![]() |
NAKŞİBENDİ TARİKATI’NIN GAYES - Baskı Önizleme +- Rasit Tunca Net (https://www.rasittunca.net) +-- Forum: TASAVVUFİ VAAZLAR DİNİ SOHBETLER (https://www.rasittunca.net/forumdisplay.php?fid=9) +--- Forum: TARiKATI RAŞiDi (https://www.rasittunca.net/forumdisplay.php?fid=291) +---- Forum: Adabı Fetullah Şeyh Fethullah Verkanisî (https://www.rasittunca.net/forumdisplay.php?fid=354) +---- Konu Başlığı: NAKŞİBENDİ TARİKATI’NIN GAYES (/showthread.php?tid=17021) |
NAKŞİBENDİ TARİKATI’NIN GAYES - RasitTunca - 07-29-2022 NAKŞİBENDİ TARİKATI’NIN GAYESi Bu yüce tarikatın amacı, amelde (ibadetlerimizde) ihlas (samimiyeti) kazanmak için Allah (c.c) sevgisinin elde etmeye çalışmaktır. İhlas; dünya ve ahiret çıkarı gözetmeden bütün sözlerin, hareketlerin ve ibadetlerin Allah (c.c) rızası (Allah-u Tealanın Zatı) için yapılmasıdır. Bu gayeye sadece sünnete uymak ve gafleti yok etmekle erişilir. Bunu sağlamak için bu yolun isteklisinin iki şeye devam etmesi gerekir. 1- Ruhsat ve bid’at’lardan kaçınarak Şeriat-ı Muhammediyeye uymak. 2- Gaflet’i tamamıyla gidermek. İşte Nakşibendi Tarikatı bu iki esastan ibarettir. Mürid gafleti kovarak ve şeriata uyarak başarılı olabilir. Bu yolun isteklisi açlık, tokluk, susma ve öfke halindeyken, uykuda ve uyanıkken, dostları ve yabancılarla görüşürken, yalnızken ve topluk içerisindeyken kalbindeki düşünceleri bir noktada toplayıp nefsini dizginler; böylece kalbinin uyanık kalmasını sağlar. Bu kişiyi fitne ve ayrılık rüzgarları etkileyemez. Aksine felaket bela ve ayrılık halinde daha fazla uyanık olur. Mürid sünnete uyarak bütün mekruh ve haramları hatta en iyi davranışın (hilaf-ı evla) dışındaki uygulamaları bile yapmaz; dinin emirlerini yerine getirir. Eskiden yapmış olduğu haram ve mekruhlardan veya yapmadığı dini emirleri için istiğfar eder. Bunlar uyulması gereken önemli kurallardır. Mürid gafleti gidermek için çaba sarfederek huzur alışkanlığı kazanmaya çalışır. Buna vukufi kalbi (kalbin Allah’tan (c.c) uyanık olması hali) denir. Bu yalnız zikir veya rabıta ile yahut her ikisi ile şiddetle kalbe yönelmeyle kazanılır. Hak yolcusu kalbinin üzerinde o kadar durur ki gaflete girmek istese giremez ve huzur alışkanlığını bırakmak istese bırakamaz. Nakşibendi Tarikatı’nın büyükleri huzuru elde etmek için bu yola girmeyi isteyenlere uyulması gereken bazı kurallar koymuşlardır. SEKİZ ŞART 1. Tevbe niyetiyle abdest almak: Abdest alınırken yıkanan uzuvlarla işlenmiş olan günahlar hatırlanarak Allah’tan (c.c) af dilenilir. 2. Tevbe niyetiyle boy abdesti almak: ‘Yarabbi ben bedenimin dışını su ile yıkadım temizlemeye çalıştım; sen de ilahi nur ve irfanınla kalbimi temizle ve beni affet’ diye yalvarmak gerekir. 3. Tevbe ve istihare niyetiyle iki rek’at namaz kılmak: Birinci rek’atta Fatiha Sûresi’nden sonra Kâfirun Sûresi, ikinci rek’atta İhlas Sûresi okunmalıdır. Bilinmiyorsa istenilen sûre okunur. 