Cehenneme Odunmusun Yoksa Cennete Nimetmi
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
رَبَّنَا إِنَّكَ مَن تُدْخِلِ النَّارَ فَقَدْ أَخْزَيْتَهُ وَمَا لِلظَّالِمِينَ مِنْ أَنصَارٍ
Rabbenâ inneke men tudhılin nâre fe kad ahzeytehu, ve mâ liz zâlimîne min ensâr.
Sadakallahul Aziym ALİ İMRAN Suresi -192 ayet
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Meali :
“Rabbimiz! Sen kimi cehennem ateşine sokarsan, onu rezil etmişsindir. Zalimlerin hiç yardımcıları yoktur.”
Sadakallahul Aziym ALİ İMRAN Suresi -192 ayet
—oOo—
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
“Bir kimse cennetlik olarak ölünce, büyük veya küçük, yaşı ne olursa olsun, otuz yaşında bir kimse olarak cennete girer ve artık bu yaş ebediyen değişmez. Cehennemlikler için de durum böyledir.”
( Hadis-i Şerif , Tirmizi, Cennet 23, 2565)
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
“Kalbinde hardal tanesi kadar iman bulunan bir kimse cehenneme girmez. Kalbinde hardal tanesi kadar kibir bulunan kimse de cennete girmez”
(Hadis-i Şerif , Müslim, İman 147; Ebu Davud, Edeb 29, (4091); Tirmizi, Birr 61, (1999)
“Cehenneme Odun musun Yoksa Cennete Nimet mi?”
Salavat:
“Allâhümme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ salleyte alâ İbrâhîme ve alâ âli İbrâhîme inneke hamîdün mecîd.”
(Allah’ım! Muhammed’e ve onun ümmetine rahmet et, tıpkı İbrahim’e ve onun ümmetine rahmet ettiğin gibi. Şüphesiz sen övülmeye layıksın, yücesin.)
“Allâhümme bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ bârakte alâ İbrâhîme ve alâ âli İbrâhîme inneke hamîdün mecîd.”
(Allah’ım! Muhammed’e ve onun ümmetine bereket ver, tıpkı İbrahim’e ve onun ümmetine bereket verdiğin gibi. Şüphesiz sen övülmeye layıksın, yücesin.)
Vaaz Metni:
Yolculuğumuza Başlıyoruz:
Ağaçlar baharda ne güzel yemyeşil, canlı ve dipdiri olur. Ama eğer kururlarsa kesilir, odun olurlar. Yahut yeşilken de kesilenleri vardır. Bazısı odun olmak için, bazısı tahta, çit, sandalye veya masa olmak için kesilir.
Hâl böyle olunca, ağaç yeşilken bize oksijen gibi faydalı bir element ihraç ederken ne güzeldi, âdeta cennetlik gibiydi. Ama ölünce sonu ne oldu? Odun, ateş ve kül…
Ey insanoğlu! Senin sonun ne olacak, hiç düşünmez misin? Ağaç bir zamanlar yemyeşil, dipdiri ve canlıydı. Kestik, çatır çutur yaktık, şimdi ne oldu? Cehennemlik oldu. Hani iyiydi, hani mümindi, faydalı amelleri vardı? Nereye gitti o güzel amelleri?
Faydası yok mu? Var elbet! Eğer iyi bir ağaçsa belki beş-on sene sandalye veya masa olur, ama sonunda yine cehenneme odun değil mi? Vay halimize ey insanoğlu! Vallahi kimse ameline güvenmesin. İnsana can veren oksijen üretmekten daha hayırlı bir amel olabilir mi? Onu yapanın sonu cehennemse, senin benim hâlim nice olur?
Herkes istidatı ve yaratılışı gereği farklı bir cehenneme maruz kalır. Çünkü günahı farklı, ameli farklı, elementer yapısı farklıdır.
