Thread Rating:
  • 6 Vote(s) - 2.67 Average
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Bazi Önemli Bilgiler
#1
Oku-1 
   

BAZI ÖNEMLi BiLGiLER

Farz, nâfile ve sünnet

Sual: Buharî’deki bir hadise göre, sünnet ve nâfile namaz kılmak zorunda değilmişiz. (İsteyen kılabilir) deniyor. O zaman farz borcu olanın, sünnet ve nâfile kılamayacağı anlaşılıyor. Acaba ben mi yanlış anladım?
CEVAP
Hadis-i şerife bakarak dînî hüküm çıkaramayız. Mezhebimizin hükmüne uyarız. Dediğiniz mânâda şöyle bir hadis-i şerif vardır:

(Kılmayı arzu eden kişi için, her ezanla kâmet arasında bir nâfile namaz vardır.) [Buharî, Müslim, Ebu Davud, Nesaî]
Bu konudaki hadis-i şeriflerden biri de şöyledir:

Biri gelip Resulullah efendimize sual etti:
- Yâ Resulallah Cennete götürecek amel nedir?
- Allah’a ortak koşmazsın, farzları yaparsın, farz olan namazı kılarsın, farz olan zekâtı verirsin, Ramazanda orucu tutarsın.
- Yâ Resulallah bu söylediklerinizden başka yapılması gereken şey var mı?
- Farz olarak bu kadardır, ama nâfile olarak yapmak istersen başka.
- Allah’a yemin ederim ki farzları yaparım daha fazlasını yapmam.

O kişi dönüp giderken, Peygamber efendimiz, (Cennetlik birini görmek isteyen bu adama baksın) buyurdu. (Buhârî, Müslim, Ebu Davud, Nesaî)

İslam âlimleri, bu çeşit hadis-i şerifleri de delil getirip, sünnet ve nâfile kılmayanların âhirette ceza görmeyeceğini, sadece sevabından mahrum kalacağını, ama farzları kaza etmeyip sünnet ve nâfilelerle meşgul olanların şiddetli azaba mâruz kalacağını bildirmişlerdir.

Mazeretsiz sünnetleri ihmal etmemelidir. Çünkü İmam-ı Rabbânî hazretleri, (Sünnetler, farzların yardımcısı ve tamamlayıcısıdır) buyuruyor. (m. 157)

Gülü seven
Kim gülü severse, dikenine katlanır,
Yaya olsa da uçar, binek bulur atlanır.

--------------------
Allah'tan korkmanın alameti

Sual: Dine ve dindarlara düşmanlığıyla tanınan biri, (Ben içkimi içerim, meyhaneye de giderim, namaz kılmam, dinin emirlerini yerine getirmem, ama gösteriş için namaz kılanlardan daha çok Allah'tan korkarım, Allah'ı da herkesten çok severim) diyor. Günaha, hattâ küfre girenin Allah’tan korktuğu yalan değil mi?
CEVAP
Elbette yalandır. Sevginin, itaatin, korkunun bir ölçüsü vardır. Bir kimse, (Ben anayasadan ve kanunlardan yanayım) dediği hâlde, kırmızı ışıkta geçer, vergi kaçırır, rüşvet yerse, çevreye zarar verirse, devleti içeriden yıkmaya çalışırsa, sözünde samimi olmadığı, yalan söylediği anlaşılmaz mı? Bir kimse de, (Ben Allah'ı çok severim) dediği hâlde, Onun emirlerine ve yasaklarına riayet etmezse, mesela, namaz kılmaz, içki içer ve zina ederse, Allah'ı çok sevdiği yalan olmaz mı? Onun için namaz kılmayan ve Allah’tan korkmayan insandan her türlü kötülük beklenir.

