![]() |
Plasenta Ve Göbek Kordonu - Kordon kanının saklanması ne işe yarar? - Baskı Önizleme +- Rasit Tunca Net (https://www.rasittunca.net) +-- Forum: GENEL KÜLTÜR BİLGİLERİ (https://www.rasittunca.net/forumdisplay.php?fid=10) +--- Forum: GENEL KÜLTÜR BiLGiLERi MAiN (https://www.rasittunca.net/forumdisplay.php?fid=229) +---- Forum: Sanal Dergi (https://www.rasittunca.net/forumdisplay.php?fid=245) +---- Konu Başlığı: Plasenta Ve Göbek Kordonu - Kordon kanının saklanması ne işe yarar? (/showthread.php?tid=4696) |
Plasenta Ve Göbek Kordonu - Kordon kanının saklanması ne işe yarar? - RasitTunca - 12-30-2018 Plasenta Ve Göbek Kordonu - Kordon kanının saklanması ne işe yarar? Kordon kanı saklanması Bebeğinizin dünyaya merhaba dediği gün onu ilk kucağınıza aldığınız anda büyük bir olasılıkla bebeğinizle ilgili pekçok hayal aklınızın bir köşesinden geçecek. Onun ilk gülücüklerini, ilk adımlarını düşünüp mutlu olacaksınız. Onunla ilk tanıştığınız anda sanki ilk kez anne ya da baba deyişini kulaklarınızda duymanız da hayal dünyanızı süsleyebilir. Pek çok anne baba doğumdan hemen sonra çocuklarının gelecekleri ile ilgili hayal kurmaya başlarlar. Onun için yapacakları doğum günü partileri, birlikte çıkılacak tatiller, geziler hatta eğitim yaşamı ve evlilik gibi hayatının dönüm noktaları bile akla gelebilir. Büyük bir olasılıkla bebeğiniz ile ilgili aklınıza gelebilecek en son şey onun yakalaabileceği ciddi bir hastalık olasılığıdır. Ancak bazı anne-babalar çocuklarının ileride ciddi bir hastalığa yakalanma olasılığını daha ilk günden hesaba katıyorlar ve bu olasılığa karşı önlem almaya çalışıyorlar. Bu önlemin adı kordon kanı saklanması. Kordon kanı nedir? Anne karnındaki yaşamda bebek göbek kordonu ile plasantaya bağlıdır. Plasenta bebek ile anne arasındaki besin ve oksijen alış verişini sağlayan organdır. Doğumdan hemen sonra plasenta görevini tamamlayarak doğumun üçüncü evresinde rahim dışına atılır. Kordon kanı bebeğin doğumundan sonra göbek kordonu içinde kalan kandır. Bu kan bebeğin damarlarında dolaşan kandan daha farklıdır ve kan üretimde görev alan kök hücreleri içerir. Kordon kanının önemi nedir? İnsanın yaşamını sürdürebilmesi için vazgeçilmez bir öge olan kan temel olarak plazma adı verilen sıvı içerisinde bulunan üç ana tip hücreden oluşur. Bu üç hücre kırmızı küreler (eritrosit), beyaz küreler (lökosit) ve trombositlerdir. Eritrositlerin görevi hücreler arasında oksijen ve karbondioksit taşınmasıyken lökositler organizmanın bağışıklık sisteminin temelini oluşturular. Trombositler ise diğer pıhtılaşma faktörleri ile birlikte kanın pıhtılaşmasında ve kanamanın kontrolünde görev alırlar. Bu üç hücre grubunun hepsi de kemik iliğinde bulunan ve kök hücre adı verilen bir tür hücrenin farklışalması ile ortaya çıkarlar. Bir başka deyişle kemik iliğindeki kök hücreler her türlü kan hücresini üretme yeteneğindedirler ve bu üretim sürekli devam eder. . Çocukluk çağı lösemileri (kan kanseri) ile bazı kan ve bağışıklık sistemi hastalıklarının varlığında kemik iliği görevini sağlıklı olarak yerine getiremez. Öte yandan bu hastalıkların tedavisinde başvurulan kemopterapi ya da radyoterapi gibi uygulamalar kemik iliğindeki kök hücrelere zarar verir. Hastalığın ve tedavinin türüne göre bazı hastalarda kemik iliği nakli kaçınılmaz olur. Bu durumda hastanın kemik iliği ile uyumlu olan sağlıklı bir vericiden alınan sağlıklı kemik iliği ve kök hücreleri hasta kişiye verilerek sağlıklı kan hücrelerinin yeniden üretimesi amaçlanır. Böyle bir durumda hastanın kendi akrabaları hatta kardeşleri arasında dahi uygun bir verici bulma olasılığı %'ler civarındadır. 