Thread Rating:
  • 0 Vote(s) - 0 Average
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Mektubati Şeyh Ahmed El-Haznevi 10.Bölüm
#1
Oku-1 
Mektubati Şeyh Ahmed El-Haznevi 91-92-93-94-95-96-97-98-99-100. Mektuplar

Doksanbirinci Mektub
Tabilerin bazılarına, karısına, talakı niyet etmeden, maldan bahs etmeyip ondan bir cevab beklemeden «üç def’a sen benden mah¬lusun ( ) diyen kimsenin, söylediği bu sözü, Hul’ olduğu ve Hul talakın kinayesi olduğundan, talakı düşmediği hakkındadır.

ALLAH’IN ADIYLA BAŞLARIM
Kâinatta hiç bir şey yok ki, onu hamd ile tesbih etmesin. Salat ü selâm, Allah’ ın yaratıklarının hayırlısı olan efendimiz Muhammed’ in, (Sallâllahü aleyhi ve sellem) al ve ashâbının üzerine olsun!
Bundan sonra bu belgedeki yazıları gören kimselerin ma’lumu ola ki, Derezorlu Muhammed Said, karısına üç def’a sen mahlu’sun demiştir.
Halbuki söylediği bu sözünden, ne talâk kasdetmiş ne de mal alacağın¬dan bahsedip aklında zevcesinin kendisine verecek cevabı da arzu et¬memiştir. Binaenaleyh şer’an zevcesi kendisinden boşanmamıştır. Çün¬kü Hul’ kelimesi, talakm kinâyesidir. Gerçi Minhac kitabı, açıkça tala¬kın sarihi olduğuna delalet eder. Zira Şihab Ahmed bin Hacer (El-Hey¬temi) Minhac kitabının üzerinde yazdığı Tuhfe adlı eserinde, «maldan bahs edilmeden, Hul’un salih talak olabilmesi için, zevce Hul’ teklifini kabul etmesi, kocası da Hul’ teklifi hakkında zevceden gelecek cevabı beklemesi lazım olduğu anlaşıldı» demiştir.
Muhammed Said’in mes’elesinde ise, bu her iki şey de yoktur. Bu husus kendisine yemin ettirdiğimize göre, ne maldan bahs etmiş ne de zevcesinin vereceği cevabı düşünmüştür.
Cemal El-Ramli de, Nihayet adlı kitabında demiş ki, «zevc Hul’ su¬retiyle kadınına söylediği sözleri anında, kadının vereceği cevabı düşünmeden talakı kastederse, talakı rici olarak vâki olur. Kastetmezse, hiç bir talakı vâki olmaz.» Mezkur kitabın haşiyesi olan İbni Kasım ile Ali El-Şebramellisi de onun verdiği bu hükme itiraz etmeden kabul etmişler¬dir. (Ravdet) kitabında ise, Hul’da maldan bahs edilmezse, talakın kina¬yesidir, demiştir.
Allah, efendimiz Muhammed’in (Sallalahü aleyhi ve sellem) al ve ashabının üzerine salat ü selam eylesin!


Doksanikinci Mektub
Temiz rühlu, şeriat-ı Muhammediyye ve Nakşibendiyye tarikatı için gayretli Üstâd-ı a’zamın (Kuddise sirruh) torunu Şeyh Mu¬hammed Ma’sum’a, Hicaz’dan evine döndüğünde ayrılmasına dair hasret etmesi ve vefat eden rahmetli zevcesi için, Şeyh Ma’sum’dan dua taleb etmesi ile diğer mes’eleler hakkındadır.

ALLAH’IN ADIYLA BAŞLARIM
Kainatta hiç bir şey yok ki, onu hamd ile tesbih etmesin. Salat ü selam, Allah’ın yaratıklarının en hayırlısı olan efendimiz Muhammed’in, (Sallallahü aleyhi ve sellem) al ve ashabının üzerine olsun! Yüce efen¬dim, Üstad-ı a’zamın (Kuddise sirrııh) torunu El-Şeyh Muhammed Ma sum’un ellerinden öptükten, seyda zadelerin hepsinden dualarını ricasından, ahvalinden sual ettikten sonra, şunu derim ki, onda mülakatımız olup, geçen zaman için bin ah diyerek, ayrılığın üzüntüsünden gözyaşları akmakta, gönül üzüntülü, ciğer yaralı; hatta ayrılık ateşiyle yanıktır.
Beyit :
«Keşke bir gün yine mülakat olsaydı ki: ona ayrılık haletin bize getirdiği üzüntüden haber vereydim. » Şiir;
«Ey Selma (adlı) sevgilimin konakları, selamım üzerinize olsun! Acaba geçen (neş’e) zamanları geri dönecekler midir »
Beyit:
«Gönüllerdeki karşılık sevgi sabittir. Gerçi cisimler arasında fersahlarca uzun mesafeler vardır. » Beyit:
«Ah bu ayrılığın istikrarsız sabr ve sükunetin eziyetindeıı (Mahbub göz önünden gidip bizim için artık tefekkür ve hayal oldu.»
Yüce kapı eşiğine, üstadın (Kudidise sirruh) ev halkına çok sevgisi olup vefat eden evladımızın rahmetli annelerine dua etmeleri için, seyda zadelerin hepsinden rica olunur. İşte rahmetlinin bu hasletinden dolayı, biz ve halk ile birlikte vefatına cidden üzüldük.
Keşke selametle eve ulaşmanızı ve gönderilen mektublarımız elinize geçip geçmediğini bilseydik

