapsan bir daha çıkmaz dallara, Dökülen ayvalar elâ gözlü yâr. Vakit dolar, nakit biter kasanda.. Sevgi bir kitaptır gönül masanda; Okusan da olur, okumasan da... Kapanır sayfalar elâ gözlü yâr. Abdurrahim Karakoç Aynanın İki Yüzü Bir, zirvede habire şiştikçe şişene bak Bir, tabanda her adım yıkılıp düşene bak Bir, ülke yansa bile yan gelip yatanlara Bir, yangın söndürmeye çarıksız koşana bak. Abdurrahim Karakoç Ayrılık Havası Ben nefret eyledim sizin gerçekten Yalanı severim, yalanı gayrı.. Tiksindim bülbülden, gülden, çiçekten Yılanı severim, yılanı gayrı.. 'Sapıtmış bu' diye beni yeriniz Hakkımda bin türlü hüküm veriniz Omuzumda yüktür dirileriniz Öleni severim, öleni gayrı.. Uzun yaşamayı saymadım sanat Kurda yürek oldum,kartala kanat Oturup ağlayan korkağa inat Güleni severim, güleni gayrı.. İyinin ardından 'kötü' demezdim Kötünün elinden ekmek yemezdim Birlikten kopana selâm vermezdim Böleni severim, böleni gayrı.. Yıllarca boş yere canımı sıktım Nihayet yol buldum, çığırdan çıktım 'Bey'den, 'efendi'den, 'sayın'dan bıktım 'Ulan'ı severim, 'ulan'ı gayrı.. Abdurrahim Karakoç Azınlık Satıcı simsarlar verdi el ele “Bölünmez” ülkeye girdi azınlık.. Her yana dal-budak saldı mesele Postunu divana serdi azınlık.. Kaboğlu fitneyi doldurdu kaba Gösterdi olağan dışı bir çaba Oran baskın çıktı, dedik merhaba Ortamı sinsice gerdi azınlık.. Yazmadı tarihler böyle hinliği Şaşırttı şeytanı kurul cinliği Bu kasap mantığı, bu pişkinliği “Al kurtul” ödülü, gördü azınlık.. Düşündüm, kimlerle yarıştı aklım Nihayet öfkemle barıştı aklım Okudum raporu, karıştı aklım Saydım beş kişinin dördü azınlık.. Avrupa yurdumu bölmek istiyor En az beş parçada görmek istiyor Tez günde mezara gömmek istiyor Amacı, gayesi, derdi azınlık.. Doymadılar yiyip içtikleriyle Onulmaz yaralar açtıklarıyla Devşirme güruhtan seçtikleriyle Jokerleri öne sürdü azınlık.. Haçlı Avrupa’sı düğmeye bastı Yerli uşakları fikrini kustu Gözcüler uyudu, sözcüler sustu Yuların ipini kırdı azınlık.. Papaz kilisede tezgâhı kurmuş Anahtar satarak milyarlar vurmuş Diyalog esnafı selâma durmuş Muradı maksada erdi azınlık.. Kayboldu hamamın tarağı, tası Bitmedi irtica paranoyası “Ekümenlik Patrik” oyunun as’ı Hatayı, Mardin’i sardı azınlık.. AB yollarına düşer gideriz Gelme deseler de koşar gideriz Bir garip âlemde yaşar gideriz Bekliyor kapıda ferdî azınlık.. Kimliğin Türk, dinin İslâm, orda kal Yazılan raporu oku, ibret al Ey sahibi devlet, söyle, bu ne hâl? ! Diyorlar ki “Türk’ü-Kürdü azınlık” Abdurrahim Karakoç Balaban'ım Geldi gönderdiğin şiirden mektup Arada bir böyle yaz Balaban'ım Zaman siciminin ucundan tutup Bazen bağla, bazen çöz Balaban'ım Fikir gölü derinleşir girdikçe Dostluk gülü gümrah açar derdikçe Sıhhat, zaman, mekan, imkan verdikçe Cevapsız bırakmam, söz Balaban'ım Ahval-i aleme kafayı takma Allah Kerim, sabrı elden bırakma İlmi düstur eyle, imanı sakla Gayrisi savrulan toz Balaban'ım Huzur içte gerek, kabukta değil Vuslat acelede, çabukta değil Akıl da baştadır, topukta değil Çile yemekteki tuz Balaban'ım Ahlakı, töreyi kenara atan Dine 'Afyon' diyen, vatanı satan Müslüman olamaz, Türk değil