İncil’de Geçen “Su Testisi – Su Bidonu ve İbrik Taşıyan Adam” Kimdir?

İncil’de Geçen “Su Testisi – Su Bidonu ve İbrik Taşıyan Adam” Kimdir?

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

وَجَآءَ مِنۡ أَقۡصَا ٱلۡمَدِينَةِ رَجُلٌ۬ يَسۡعَىٰ قَالَ يَـٰقَوۡمِ ٱتَّبِعُواْ ٱلۡمُرۡسَلِينَ ٱتَّبِعُواْ مَن لَّا يَسۡـَٔلُكُمۡ أَجۡرً۬ا وَهُم مُّهۡتَدُونَ وَمَا لِىَ لَآ أَعۡبُدُ ٱلَّذِى فَطَرَنِى وَإِلَيۡهِ تُرۡجَعُونَ ءَأَتَّخِذُ مِن دُونِهِۦۤ ءَالِهَةً إِن يُرِدۡنِ ٱلرَّحۡمَـٰنُ بِضُرٍّ۬ لَّا تُغۡنِ عَنِّى شَفَـٰعَتُهُمۡ شَيۡـًٔ۬ا وَلَا يُنقِذُونِ إِنِّىٓ إِذً۬ا لَّفِى ضَلَـٰلٍ۬ مُّبِينٍ إِنِّىٓ ءَامَنتُ بِرَبِّكُمۡ فَٱسۡمَعُونِ قِيلَ ٱدۡخُلِ ٱلۡجَنَّةَۖ قَالَ يَـٰلَيۡتَ قَوۡمِى يَعۡلَمُونَ بِمَا غَفَرَ لِى رَبِّى وَجَعَلَنِى مِنَ ٱلۡمُكۡرَمِينَ وَمَآ أَنزَلۡنَا عَلَىٰ قَوۡمِهِۦ مِنۢ بَعۡدِهِۦ مِن جُندٍ۬ مِّنَ ٱلسَّمَآءِ وَمَا كُنَّا مُنزِلِينَ إِن كَانَتۡ إِلَّا صَيۡحَةً۬ وَٲحِدَةً۬ فَإِذَا هُمۡ خَـٰمِدُونَ يَـٰحَسۡرَةً عَلَى ٱلۡعِبَادِ‌ۚ مَا يَأۡتِيهِم مِّن رَّسُولٍ إِلَّا كَانُواْ بِهِۦ يَسۡتَہۡزِءُونَ أَلَمۡ يَرَوۡاْ كَمۡ أَهۡلَكۡنَا قَبۡلَهُم مِّنَ ٱلۡقُرُونِ أَنَّہُمۡ إِلَيۡہِمۡ لَا يَرۡجِعُونَ وَإِن كُلٌّ۬ لَّمَّا جَمِيعٌ۬ لَّدَيۡنَا مُحۡضَرُونَ وَءَايَةٌ۬ لَّهُمُ ٱلۡأَرۡضُ ٱلۡمَيۡتَةُ أَحۡيَيۡنَـٰهَا وَأَخۡرَجۡنَا مِنۡہَا حَبًّ۬ا فَمِنۡهُ يَأۡڪُلُونَ وَجَعَلۡنَا فِيهَا جَنَّـٰتٍ۬ مِّن نَّخِيلٍ۬ وَأَعۡنَـٰبٍ۬ وَفَجَّرۡنَا فِيہَا مِنَ ٱلۡعُيُونِ لِيَأۡڪُلُواْ مِن ثَمَرِهِۦ وَمَا عَمِلَتۡهُ أَيۡدِيهِمۡ‌ۖ أَفَلَا يَشۡڪُرُونَ سُبۡحَـٰنَ ٱلَّذِى خَلَقَ ٱلۡأَزۡوَٲجَ ڪُلَّهَا مِمَّا تُنۢبِتُ ٱلۡأَرۡضُ وَمِنۡ أَنفُسِهِمۡ وَمِمَّا لَا يَعۡلَمُونَ وَءَايَةٌ۬ لَّهُمُ ٱلَّيۡلُ نَسۡلَخُ مِنۡهُ ٱلنَّہَارَ فَإِذَا هُم مُّظۡلِمُونَ وَٱلشَّمۡسُ تَجۡرِى لِمُسۡتَقَرٍّ۬ لَّهَا‌ۚ ذَٲلِكَ تَقۡدِيرُ ٱلۡعَزِيزِ ٱلۡعَلِيمِ وَٱلۡقَمَرَ قَدَّرۡنَـٰهُ مَنَازِلَ حَتَّىٰ عَادَ كَٱلۡعُرۡجُونِ ٱلۡقَدِيمِ لَا ٱلشَّمۡسُ يَنۢبَغِى لَهَآ أَن تُدۡرِكَ ٱلۡقَمَرَ وَلَا ٱلَّيۡلُ سَابِقُ ٱلنَّہَارِ‌ۚ وَكُلٌّ۬ فِى فَلَكٍ۬ يَسۡبَحُونَ وَءَايَةٌ۬ لَّهُمۡ أَنَّا حَمَلۡنَا ذُرِّيَّتَہُمۡ فِى ٱلۡفُلۡكِ ٱلۡمَشۡحُونِ وَخَلَقۡنَا لَهُم مِّن مِّثۡلِهِۦ مَا يَرۡكَبُونَ وَإِن نَّشَأۡ نُغۡرِقۡهُمۡ فَلَا صَرِيخَ لَهُمۡ وَلَا هُمۡ يُنقَذُونَ إِلَّا رَحۡمَةً۬ مِّنَّا وَمَتَـٰعًا إِلَىٰ حِينٍ۬ وَإِذَا قِيلَ لَهُمُ ٱتَّقُواْ مَا بَيۡنَ أَيۡدِيكُمۡ وَمَا خَلۡفَكُمۡ لَعَلَّكُمۡ تُرۡحَمُونَ وَمَا تَأۡتِيہِم مِّنۡ ءَايَةٍ۬ مِّنۡ ءَايَـٰتِ رَبِّہِمۡ إِلَّا كَانُواْ عَنۡہَا مُعۡرِضِينَ وَإِذَا قِيلَ لَهُمۡ أَنفِقُواْ مِمَّا رَزَقَكُمُ ٱللَّهُ قَالَ ٱلَّذِينَ ڪَفَرُواْ لِلَّذِينَ ءَامَنُوٓاْ أَنُطۡعِمُ مَن لَّوۡ يَشَآءُ ٱللَّهُ أَطۡعَمَهُ ۥۤ إِنۡ أَنتُمۡ إِلَّا فِى ضَلَـٰلٍ۬ مُّبِينٍ۬ وَيَقُولُونَ مَتَىٰ هَـٰذَا ٱلۡوَعۡدُ إِن كُنتُمۡ صَـٰدِقِينَ مَا يَنظُرُونَ إِلَّا صَيۡحَةً۬ وَٲحِدَةً۬ تَأۡخُذُهُمۡ وَهُمۡ يَخِصِّمُونَ فَلَا يَسۡتَطِيعُونَ تَوۡصِيَةً۬ وَلَآ إِلَىٰٓ أَهۡلِهِمۡ يَرۡجِعُونَ وَنُفِخَ فِى ٱلصُّورِ فَإِذَا هُم مِّنَ ٱلۡأَجۡدَاثِ إِلَىٰ رَبِّهِمۡ يَنسِلُونَ قَالُواْ يَـٰوَيۡلَنَا مَنۢ بَعَثَنَا مِن مَّرۡقَدِنَاۜ‌ۗ هَـٰذَا مَا وَعَدَ ٱلرَّحۡمَـٰنُ وَصَدَقَ ٱلۡمُرۡسَلُونَ إِن ڪَانَتۡ إِلَّا صَيۡحَةً۬ وَٲحِدَةً۬ فَإِذَا هُمۡ جَمِيعٌ۬ لَّدَيۡنَا مُحۡضَرُونَ