Doksanüçüncü Mektub
Tahkik edici alim, faziletli, guzel ahlak sahibi, hak yardımcısı, aşıkların sultanı (Kuddise sirruh) olan El-Şeyh Muhammed Di¬yaüddi’in (Kuddise sirruh) torurnu Nasırüddin’e. Allah yolu için hasret çekilmesinin bir çok faydalar sağladığı, gördüğü rüyanın tabiri, tasavvufa çalışması, taleb etmesine dair teşviki ve bu konu ile ilgili mes’ele hakkındadır.

ALLAH’IN ADIYLA BAŞLARIM
Kâinatta hiç bir şey yok ki; onu hamd ile tesbih etmesin. SaIat ü selam Allah’ ın yarattıklarının en hayırlısı Muhammed’in (Sallâllahü aley¬hi ve sellem) bütiin âl, ashab, ensâr, muhâcir ve sahâbelerinin üzerine olsun!

Bundan sonra bu mektub, dergâhınıza muhtaç olan zelil köledeıı, dostu, gözünün nüru, emeller kâbesinin (Allah bizi ve sizi onun sırlarıyla kutlasın) torunu Nasırüddin efendiyedir. Allah, onu düşmanlarına karşı muzaffer eyleyip, temennilerine ulaştırsın! Amin. Bu tarafa gelmek için hasretle yalvarmanızdan haber veren şerefli mektubunuz bu köleye ula¬şıp, gayet sevindi. Çünkü onda, zikredilen her iki şey, birçok faydalar sağlamaktadırlar. Nitekim, mürşidimiz Hazret (Kuddise sirruh), Allah yolunda hasret etmek, manevi makama vasıl olmanın yerine geçer. Hat¬tâ ondan ziyade bir makamdır. Nitekim Üstad-ı a’zam da, (Rahmetullahi aleyh) şeyhimiz (Şeyh Fethullah), kendisine «bugün teveccüh yapıl¬dı,» deyince, hasretini çekmek onun yerine geçer. Hatta bu hasretin ha¬sıl olması için, bâzı günlerde teveccühün terk edilmesi gerekir, demiştir. Burada Hazretin buyurduğu sözleri sona erdi.

Rüyada, bu fakirin Ma’şuk’a iltifat edip de, yüzünü senden çevirme¬si, sende Şeyh Mahmud’un nazarından etkilendiğini görmen, sende Sâ¬dâtın (Kuddise sirruhüm) nisbetine olan kabiliyet ve liyâkatına dair bi¬rer delildirler. Öyle ise, sende mevcut bu iki vasıflar, kuvvedenâ fiiliyyete çıkmaları için çok çalışman lâzımdır. Bu rüyadan korkma, üzülme. Çün¬kü yüz çevirmek, gayret ve ikaz belirtileridirler. Kışta olmayıp yaz mev¬siminde sana hasıl olan gafletin sebebi, dünya işleriyle meşgul olmaktandır. Râbıta yerine sana Allah’ın manevi murakabesinin husulü ise, iyidir. Zaten râbıtadan maksad, aziz ve yüce Allah’tır. Râbıta hakiki mak¬suda bir vesiledir.
Ellerinizden öper, duanızı dilerim. Sizi duadan unutmıyacağım. Üs¬tad evlâdının hepsinin, bilhassa Takiyuddin’in ellerinden öper, dualarını dilerim. Bu taraftan evlât, alimler, talebeler ellerinizden öper, duanızı di¬lerler. Allah, efendimiz Muhammed’ in (Sallâllahü aleyhi ve sellem), al ve ashâbının üzerine salât ü selâm eylesin!

Doksandördüncü
Nurşinli Molla Şehabüddin’e gördüğü rüyanın tabiri, mürid rü¬yasında ancak, mürşidi veya mürşidinin mensub olan birisini görmekten başka şeylerin itibarı olmadığı hakkındadır.