zaten Dayanmaz görmeye göz Balaban'ım Demişler ya 'Kuvvet birlikten doğar' Kar, yağmur zamanı gelince yağar Nasihatım o ki dinlersen eğer İşaret 'ben' değil 'Biz' Balaban'ım Çevremizi saran türlü ihanet Gün geçtikçe görünüyor daha net Başlangıçta bilmek değil kehanet Bağrımıza girmiş köz Balaban'ım Zaman geldi esir olduk maddeye Zaman geldi hasır olduk caddeye Zaman geldi küsur olduk şetteye Daha bunlar bize az Balaban'ım Dört yanımı gurbet yazmış kaderim Dosttan mektup gelir, biter kederim Gözlerinden öper, selam ederim Aydınlık günlerde gez Balaban'ım Abdurrahim Karakoç Bambaşka Doktor, benim derdim bambaşka bir dert Ağrıyan yerimi sorma boşuna. Yazdığın reçete değer mi zahmet? Kağıtla kalemi yorma boşuna. Kerem eyle, fayda vermez yardımın Tıp ilminde çaresi yok derdimin Her tarafı gurbet olmuş yurdumu Düşünceme tuzak kurma boşuna. Gönlüm yığın yığın hasret yüklüdür İçimde tarifsiz keder saklıdır Sökemezsin yaralarım köklüdür Merhem sürüp, sargı sarma boşuna. Dost yolları nakışlandı kanımdan Sevdiklerim vergi keser canımdan Sükûta muhtacım, ayrıl yanımdan İncitip günaha girme boşuna. Aşk koymuşlar ıstırabın adını Alamadım yaşamanın tadını Yapacaksan eğer bana yardımı Öldür kurtar, ilâç verme boşuna. Abdurrahim Karakoç Barsaklar Temizlensin Durmasın operasyon, barsaklar temizlensin Yiğitler öne çıksın ve korkaklar gizlensin Niye kula kulluktan sıyrılmasın bu ülke? Niye hayal şehrinde boş çöller denizlensin? Abdurrahim Karakoç Bayram Hürmetine Çift bayram tanırız ışıktan, nurdan Birisi Ramazan, birisi Kurban... Ya Rab, bayram eyle bayramımızı Yıka gönülleri kirden, çamurdan Abdurrahim Karakoç Bayramlar Bayram Ola - 1 Güneş yükselmeden kuşluk yerine Bir adam camiden döndü evine Oturdu sessizce yer minderine Kızı “Bayram” dedi, yalın ayaklı Adam “Bayram” dedi, tam ağlamaklı.. Eli öpüldükçe içi burkuldu Konuşmak istedi, dili tutuldu Güç belâ ağzından bir “off! ” kurtuldu Oğlu “Bayram” dedi, sırtı yamalı Adam “he ya” dedi, gözü kapalı.. Düşündü kış yakın, evde odun yok Tenekede yağ yok, çuvalda un yok Yok yoka karışmış; tuz yok, sabun yok Avrat “Bayram” dedi, eğdi başını Adam “evet” dedi, sıktı dişini.. Çalışsa ne iş var, ne cepte para Dağ oldu içinde büyüyen yara Dikti gözlerini karşı duvara Takvim “Bayram” dedi, silindi yazı Adam “öyle” dedi, bağrında sızı.. Döndürse yönünü herhangi dosta Yaralı, gariban, dul, yetim, hasta Yıllar, aylar, günler erirken yasta Yer-gök “Bayram” dedi, ağzını açtı Adam “Bayram” dedi, evinden kaçtı.. Abdurrahim Karakoç Bayramlar Bayram Ola - 2 Ana, bu bayram mı? . Aman çok ayıp Çocukken gördüğüm bayramlar hani? Mübarek elleri öpüp, koklayıp Yüzüme sürdüğüm bayramlar hani? Hani ya o özlem, hani ya o tad? Ne dışım kaygusuz, ne içim rahat Haftalar öncesi her gün, her saat Babamdan sorduğum bayramlar hani? Nur yağan geceler, gündüzler nerde? Neşe paylaştığım öksüzler nerde? Dost yollar, dost evler, dost yüzler nerde? Huzura erdiğim bayramlar hani? Kar çiçeğim solmuş kar yatağında Can verir ırmağın dar yatağında Arife gecesi yer yatağında Üstüme serdiğim bayramlar hani? Bayram demek takvimdeki yazı mı? Bayram hasret, bayram ağrı, sızı