1980'li yılların başlarında bilimadamlarının yenidoğan bebeklerin kordon kanında da kemik iliğindekine benzer kök hücrelerin bulunduğunu fark etmeleri ile birlikte kordon kanından elde edilen bu hücrelerin belirli hastalıkların tedavisinde kullanılabileceği fikri ortaya çıktı. Elde edilen kordon kanının belirli koşullar altında toplanıp dondurularak saklanabileceği ve daha sonra gerek duyulduğunda çözülerek kullanılabileceğini fark eden Dr. David Harris 1992 yılında oğlunun kordon kanınını kendi laboratuvarında dondurarak sakladı. Daha sonra bu uygulamayı halka açması ile 1994 yılında Dünyadaki ilk kordon kanı bankası Amerika Birleşik Devletlerinde kurulmuş oldu. Takip eden yıllar içinde dünya üzerinde pekçok kordon kanı bankası kuruldu ve binlerce bebeğin kanı bu bankalarda koruma altına alındı. Kordon kanının saklanması ne işe yarar? Kordon kanı bankalarında kanlar iki amaç için saklanmaktadır. Bunlardan ilk ve en önemli amaç bebeğin ileride kemik iliği nakli gerektirecek bir hastalığa yakalanması durumunda kendine ait sağlıklı kök hücreleri kullanılarak tedavi edilebilmesi ve bu sayede uygun kemik iliği vericisi aranması gerekliliğinin ortadan kalkmasıdır. Kişinin kendi hücre ve dokuları ile uyum sorunu olmayacağından bu oldukça önemli bir avantajdir. Bir diğer amaç ise saklanan kanın sahibi izin verdiği taktirde bu kanın başka hastaların tedavilerinde kullanılmasıdır. Hastanın kendi kordon kanı ile tedavi konusunda çok fazla deneyim yoktur. Gerçekçi olmak gerekirse bu tür uygulamalarda hastalığın yeniden tekrar etme riski bulunmaktadır. Öte yandan bebeklerinin kordon kanının saklanmasını talep eden anne-babaların asıl amacı bebeğin kardeşlerinde ya da yakın akrabalarında hastalık ortaya çıktığında tedavi açısından kolaylık sağlanmasıdır. 1988 yılında Fankoni Aplastik anemi hastalığı bulunan bir çocuğun ilk kez kordon kanı ile tedavi edilmesinden bu yana yüzden fazla hasta bu yöntem ile tedavi edilmiştir. Günümüzde 40'dan fazla hastalığın tedavisinde teorik olarak kordon kanı kullanılabilmektedir. Kişi büyüdükçe vücut hacmi arttığından kordon kanındaki kök hücre sayısı tedavide yetersiz olmaktadır. Bu yüzden kordon kanı yalnızca çocukluk ya da erken ergenlik çağındaki hastaların tedavisinde kullanılabilmektedir. Kordon kanı nasıl alınır? Bebek doğduktan hemen sonra göbek kordonu bağlanır ve içindeki kan özel bir sistem yardımı ile torba içine toplanır. Toplanan kan 36 saat içinde laboratuvara gönderilir. burada kanın içindeki kök hüreler ayrıştırılarak özel yöntemler ile dondurulur ve saklanır. İşlem normal ya da sezaryen ile olan doğumlarda uygulanabilir. Fazla zaman almayan, kolay bir işlemdir. Dondurulan hücreler daha sonra gerek duyulduğunda çözülerek tedavide kullanılır. Ne kadar fazla kan toplanabilirse o kadar fazla kök hücre toplanmış demektir. Bununla birlikte yaklaşık 30- 60 mililitre kordon kanı alınması yeterli olmaktadır. Kordon kanı saklanması, nispeten yüksek maliyetli bir uygulamadır. Tercih edilen laboratuvara göre dondurma işleminin ücreti 1500-2500 Amerikan Doları arasıda değişmektedir. Saklama ücretleri ise yıllık 90-100 Dolar civarındadır. Kordon kanı saklanması kimler için uygundur? Kordon kanı saklanmasının kimler için uygun ve gerekli olduğu konusunda bilim çevrelerinde fikirbirliği sağlanamamıştır. Nispeten yeni olan bu uygulama ile ilgili olarak iki farklı