Meal: Şehrin öbür ucundan bir adam koşarak geldi: “Ey kavmim! dedi, bu elçilere uyun! Sizden hiçbir ücret istemeyenlere uyun, onlar doğru yoldadır. Beni yaratana ne diye kulluk etmeyecekmişim? Hepiniz O’na döndürüleceksiniz. O’ndan başka ilâhlar mı edineyim? Eğer Rahmân bana bir zarar dilerse, onların şefaati bana hiçbir fayda sağlamaz ve beni kurtaramazlar. O zaman apaçık bir sapıklık içinde olurum. Şüphesiz ben Rabbinize iman ettim, beni dinleyin! (Sonra ona:) “Cennete gir!” denildi. Dedi ki: “Keşke kavmim bilseydi! Rabbimin beni bağışladığını ve beni ikram edilenlerden kıldığını!” Biz, onun ardından kavmine gökten bir ordu indirmedik, indirecek de değildik. Sadece korkunç bir ses oldu; birdenbire sönüp gittiler. Yazık o kullara! Onlara bir peygamber gelmezdi ki, onunla alay etmesinler. Görmediler mi ki, kendilerinden önce nice nesilleri helâk ettik; onlar artık kendilerine dönmezler. Hepsi toplanıp huzurumuza getirilecekler. Ölü toprak onlar için bir delildir. Biz ona hayat verdik, ondan taneler çıkardık, işte ondan yerler. Orada hurmalıklar, üzüm bağları var ederiz, içlerinde pınarlar fışkırtırız. (Bunu) onun ürünlerinden ve elleriyle yaptıklarından yesinler diye (yaparız). Hâlâ şükretmezler mi? Yerin bitirdiklerinden, kendi nefislerinden ve daha bilmedikleri nice şeylerden bütün çiftleri yaratan Allah’ı tesbih ederim. Gece de onlar için bir delildir. Gündüzü ondan sıyırırız, bir de bakarlar ki karanlığa dalmışlar. Güneş, kendisi için belirlenen yerde akar (döner). Bu, güçlü ve bilgin olan Allah’ın takdiridir. Ay için de birtakım menziller (evreler) tayin ettik. Nihayet o, eğri hurma dalı gibi (hilâl) olur da geri döner. Ne güneş aya yetişebilir, ne de gece gündüzü geçebilir. Her biri bir yörüngede yüzerler. Onlar için bir delil de bizim, onların neslini dolu bir gemide taşımamızdır. Onlar için bunun gibi binecek daha nice şeyler yarattık. Dilesek onları boğarız da ne kendileri için bir feryad eden olur, ne de onlar kurtarılır. Ancak tarafımızdan bir rahmet ve bir süreye kadar yaşatmak başka. Onlara: “Önünüzdekinden ve arkanızdakinden sakının ki size merhamet edilsin” denildiğinde (aldırmazlar). Onlara Rablerinin âyetlerinden bir âyet gelmez ki, ondan yüz çevirmesinler. Onlara: “Allah’ın size verdiği rızıktan infak edin” denildiğinde, kâfirler müminlere: “Allah’ın dilediğine yedirebileceği bir kimseyi biz mi doyuracağız? Siz apaçık bir sapıklık içindesiniz” derler. “Eğer doğru söylüyorsanız, bu vaad ne zaman?” derler. Onlar sadece bir tek çığlık beklerler ki, o da kavga ederlerken kendilerini yakalayıverir. Artık ne bir vasiyet edebilirler, ne de ailelerine dönebilirler. Sûra üfürülmüştür, bir de bakmışsın kabirlerinden Rablerine doğru akın akın gitmektedirler. Derler ki: “Eyvah başımıza gelenlere! Bizi kim diriltip kaldırdı?” “Bu, Rahmân’ın vaad ettiğidir, peygamberler doğru söylemişlerdi.” Sadece korkunç bir ses olmuştur, bir de bakmışsın hepsi huzurumuzda toplanmışlardır.