4. Kalb ve dil ile tevbeyi tekrarlamak: ‘Ya Rabbi ben pişmanım yapmış olduğum bütün günahlardan keşke yapmasaydım inşaallah bir daha ben yapmayacağım.’ Bu sözleri üç defa canı gönülden söyler. Sonra içi yanarak işlemiş olduğu günahlarını gözönüne getirir, pişmanlık duyar. Gıybet ettiği, sövdüğü, incittiği, eziyet ve haksızlık yaptığı kişilerle helalleşir. Namaz ve oruç gibi terkettiği farz ibadetlerini kaza eder. 5. Yirmibeş defa Estağfirullah demek: Hak yolun isteklisi tevbe ettikten sonra şu hadisi şerifin hükmüne göre Allah’ın (c.c) tevbesini kabul ettiğini ve günahlarını da affettiğini umudeder ve inanır: ‘Günahtan dönen sanki o günahları işlememiştir.’ Bu hadis-i şerifi devamlı düşünerek ümidini Cehennem korkusundan üstün tutar. Çünkü günahlarından eser kalmamıştır. Fakat: ‘Kalbim işlemiş olduğum günahlardan dolayı paslanmıştır. Üzerimden günah gittiği halde, eseri olan pas ve kiri kalmıştır. Ancak istiğfar, yani affedilmeyle temizlenebilir.’ diye düşünür ve günahlarının eserinin tamamen giderilmesi ve yeni işleyeceği günah kirlerinin temizlenmesi için günde yirmibeş ile yetmişbeş arasında istiğfar eder. İstiğfarı sünnete göre yirmibeşten az, yetmişbeşten fazla yapmamak gerekir. Ayrıca kalb huzuruyla, içi yana yana acele etmeden yapılmalıdır. 6. Sekiz adet Fatiha okumak: Sadâtların aracılığı ve himmetleri sayesinde istiğfarla kalbimdeki pas ve kir yok oldu, kalbim ilahi feyz almaya uygun hale geldi diye düşünerek sekiz Fatiha okunur. Her Fatiha önce Peygamberimiz (s.a.v), âli ve ashabının (r.a) ruhlarına sonra aşağıdaki isimleri yazılı zatların ruhlarına hediye olunur. Hediye ettikten sonra himmetlerini hazır bilir. Sanki ruhen hazırdırlar; sesini işitirler, kendisini dinlerler. Sonra Üstadı’nın kendisine lütufta bulunması için yalvararak onlardan himmet isteyerek ricada bulunur. a) Birinci Fatiha’yı Şah-ı Nakşibend ve Şeyh Seyyid Abdülkadir Geylanî (k.s) Hazretleri’nin ruhlarına; b) İkinci Fatiha’yı Şeyh Abdülhâlık Gücdevânî ve İmam-ı Rabbani (k.s) Hazretleri’nin ruhlarına. c) Üçüncü Fatiha’yı Mevlana Hâlid-i Zül-cenaheyn ve Seyyid Abdullah (k.s) Hazretleri’nin ruhlarına; d) Dördüncü Fatiha’yı Seyyid Taha ve Seyyid Sıbğatullah Arvâsî (k.s) Hazretleri’nin ruhlarına; e) Beşinci Fatiha’yı Şeyh Abdurrahman-ı Tahî ve Şeyh Fethullah-ı Verkânisî (k.s) Hazretleri’nin ruhlarına; f) Altıncı Fatiha’yı Şeyh Muhammed Diyauddin ve Şeyh Ahmed Haznevi (k.s) Hazretleri’nin ruhlarına; g) Yedinci Fatiha’yı Şeyh Seyyid Abdülhâkim el-Hüseyni ve Seyyid Muhammed Raşid elHüseyni (k.s) Hazretleri’nin ruhlarına; ı) Sekizinci Fatiha’yı Şeyh Seyyid Abdül-bâkî el-Hüseyni (k.s) Hazretleri’nin ruhaniyetlerine hediye etmek gerekir. 