ALLAH’IN ADIYLA BAŞLARIM
Kainatta hiç bir şey yok ki, onu hamd ile tesbih etmesin. Salat ü selam Allah’ın yarattıklarının en hayırlısı olan efendimiz Muhammed’ in (Sallallahü aleyhi ve sellem) bütün al ashab, ensari ile muhacirleri üzerine olsun!
Bundan sonra bu mektub, Rabbinin kulu Ahmed’den Allah için kardeşi ve dostu güzel ahlak sahibi Molla Şehabüddin’ edir. Dünya ve ahirette Allah’a yaklaşması artarak kendisi ve ev halkı ile dünya ve ahirette afetlerden selamette olsunlar. Sıhhatinizden ve bu tarafa olan hasret ve niyazınızdan, haber veren mektubunuz, (Ahmed’e) ulaştı. Dolayısıyla gayet sevindi. Onda gördüğünüz iki rüya ile o rüyaların tabiri talebinden bahs edilrniştir.
Birinci rüya, sende Peygamberin (Sallallahü aleyhi ve sellem) mütabeatiyle boyanma ve velilik için, manevi ilerleme kabiliyeti olduğuna delalet eder. Bu kabiliyetin, kuvvetten bilfiil belirmesi için, çalışman lazımdır.
İkinci rüyan ki şiddetli ağlama ve istimdat etmendir. Bu ise, rüya tabiri kitablarında, tabir edildiğine göre, neş’eye delalet eder. Mürşidimiz Hazret (Allah bizi ve sizi onun sırlarıyla kutlayıp, ondan razı olsun) bııyurdular ki: Müridin rüyasına itibar yoktur. Ancak onda üstadının halkı veya tabilerinden veya mensub olduğu beldenin halkından birini görse, muteberdir. Zira bu şekildeki rüya muhabbete delalet eder. Zira susuz olan kimse rüyada su görür. Bu her iki rüyanda da, sana müjde olup ikincisi birincisinden daha iyidir. Çünkü o Allah yolu için, talebin şiddetine delalet eder.
Bu fakir sana ve talebelere selam edip, dua eder. Seni unutmaz. Bu tarafta olanların hepsi size selam ve dua eder, duanızı dilerler. Allah efendimiz Muhammed’ in, (Sallallahü aleyhi ve sellem) al ve ashabının üzerine salat ü selam eylesin!

Doksanbeşinci Mektub
Bazı tabilerine Midyat (Estel) kazasının müftüsü Molla Hüse¬yin’e mali yardım edilmesi hakkındadır.

ALLAH’IN ADIYLA BAŞLARIM
Kâinatta hiç bir varlık yok ki, onu hamd ile tesbih etmesin. Salât ü selâm Allah’ın yarattıklarının en hayırlısı efendimiz Muhammed’in (Sal¬lallahü aleyhi ve sellem) âl ve ashabının üzerine olsun!
Bundan sonra, aşiret reisleri ve köy muhtarlarına, dost ve müridle¬rin hepsine arz ediliyor ki, Bu rnektubu beraberinde buluduran fazilet¬i, alim, müftü Molla Hüseyin, maddi durumu düşük olup, çok borçlana¬rak çaresizliğinden yardım ihsan ve ikram eden, şerefli kimselere gitmek mecburiyetinde kalmıştır. AllaIh’tan sevab taleb edip ve ilmine hürmet etmek gayesiyle mümkün olduğu kadar kendisine yardım yapılmasının ve kendisinin bu sıkıntıdan kurtarılması rica olunur. Ki, hadisi şerif de, bu gibi alimlere yapılan yardım, ecir bakımından başkalara yapılan yardım¬ların yediyüz katı kadardır diye delâlet eder. Hem de Peygamberin (Sallallahü aleyhi ve sellem) hadis-i şerifinde:

«Bir kul müslüman kardeşinin yardımında bulunduğu müddetçe Al¬lah da o kula yardım eder.» ( ) buyurduğu ve yine diğer bir hadis-i şe¬rifinde:

«Bir kimse bir mü’minin dünya üzüntülerinden birini giderip ferah¬landırırsa, Allah da ondan kıyâmet günü üzüntülerinden birini giderir.» ( )

Allah, efendimiz Muhammed’in, (Sallallahü aleyhi ve sellem) al ve ashâbının üzerine salat ü selam eylesin.