Namaz kılmayan ve içki içen kimse, yalan söylemekten, ona buna iftira etmekten veya provokatörlük yapmaktan niye çekinecek ki? Aslında böyle kişilerin imanları ya çok zayıf veya hiç yoktur. Başkalarını kandırmak için, (Biz de Müslümanız) diyorlar. Müslüman olmanın, bir alameti olur. Bir yerde minare görülürse orada cami olduğu anlaşılır. Namaz kılanın da Müslüman olduğu anlaşılır. Kâfir namaz kılmaz. Onun için Peygamber efendimiz, (Müslümanla kâfiri ayıran fark namazdır) buyuruyor. Kâfirlerin safında değil, Müslümanların safında olmaya çalışmalıyız.

Tabiînin büyüklerinden olan Hasan-i Basrî hazretleri buyuruyor ki:

İçinde yılan bulunduğu bilinen bir deliğe kimse elini sokmaz. Eğer sokarsa, içinde yılan bulunduğuna inanmamış demektir. Bunun gibi, Allahü teâlâya ve Cehenneme inananın, İslamiyet’in yasak ettiği şeyleri yapmaması lazımdır. Günah işleyenlerin, (Biz Allah’tan korkuyoruz) demeleri, (Yılan beni sokmaz) diyerek elini yılan deliğine sokmasına benzer. (F. Bilgiler)

Hâlbuki yılan sokar, ateş yakar. Cenab-ı Hak sözünde durur. Azabı da çok şiddetlidir. Allahü teâlâ, (Azabım çok şiddetlidir) buyuruyor. (Hicr 50)

İmam-ı Gazâlî hazretleri de buyuruyor ki: Akıllı olanın, aslandan korkmaması düşünülemez. Cenab-ı Hak, Davud aleyhisselama, (Yırtıcı hayvandan, kükremiş aslandan nasıl korkuyorsan, benden de öyle kork!) buyurdu. (Berîka)

Çünkü aslan, kimseden korkmaz, öldürmemek için bir sebep aramaz. Yani aslanın öldürmesi, onun bir suçundan dolayı değildir. Böyle düşünenin Allah'tan korkmaması, ibadetlere sarılmaması mümkün değildir. Yine Allahü teâlâ, (Benden korkarak ibadet etmek, diğer ibadetlerden üstündür) buyurmuştur. (Taberânî)
İbni Abbas hazretleri buyuruyor ki:

(Allah'tan kork) denilen kimsenin, (Sen işine bak, ben ne yapılacağını bilirim) demesi çok kötüdür. Çünkü Allahü teâlâ, (“Allah'tan kork” denilen kimse, cahillik gururuna kapılarak, günah işlerse, artık ona Cehennem kâfidir) buyuruyor. (Bakara 206)

Hazret-i Ömer’e (Allah'tan kork) denildiğinde, (Ömer kim oluyor da, hâşâ, Allah’tan korkmasın) diyerek yüzünü toprağa sürdü. (Şir’a)

-------------------

Nutuk ve hutbe çekerken maksat

Sual: (Cuma hutbeleri, çok heyecansız oluyor. Heyecanlı olmalı, cemaati coşturmalı, Allah korkusundan ağlatmalı, bayılanlar, nâra atanlar olmalı) deniyor. Hutbelerin maksadı bu mudur?
CEVAP
Hutbe, nutuk çekme veya konferans verme yeri değildir, ibadettir. Nur-ül-izah kitabında, (Hutbeyi kısa okumak sünnet, uzun okumak mekruhtur) buyuruluyor.

Hutbeye dünya sözü karıştırmak haramdır. Nutuk, konferans şekline sokmak caiz olmaz. Hutbede, kısaca vaaz edilir. Hikâye, siyaset, ticaret ve başka dünya işleri anlatılmaz. (S. Ebediyye)

Hutbede konuşmak ve hutbeden başka şeyler söylemek haram olduğu gibi, hutbe de fasit olur. Hutbe bozulduğu için cuma namazı da kabul olmaz. (Ey Oğul İlm.)