görüş bulunmaktadır. Bazı araştırmacılar sadece ailelerinde kemik iliği nakli gerektirebilecek hastalık öyküsü bulunan çiftlerin bebeklerinde bu uygulamanın yapılmasını savunmaktadırlar. Bu görüşün en önemli savunucusu Amerikan Pediatri Derneğidir. Diğer araştırmacılar ise kök hücre çalışmalarındaki hızlı gelişimi göz önünde bulundurarak herkesin bu alternatifi kullanmalarını önermektediler. İleride elde var olan kök hücrelerden yararlanılarak laboratuvar ortamında bunların farklı şekillerde kullanılabileceği olasılığı bu tür bir yaklaşımı desteklemektedir. Günümüzde kordon kanı ile tedavi edilebilen hastalıkardan bazıları şunlardır: Çocukluk çağı lösemileri Aplastik anemiler (kemik iliğinde hücre üretiminin olmaması) Orak hücreli anemi Talasemi Amegakaryositik trombositopeni Nöroblastom Bazı bağışıklık yetmezlikleri İşlemin anne ve bebek açısından hiç bir risk taşımaması, olası bir hastalık durumunda tedavinin kemik iliği nakline göre daha kolay ve ucuz olması nedeniyle pekçok anne-baba adayı doğum sırasında bebeklerinin kordon kanının saklanmasını istemektedirler. Kordon kanı saklanmasına karar verildiğinde beklenen doğumdan en az 1-2 hafta önce ilgili laboratuvar ve doğumu yaptıracak olan hekime durum bildirilmeli ve gerekli hazırlıkların yapılması sağlanmalıdır. Bu sayede gerekli ekipman ve belgeler doğum anında hazır bulundurulabilir. Kordon kanı bankacılığı son birkaç yıl içinde ülkemizde de verilen bir hizmet haline gelmiş ve konuyla ilgili şirketler faaliyete başlamıştır. Bu şirketlerin bir kısmı toplanan kanı Amerika Birleşik Devletleri başta olmak üzere temsilcisi oldukları şirketlerin merkezlerinin bulunduğu ülkelerde saklarken bir kısmı kendi bankalarını kurmuşlardır. Ancak ne yazık ki ülkemizde hala daha konu ile ilgili yasal düzenlemeler yapılmamış ve dolayısıyle kanları Türkiye'de saklayan şirketler açısından ruhsatlandırma başta olmak üzere yasal bir zemin oluşturulamamıştır. PLASENTA VE GÖBEK KORDONU Kordon kazaları (anne karnında bebek ölümü) Bebek bekleyen bir anne adayı için en korkunç ve dramatik olay doğuma az bir süre kala bebeğin kaybedilmesidir. Hiç arzu edilmeyen bu durum ne yazik ki zaman zaman karşılaştığımız bir gerçektir. Her yıl sadece Amerika Birleşik Devletlerinde 26.000 ölü doğum olgusu yaşanmaktadır. Anne karnında kaybedilen bebekler incelendiğinde çoğu zaman bu trajedik duruma yol açan herhangi bir neden saptanamaz. Nedeni saptanabilen nadir olgularda ise göbek kordonuna bağlı kayıplar kordon kazası olarak adlandırılır. Terme kadar ulaşan gebeliklerin %-30'nda değişik derecelerde kordon-plasenta bozuklukları bulunur. Bu bozuklukların fetusu ne derecede etkileyebileceği ise tam anlamıyla aydınlatılamamıştır. Yapılan araştırmalarda nedeni saptanabilen ölü doğumların 'inde olaydan kordon kazaların sorumlu olduğu gösterilmiştir. Kordon kazaları anne baba adayları için olduğu kadar doğum ile ilgilenen jinekologlar için de bir kabustur. Bunun en önemli nedeni kordon kazalarının büyük bir kısmının önceden tahmin edilememesi, riskli bebekleri saptayacak etkili bir yöntemin olmamasıdır. Her yıl dünyada binlerce bebek kordon kazası nedeni ile daha dünyaya gözlerini açamadan hayata veda etmekte ya da kalıcı hasarlar ile yaşamını sürdürmek zorunda kalmaktadır. Kordon kazasına bağlı ölümleri inceleyen bir araştırmada fetal kayıpların şaşırtıcı olarak genellikle anne adaylarının uykuda olduğu dönemlere rastgeldiği izlenmiştir. Bu araştırmanın sonucunda anne adayı uykudayken kan basıncında