Doksanaltıncı Mektub
Emellerin beldesine benzeyen, Üstad-ı a’zamın (Knddise sirruh) torunu Şeyh Muhammed Ma’sum ile Üstad-ı a’zamın (Kuddise sirruh) bütün torunlarına, zevcesi vefat edince edeb ve utan¬masından dolayı kendi ismiyle değil ,her üç oğlu namına Üs¬tad-ı a’zamın (Kuddise sirruh) yakın olan tabilerinden bir eşin üstad-ı a’zamın (Kuddise sirruh) yakın olan tabilerinden bir eşin talebi ve bu talebe cesaret ettiği için kendilerinden özür dile¬mesi ve özrünmt kabulünün ricası hakkındadır.

ALLAH’IN ADIYLA BAŞLARIM
Hamd, zatından başka hayatda hiç bir şey kalmayan, mülkünden
başka hiç kimsenin. mülkiyeti devam etmeyen Allah’a mahsustur. Salat selam, son peygamberi Muhammed (Sallallahü aleyhi ve sellem) yolun da giden al ve ashabının üzerine olsun!
Bundan sonra, bu mektub, hor-hakir, efendisinin lütfuna muhtaç nefsinin helakına çalışan kölelerden, gözlerinin nuru, gönüllerimizin meyvesi, belimizin kuvveti, kapısının eşiğiyle iftihahar ve itimad edilen, efendimiz Şeyh Muhammed Ma’süm’a, Allahü teala, razı olduğu en iyi mertebeyi kendisine nasib eylesin; Evvela elini öpmesiyle teberrük eden Ayakkabılarının altındaki tozu ile yüzümüzü mesh ederiz, tıryak (panzehir) ilacınna benzer atının nalının, hatta köpeklerinin ayaklarının tozunu gözümüze sürme gibi çekeriz. Sizin ve dergahta bulunanların ayaklarından öperiz. Bu köpeklerine güzel bakışınızı ve duanızın şumulünü rica ederiz. Kendisi ile Seyda Zadelerin daima halka hidayetci ve Sadat-ı kiram nezdinde makbul kimseler olmalarını Allah’tan dileriz.
İkincisi, malumunuz oldruğu üzere validemiz Allah’ın rahmetine nal olup, pederimiz zevcesiz, aile efradımızın ve onlara gelecek misafirleri tedbirini görecek kimse yoktur. Pederimize layık, davarınızın ahırı olan ve ev ahalimize (ailemize) mürid ve bize gelen yardımcı kimselerin birine yarayacak bir zevce kendisine bulamadık. Bundan dolayı, size bu mektubu yazdık. Rahmetli annemize halef olacak birisinin, pederimiz için Üstad-ı a’zamın (Kuddise sirruh) ailelelerinden bir kadını kendisine zevce olarak te’min etmenizi cenabınızdan rica ederiz. Üstad-ı a’zamı (Kuddise sirruh) sülalesinden birini bize anne olarak bizi minnettar ederseniz, büyük matlüb ve son emelimiz olduğu gibi ne büyük bir nimettir. Ki gönlümüzün yarasına şifa verecek musibetimizin acısını dindirerek, bize rahmetli annemizin aramızdan. kaybolduğunu untturacak, evimizin düzeni eskisi gibi olacaktır. Bize ve bu musibetimize üzülen kimselere bayram ve ferah günü olacaktır. Gerçi validimiz «ben Üstad-ı azamın ailesinden, bana eş olacak zevceye, terbiye ve hürmet bakımın¬dan layıkıyla hukukunu eda etmeye takatım yoktur.» diye delil getirdiy¬se de, lakin Allah’a hamal olsun! Kendisini bu son fikrimize razısını elde ettik ve inşallah Hazretin (Kuddise sirruh) himmeti ile, hukukunun edasına gücün olacaktır, dedik. Sonra şunu huzurunuza arz ediyoruz ki, köpeklerimiz, (biz) sınırlarını aşıp, hadlerinden ziyade olan bir işe el uzatarak, emsallerine yakışmayan bir şey’in istercesine cesarette bu¬lundular. Sınırlarını nasıl tecavüz etmediler ki, toprak nerde, Ülker yıl¬dızı nerde... ikisinin arasında büyük bir mesafe vardır. «Allah, kıyme¬tini bilip de, haddiııi aşmayan kimseye rahmet eylesin!» diye rivayet edilmiştir. Peygaınbere (Sallallahü aleyhi ve sellem) aline ve yanınızda bulunan lıer iki türbe sahiline (El-Şeyh Abdurrahman ile Hazret) ve civarında bulunan türbe sahiblerine sığınarak ve,

«Yerdekilere şefkat edin ki, göktekiler de size merhamet etsinler. (Hakkınızda hayır dua etsinler.) » ( ) Hadis-i şerif mucibince onlara mer¬hamet ediniz. Cesarette bulıındukları bu terk-i edeb dolayısıyla, Allahü tealanın,