Bir misal: Şeytan ateştendir. Onu ateşe atarsan daha çok ateş oluşur, ortalığı yakar kavurur ve ona zarar yerine fayda verir. Öyleyse ona öyle bir cehennem lazım ki, onun ateşini söndürsün. Belki de onun cehennemi su veya soğuk cehennemdir, zemherir azabıdır.
Eğer bazı ağaçlar kemal derecesinde olursa, mesela vişne ağacı ise, onun cehennemi vişnelerin toplanıp ezilmesi, suyunun çıkarılması, reçel yapılması veya dişlerle çiğnenip yutulmasıdır. Mide ve sonrası…
Sandalye olacak ağaç da hemen sandalye olmuyor, yontula yontula şekil alıyor. Böylece herkesin cenneti de cehennemi de farklıdır.
Sen ne amelle meşgulsun, bir bak! En iyi hâlin nedir, en kötün nedir? Eskimiş, pörsümüş hâline bak! Cennete mi lâyıksın, cehenneme mi? Nereye doğru gidiyorsun? Cennete nimet olmaya mı, yoksa cehenneme odun olmaya mı?
İnsanın hâli ne? Doğdu, yedi içti, büyüdü, ihtiyarlayıp öldü. Toprağa gömdüler, yılan çıyan onu yedi, toprağa karıştı. Mezardaki hâlini düşünüyor musun? Vay vay! “Ondan geldik, ona döneceğiz.” Peki nasıl?
Çocukken annen elma yedi, portakal yedi, ekmek-peynir yedi, süt içti ve sana süt indi, sen de içtin, büyüdün. Sonra sen de yemek yemeye başladın: zeytin, peynir… Zeytin ne? Toprak! Zeytin ağacı denilen fabrika, topraktaki elementleri öyle bir işliyor ki, zeytin meyvesi oluyor. İnsanlar onu işleyip sofraya koyuyor. Peki zeytinin aslı ne? Toprak!
Süt de otlardan oldu. İnek, koyun otları yedi, süt oldu. Ot ne? Toprak! Öyleyse bedenimizi oluşturan hücreler neymiş? Topraktan gelen kemâl bulmuş elementler. Peki onlar nereden geldi? Topraktan. Öyleyse ölünce yine toprağa döneceğiz.
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
لَّذِينَ إِذَا أَصَابَتْهُم مُّصِيبَةٌ قَالُواْ إِنَّا لِلّهِ وَإِنَّا إِلَيْهِ رَاجِعونَ
(Bakara Suresi, 156. ayet)
Cenaze Duası
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
إِنَّا لِلَّهِ وَإِنَّا إِلَيْهِ رَاجِعُونَ
(İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn)
“Biz Allah’a aidiz ve O’na döneceğiz.”
Peki, bu söz neden ölülere söylenir, biliyor musunuz? Çünkü “topraktan geldik, toprağa döneceğiz” demektir.
Öyleyse, toprakta da O vardır. Toprakta da Allah tecelli eder. Zira bu ayet, “Allah’tan geldik, Allah’a döneceğiz” anlamını da taşır.
Hz. Ali gibi yiğit olsan,
“Lâ fetâ illâ Alî, lâ seyfe illâ Zülfikār” (Ali’den başka yiğit, Zülfikar’dan başka kılıç yoktur) denilse hakkında, biri gelir şehit eder ve seni toprağa gömerler, azizim.
Hz. Ömer gibi celadetli olsan, şeytan bile senden korksa, yine biri gelir şehit eder ve seni gömerler, azizim. Dönüşümüz O’nadır.
Bizim hücrelerimiz topraktandır. Allah bizi geri çağırdığında, yeniden yoğrulup yeni bir beden olmak için toprağa karışırız. Amellerimize göre cennet veya cehenneme müstahak oluruz.
Şunu iyi bil ki, toprak olup elementlerine ayrılınca:
Eğer demirin fazlaysa, ağırlığın sebebiyle dibe çökersin.
Hardal tanesi kadar kibirin varsa, o kibirle dibe inip magmada yanmadan cennete çıkmak yokmuş.