Sadakallahul Aziym Yasin Suresi 20. den 54. ayete kadar

(Kaynak: Diyanet İşleri Başkanlığı Meali)

“Faraklit geldiğinde benim için şahitlik edecektir ve siz de bana şahitlik edersiniz.” (Yuhanna, 15:26-27)

“Ben size hakkı söylüyorum. Benim gitmem sizin için hayırlıdır. Çünkü ben gitmezsem, Faraklit size gelmez. Ama ben gidersem, onu size gönderirim.” (Yuhanna, 16:7)

“Faraklit geldiğinde bütün âlemi hataları sebebiyle kınar ve onları terbiye eder: Günah konusunda, çünkü bana iman etmezler; doğruluk konusunda, çünkü Allah’a gidiyorum ve artık beni göremezsiniz; hüküm konusunda ise, çünkü bu dünyanın reisinde hükmedilmiştir. Size söyleyecek daha çok şeyim var, fakat şimdi dayanamazsınız. Fakat o, yani hakikat ruhu gelince, size her hakikate yol gösterecek. Zira kendiliğinden söylemeyecek, fakat her ne işitirse söyleyecek ve gelecek şeyleri size bildirecektir.” (Yuhanna, 16:8-13)

“Mesih şöyle dedi: Artık ben sizinle çok söyleşmem. Çünkü bu âlemin reisi geliyor. Bende asla onun nesnesi yoktur.” (Yuhanna, 14:30)
İncil’de Geçen “Su Testisini Taşıyan Adam” Hz. Mehdi (a.s.)’a İşaret Etmektedir

Havariler O’na (Faraklit veya Mehdi’ye), “Nerede hazırlık yapmamızı istersin?” diye sordular. İsa onlara, “Bakın” dedi, “Kente girdiğinizde karşınıza su testisi taşıyan bir adam çıkacak. Adamı, gideceği eve kadar izleyin.” (Luka, 9-11)

Öğrencilerinden ikisini şu sözlerle önden gönderdi: “Kente gidin, orada su testisi taşıyan bir adam çıkacak karşınıza. Onu izleyin…” (Markos, 14:13)
ÖNEMLİ NOT

Biz Avusturya’ya geldiğimizde taş ocağında işçi olduk. Taş işi tozlu, pis bir işti. Üstümüz başımız taş delici tabancanın yağından, taş tozundan, kırılan taş parçalarından kirleniyordu. Bir de yorucu ter içinde kalıyorduk. Bir gün içinde giydiğimiz elbise ve vücudumuz kir, toz içinde kalıyordu.

Evlenmiştim ve kiralık ev arıyordum. Bir ev vardı, içinde suyu ve tuvaleti yoktu, köy evi gibiydi. Bir başka ev buldum; suyu ve tuvaleti vardı, ancak banyosu ve sıcak suyu yoktu. Evin tabanı betondu, döşeme tahtası olmadığı için kışın yerler buz gibi oluyordu. Ben suyu ve tuvaleti olan evi kiraladım.

Taş ocağında sürekli kaynayan bir su termostatı vardı. Elektrikli termostat olduğu için sıcak su devamlı hazırdı. İşten çıkanlar, evinde su olmayanlar veya benzer durumda olanlar oradaki duş kabininde yıkanıp eve öyle giderlerdi. Bizim de bu hakkımız vardı, istesek orada banyo yapabilirdik. Ancak ben, hakkım olan bu sıcak suyu her gün değil, iki günde bir bidonla eve götürüyordum. Laf olmasın diye her gün almıyordum, halbuki hakkımdı.

Ben en ağır işte çalışıyordum. İlk başlarda günde dört ton taşı elimizde evirip çeviriyor, kırıp küçük döşeme taşı hâline getiriyorduk. Taşları 80’lik, 100’lük bloklar hâlinden başlayıp 54x36x18, 42x36x18 veya en son 18x18x36 ebatlarına kadar kesiyor, bozuk olanları ise 10x12x18’e kadar küçültüyorduk. Bu iş sırasında taşları defalarca çevirip düzgün kesmek için uğraşıyorduk. Elhamdülillah, ekmeğimizi taştan çıkarıyorduk. Alnımızın teriyle çalışıyor, hem rızkımızı kazanıyor hem de taş kalpli insanları terbiye etmenin sembolik bir uygulamasını yapıyorduk.