«Allah, insanları dünyada yaptıkları günahlardan)hepsini cezalan¬dıracak olsa, yeryüzünde yürür canlı bırakmazdı.» ( ) buyurduğu kav¬line muvafık olarak onları cezalandırmayın. Ki helak olmasınlar. Akıllı bir kimse ile, deli bir kimsenin elleri arasında gerilen iplik kopmaz.
Ey gönlümüzün sevgilisi hayalimizde bile dolaşmayan bu işe te¬şebbüs ettik. Çünkü aileee size layık, münasib değiliz. Fakat Üstad-ı azamın ev halkından maksadımıza nail olmamız hakkında halk, ulema, talebe ve halifelerin gördükleri acaib işaretleri, kuvvetli ve sahih rüya¬ları, bizi bu işe uyarıp, mübaşeretine sebeb oldular. Ki Üstad-ı a’zamın, bizzat ev halkından bu maksadımıza ulaşalım, diye cesarette bulunduk. Hatta mekur işaret ve rüyalardan anlaşıldı ki bu işte bir hikmet oldu¬ğu ve terk-i edeb edip de, bunu teklif etmemiz icab etti. Buna nasıl te¬şebbüs etmiyecektik ki, biri gelip de ben bu durum hakkında bu rüyayı gördüm. Niçin üstadın ev halkına elçi olarak birisini göndermiyorsunuz Diğer başkası gelir, aynısını söyler ve hakeza...
Artık bu dava için nasıl terk-i edeb etmeyelim. Halkın bu. hususta gördükleri korkunç ve hayretli rüyaları huzurunuza arz etmemiz mümkün değildir.
Kalbimizin esenliği ve sevgilisi Muhammed Ma’şuk’ tan ricamız: Bu mektubu harfen biharfin şerefli pederine okuyup acele olarak cevabını Nusaybinli Molla Hoca vasıtasiyle Hacı Hüseyin’e göndermesidir. Bir ay önce, yine bu şekilde bir mektub gönderdiğimiz halde, bize cevab gelmedi. Cevab gelmediğinin sebebi iyi olması umulur. İşte bunun için arkasından bunu da gönderdik. Hayırlı cevabınızın gelmesini Allahü tealadan rica ederiz. Allah, efendimiz Muhammed’in, (Sallallahü aleyhi ve sellem) al ve ashabının üzerine salat ü selam eylesin!

Doksanyedinci Mektub
Üstad-ı a’zamın (Kuddise sirruh) torunu Şeyh Ma’sum ile diğer torunlarına ve Molla Muhammed Baki’ye, Molla Muhammed Ba¬ki’nin zevcesi ve Allah’a aşık olanların sultanı (Hazretin) (Kad¬desallahü sirreh) kerimesinin vefatı üzerine taziyeleri, onlara zarar gelmemek şartıyla, kendisine ittifak eyledikleri şey’e (ev¬lenmesine) sevinçle rızasının ve bu hususa layık olmadığını belirtmesi ve bu konu ile ilgili şeylerin beyanı hakkındadır.

ALLAH’IN ADIYLA BAŞLARIM
Kainatta hiç bir şey yok ki, onu hamd ile tesbih atımesin. Salat ü selam, Allah’ın yaratıklarının en hayırlısı olan Muhammed’in (Sallalahü aleyhi ve sellem) bütün al ve ashabının üzerine olsun!
Bundan sonra, bu mektub, dergahınızın kıtmiri, zelil ve yüce lütfunuza muhtaç olan kimseden efendisi, gözünün nuru, belinin kuvveti kutb-i alemin (Rahmetullahi aleyh) torunu olan Şeyh Muhammed Masum’ a.
Adı geçen kimse, ayaklarınızdan öper, duanızı diler, Molla Muhammed Baki ile üstad-ı a‘zamın bütün çocuklarının ellerinden öper, kendilerinden dua taleb eder, ev halkının hepsinin ayaklarından öper.
Evvela. sizi ve Molla Muhammed Baki’yi, Peygamberden (Sallallahü aleyhi ve sellem) rivayet olunan şu kelimelerle taziye eder: Allah, ec rinizi arttırıp mateminizin sonucunu güzelleştirerek vefat eden ölünüzü bağışlasın! Size sabır ilham edip kaza ve kaderiyle razı olmayı nasib ey¬lesin» biz Allah’ın kullarıyız ve ona geri döneceğiz.
İkincisi: Şerefli mektubunuz, kendisine ulaşınca, sevinçten uçtu. Si¬zin ve Molla Abdülbaki’nin bu fakire yaptığınız işe, bir değil bin defa ra¬zıyım. Zannıma göre, Molla Muhammed Baki’nin kızından izin alınmadan bu fakire evlendirmesi caiz değildir. Zira, gerçi evladım, üstad’ın (Kuddise sirruh) kerimesini bana taleb ettiler, fakat ben kıza küfüv (eşit) de¬ğilim. Yer nerde, ülker yıldızları nerde (Suha) yıldızı nerde, öğle vak¬tindeki güneş nerde Birbirinden çok uzaktırlar. Mısra’:

«Padişahın yakınlığı yakıcı ateş olur» ( ).
El-Cami (Kuddise sirruh):
«Sultanın huzuruna gitmek için fakir kimseye kim yol verir » demiştir.
Mektub size ulaştığında, üstad’ın (Kuddise sirruh) ev halkı asayiş¬ten emniyette bulunmaları ve onlara zahmet olmaması şartıyla, malum olan yere gelmesi için, size gelen adama bir tel’nı göndermeniz rica olu¬nur. Çünkü biz, maksadımız hasıl olması için, üstadın ev halkına zarar gelmesini istemiyoruz. Nitekim sevgi ve insafın hakkı da budur. Bu fa¬kir bu husus için emniyet ve selameti zanneder. Lakin siz zannına göre amel etmeyip belki fikrinize göre hareket ediniz!. Zira siz mes’eleyi biz¬den daha iyi bilirsiniz.
Çocuklarımız ve bütün bu tarafta bulunan alimler, talebe ve tabiler hepsi ellerinizden öper, dualarınızı dilerler. Allah, efendimiz Muham¬med’in, (Sallallahü aleyhi ve sellem) al ve ashalbının üzerine salat ü selam eylesin.!

Doksansekizinci Mektub
Halifesi Molla Muhammed latife kızının vefatı için taziyesi, sabır etmek şartiyle ecrine hiç bir şey eşit olmadığı, akıllı kimse, dünyanın meşakkatından rahat olması için, hayatta iken ahiret işleriyle meşgul olup rızâ-i Bari’yi (Celle ve ala) tahsil etmesi ve bu konu ile ilgili mes’eleler hakkındadır.

ALLAH’IN ADIYLA BAŞLARIM
Kâinatta hiç bir şey yok ki, onu hamd ile tesbih etmesin. Salât ü selâm Allah’ın yaratıklarının en hayırlısı olan efendimiz Muhammed’in, (Sallallahü aleyhi ve sellem) bütün âl ve ashâbının (Rıdvanulllahi teâlâ aleyhim ecmain) üzerine olsun.
Bundan sonra, bu mektub yüce kapı eşiğinin hizmetçisi Ahmed’¬den, Allah için kardeşi ve dostu Molla Abdülâtif’edir. Allah’a olan aşkı ve yaklaşması arttırılsın!
Dehşetli musibetinizin haberi Ahmed’e ulaştı. Dolayısıyla rivayet olunan «Biz Allah’ ın kuluyuz, sonunda ona döneceğiz» kelimelerini de¬yip Allah’tan size sabır ve büyük ecir diledi. «Allah, ecrinizi büyültüp ölünüze mağfiret eylesin! Mâteminizin sonucunu guzelleştirip gönüllerinize, sabır nazil eylesin!
Kardeşim! Sabretmek şartıyla sevâb bakımından hiç bir şey mu¬sibete eşit olmaz. Aziz ve yüce Allah, Kur’an-ı kerimde buyurdular ki:

«Onlar (sabredenler) o kişilerdir ki, kendilerine bir musibet gelince, «şübhesiz biz Allah’ın kuluyuz ve şübhesiz ona geri gideceğiz» ( ) der¬ler.

«Onlara Rableri tarafından af ve merhamet var ve doğru yolu bu¬lanlar ancak onlardır» ( ).
Dünyanın âdeti eskiden beri böyledir. Ayrılık yeni vuku bulan hadiselerden değildir. Dünyada ilim ve taatlar ile yüce Allah’a yakın olmakla, Allah için halkı sevmek onun için halktan kızmakla meşgul olan kim¬se, rahat edip ondan büyük bir hisse alır. Bunların zıddiyle meşgul olan, dünâyada istirahatını kaybetmiş olur. Çünkü müşahede edildiği üzere dünya, meşakkat ve gurur evidir. Onda kardeşler, anne ve babalar, evlâd birbirlerinden ayrılırlar. Demek ki akıllı kimse, ahiret işlerinde, aziz ve yüce Allah’ın muhabbetine çalışması lâzımdır ki, dünyevi meşakkat ve bağlantılarından kurtulup rahat olsun! Beyit:

«Allah aşkının esiri ol! Ki hür yaşayasın. Onun kederini göğsünün üzerine koy ki, neş’eli olasın»