Böylece, çözülen elementlerin başka bir bitki tarafından yenilmesiyle, senin o parçaların artık yolu öğrenmişse, tekrar yüzeye çıkıp bir biber, domates, vişne, kiraz, armut veya ayva olur. İnsanlar koparıp yesin diye sıra beklersin. Eğer bir insan seni koparıp yerse, yeni bir beden buldun, canlandın demektir.
Öyleyse, nasıl olur da haşir (yeniden diriliş) yalan olsun? Nasıl azap yalan olsun? Nasıl cennet-cehennem yalan olsun? Sen bir beden ve hayat bulunca, işte orası senin için cennettir.
Eğer bir hücreysen, beden senin için oksijen ve rızık sağlar. Sen orada canlı olursun, hissedersin ama bu hâlinle değil. Bu beden bütündü, ama şimdi parçalarına ayrıldın ve başka bedenlere yol aldın. Eğer bir üst seviyeye geçtiysen, artık başka bir âlemde doğdun, yani yeni bir bedende can buldun. Çünkü insan bedeninde neler olduğunu bilmez, ama hücreler bilir, değil mi?
“Toprak toprağa, küller küllere, tozlar tozlara…”
(Ashes to ashes, earth to earth, dust to dust)
Toprak olanlar toprağa karışır.
Cehennemlik olanlar ise yanıp kül olacak.
Cennetlikler ise yeniden can bulacakları bir bedene doğru tekâmül yoluna girecekler. Yol bitmiyor işte.
“Biz O’ndan geldik ve yine O’na döneceğiz.”
Eğer buradaki “O” Allah’ı ifade ediyorsa, o zaman:
Geçen hafta anlattığımız gibi, ateşe tapanların sebebi, Allah’ın Tur Dağı’nda ateşe tecelli etmesiydi.
Bu hafta anlattığımız ise, Allah’ın hem ateşte, hem suda (rahmette), hem de toprakta tecelli etmesidir.
“O’na döneceğiz” derken, “O” toprakta da var. Öyleyse yerde de, gökte de, her yerde yalnızca O vardır. O’ndan başka hiçbir şey yoktur.
O halde hep bir ağızdan:
“Lâ ilâhe illallâh, Muhammedün resûlullâh” (Allah’tan başka ilah yoktur, Muhammed O’nun elçisidir) diyelim.
Ve şunu da ekleyelim:
“Lâ mevcûde illâ Hû” (O’ndan başka hiçbir varlık yoktur).
Başka bir şey yok, azizim. O’ndan gayrı hiçbir şey yoktur!
“Herkesin Bir Şeytanı Var mıdır?”
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
قَالَ مَا مَنَعَكَ أَلاَّ تَسْجُدَ إِذْ أَمَرْتُكَ قَالَ أَنَاْ خَيْرٌ مِّنْهُ خَلَقْتَنِي مِن نَّارٍ وَخَلَقْتَهُ مِن طِينٍ…
*(A’râf Suresi, 12-18. ayetler)*
Meali:
“Allah buyurdu: ‘Sana emrettiğimde secde etmene engel olan neydi?’ (İblis) dedi: ‘Ben ondan üstünüm, çünkü beni ateşten, onu çamurdan yarattın.’ Allah: ‘Öyleyse in oradan! Büyüklük taslamak sana yakışmaz. Defol, artık sen alçaklardansın!’ dedi. İblis: ‘Bana insanların diriltileceği güne kadar mühlet ver’ dedi. Allah: ‘Sen mühlet verilenlerdensin’ buyurdu. İblis: ‘Beni azdırdığın için, andolsun ki onları saptırmak için senin dosdoğru yolunun üzerine oturacağım. Önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından onlara sokulacağım. Çoğunu şükredenlerden bulamayacaksın!’ dedi. Allah: ‘Kovulmuş ve lanetlenmiş olarak çık oradan! Onlardan sana uyanları cehenneme dolduracağım!’ buyurdu.”