mı? Açıp yüreğimi, yumup gözümü Özüne girdiğim bayramlar hani? Bayram af günüdür, barış günüdür Bayramlar rahmete giriş günüdür Bayram, Hak menzile varış günüdür Gönlümü verdiğim bayramlar hani? Abdurrahim Karakoç Bayramlar Bayram Ola - 3 Kalkarım her sabah kötü bir günde Yüreğim zindanda, sevgim sürgünde Engeller yol vermez, gelemem oğul! Taşırım başımda başıboşları Konuşur karşımda mezar taşları Diriler dil vermez, bilemem oğul! Tecellim çiledir, çeker giderim Gözyaşı selinde akar giderim Dostlarım el vermez, kalamam oğul! Hasretim göl göldür, hicranım nehir Toprağım kor ateş, havam som zehir Arılar bal vermez, alamam oğul! Ben aşka koşarım, aşk beni vurur Yaklaştığım deniz içimde kurur Bahçeler gül vermez, gülemem oğul! Bayramlar kurşundur, canımda kalır Yazdığım tebrikler yanımda kalır Postacı pul vermez, salamam oğul! Abdurrahim Karakoç Bayramlar Bayram Ola - 4 Yağma var yukarı katta Benim canım çıkar altta Çabalarım, akar terim Allah kerim. Zulüm köklendi, dallandı İşkenceler “yasal”landı Küfür içer, zılgıt yerim Allah kerim. Yokluk kırıyor dizimi Zamlar güldürür yüzümü(!) Sıkıntıdan kalkmaz serim Allah kerim. Bayram gelmiş.. gelir belki Ben tebrik-mebrik bilmem ki “Bayram bayram ola” derim Allah kerim. Abdurrahim Karakoç Bayramlar Bayram Ola - 5 Giden Bayramlardan almadık bir tad Gardaş bu senenin bayramı nasıl? Şenay’larda bayram her gün, her saat Elif’in, Döne’nin bayramı nasıl? İçinde boğulduk derdin, acının Uykusu bitmedi şeyhin, hacının Üç gardaşı şehit veren bacının Oğulsuz ananın bayramı nasıl? Neşe topuğumda, elem boyumda Sen çoğunu anla, ben az deyim de Kim öldü, kim kaldı garip köyümde Ya bizim hanenin bayramı nasıl? Dert deşmek değildir gayem, niyetim Düşündükçe sızlar kemiğim, etim Gelini dul kalmış, torunu yetim Ak saçlı ninenin bayramı nasıl? Hangi eller sürer suçluyu suça Güdümlü başların destesi kaça Kimler zorlanıyor gönülsüz göçe Boş kalan binanın bayramı nasıl? İşkence altında ezilir canlar Masum yiğitlerle dolu zindanlar Ses verin mezardan ulu sultanlar Yusuf-u Kenan’ın bayramı nasıl? Bizden sandığımız bize yabancı Görünen simalar göze yabancı Kabukta bayram var, öze yabancı Söyleyin, mânânın bayramı nasıl? Sabahtan haber yok, ufuklar kara Semerkant kan ağlar, yanar Buhara Keşmir, Kâbil, Kerkük hasret bahara Kudüs’ün, Sina’nın bayramı nasıl? Ayşe’nin bayramı gözyaşı, firak Sultan’ı derdiyle baş başa bırak Sormadan geçemem, etmişim merak Nükhet’in, Nana’nın bayramı nasıl? Mücahit, maddeye yapar akını Devrimci, soygundan tutar yükünü Biz toprağa verdik Hikmet Tekin’i Kotil’in, Zana’nın bayramı nasıl? Doğduğundan beri çamlar deviren Ekranda iftira, yalan savuran Salyası, ülkeyi göle çeviren Boynuzlu dananın bayramı nasıl? Abdurrahim Karakoç Bayramlar Bayram Ola - 6 Âlem-i İslâm'a rahmet su gibi Aksın, BAYRAM OLSUN BAYRAMLARINIZ. Evleriniz cennet kokusu gibi Koksun, BAYRAM OLSUN BAYRAMLARINIZ. Zindan, “medrese”dir; gam, yayla size Farkı yok bin yılın bir ayla size Melekler yukardan gıptayla size Baksın, BAYRAM OLSUN BAYRAMLARINIZ. Uygur, Kazak, Kırgız, Azerî’nizden Gitmesin gardaşlık nazarınızdan Zalimler, zulmünü üzerinizden