Sabredilmezse, üzüntülerden kurtuluş olmaz. Çünkü bize gelen bu musibetin benzerleri, seneden seneye hattâ aydan aya tekerrür edip gelmektedir. Nitekim aziz ve yüce Allah Kur’ân-ı kerimde:

«Şübhesiz sizi, korku, açlık ile, mallarınız, nefisleriniz ve evlâdınız eksilmesi ile imtihana çekeriz» ( ) buyurdu. Hatta bu musibetinizden daha şiddetli, hatta bu ona karşı hardal tanesinin dünyadaki dağların en yüksek dağına karşı gibi olan Peygamber (Sallallahü aleyhi ve sel¬lem) efendimizin vefatı vaki olmuştur. Şübhesiz Peygamberden (Sallal¬lahü aleyhi ve sellem):

«Ben (ölüm bakımından) Ümrnetim için bir öncüyüm. (Vefâtımın) musibeti gibi hiç bir musibetle giriftar olamaz» diye buyurmuştur.

Bütün dostlara selam ve dua eder, onlardan dua diler ve onlara dua ederiz. Allah, efendimiz Muhammed’in, (Sallallahü aleyhi ve sellem) ve ashâbının üzerine salât ü selam eylesin.

Doksandokuzuncu Mektub
Nusaybin Müaüsü MoIla Zade’ye mamalli lisam ile zevcesine
«Ge se teraka diya mine huvâha miue fetvâ ne leardi ne li âsi¬man ne bi» (üç telâk ile, «anamdır, bacımdır, ne yerde, ne gölde
fetvası olmasın» diyen kimsenin bu sözü talakın sarihi mi, yok¬sa kinâyesi midir Talâkı niyyet etmediğine dair içeceği yemi¬niyle doğrularnr mı diye sorulan sualin ve talak sözlerindeki sayısında temiz olan (belirten) kelimesi muteber olup temiz ke¬limesi talakın sarihi ise, talâk kelinıesi de sarilı, kinâye ise ta¬lâkın kinâyesi olduğu hakkındadır.

ALLAH’IN ADIYLA BAŞLARIM
Kainatda hiç bir şey yok ki, onu hamd ile tesbih etmesin. Salât selâm, Allah’ın yarattıklarının en hayırlulısı. Muhammed’in (Sallâllahü aleyhi ve sellem) bütün al ve ashâbının üzerine olsun!
Bu mektub, Allah için kardeşi ve dostu olan Molla Zâde’yedir. Allah onu âfetlerden korusun! Selâmdan sonra, şunu derim ki, adamın birisi kendi mahalli tabiriyle «Arif kızı üç telak ile anamdır, bacımdır fetvâ ne yerde, ne gökte olmasın» demiş ve dediği bu sözlerinden ne talâk ne de zihârı kasdetmediğine dâir yemin etmiştir. Bu duruma göre, adamın bu tabiri talâkın sarihi mi, yoksa kinâyesi midir Talâkı kasdetmediğine dair içtiği yemininde musaddak mıdır (doğrulanır mı ) diye sorulmuştur.

Cevâb: Adamın söylediği bu sözlerin hepsi talakın kinâyesi olup talâka niyet etmediyse, talâkından hiç bir şey vaki olmaz ve kasdetmediği davasında yeminiyle doğrulanır. Çünkü adamın «ne yerde, ne gökte fetvâsı olmasın» dediği sözün manası: Benim için ric’at yoktur demektir. Binaenaieyh, adam tekrar zevcesini kabul ederek ricat etmesi caizdir. «Benim anamdır, bacımdır» dediği kavli ise, âlimlerin ittifakıyla talâkın kinâyesidir. «Üç telâk ile» sözü ise, iki cihetten kinayedir.
Birincisi: Alimlerce malum olduğu üzere, (te) ile telaffuz olunan telâk talâkın kinâyesidir. İkincisi: Üç sözcüğü mümeyyiz olan (belirtilen) kelimeye izâfe edilmesidir. Zira fukaha, talâk’ta kullanılan sayı da, temiz belirten kelime nazar-ı i’tibare alınır. Şayet temyiz talâkın sarihi ise, beraberinde zikredilen sayı da talâkın sarihi, kinâye ise esayı da kinayesi olur» diye hükmetmişlerdir.
Konumuzun cümlesindeki temyiz ;kelimesi olan «telâk» sözcüğü, (te) ile olduğu için, talakın kinâye kısmındandır.
Yukarıda halisi geçen adam bu fetva için evvela bize geldi. Müf¬tüye git, zira kendisi fetvâ vermeye benden daha yetkilidir, dedik. İkinci def’a gelince, artık Peygamber’in (Sallâlla1ıü aieyhi ve sellem):

«İlmi ketmeden (başkalarından esirgeyen) kimseyi, Allahü teâlâ kı¬yâmet gününde ateşten yapılmış bir gemle gemleyecektir» ( ), diye bu¬yurduğu hadis-i şerifinden korktuğum için fetvâyı vermeye mecbur kal¬dım.