7- Ölüm Rabıtası (Ölümü düşünmek): Sadarların himmet ve feyzlerinin hazır olduğu ve kalbin de feyzi alacak duruma geldiği düşünülür. Fakat mal, evlat, dost ve akrabalara bağlılık, dünyanın lezzeti ve zevki bu feyzi almaya engeldir. Bu nedenle ölüm düşünülür: ‘Yatağımda can çekişiyorum, ölmek üzereyim. Azrail (a.s) ruhumu almaya geliyor, Şeytan da imanımı çalmak üzere hazır bekliyor. Akrabalarım ve evladım etrafımda toplandı. Bütün mal ve servetim gözümün önüne geliyor. Şeytandan imanımı kurtarmak için yardım umarak bunlara teker teker bakıyorum. Fakat bana hiçbiri yardım edemez. Anlıyorum ki; malın, servetin, evladın ve akrabanın insana bir yararı yok, hepsi boşmuş. Şüphe yok ki benim için Allahu Teâlâ’dan (c.c) başka yardımcı ve sığınak yoktur, ondan başka her-şey faydasızdır, kalbimden O’ndan başka her-şeyi silmem ve yalnız O’na yönelmem gereklidir. Onun dışındaki şeylere de ancak onun izniyle yönelebilirim. Ben ancak Allah (c.c) lütfuyla, Sadatın ve mürşidimin himmeti ile bu dünyadan imanla ayrılabilirim ve şu anda kelime-i şehadeti getirerek son nefesimi imanla veriyorum. Ruhum bedenimden ayrıldı. Şimdi elbiselerimi soyuyorlar, ama günahlarım hâlâ üzerimde görünmez elbise gibi duruyor. Malım, servetim, evladım, akrabalarım ne olur günahlarımı da soyun! Hayır, yararı yok. Benim Allah-u Teâlâ’ya (c.c) yönelmem lazım, ancak ona yalvarırsam günahlarım affolunur. Şimdi de cesedimi yıkamaya götürdüler, yıkadılar, kefenliyorlar. Gerçi bedenimi yıkadılar ve örttüler, fakat günahlarımı temizleyemediler ve örtemediler. Günahlarım yine benimle beraber kaldı. Malımın, servetimin, evladımın ve akrabamın yine faydası yok. Ancak Rahim olan Allah-u Teâlâ’nın (c.c) affetmesi ile günahlarım temizlenebilir ve örtülebilir. Sonra tabutumu aldılar, musalla taşına koydular. Cenaze namazımı kıldılar. Akrabalarım ve namazımı kılanlar günahlarımın bağışlanması için dua ettiler. Ancak duayı kabul edecek olan Allah’tır (c.c). Dilerse kabul, dilerse reddeder. Bu duruma akraba ve evladımın etkisi yoktur. Yine beni insanlar omuzlarına aldılar, cenazemi taşıyorlar, fakat günahlarımı taşıyamazlar. Sadece Allah (c.c) günahlarımı üzerimden kaldırabilir. Beni şimdi kabir denen karanlık çukura koydular. Yalnız başıma korkunç ve karanlık yerde Münker ve Nekir meleklerinin sorularıyla başbaşa kaldım. Hiçbir yardım edenim yok, ne akraba, ne dost, ne evlat ve ne de mal. Ancak ve ancak Alemlerin Rabbi olan Allah-u Teâlâ’nın sevgisi, şefkati ve merhameti beni bu durumdan kurtarabilir. O’nun dışında her türlü sevgi ve bağlılık boştur.’ Talib yukarda anlatıldığı gibi düşünmekle herşeyden ilgisini keser. Sadece Allah-u Teâlâ’nın (c.c) emrettiği ve izin verdiği en önemli gereksinimlerini elde etmek için görevine döner. Bu anlatılan ölüm rabıtası tarikat yolunda zikirden önemlidir. Çünkü bu sayede insan masiva (Allah (c.c) dışındaki herşey) ile ilgisini kesebilir. Yoksa ölümü düşündürmenin amacı müridi korkutmak değildir. Gerçeği bilenler Nakşibendi Tarikatı’nın yüce gayesinin ve temelinin muhabbetullah (Allah sevgisi) olduğunu belirtirler. Yeni başlayanların ölüm rabıtasından ve ölümü düşünmekten korkmaları Allah (c.c) sevgisine engeldir. Cenab-ı Hak’tan başkasına yönelmek kör