Çeksin, BAYRAM OLSUN BAYRAMLARINIZ. Süleyman esir de, Simon neden hür? Hiç durma dünyanın yüzüne tükür.. Müslümanın sesi münafıktan gür Çıksın, BAYRAM OLSUN BAYRAMLARINIZ. Serilsin gönüller döşek misali Patlasın sevgiler fişek misali Hakikat, durmadan, şimşek misali Çaksın, BAYRAM OLSUN BAYRAMLARINIZ. Haksızlık almasın Hak’kın yerini Aşsın boyunuzdan aşkın derini Kimi gözyaşını, kimi terini Döksün, BAYRAM OLSUN BAYRAMLARINIZ. Kök bir, dallar ayrı ki, İslâm bir gül Afganistan bir gül, Türkistan bir gül Vahdet bahçesine her insan bir gül Diksin, BAYRAM OLSUN BAYRAMLARINIZ. Mağdurlar, mazlumlar ersin felaha Vuslata varanlar varsın bir daha İrfan tohumunu gece, sabaha Eksin, BAYRAM OLSUN BAYRAMLARINIZ. Kandır zalimlerin zulüm çiçeği Öldürür cehalet, ölüm çiçeği Gençler yakasına ilim çiçeği Taksın, BAYRAM OLSUN BAYRAMLARINIZ. Şehide toprağın hürmet-i aşkı Anadan fazladır şefkat-i aşkı Rab’bim yüreklere ülfeti, aşkı Soksun, BAYRAM OLSUN BAYRAMLARINIZ. Hazreti Resul’ün nurlu katına Gitmek isteyenler binsin atına Küfrün saltanatı yerin altına Çöksün, BAYRAM OLSUN BAYRAMLARINIZ. Ne makam, ne para olamaz ölçek... “Kurtuluş İslâm’da” vallahi gerçek Bu mübarek sevda bizleri tek tek Yaksın, BAYRAM OLSUN BAYRAMLARINIZ. Abdurrahim Karakoç Bebeğe Çağrı Soyguncu soysun da, vurguncu vursun Sen ana karnında boşa durursun Doksan günde çık gel, dokuz ay dursun Doğmaya gayret et, doğmaya bebek Sonra geç kalırsın yağmaya bebek. Üçkağıtçı düzen geçip gitmeden Her ocakta üç- beş baykuş ötmeden Çabuk ' Devlet malı deniz' bitmeden Doğmaya gayret et, doğmaya bebek Sonra geç kalırsın yağmaya bebek Makam armağandır, koltuk hediye Muhkem ilamlar var ' rüşvet ye' diye Ne diye beklersin söyle ne diye? Doğmaya gayret et doğmaya bebek Sonra geç kalırsın yağmaya bebek Göz kırpınca sıfırı çok sayılar Zirveye tırmandı topal ayılar Yağcı yeğen arar haydut dayılar Doğmaya gayret et doğmaya bebek Sonra geç kalırsın yağmaya bebek. Artık banka soymak basit eğlence Günde milyar hiçtir ' yurtsever genç' e(!) Dünyaya duhül et, gel biraz önce Doğmaya gayret et doğmaya bebek Sonra geç kalırsın yağmaya bebek Tez çık, haram süt bul, beleş kundak bul Yalancılık mübah, yüzsüzlük makbul Hukuksal açıdan bir ' olanak' bul Doğmaya gayret et doğmaya bebek Sonra geç kalırsın yağmaya bebek Adi ekranlarda iğrenç yüzü gör Halkı tiksindiren bir kof dizi gör Önce onları gör, sonra bizi gör Doğmaya gayret et doğmaya bebek Sonra geç kalırsın yağmaya bebek Abdurrahim Karakoç Bebeğe İhtar Geçmişte yağmanın hasat dönemi Acele gel diye çağırdım seni Şimdi iş değişti dur, dinle beni Dokuz aylık yolu altmış ayda çek Beş sene dolmadan doğma ha bebek. Emmin, dayın annen, baban kereste İşçi, memur, çiftçi, çoban kereste Çarşı, pazar, yazı-yaban kereste İnsanlar ya mertek, ya orta direk Beş sene dolmadan doğma ha bebek. Doğarsan üç günlük iş bulamazsın Acıkırsın, ekmek, aş bulamazsın Ucuz toprak, beleş taş bulumazsın Yaşamak rezillik, rüsvaylık demek Beş sene dolmadan doğma ha bebek. Arı peteğinde ağulu bal var Kaçıp kurtulmaya ne yön, ne yol var Sıkıver dişini, annene yalvar Buradan rahattır orda beklemek Beş sene dolmadan doğma