Molla Muhammed Emin’e ve Molla Muhammed’e se1âm ederiz. Al¬lah, efendimiz Muhammed’in, (Sallâllahü aleyhi ve sellem) âl ve asha¬bının üzerine salât ü selam eylesin.


Yüzüncü Mektub
Temiz ruhlu, akli ve nakli ilmlerde mahir, seydanın (şeyh Ab¬durrahman El-Tâhinin) kapı eşiğinde ilim neşreden, üstâd-ı azam’ın (Kuddise sirruh) torunu ve şeyhin kayın pederi Molla Muhamıned Bâki’ye, kendisinden dua taleb etmesi, şerefli zev¬cesini serhade gönderilmesi işini ona havale etmesi ve bu ko¬nu ile ilgili mes’ele hakkındadır.

ALLAH’IN ADIYLA BAŞLARIM
Kâinatta hiç bir şey yok ki, onu hamd ile tesbih etmesin. Salât ü selam Allah’ın yaratıklarının en hayırlısı olan Muhammed’in (Sallallahü aleyhi ve sellem) bütün al ve ashâbının üzerine olsun!
Bundan sonra, bu mektub, fakir köle, mübarek kapı eşiğinin hiz¬metçisi Ahmed’den, Allah için kardeşi ve dostu övüIür ah1âk sâhibi, Mol¬la Muhammed Bâki’yedir. Allah, sevdiği ve razı olduğu şey’i kendisine versin! Ahmed, ellerinizden, Hikmetullah ile kardeşlerinin gözlerinden öper. Efendisi ve gönlünün esenliği üstad-ı âzam’m (Kuddise sirruh) torunu olan Şeyh Ma’sum’un ellerini öper. Gönüllerin esenliği için Al¬lahü teala onu korusun, temenni eylediği şeylerin son derecelerine ulaş¬tırsın.

Ahmed, üstad-ı âzamın ev1âdının hepsinin ellerinden öper, kendile¬rinden dua dileyip onlara dua eder, durumlarını sorar, son derece ra¬hatta bulunmaları Allah’tan rica olunur. Yüce Allah, onları, hidâyet gü¬neşi ve diyânet kaynağı eylesin!
Ahvâlimizin sorulmasıyla bizi şereflendirirseniz, Allah’a hamdolsun, sıhhat ve selâmet dairesindeyiz. Aziz ve yüce Allah’ın rızası ilâ müstecab duanızdan, şerefli olan o ciheti, ziyâret etmekten, ulaşmasıyla bizi ve kerimenizi sevdirecek mektubunuza benzer şeylerden başka, hiç bir ihtiyacımız yoktur. Kendisini unutmamanızı rica ederek duanızı taib edip, ayrılıktan başka bir derdim yoktur, diye kerimeniz Saide ellerinizden, kardeşlerinin gözlerinden, amca, dayılarının, hala ve teyzelerinin, öncelik sırasıyla ellerinden öper, Çocuklar, tabiler de ellerinizden öperek dua dileyip dua ederler.

Kerimenizin oraya gönderilmesine dair emriniz’e gelince, ona imtisal etmemize hazır olup, itaat eder seviniyoruz, lâkin geçen sene gelmesini engelleyen bütün mani’ler yine mevcud olduğundan dolayı tereddüt içindeyiz. Bu iş emrinize bağlıdır. Gelmesini arzü ettiğiniz tâkdirde bu mektub size ulaşır ulaşmaz, bize haber gönderirseniz mâniler olmakla beraber aziz ve yüce Allah’a tevekkül ederek gönderecegiz.

Seyh Alaüddinin kardeş ve evladının ellerinden öper, onlara dua edip dualarını dileriz. Üstad-ı a’zamın (Kuddise sirruh) ev halkı öze] olarak Hazret’in (Kuddise sirruh) kerimesi Aişe’nin ayakkabıların’dan öperiz. Allah, onları din ve dünyâ. felâketlerinin korkusundan, tam bir selamet içinde yaşatsın!

Allah, efendimiz Muhammed’in, (Sallallahü aleyhi ve sellem) âl ve ashâbının üzerine salat ü selâm eylesin!





Signing of RasitTunca
[Image: attachment.php?aid=107929]
Kar©glan Başağaçlı Raşit Tunca
Smileys-2
Reply


Forum Jump:


Users browsing this thread: 1 Guest(s)