nefsin hırsı ve hatası sonucu olur. Halbuki esas amaç Cenab-ı Hakk’a yönelmektir. Yönelmeye layık tek varlığın Allah-u Teâlâ (c.c) olduğunu anlayan mürid, bu durumun gereği olarak başka şeylerden yüz çevirerek O’na yönelir. O’nun en fazla sevilmesi gereken varlık olduğuna inanır, O’nun sıfatlarını bilmek ister ve O’na kavuşmayı aşırı arzu eder. Sevgi; O’nu görmeyi, O’nun boyasıyla boyanmayı ve O’nunla buluşmayı gerektirir. Bu da ancak sıfatlarının öğrenilmesi ve O’nu çok sevmekle gerçekleşebilir. Marifet, Allah-u Teâlâ’yı (c.c) bilmek ve O’nun ahlakıyla ahlâklanarak sıfatlarının tam olarak hissedilmesidir. Böylece Hakk’ın sıfatları müride yansır, herhangi bir günah tehlikesi anında O’nun azabının şiddetini şüphe etmeksizin içinde duyar. Bu da nefsini dizginlemesine yol açar. Büyük günah işleyince ümitsizliğe düşmez. O’nun rahmet ve bağışlayıcılığının sonsuzluğuna inanır. İyi halleri ve ibadetleriyle böbürlenmez ve kendinde varlık görmez. Bu hallerin gerçekleşmesi ancak taklidin dışında kâmil (olgun) imanla ve imanın ilmel yakîn’den aynel yakîn’e; ondan da hakkel yakîn derecesine ermesiyle olur. (Bu taklitten; ilme; duygularla hissetme ve hak ve hakikat’e erme ve bulma derecesidir). Cenab-ı Hakk’tan (c.c) başkasına yönelen ve gafletle zikreden kişinin imanı kuru taklitte kalır, muhabbet ve marifet’i elde edemez. Bundan dolayı insan kâmil, mükemmel, arif ve bilgili bir şeyhe bağlanarak tarikata girmeli ona uyarak yol almalı, marifet ve muhabbeti elde ederek ilahî hakikatlere kavuşmaya çalışmalıdır. 8- Mürşid Rabıtası: Bir şeyhe bağlanmak, onu sevmek ve onunla ilgilenmek vacibdir. Böylece mürid gerçek sevgiye ve marifet’e yükselmeye güç bulur. Bunun için Nakşibendi büyükleri rabıta usulünü koymuşlardır. Rabıta kalbi tam sevgi ve cezbeyle üstada bağlamaktır. Ruhen ve kalben üstada bağlanan mürid onun hoşnut olduğu şeyleri bilerek veya sadece yönlendirmesiyle nefsinin arzularını bırakmayı başarır. Rabıta’da mürid kabul edilme ve reddedilme korkusuyla davranmalıdır. Üstadını yücelterek ve heybetle düşünmelidir. Şeyh rabıtasıyla ortaya çıkan durumlar ilerde açıklanacaktır. Mürid üstadını devamlı düşünür; kendisinin kabul edileceğini veya reddedileceğini tam olarak bilemediğinden sıkıntı ve ızdırab içinde adeta hasta gibi uyur. Yani ne tam emin olur ne de aşırı korkar. Yukarda açıklanan sekiz şart müridin dinlenebilmesi için gece yerine getirilir. Gündüz teveccüh başlayana kadar da birşey yenilip içilmez. Müjde veya sıkıntıyla yorumlanabilecek bir rüya görme ümidiyle istihareye niyetlenerek uyunur. Rüya görürse teveccühten önce üstadına anlatır. Gördüğü rüya ve uykusundaki sıkıntılı veya ferah hali müridin mizacını ve eğitim yeteneğini belirler. Buna göre de uygun ders verilir. Teveccüh ve kalb durumuyla ilgili edebler müride öğretilir; kendinden önce halkaya girenlerden ayrı olarak sağ ayağını sol ayağının altına koyup, sağ kalçası üzerine oturması bildirilir. |