Hadis ve Yorum:
Hz. Âişe (r.a.) anlatıyor:
“Bir gece Rasulullah (s.a.v.) yanımdan çıkıp gitti. Ben kıskandım. Geri geldiğinde bunu fark edip, ‘Kıskandın mı ey Âişe?’ diye sordu. Ben, ‘Benim gibi biri, senin gibi birini kıskanmaz mı?’ dedim. Rasulullah, ‘Sana şeytanın mı geldi?’ buyurdu. Ben, ‘Benimle beraber bir şeytan mı var?’ diye sordum. ‘Evet’ dedi. ‘Her insanın yanında bir şeytan mı var?’ dedim. ‘Evet’ buyurdu. ‘Ya senin, ey Allah’ın Rasulü?’ diye sordum. ‘Evet, ama Rabbim bana yardım etti de o teslim oldu’ dedi.”
(Müslim, Münafikûn, 11)
Demek ki herkesin bir şeytanı vardır.
Tefsir ve Analiz:
“Beni Ateşten, Onu Çamurdan Yarattın” Ayeti:
Bu ayeti okurken, birinci tekil şahıs (“ben”) kullanıyoruz. Bu, aslında içimizdeki şeytanî benliğe işaret eder.
Yani, “Ben ateşten yaratıldım” derken, şeytanın kibri gizlice bizim dilimizden dökülüyor olabilir.
İnsan ve Şeytan İlişkisi:
İnsan ile cin (şeytan dahil) birbirinin ters simetrisi gibidir.
Tıpkı sağ elin sol elin ayna görüntüsü olması gibi, insanın maddî varlığına karşılık cinler gayb âlemindendir.
Şeytan, insanın nefsinin aksi yönündeki gücüdür.
Cehennem ve Şeytanın Rolü:
“Aranızdan cehenneme uğramayacak hiç kimse yoktur.” (Meryem Suresi, 71)
Bu, herkesin imtihan için bir şeytanî yönü olduğunu gösterir.
Diriliş Hakikati:
“Kemikler çürümüşken kim onları diriltecek?” diyenlere de ki: “Onları ilk defa yaratan diriltecek! O, her yaratmayı bilendir.” *(Yâsîn Suresi, 78-79)*
Şeytan vesvesesi insanı şüpheye düşürse de, Allah’ın kudreti her şeye yeter.
Sonuç:
Her insanın bir şeytanı vardır, ama müminler onun vesvesesine karşı “Eûzü besmele” ile korunur.
Şeytan, insanın zıddıdır; onu tanımak, nefis terbiyesinin bir parçasıdır.
“Lâ ilâhe illallah” diyerek şeytanî benliği reddetmek, hakikate ulaşmanın yoludur.
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ
(Kovulmuş şeytandan Allah’a sığınırım.)
Yeniden Dirilişin Hakikati
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
“Aranızda cehenneme uğramayacak (görmeyecek) hiç kimse kalmayacaktır. Bu Rabbinin kesinleşmiş bir hükmüdür.”
(meryem suresi 71)
öyle olunca herkesin bir şeytaninin olmasi normal cünkü o da insanin simetrisi ve cehenem için halkolmuş olani, yani ateşden ve toprakdan olani, yani ins ve şeytan veya cin
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
وَضَرَبَ لَنَا مَثَلًا وَنَسِيَ خَلْقَهُ قَالَ مَنْ يُحْيِي الْعِظَامَ وَهِيَ رَمِيمٌ لْ يُحْيِيهَا الَّذِي أَنشَأَهَا أَوَّلَ مَرَّةٍ وَهُوَ بِكُلِّ خَلْقٍ عَلِيمٌ
Ve darabe lenâ meselen ve nesiye halkahu, kâle men yuhyil izâme ve hiye remîm.
Kul yuhyîhâllezî enşeehâ evvele merratin, ve huve bi kulli halkın alîm.