ha bebek. Kurtlar sülük oldu, sıyrıldı posttan Kaçan kurtuluyor, ahbaptan dosttan Değişti bahçıvan, bozuldu bostan, Hıyarlar acıdır, karpuzlar kelek Beş sene dolmadan doğma ha bebek. Vaziyet bambaşka vaziyet oldu Yaşamak işkence, eziyet oldu Dalkavukluk üstün meziyet oldu. Sanatkârlar sansar, dâhiler şebek Sözümü dinlersen hiç doğma bebek. Abdurrahim Karakoç Bebeğe Sitem 'Aman gelme' dedim, bak geldin işte Dünyaya meylin var, 'beşer'sin bebek Bir bilsen dünyamız neyin nesidir Ayırır ağzını işersin bebek. Kimisi su katar içtiğin süte Kimisi at sokar yediğin ete Günahtan, hileden, haramdan öte Zulmet kuyusuna düşersin bebek. Yukarıya gitsen 'köle' sayarlar Aşağıya insen tefe koyarlar Her saat bir başka renge boyarlar Baktıkça sen sana şaşarsın bebek. Önün bal-petekli, elin mühürlü Omuzun kötekli, dilin mühürlü Haftan ipotekli, yılın mühürlü Aydan, günden mahrum yaşarsın bebek. Sevgimiz rüşvettir seversek seni Aldatmak içindir ne versek seni Kalleş çağımızla eversek seni Gerdeğe girmeden boşarsın bebek. Abdurrahim Karakoç Beklemek Sarıcadüzü'nde bir yığın toprak Sulanır her sabah gözyaşlarımla Mihriban, Mihriban uyan da bir bak! Hasret düğüm düğüm ak saçlarımda... Ardıçlı ağaçlarda gene ay doğar Akasya gölgeleri delik - deşik... Bir pınar ağlar sabahtan akşama dek Yapraklar sallanır, ışıklar söner... Büyüdükçe büyür içimde bir dert, BEKLEMEK... Abdurrahim Karakoç Bekleyin Mehmetçiğe yağan kar, size de yağar bir gün Anaların tükrüğü sizleri boğar bir gün Her ırmak, mecrasına akacaktır sonunda Sanmayın ki şu güneş batıdan doğar bir gün. Abdurrahim Karakoç Ben Ben: Karlı dağların deli rüzgârı.. Ben: Tozlu yolların demirbaşıyım. Ben: suyu kurumuş sevgi pınarı... Ben: Toprak bekçisi, mezar taşıyım. Ben: Hep yıllar yılı kanayan çıban... Ben: Fikir sürüsün yitiren çoban. Ben: Hayâl peşinde çarıksız taban... Ben: gurbet ağzında bulgur aşıyım. Ben: çürük bir gemi aşk denizinde.. Ben: Yağmur damlası dostun izinde. Ben: Yanıp kül oldum aşkın közünde... Ben: Kara sevdanın dert yoldaşıyım. Ben: Koyu düşmanım yersiz gülüşe Ben: Düşüvermişim bitmez bir düşe Ben: Bıldır ağlarım bu yıl ölmüşe... Ben: Bensiz duygunun ilk savaşıyım. Ben: Gönlü aklına uymayan deli.. Ben: Az düşünceden doymayan deli. Ben: Beni ben diye saymayan deli... Bırakın, ben benden uzaklaşayım. . Abdurrahim Karakoç Beni de çağır Çileyi koklayıp gül niyetine Zindana girersen beni de çağır Sabrı, kanaati bal niyetine Ekmeğe dürersen beni de çağır. Bazen iki dünya sığar içime Bazen iki güneş doğar içime Bazen gam yağmuru yağar içime Sen beni ararsan beni de çağır. Dostların var ise divanelerden Gözyaşın aktıysa minarelerden Binlerce senelik viranelerden Birşeyler sorarsan beni de çağır. Ezelin ezelden öncesi vardı Yine sonsuzluktur sonsuzun ardı Zaman yumağına bizi kim sardı Aklını yorarsan beni de çağır. Dışarda göz yanar, içerde yürek Taahhüt ehline tahammül gerek Mazlum yarasına merhem diyerek Gözyaşı sürersen beni de çağır. Abdurrahim Karakoç Benzettiler Yeni bir afyondur yenen her lokma Biber avrupalı, tuz avrupalı. Gülücükler sahte, kirpikler takma Dudak Avrupalı, göz Avrupalı. Bebeklikte benliğini