yaşanan bir düşüşün bebeğin kaybına neden olduğu ileri sürülse de daha sonraki çalışmalarda bu bulguyu destekleyecek yeterli bilimsel kanıt elde edilememiştir Kordon kazası nedir?Kordon kazası çok genel bir tanımlamadır ve basitçe göbek kordonunda meydana gelen herhangi bir olumusuzluğu belirtir. Bu olumsuzluk kordonun bebeğin boynuna dolanması olabileceği gibi, kordon sarkması hatta kordon içindeki damarların yırtılması da olabilir. Kordon kazaları ciddi olaylardır ancak altta yatan ek bir faktör olmaması durumunda kordon kendini koruyacak mükemmel mekanizmalara sahiptir. Kordonun yapısında bulunan Whorton jeli ve kordonun kaygan yapısı bu mekanizmalardan en önemlileridir. Buyapı sayesinde kordon kendisi için en uygun pozisyonu kolyca bulabilir.Anne karnında bebek kayıplarında kordon kazası çoğu zaman altta yatan ana neden olmaktan ziyade son evre olarak karşımıza çıkmaktadır. Bir başka deyişle diğer bir olumsuz durum kordonu risk altına sokmaktadır. Bu olumsuz durumlar preeklempsi, bebekte gelişme geriliği gibi bulgularla kendini belli edebilir. Kordon kendisini zor koşullarda kurtarmak yeteneğinde bir yapıya sahip olduğu için "kordon kazası" sonucu fetal kayıp meydana geldiğinde, kordonun bu hassas yapısını bozabilecek patolojilerin araştırılması gerekli olur. Örneğin plasentada meydana gelen bir problem bebeğin kalbinin daha fazla kan pompalamasını gerektirmiş, bu da sonuçta bebeğin kalbini zorlamış olabilir. Plasentada var olan bir ölü doku bölgesi (infarkt alanı) ya da bir enfeksiyon aynı sonucu doğurabilir. Bir başka olasılk da kordonun plasentaya doğru yerden bağlanmamasıdır. Yine kordonun düz olması yani kıvrımlarının bulunmaması da bebekte olumsuz etki yaratabilmektedir. Fetal kayıp sonrası yapılan incelemelerde en sık rastanılan ve kordon kazası tanısı koyduran bulgular, kordonda düğüm olması, boyunda kordon dolanması kordon içindeki damarların yırtılması ve kordon sarkmasıdır. Kordon kazası riskini arttırabilecek durumlar nelerdir? Anormal miktarlarda amniyon sıvısı: Hamileliğin ilk trimesterından sonra amniyon sıvısının ana kaynağı bebeğin idrarıdır. Böbrekler kendilerine ulaşan kan miktarına göre idrar üretimlerini değiştirebilirler. Eğer oksijen desteğinde bir problem ortaya çıkarsa kan akımı kalp ve beyin gibi yaşam için böbreklerden çok daha önemli olan organlara yönelir. Bu durumda idrar üretimi ve dolayısı ile amniyon sıvı miktarı azalır. Amniyon sıvısının azalması bebeğe giden oksijen miktarındaki bir azalmayı yansıtabileceğinden önemlidir ve yakın takip gerektirir. Plasenta fonksiyonlarında anormallik: Genetik açıdan normal olan bir plasentanın anormal fonksiyon göstermesinin 4 temel nedeni olabilir: 1) Rahimde septum gibi bir yapısal bozukluk, 2) bağışıklık sisteminde bir bozukluk, 3) Plasenta içindeki kılcal damar yapısında bozukluk ve 4) enfeksiyonlar. Kordondaki nabız basıncında anormallik: Bu durum temel olarak bebeğin kalp fonksiyonları ile ilgilidir. Kalpde bulunan bir yapısal bozukluk ya da ritm bozukluğu yeteri güçte kan pompalamasını engelleyebilir. Bu durum doppler incelemesi ile saptanabilir. Valementöz ya da membranöz kordon girişi: Göbek kordonunun plasentaya bağlandığı bölgede bulunan bir anormallik kordon kazası riskini belirgin derecede arttırır. Sebebi her ne olursa olsun kordon kazaları çoğu zaman önceden saptanamayan ve önüne geçilemeyen dramatik gerçeklerdir. Kordon kazalarına neden olan komplikasyonların görülme sıklığı ve feta kayıba yol açma oranları şu şekildedir. |