Bazen zımpara makinesinde yol taşları da kesiyordum. Bu yüzden her gün ter, toz ve pislik içinde kalıyorduk. O sıcak su benim hakkımdı, çünkü evimde sıcak su yoktu. En ağır işte çalışmama rağmen o zamanın parasıyla 13.000-14.000 şilin (Avusturya para birimi) kazanıyordum. Usta olduktan sonra 17.000’e kadar çıktı, ancak yine de zar zor geçiniyorduk. Yeni ev kurmuştum, her şeyi yavaş yavaş alabiliyordum. Misafir gelecek olsa bile yeterli kaşık ve çatalımız yoktu.

İşte böyle bir dönemde, Nagelberg’de bidonla su taşırken beni gören Markus, acaba İncil’deki şu ayeti hiç okumadın mı?

“Havariler, ‘Nerede hazırlık yapalım?’ diye sorunca, İsa dedi ki: ‘İşte su testisi (bugünkü su bidonu) taşıyan adamı görünce, onu evine kadar takip edin.'” (Markos, 14:13)

Ey Markus, ey mekanikçi Martin! Beni yemekhaneden su bidonuyla veya abdest suyu taşıdığım naylon ibrikle kaç kere gördünüz? Demirhaneden bakanlar, beni kışın, yazın, karda kıyamette ibrikle abdest alırken görmediniz mi? Niye hazırlık yapmadınız? Eğer Martinler mertse, Markuslar da Markus’a layıksa, bunu bilmeleri gerekirdi. Onlar bizi gördüler, ibrik taşıdığımızı fark ettiler ve bunu herkese duyurdular.

Evimize havariler geldi, ancak onlar düşmanlarımızdan habersizdi. Ben de onları tam tanımadığım için, düşmanlarımızla işbirliği yapabilirler diye birini hafifçe kovdum. İsa da Markos 14’te şöyle diyor:

“Beni bir daha göremeyeceksiniz, ta ki ‘Rabbin adıyla gelene övgüler olsun’ diyene kadar.”

Şimdi biz diyoruz ki:
“Der Gast, der im Namen Gottes gekommen ist, sei willkommen.” (Tanrı’nın adıyla gelen misafir hoş geldin!)

“Tanrı’nın Adıyla Gelen Misafir Hoş Geldin”

“Der Gast, der im Namen Gottes gekommen ist, sei willkommen.”
Yani bu insanlar kapıdan girerken “Grüß Gott” derler. Bu, dinlerini yaşadıklarının bir göstergesidir. “Grüß Gott” ne demek? “Allah’ın selamı üzerine olsun” veya “Allah’ın selamı var” anlamına gelir. Böylece İsa’nın bu sözünü yerine getirmiş oluyorlar.

12 havariden biri de Luther’dir – yeni ismiyle Ludwig, eski ismiyle Hz. Lut aleyhisselam veya İncil’deki Luka. Ey Nagelbergli Lut! Sen değil miydin beni ilk tanıyan, evime gelip misafir olan, çayımı içen? Bana Lut ilminin dünyadaki lavabo ve tuvalet tesisat sistemi olduğunu öğreten, ilk evimin sifonunu tamir eden sen değil miydin? Ey Ludwig, sen de mi beni tanıyamadın? Tabii o zamanlar ben de kendimi bilmiyordum ki, siz nasıl tanıyacaktınız? Ama şimdi duydunuz, artık bilin: Ben kimim? O beklenen su testisi taşıyan adamım ben (İncil’de geçen). Bunu bugün öğrendim. Rabbim bana vahyetti ki o benim. İncil’in o ayeti bugün bana nazil oldu ve anladım ki o testili ve ibrikli adam benim.

O ibrikli adam kimdir? Onun olduğu yerde ona hazırlık yapın, demek o ayet. Yeminler olsun ki 12 havari canlı ve hepsi de burada! Onlardan biri bilmeden bize ihanet etmesin diye birini kovduk.