yitiren Tepe tepe tepemizde oturan Bizi çıkmazlara alıp götüren Ayak Avrupalı, iz avrupalı. Birisi diskoda içer, kıvırır Birisi kulüpte konken çevirir Yapmasını bilmez, yıkar devirir Ana avrupalı, kız avrupalı. Kalıba uydurdu uyduklarımız Yazmakla bitmez ki duyduklarımız Paris modasıdır giydiklerimiz Astar avrupalı, yüz avrupalı. En mahrem yerlerin kalktı örtüsü Beş santim tırnaktır ellerin süsü Bütün bunlar medenîlik ölçüsü Cilve avrupalı, naz avrupalı. İster sâri deyin, isterse irsî, Büyük revaç buldu makbulün tersi Duyduğumuz 'okey,adiyö,mersi' Ağız avrupalı, söz avrupalı. Her gün karşımıza on zıpır çıkar Bağırır,çağırır,devirir yıkar Dinler kulağımız, gözümüz bakar Sürü Avrupalı, yoz avrupalı. Başımız ayıkmaz binlerce halttan Örf,adet gemimiz delindi alttan Analar Muğla'dan, Van'dan, Tokat'tan Bebek avrupalı, bez avrupalı. Sahnede ekranda hıyar dinleriz Deliye,densize uyar dinleriz Saçma çığlıkları duyar dinleriz Şarkı avrupalı, saz avrupalı. Herkes soyunuyor, açılmıyor ki Sokakta boynuzdan geçilmiyor ki Müslüman gâvurdan seçilmiyor ki Şekil avrupalı,poz avrupalı. 'Türklük bu mu? ' desem 'bu' diyecekler Şampanyayı sorsam 'su' diyecekler Bir gün kökümüze 'hu' diyecekler Kabuk avrupalı,öz avrupalı. Abdurrahim Karakoç Bereket 'Aşk' dedin, bağrıma soktun bıçağı Akan kanım göl olmadan tükenmez Sevda kokan bu yaranın çiceği Petek petek bal olmadan tükenmez. Hasret nedir? Yarına sor, düne sor İnanmazsan dönder-aktar gene sor Sensiz geçen geceleri bana sor Saatleri yıl olmadan tükenmez. Görsem derim biçimini, rengini Kötü talih yüksek yapar engini İçimdeki bu sevginin yangını Kemiklerim kül olmadan tükenmez. Abdurrahim Karakoç Beşinci Mevsim Düştü can evime dördüncü cemre Dünyayı üçüncü gözümle gördüm. Dört yüz seksen beş gün çekti bir sene On altıncı aya takvimsiz girdim. Aynalara baktım korku gösterdi Saatler her sabah kırkı gösterdi Namlular, nişanlar Türk'ü gösterdi Hayatım boyunca hedefte durdum. Gül sundum yediler, koklamadılar Armağan can verdim saklamadılar Gittim... gelir diye beklemediler Kaybolan gölgemi yollara sordum. Getirdim yanıma ay'ı bir karış Ölçtüm ki dağların boyu bir karış Şehiri bir adım, köyü bir karış Damlada denizdir en küçük derdim. Savurdum, eledim, seçtim zamanı Yaprak yaprak, tel tel açtım zamanı Haftada üç asır geçtim zamanı Nereye gittimse zamansız vardım. Yırtıldı ruhlara çizdiğim resim Yazık, kulaklara sığmadı sesim Yaşadığım şimdi beşinci mevsim Çağın çilesini sırtıma sardım Abdurrahim Karakoç Bırakın Kalsın 'Çok'ta kederlenir, 'az'da gülerim Ustura ağzında düşüncelerim.. Deliliktir belki.. bırakın kalsın. Doğan her bebeğin hakkı var bende Öğütülen benim her değirmende Ne sonu, ne ilki...bırakın kalsın. Sevdam büyüdükçe dünyam dar olur Zamandan çıktığım zamanlar olur Ve öyle güzel ki.. bırakın kalsın. Saatler ya geri, ya hep ileri Kıran yok hileli terazileri Umutlar ırakta.. bırakın kalsın. On bin'lerle sohbet on bin nafile Dönmüyor toprağa giren kafile Öfkeler yürekte.. bırakın kalsın Ne yarım tam yarım, ne bütün tamam Yolcular anlamaz, ben anlatamam Tren son durakta.. bırakın kalsın. Gelir beni yakar suya düşer kor Düşünen