Hutbelerin bir kısmını bile Arapçadan başka dille okumak bid'attir. (El-edille)

Demek ki, hutbe okumaktan maksat, cemaati coşturmak, ağlatmak, bayıltmak veya nâra attırmak değildir. Fıkıh kitaplarına uymayanların böyle söylemelerine itibar etmemelidir. Hutbede cemaate âmin dedirtmek bile caiz değildir. Namaz gibidir. Salevat-ı şerife söylenmez.

Bin dost az
Şerrin azı da çoktur, hayra bir sınır yoktur,
Bin dostun olsa azdır, bir düşmanınsa çoktur.

Kâfir bankasında çalışmak
Sual: Meşihat-i islamiyyenin yani eskiden İstanbul'da din işlerini idare eden Osmanlı Devleti’nin Diyanet İşleri dairesinin (Ceride-i ilmiyye) kitabının 29 Şubat 1336 ve 9 Cemazil-uhra 1338 tarih ve 55. sayısının 1744. sayfasında yazılı fetvada, (Gayrimüslim bir ülkede kâfir bankasına para yatırıp, bankadan faiz almak, şer’an helâl olur) buyuruluyor. Peki, böyle bir bankada çalışıp alınan maaş da helâl olur mu?
CEVAP
Evet, böyle bir bankada çalışıp maaş almak da, helâldir. (S. Ebediyye)

Besle kargayı
Acırsan hâine, evini soyar,
Beslersen kargayı, gözünü oyar.

Kâfir ülkesinde
Sual: Yıllarca Rusya’nın zulmü altında kalıp da, namazın ve orucun farz olduğunu duymayan kimse, daha sonra bunların farz olduğunu öğrenince, bunları kaza etmesi gerekir mi?
CEVAP
Müslümanların çoğunun bildiği şeyleri bilmemek ve öğrenmemek günah olur. Hangi ülkede olursa olsun İslam bilgilerinin yaygın olduğu yerde, bilmemek özür olmaz, günah olur. (S. Ebediyye)

Bunun için o namazları ve oruçları kaza etmesi gerekir. Kâfir ülkesinde de olsa, içkinin, zinanın haram olduğunu çok Müslüman biliyorsa bilmeyenlerinki özür olmaz.

Eğer bulunduğu yerdeki Müslümanların çoğu namazın, orucun farz olduğunu duymamışsa, o zaman mazur olur. Çünkü İslam Ahlakı kitabında, (Kâfir ülkesinde, farz olduğunu bilmediği için kılmadığı namazları, tutmadığı oruçları ve vermediği zekâtları kaza etmez) deniyor.

Büyüğü küçük görme
Büyüklük insanlara, Hak'tan birer atâdır,
Büyüğü küçük görmek, çok büyük bir hatadır.

Kelimeler:
Atâ: Hediye


-------------------

Hikmetinden sual olunmaz


Sual: Dinde namaz, oruç, hac gibi ibadetler emrediliyor, ama ne gibi faydaları var, açıkça bunların sebepleri, hikmetleri bildirilmiyor. Sebebini bilmeden körü körüne yapmak yerine, bilerek şuurla yapmak gerekmez mi?
CEVAP
Eğer hikmetlerinin bilinmesi gerekseydi, Allahü teâlâ, emredilen veya yasak edilen her şeyin hikmetini de bildirirdi. Hikmetsiz, faydasız hiçbir şey yaratmamış ve emretmemiştir. Yarattıklarında, emir ve yasaklarında, bir değil, sayısız hikmetler vardır.