Bir arabanın serisi çıksa ve fabrikada hata varsa – mesela bir vida eksik takılıyorsa – aynı seriden 10 araba olsa hepsinde o vida eksik olur. Çünkü hatalı üretim. İşte ihanet eden havari bugün canlanınca yine aynı: Onun bir vidası bilerek unutulmuş. Yani hata etme/ihanet etme özelliği var. Gitti düşmanımızın evinde bizden, evimizden bahsetti. Aynı durum yani… O bilmiyor ama, bir vida eksik olunca ne yapacak? Hatalı üretim! Özellikle bir yeri eksik yapıp iki ay sonra bozulsun, yenisini alsınlar diye yapılan aletler gibi. Bilerek hatalı üretilmiş bir adam – içine ihanet etme güdüsü konulmuş bir havari…
Peygamber Efendimiz (S.A.V.) Buyurdular:

“Allah (c.c.) bütün insanların kalplerini onun (Mehdi’nin) muhabbetiyle dolduracaktır.”
(El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamet-il Mehdiyy-il Muntazar, s. 42)

“Mehdi zuhur eder, herkes sadece ondan konuşur, onun sevgisini içer ve ondan başka bir şeyden bahsetmezler.”
(Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 33)
Dualar:

“Allâhumme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ salleyte alâ ibrâhîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd.”
(Allah’ım! Muhammed’e ve Muhammed’in ümmetine rahmet et. İbrahim’e ve onun ümmetine rahmet ettiğin gibi. Şüphesiz sen övülmüş ve yücesin.)

“Allâhumme bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ bârakte alâ ibrahîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd.”
(Allah’ım! Muhammed’e ve onun ümmetine bereket ver. İbrahim’e ve onun ümmetine bereket verdiğin gibi. Şüphesiz sen övülmüş ve yücesin.)

Yolculuğumuza Başlıyoruz

Eşeğin kulağına karpuz kabuğu kaçıralım biraz:

Safiye, Havva annemizin ismidir. İlk iki saf olandan biri “saf” ve “Safiye”dir. Saf insan kandırılmaya müsaittir, bu yüzden şeytan ilk onu kandırmıştır.

Ayasofya, “Aya Safiye” demektir. Acaba Bizans dilinde “Safiye anne” anlamına mı gelir? Eğer öyleyse, Safiye orada yatıyorsa, yanında Hz. Adem de yatıyor olmalıdır. Yaz gelmeden karpuz kabuğu… Bazı eşeklere…

Bu yüzden burçların sonunda Yay, Akrep ve Oğlak vardır – kandırılmaya eğilimli olanlar. Yay burcu çok iyi niyetlidir ve bu yüzden kandırılabilir. Ancak birkaç kez kazık yedikten sonra uyanır ve artık Yay’dan çıkıp kazık atan Akrep olur. Sonra Oğlak’a dönüşür. Artık ikiye ayrılır: Köprünün bir tarafı iyi ve saf olanlar, diğer tarafı karanlık zemheri kışının dibindedir. Keçi şeytan olarak tasvir edilmesi, saflığı bırakıp kötü olmayı öğrenen insanı temsil eder.

Ancak Oğlak burcunun ikinci kısmı Ocak’ta başlar – yeni yıl ve İsa ile başlayan bir dönem. 21 Aralık’tan sonra karanlık azalmaya, günler uzamaya başlar. Kötü keçi iyi keçi olmaya başlar. 1 Ocak’tan sonra buzlar erir, sular akmaya başlar. Bu, toprağın ve insanın özünün uyanış zamanıdır.

Su safdır – ne tatlı ne tuzludur. Ekmeğin saf halini tatlıyla da tuzluyla da yersin. Fırıncı yoğurdu, sen sofranda onu reçelle yersen tatlı, peynirle yersen tuzlu olur. Acı biberle yersen acı olur. Bu lokma çocuk olacaksa:

    Tatlı yoğrulduysa tatlı insan olur

    Tuzlu yoğrulduysa başı belalı

    Acı yoğrulduysa şeytanlar ona musallat olur

Ama Yaradan onu korur.