baş çekmek, dert çekmekten zor Kutsaldır bu yara.. bırakın kalsın. Dursun ayazına uyandığın kış Dursun ki şevk ile sürsün bu yarış Lüzum yok bahara.. bırakın kalsın. Yıkılır, yırtılır her kalın perde Hesaba çekilir dünya mahşerde Yazın şu duvara.. bırakın kalsın. Abdurrahim Karakoç Bırakmıyorlar Yad elden yanıma çağırdım seni Gelmek istiyorsun bırakmıyorlar Rüyada, mektupta albümde seni Bulmak istiyorsun bırakmıyorlar Umutlar hayaldir acılar gerçek Çileye muhkumsun, kim ne bilecek Ya bir kuru selam, ya bir top çiçek Salmak istiyorsun, bırakmıyorlar. Otuz yıl ağladın hep yana yana Yeter, yazık diyen olmadı sana Vefasız dostluğa kalleş zamana Gülmek istiyorsun bırakmıyorlar Çalış derler ayak, bağlı el bağlı Konuş derler, dudak bağlı, dil bağlı Kalk git derler, kapı bağlı, yol bağlı Kalmak istiyorsun bırakmıyorlar Aydınlık ararsın hergün her yere Çekerler önüne yedi kat perde Zulüm kimden gelir, adalet nerde? Bilmek istiyorsun bırakmıyorlar Yıllar boyu uykuların bölündü Uçacakken kanatların yolundu Hayat hakkın vardı elden alındı Ölmek istiyorsun bırakmıyorlar Abdurrahim Karakoç Bir Aşk Bulsam Bir aşk bulsam, yağmurunda ıslansam Bir dost bulsam, irfanında beslensem Bir dağ bulsam, sinesine yaslansam Yalınızlığım bitermola, bilmem ki? Abdurrahim Karakoç Bir Daha tevazu severdi, kaynatıp taşırdılar girdi hırs ambarına, çıkamadı bir daha... haramla yağladılar, kibirle pişirdiler bulanık göl ettiler, akamadı bir daha... yakın arkadaşları çöplük yaptı beynini doldurdular ve sonra dökemedi bir daha... kör dikişler atıldı kaypak iradesine sökmek istese bile sökemedi bir daha... soyundu inancından terk-i edep eyledi şerefini göğsüne takamadı bir daha... sürdü benlik atını karanlık geleceğe dönüp de geçmişine bakamadı bir daha... söndü yüreğindeki yanan aşk alevleri uyanıp yeni baştan yakamadı bir daha... yediği haram oldu, içtiği haram oldu ellerini haramdan, çekemedi bir daha borçlardan indirilmiş bayraktı haysiyeti alıp tekrar yerine dikemedi bir daha... terk etti güzelliği çirkinliğe sarıldı girdiği bataklıktan çıkamadı bir daha... küfrü baştacı yaptı dostlarına darıldı diktiği putları yıkamadı bir daha... kazancı beleş oldu ve kendisi leş oldu ıtır gibi gül gibi kokamadı bir daha... zirvenin yollarında döndükçe dönekleşti ağzına helal lokma sokamadı bir daha... dost oldu zalimlere görmedi mazlumları gam çekmedi gözyaşı dökemedi bir daha... Abdurrahim Karakoç Bir Gönül Dostuna Cevap Rıza-yı Hak için çıkmışız yola Kullların engeli yıldırmaz bizi Onulmaz dostların açtığı yara Düşmanın kurşunu öldürmez bizi Ayrılık olursa öz ile sözde İçimiz dışımız kavrulur közde Ülkümüz nişanlı arpacık gezde Şer güçler hedeften kaldırmaz bizi Yalınayak geçtik dikenden taştan Ne çıkar rüzgardan, doludan, kıştan Yırtılan destanlar yazılır baştan Tufanlar sahneden sildirmez bizi Kader bu...teslim ol, kafayı yorma Aklın kaynağını deliden sorma Aylara, yıllara üzülüp durma Sıcaklar soğuklar soldurmaz bizi Gittiğimiz Hak Yol öyle bir yol ki Hırs atına binmek günahtır belki Sabrımız, sevdamız o kadar bol ki Okyanuslar aksa doldurmaz bizi Sıcak tut sevgiyi aşk ocağında Yaşa da olgunlaş