Allahü teâlânın emirleri için, (Körü körüne yapmak) demek çok yanlıştır. Hikmetlerini, faydalarını bilmesek de, Allahü teâlânın emri olduğu için, gözü kapalı, yani araştırmadan, düşünmeden yapmamız gerekir. Bununla beraber bazı emirlerin hikmetleri az çok anlaşılabilir. Hikmetlerinden bir kısmı bildirilenler de vardır. Maide sûresinin, (Şeytan, şarap ve kumarla aranıza düşmanlık ve kin sokmak ister. Sizi, Allah’ı zikirden ve namazdan alıkoymak ister. Siz [zararları bilinirken] bunlardan hâlâ sakınmaz mısınız?) mealindeki 91. âyet-i kerimesi bazı şeylerin zararını bildirmektedir. (Şarabın sadece zarar verecek kısmı haramdır) denilemez. Bir damla alkol içilse de haramdır. Ölçü, zarar verip vermemesi değildir. Hikmetini anlayamasak da böyledir. Besmelesiz kesilen kuzu eti, vücuda zarar vermez, ama yine yenmez, leş olur, haram olur. Bir damla kan veya bir damla idrar içmek, insana zarar vermese de haramdır. Dinin emrinde bir sebep aranmaz, sadece o emre uyulur. İlahî emrin hikmeti anlaşılmasa da, Allah’ın emri olduğu için, hiç tereddütsüz kabul etmek şarttır. İslam âlimlerinin en büyüklerinden olan Hüccet-ül-İslam unvanına sahip İmam-ı Gazâlî hazretlerinin İhya’da ve İmam-ı Süyûtî hazretlerinin Cami-us-sagîr’de bildirdiği hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
(Âhir zamanda değişik inançlar çıkınca, kocakarı gibi inanın!) [Deylemî]

Bu hadis-i şerif, (Bâtıl şeylere körü körüne inanın!) demek değildir. (Allah ve Resulü'nün bildirdiklerine, aklınız almasa da, ispat edemeseniz de, inanın!) demektir. Cennet, Cehennem, Sırat Köprüsü ve âhiret hayatı akılla, mantıkla ispat edilemez. Mutezile aklı almadığı için Sırat Köprüsünü, Mizan'ı, Mirac'ı ve benzeri olayları inkâr etmiştir.

Secde-i sehv bir kere yapılır
Sual: Namazda birkaç kere yanıldım, ayrıca secde-i sehv yaparken de, üç kere secde ettim. Hepsi için kaç kere secde-i sehv gerekir?
CEVAP
Ne kadar çok yanılırsak yanılalım, hepsi için bir kere secde-i sehv gerekir. (S. Ebediyye)

Gözüm tuttu
Sual: Bir reklamda (Kalbim sevdi) deniyor. Bir başka reklamda ise (Gözüm tuttu) deniyor. Kalb, tek başına nasıl sever, göz nasıl tutar?
CEVAP
Bunlar deyimdir. Genel olarak beş duyu organıyla yapılan şeyler için böyle ifadeler söylenir. Gözle görür, kulakla işitir, elle tutar, yenecek bir şeyse tadına bakar. Kokusu varsa koklar. Hepsi de uygun gelince, (Gözüm tuttu) denir. Kalble sevmek de öyle, göz görmese, kulak sesini işitmese, kalb nasıl sevecek ki? Kalb, diğer organların yardımıyla onu tanıyor ve seviyor.
Bu konu üzerinde durmamızın sebebi şudur: Vehhâbîler, Kur’anda geçen böyle deyimleri, tek mânâda anladıkları için küfre giriyorlar. Mesela Kur’an-ı kerimde (Allah'ın iki eli de sıkı değildir) ifadesi geçiyor. Buradan hâşâ (Allah'ın eli var) anlamı çıkarmak insanı küfre sürükler. (Eli sıkı olmak) bir deyimdir. (Eli sıkı değildir) demek, (Cimri değildir) demektir. (Gözümden düştün) demek, yanımda itibarını kaybettin demektir. Gözle, düşmekle hiç alakası yoktur. Diğer deyimler de böyledir. Kendilerine Selefî diyen Vehhâbîlerin, küfre düşürücü böyle sözlerinden çok sakınmalıdır.

-------------------

İman, görmeden inanmaktır


Sual: Körü körüne görmeden inanmak mı, yoksa araştırarak inanmak mı gerekir?
CEVAP
İman ve âhiret işleri görerek olmaz. İmanda gayba inanmak esastır. Allahü teâlânın bildirdiği her şeye görmeden inanmak gerekir. İman, görmeden olur. Görünce iman olmaz. Gördüğünü söylemek olur. Onun da hiç kıymeti olmaz.

Hazret-i Ebu Bekir’in, görmeden, aklını kullanmadan, bir anda Mirac'a gidip geldiğine inanarak Resulullah'ı tasdik etmesi, imanını yükseltmiştir. Güneş'ten daha parlak olan imanından dolayı Peygamber efendimiz, (Ebu Bekir’in imanı, bütün insanların imanları toplamıyla tartılsa, Ebu Bekir’in imanı daha ağır gelir) buyurmuştur. İman, görmeden inanmaktır. Kur’an-ı kerimde, sâlihler övülürken, (O müttekîler, gayba inanırlar) buyuruluyor. (Bekara 3)

Demek ki gayba inanmak, müttekîlerin vasfıdır. (Resulullah ne bildirmişse doğrudur) diyerek inananlar kurtulmuştur. İman, araştırarak, akıl yürüterek elde edilen bir şey değildir. İslam âlimleri imanı şöyle tarif etmişlerdir:

İman, Muhammed aleyhisselamın, peygamber olarak bildirdiği şeyleri, tahkik etmeden, akla, tecrübeye ve felsefeye uygun olup olmadığına bakmadan, tasdiktir. Akla uygun olduğu için tasdik etmek, aklı tasdik etmek olur, Resulü tasdik etmek olmaz. Yahut Resulü ve aklı birlikte tasdik etmek olur ki, o zaman Peygamber'e itimat tam olmaz. İtimat tam olmayınca, iman olmaz. Çünkü iman parçalanmaz. (S. Ebediyye)

Bir kulun vazifesi, dinin emir ve yasaklarının hikmetini araştırmak değil, verilen emri noksansız yapmaya çalışmaktır. Allahü teâlânın emirlerinin sebebini ve hikmetini anlamak, kullar için çok zaman mümkün olmaz. Bunun için atalarımız, (Hikmetinden sual olunmaz) demişlerdir. Aklın acizliğini göstermek için de şöyle demişlerdir:

İdrak-i meali bu küçük akla gerekmez,
Zira bu terazi, bu kadar sıkleti çekmez.

Yani, (Akıl bu işin hikmetini anlayamaz, sırlarını kavrayamaz, çünkü bu terazi bu kadar ağırlığı çekemez) demektir. Öyle ya, kuyumcudaki terazi ile odun kömür tartılamaz. Akıl da, Cenneti, Cehennemi ve âhiret hâllerini anlamaktan âcizdir. Bu hususlarda dinimizin bildirdiklerine, araştırmadan, sorgulamadan inanmak lazımdır.

Sünnette aynı sûreyi okumak
Sual: (Sünnet ve nâfilelerde hep aynı sûreleri okumak caizdir) deniyor. Sabah namazının sünnetine vacib de dendiğine göre, sabah namazında hep aynı sûreleri okumak, mesela Kâfirun sûresi ile İhlas sûresini okumak mekruh olur mu?
CEVAP
Hayır, mekruh olmaz. Sabah namazının sünneti vacib de olsa mekruh olmaz. Vitir de vacibdir, ama zamm-ı sûre okuma yönünden nâfileye tâbidir. Sünnetler de nâfiledir. Aynı sûre okunabilir. Peygamber efendimiz, sabah namazının sünneti ile akşamın sünnetinde Kâfirun ve İhlâs’ı; öğle namazının ilk dört rekât sünnetinde dört Kul’ü [Kâfirûn, İhlâs, Felak, Nas]; öğlenin son sünnetiyle yatsının son sünnetinde Felak ve Nas’ı okumuştur. Bu sûreleri, devamlı bu sünnetlerde okuyan kimse, diş ve kulunç ağrısı da görmez. (Tergib-üs-salat)