Meali :
“Kendi yaratılışını unutup Bize örnek verdi: ‘Çürümüş kemikleri kim diriltecek?’ dedi. De ki: ‘Onları ilk defa yaratan diriltecek! O, her türlü yaratmayı bilendir.'”
*(Yâsîn Suresi, 78-79. ayetler)*
Bu Ayeti Nasıl Anlamalıyız?
İlk Yaratılış ve Soy Ağacı:
Seni ilk kim yarattı? (Doğuran ve doğurtan kim?)
İlk “Rahman” (baba) ve “Rahim” (anne) kimdi?
Onları da yaratan (doğurtan ve doğuran) bir önceki “Yâ Rahîm” ve “Yâ Rahman” vardı.
Bu zincir en başa gittiğinde, ilk yaratılan Hz. Âdem ve onun içindeki “rahmanî” (zeker) ve “rahimî” (yumurta) özelliklerini veren Mutlak Yaratıcı karşımıza çıkar.
Haşir (Yeniden Diriliş) Hadisesi:
Hadiste geçtiği üzere, Allah ölülerin üzerine “Arş’ın altından meni şeklinde bir yağmur” yağdıracak.
(Bu, yeniden yaratılışın bir sembolüdür.)
Meni, yediğimiz gıdalardan oluşan bir tohumdur. Öyleyse diriliş de topraktaki elementlerin yeniden canlanması gibidir.
İlk yaratılış nasıl cennette (rahimde) steril bir ortamda başladıysa, yeniden diriliş de “temiz amellerin” sonucu cennete ulaştırır.
Toprağa Dönüş ve Sonuç:
“O’ndan geldik, O’na döneceğiz” sırrı:
İyi ameller işleyenler, toprakta filiz olup yüzeye çıkar, yeni bir bedende can bulur.
Kötü amelleri ağır basanlar (demir/cıva gibi ağır elementlerle yüklü olanlar) dibe çöker, karanlıklara gömülür.
Uyarı ve Dua:
“Rabbimiz! Sen kimi cehenneme sokarsan onu rezil etmişsindir. Zalimlerin yardımcısı yoktur.”
*(Âl-i İmrân, 192)*
Herkes amellerine göre ya cehenneme odun ya da cennete nimet olma yolundadır.
Özetle Vaazın Temel Kavramları:
“O’ndan Geldik, O’na Döneceğiz”
Toprak → İnsan → Toprak döngüsüyle yaratılışın sırrı.
İyi ameller: Cennet nimeti olmaya vesile.
Kötü ameller: Cehennem odunu olmaya yol açar. *(Âl-i İmrân 192)*
Her İnsanın Bir Şeytanı Vardır
Hz. Âişe hadisi: “Rasulullah’ın bile teslim olan bir şeytanı vardı.”
İblis’in kibri *(A’râf 12-18)* bize içimizdeki nefsin aynası.
Yeniden Dirilişin Bilimsel Sembolizmi
Meni yağmuru → Topraktaki elementlerin haşirle yeniden canlanması. *(Yâsîn 78-79)*
Rahim (cennet) ve zeker (yaratılış) dengesi: “Bismillahirrahmanirrahim” sırrı.
Son Uyarı
“Hakkı hak, bâtılı bâtıl göster!” duasıyla imanî bir bilinçle yaşamak.
Dualarımız:
“Allahım! Hakkı hak olarak gösterip ona uymayı, bâtılı da bâtıl olarak gösterip ondan kaçınmayı nasip eyle.”
“Hamd, âlemlerin Rabbi Allah’a mahsustur.”
Son Söz:
Temiz gıda, temiz amel, temiz niyet → Cennete giden yol.
Kibir, kötülük, ağır günahlar → Cehenneme sürükler.
“Sübhaneke Allahümme ve bi hamdik…” (Allah’ım! Seni hamdinle tesbih ederim…) diyerek şükür ve tövbe ile bitirelim.
El-Fâtiha ve Salavât…
(Kar©glan’ın 15 Şubat 2016 Vaazı)