gam kucağında Şu ruhsuz dünyanın şu zül çağında Olanlar ağlatır güldürmez bizi Sözünde durandır yiğitin hası Mezarda bitmez dostun vefası Üç günlük dünyanın binbir cefası 'Böldü' deseler de, böldürmez bizi Sağlam atılmışsa temeller eğer Allah rızasıysa emeller eğer Niyete uygunsa ameller eğer Kimseler yem için yeldirmez bizi çile, bela yağıyorken etrafa Hak, adalet dedik çıktık ön safa 'Kötü' tanıtsa da üç-beş et kafa Tarih kötü diye bildirmez bizi Fitneye en güzel cevap sükuttur Öfke günah dolu, sevap sükûttur Tuzağa çok düştük hayli vakittir Tedbir bataklara daldırmaz bizi Bir ateş yakılır, sönmez bir daha Bu bayrak gönderden inmez bir daha İlkbahar hazana dönmez bir daha Mevla yâd ellere yoldurmaz bizi Abdurrahim Karakoç Bir Güzel Ülkü Yüreklerde kök bağlayıp yaşayan Bir güzel ülküdür gönül verdiğim. 'Ezel'den 'Ebed'e müjde taşıyan Bir güzel ülküdür gönül verdiğim. Yesi'deki kutsal aşkın mayası Malazgirt'te Alparslan'ın rüyası Söğüt'teki has kilimin boyası Bir güzel ülküdür gönül verdiğim. Yunuslayın 'Et-kemiğe bürünen' Selim ruhta Yavuz serdar görünen Şems misali cümle kirden arınan Bir güzel ülküdür gönül verdiğim. Bedenlerde Koç Köroğlu yüreği Debreştikçe yakın eyler ırağı İman kalesinin bayrak direği Bir güzel ülküdür gönül verdiğim. Riya duygusuyla dolup taşmamış İlimden, irfandan uzaklaşmamış Benlik çamuruna ayak basmamış Bir güzel ülküdür gönül verdiğim. Dedem Korkut töresiyle töreli Edep, ahlâk, sevgi, saygı sıralı Kırk yıl önce.. aklım erdi ereli Bir güzel ülküdür gönül verdiğim. Her kapıda bir hesaba girmeyen İnancından zerre taviz vermeyen Dost alnına kara leke sürmeyen Bir güzel ülküdür gönül verdiğim. Mazlumun yoldaşı, zalimin hasmı Kendine put yapmaz heykeli, resmi Hak'tır, adalettir, rahmettir ismi Bir güzel ülküdür gönül verdiğim. Bu ülkü candadır, sokakta yatmaz Güneştir.. bir doğdu, bir daha batmaz Menfaat uğruna kimseyi satmaz Bir güzel ülküdür gönül verdiğim. Şiddeti, kavgası, kanı olmayan İçinde öfkesi, kini olmayan Sonsuza uzanan, sonu olmayan Bir güzel ülküdür gönül verdiğim. Bedir’den Bizans’a akıp gelen o Küfür setlerini yıkıp gelen o İlâhî kaynaktan çıkıp gelen o Bir güzel ülküdür gönül verdiğim. Sinan'da estetik, Itrî'de ahenk Sebillerde hayat, kubbelerde renk Mevlânâ'da ilim, Barbaros'ta cenk Bir güzel ülküdür gönül verdiğim. Nizâm-ı Âlem'dir, Hakk'ın sözü bu Söylediğim cümle.. sözün özü bu Tek damlada umman eyler bizi bu Bir güzel ülküdür gönül verdiğim. Ülkü demek makam, mevki, taç değil, Ülkü demek totem, sembol, haç değil Kul icadı kof ilkeler hiç değil, Bir güzel ülküdür gönül verdiğim. Taze filiz vermiş Edebali’yle Çiçeklenmiş Hacı Bayram Veli’yle Ulubatlı Hasan’daki hâliyle Bir güzel ülküdür gönül verdiğim. Şehitlerin kanlarıyla ıslanan Destan olup Mavera’dan seslenen Atıf'larla Said'lerle beslenen Bir güzel ülküdür gönül verdiğim. Türk'e ihsan olmuş “Kavm-i Necip”lik Boş hayâldir bu şerefe rakiplik Hayatlar gergeftir, ameller iplik Bir güzel ülküdür gönül verdiğim. Ne yazdımsa inanç, ahlâk, örf ile Postaladım gönül denen zarf ile Anlatılmaz yirmi dokuz harf ile, Bir güzel ülküdür gönül verdiğim. Abdurrahim Karakoç |