Mevsimlerle ilişkisi:

    Tatlıyla yapılan kek, pasta → yaz burcu

    Peynirli tuzlu → bahar burcu

    Sebzeli → sonbahar burcu

    Ayva, armut gibi tatlılar → kış meyvesi ama ters burç

Kar yağınca kışın sonu gelir. Her yer beyaza bürünür. Kötülüğün de sonu olduğunu anlayan akıllı insanlar – kar beyaz insanlar: İsa, Mehdi ve onların askerleri. İyiliğin de kötülüğün de fazlası zarardır.

Bizim nick’imiz gibi: “Karaoğlan” değil, “KARoğlan” (kar beyazı oğlan).

Maiyet Nedir? Allah’la Beraber Olmak Ne Demektir?

Arapça Dua:
“Eûzu billâhi mine’ş-şeytâni’r-racîm. Bismillâhi’r-Rahmâni’r-Rahîm”
“Lâ tahzen, innallâhe meanâ” (Tevbe Suresi 40. Ayet)
Anlamı: “Üzülme, şüphesiz Allah bizimle beraberdir.”
Allah’ın Beraberliği Nasıl Anlaşılmalı?

    Hz. Hüseyin şehit edilirken Allah onunla değil miydi?

    Hz. İsa çarmıha gerilirken veya Yahya (a.s.) öldürülürken Allah onlarla beraber değil miydi?

Bu durum “Vahdet-i Vücud” (Varlığın Birliği) ilmiyle açıklanabilir:

    Yecüc-Mecûc kıyamet alametlerinde her yeri ele geçirecek ve sonunda göğe ok atacaklar.

    Rivayete göre, kanlı dönen oku görünce “Tanrı’yı öldürdük” diyecekler.

    Hakikatte bu, Allah’a yakın kulların (mukarrebûn) bedenlerine isabet eden bir sivilce patlaması gibidir.

    Kâinatı temsil eden bu velîlerin bedenine atılan füze, onlar için sadece küçük bir yaradır. Allah’ı öldürmek mümkün değildir!

Allah İnsanın Kalbindedir

Kudsi Hadis:
“Yere, göğe sığmadım, mümin kulumun kalbine sığdım.”

    Maiyet (beraberlik), Allah’ın kulun kalbine yakın olması ve ona ilham etmesidir.

    Ancak bir bedenin görevi bitmişse (Hz. Hüseyin, Hz. İsa örneklerinde olduğu gibi), Allah o bedeni terk eder.

    Bu, bir uzay gemisinin kendini imha etmesi gibidir: Ruh asla zarar görmez, sadece beden değişir.

Kâinatın Geçmişi ve İnsanın Emaneti

    Nuh Tufanı, Neptün gezegeninde yaşanmış olabilir. Nuh (a.s.) gemisiyle yakın bir göğe (başka bir gezegene) alındı.

    İbrahim (a.s.) ateşe atıldığında, Nemrut’un güneş sistemindeki Merkür gezegenine fırlatılmış olabilir. Ancak Allah onu korudu ve başka bir mekâna nakletti.

    Mars’ta yaşam varken orada da bir yıkım oldu. Zekeriya ve Yahya (a.s.) gibi peygamberlerin soyu, Venüs’te (Meryem ve İsa ile) devam etti.

Ahzab Suresi 72. Ayet Meali:
“Biz emaneti göklere, yere ve dağlara arz ettik, onlar bunu yüklenmekten çekindiler, korktular. Onu insan yüklendi. Doğrusu o çok zalim ve çok cahildir.”

TEFSiR

“Muhakkak ki biz o emaneti (halifeliği, yeryüzündeki Allah’lık vazifesini) semalara, arza ve dağlara önerdik de, onu yüklenmekten kaçındılar ve ondan korktular! Onu insana yükledik (hilafeti oluşturan esma mânâlarını açığa çıkarma şuurunu insana verdik) ve onu yeryüzünde halife tayin ettik (yani yeryüzünde Allah’lık vazifesi verdik). Muhakkak ki o, bunu anlamakta ve kullanmakta zalim (hakikatini hakkıyla yaşamakta yetersiz) ve cahil çıktı maalesef.