---------------

Yanlış kullanılan tâbirler

Sual: Günümüzde, namaz kılan, oruç tutan, tesettüre uyan Müslümanlara gerici deniyor. Gerici ne demektir?
CEVAP
İslamiyet’ten önce, Arabistan halkı çok vahşi idi. Kâbe’yi çıplak olarak tavaf eder, tesettüre riayet etmez, putlara tapar, kız çocuklarını diri diri toprağa gömerlerdi. Şarapçı, kumarbaz, faizci ve tefeci idiler. İslâmiyet gelince, bunların hepsi kaldırıldı. İnsanlar medenileşti. Resulullah efendimizin vefatından sonra, İslamiyet’i bırakarak dinden dönüp, eski kötülüğe dönenlere mürted ve mürteci [gerici] adı verildi. Dini bırakıp eski rezalete dönmeye irtica [gericilik] dendi.

Bu tâbirler, Tanzimat’a kadar bu manada kullanıldı. Devrimcilerin, evrimcilerin ve ittihatçıların tepki, etki ve yetkisiyle Tanzimat’tan sonra, dini bırakmaya değil, aksine Müslümanca yaşamaya irtica dendi. Namaz kılan, içki içmeyen, tesettüre uyan, kumar oynamayan Müslümanlara gerici dendi. Mürtede, aslını inkâr edene, ahlaksıza, edepsize, soysuza, ayyaşa, namussuza ilerici denmeye başlandı. Üniversiteyi bitirmiş, ilim, sanat, ticaret sahibi, her yönüyle kültürlü, ahlaklı, faziletli, kanunlara uyan ve herkese iyilik eden, gerçek bir Müslüman, bu taşkınlıklara katılmadığı için, ona gerici dendi.

Böyle ilericiler, gençleri fuhşa, tembelliğe, dünyada felakete, ahirette de sonsuz azaplara sürüklüyorlar. Aile yuvalarının yıkılmasına sebep oluyorlar. Kısacası, gayrimüslimlerin yalnız ahlaksızlıklarını taklit edenlere ilerici, aydın, medeni, entelektüel diyorlar. Cennete, Cehenneme inanan Avrupalı ve Amerikalı Hristiyanlara gerici demediklerine göre, ne kadar kültürlü olursa olsun, kendi ahlaksızlıklarına uymadıkları için gerçek Müslümanlara gerici dedikleri görülüyor.

Fransızca olan entelektüel kelimesi, aydın, münevver demektir. Aydın ve münevver ise, nurlu, dinin emrine uyan salih Müslüman demektir. Bu kıymetli tâbirleri din düşmanları kendilerine alıyor, Müslümanlara açıkça, (Sen Müslümansın onun için kötüsün) demiyorlar, çeşitli yaftalarla saldırıyorlar. Mesela, dinci, kökten dinci, çağ dışı, gerici, irticacı, çember sakallı, örümcek kafalı, yobaz, mürteci, bağnaz, mutaassıp, tutucu, muhafazakâr, softa, aşırı sağcı, ilkel, şeriatçı, tarikatçı, hilafetçi, padişahçı, saltanatçı, fundamentalist, radikal gibi yaftalarla hakaret ediyorlar. Tesettüre, tesbihe, takkeye, sakala hücum ederek dini kötülüyorlar. Müslümanlığa, hortlatılan kara kuvvet, Kur'an-ı kerime çöl kanunu, ibadete müzik karıştırmaya uygar batı dini, haram işleyenlere sanatçı diyorlar.

Müslüman, bu kelimelerin ne anlama geldiklerini, ne maksatla söylendiklerini bilerek dostunu düşmanını iyi tanımalıdır.

---





Signing of RasitTunca
[Image: attachment.php?aid=107929]
Kar©glan Başağaçlı Raşit Tunca
Smileys-2
Reply


Forum Jump:


Users browsing this thread: 1 Guest(s)