Sadakallahul Aziym AHZAB Suresi 72. ayet”

Vahdet-i Vücut Makamı ve Halifelik

Vahdet-i vücut makamına çıkarılmış olan kimseler (birler, üçler, beşler, yediler, kırklardan) “birler” denen makama yükselmişlerdir. Bu makamda olan kimse ile Allah beraberdir: Onunla yürür, onunla duyar, onunla görür. “Enel Hak” ise bu makamın son halidir. Buradaki “ben” ifadesi, şah damarımızdan yakın olan Allah’ın tecellisidir. İdare merkezi ise maddi kalp değil, nurani kalptir.

Hz. Hüseyin’in şehit edilmesi örneğinde olduğu gibi, Allah artık onunla beraber değildir ve o “gemi”yi (bedeni) terk etmiştir. Tıpkı Nuh Nebi’nin Neptün’den başka bir yıldıza alınması gibi, Hz. Hüseyin de ya başka bir gezegene nakledilecek ya da Hz. İsa ve Mehdi örneğinde olduğu gibi yeni bir bedenle dönecektir.
Mehdi ve İsa İlişkisi

Kur’an’da “Mehdi” ve “Mesih” ifadeleri sadece İsa’ya atfedilir. Bu durumda Mehdi ve İsa aynı kişidir. Geçmişteki versiyonu (İsa) ile gelecekteki versiyonu (Mehdi) bir araya geldiğinde, Mehdi’ye tabi olacak olan İsa ortaya çıkar. Baba-oğul ilişkisi bu şekilde tecelli eder. Kur’an’da “İsa’yı biz yükselttik” ayeti, onun başka bir boyuta alındığını gösterir. En son olarak Muhammed (s.a.v.) ve Mehdi, vahdet-i vücut makamına erişerek zamanın sahibi olacaklardır.
Gavslık Makamı

Vahdet-i vücuttan sonra gavslık makamı gelir. Gavs, buğdayın içindeki boş kabuk (gavız) gibidir – dışı var ama içi boştur. Uranüs gezegeni gibi sadece gazdan oluşur. Bu makamdaki kişinin bedeni ele geçirilse bile içi boştur, tıpkı cıvanın ağırlığı gibi (Plüton örneğinde olduğu gibi). Bu, kafirlere karşı alınmış ilahi bir tedbirdir.
Halifelik Emaneti

Allah, insanoğluna kâinatı yönetme hikmetini ve halifelik emanetini vermiştir. Bu, “cüz’i ilahlık” veya “enel hak” makamıdır. Ancak ayette belirtildiği gibi, insan bu emanetin kıymetini bilememiş, zalim ve cahil çıkmıştır.

Dua:
“Rabbimiz! Deccal fitnesinden, Mehdi ve askerlerini koru. Bu makamın kıymetini bilmeyen cahiller gibi olmaktan ve bu makama zorla oturmaya kalkışmaktan bizi uzak eyle.”

Arapça Dualar:
“Allahümme erinel hakka hakkan verzukna ittibâah, ve erinel bâtıla bâtılan verzukna ictinâbah.”
(Allahım! Hakkı hak olarak gösterip ona uymayı, batılı batıl olarak gösterip ondan kaçınmayı nasip eyle.)

“Ve âhiru da’vâhum enil hamdulillâhi rabbil âlemîn.”
(Son duamız: Âlemlerin Rabbi Allah’a hamd olsun.)

Tesbihat:
“Sübhâneke Allahümme ve bihamdik, eşhedü en lâ ilâhe illâ ent, estağfiruke ve etûbu ileyk.”
(Allah’ım! Seni hamdinle tesbih ederim. Senden başka ilah olmadığına şehadet ederim. Senden mağfiret diliyor ve sana tövbe ediyorum.)

Kar©glan
Başağaçlı Raşit Tunca
Schrems, 30 Ocak 2016 Cumartesi

(Kar©glan’ın 30 Ocak 2016 Vaazı)

Author: RasitTunca

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir