Thread Rating:
  • 0 Vote(s) - 0 Average
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Mektubati Şeyh Ahmed El-Haznevi 6.Bölüm
#1
Oku-1 
Mektubati Şeyh Ahmed El-Haznevi 51-52-53-54-55-56-57-58-59-60. Mektuplar

Ellibirinci Mektub
Sapıklığından dönüp İslam dinini kabul eden bir kişiye sadaka vermelerine dair tabilerini teşvik eylemesi hakkındadır.ALLAH’IN ADIYLA BAŞLARIM.Allah’a hamd, Peygarnberlere (Aleyhimüsselam) salavattan, duaların tebliğinden sonra, derim ki:
Bu mektübu taşıyan kimse islâmiyete yeni girmiştir. Kendisi, Kur’an-ı Kerimde:

«Zekât malları, yoksulların düşkünlerin, zeka üzerindeki memurların ,gönülleri alınan kimselerin (yeni müslüman olanların) kendisini kölelikten kurtarmak için para kazanmakta olan kimselerin, borçluların, Allah yolundaki yolcuların ve yolda bnlunanların, Allahı’ın farzı olarak hakkıdır. Allah, her şeyi bilici ve yoiu ile yapıcıdır.» ( ) buyurduğu sınıflardan biri olduğu ve islâmiyete karşı kalbinin takviyesi ve islam dini üzere bulundurulması için, kendisine şükrân edip ona sadaka verilmesi lazımdır.
Allah, Muhammed’in, (Sallâllahü aleyhi ve sellem) âlinin ve saha¬besinin üzerine salat ü selam eylesin !

Elliİkinci Mektub
Molla Yahya’ya, gördüğü iki rüyanın tabiri, ne şekilde olsa, nıürid rüyada mürşidini, sâdatı (Kuddise sirruhun) gormesi, kendisine karşı gayretlerinin çokluğuna işaret olduğu, mürid kendi mürşidi veya ona mensub olanlardan birisini gördüğü rüyasından başka rüyasının itibarı olmadığı hakkındadır.

ALLAH’IN ADIYLA BAŞLARIM

Kainatta hiç bir varlık yok ki, onu hamd ile tesbih etmesin. Salat ü selam, Allah’ın yaratıklarının en hayırlısı Muhammed’in (Sallallahü aleyhi ve sellem) âl ve sahâbesinin üzerine olsun! Bundan sonra, bu mektüb, yüksek kapı eşiğinin hizmetçisinden Allah yolundaki kardeşi Molla Yahya’yadır. Allah onu muharrabunlardan (ona yakın olanlardan) eylesin.
Şübhesiz sadat-ı Kiramlar (Kuddise sirruhüm) ne şekilde olursa olsun, rüyada görünmeleri rüya sahibine himmet, iltifat ve çok gayretlerine işarettir. Hazret, (Allah bizi ve sizi onların sırlarıyla kutlasın.) «Mürid için rüyasında üstâdını veya üstâdının tâbirlerinden birisini veya ev halkından, ya da mensub olduğu memleket ahalisinden birisini gördüğü rüyasından başka, rüyâlarının itibarı yoktur. Çünkü o rüya ınuhabbetine delalet eder. Zira susâmış kimse rüyâsında su görür. diye buyurdu.
Bu iki rüyânızda da, müjde ve onlarm size karşı gayret ve iltifat olduklarına işaret vardır. Birinci rüyada Allah’rn sizden raz. olduğu müjdesi ve afv etmesi işareti vardır.
Gaflet uykusundan sizin için uyarmaya ve sizin için, çalışmaya, emr olunduğu şeyleri hıfzında tutmaya, boş vaktinde amelde çalışmaya işarettir. Bu iki rüyanız, sadatın size karşı olan gayret ve iltifatlarındandı Öyleyse, yüce Allah’a şükredip çok çahşıp, ınümküu olduğu kadar, dünyadau yüz çevirmeniz ,vâcibdir. Çünkü dünya çok hilekâr, gaddar ve aldatıcıdır.
Allah, Muhammed’in (Sallallahü aleyhi ve sellem) âl ve sahabesinin
üzerine salat ü selâm eylesin!


Elliüçüncü Mektub
İnat ve inkardan dönüp sonradan tevbe eden ve şeyhin hakkuı¬da ihlâs sahibi olan, Amudalı Molla Ali’yedir (Rahmetullahi aleyh). Bir şeyhin müridi başka bir şeyhin tarikatma girmesinin câiz olduğu ve Molla Ali’nin tasavvuf ehlinin kahvl ve fiillerine yaptığı itirazlarına karşı en beliğ bir tarzdaki reddiyle başka mes’eleler hakkındadır.

ALLAH’IN ADIYLA BAŞLARIM

Hamd ve salavat edip duaları tebliğinden sonra, şu arz edilir yerme, itiraz, kötu zanna inad vasıflarına samil olan mektubun bu miskine ulaştı Bunu senden çok garib bir şey gördük. Çünkü seni dirayet sahibi bir kimse zannederdik. Meğer durum bunun hilafına belirdi.
Mektübda bir şeyhin müridi, kendi şeyhinden başka bir şeyhin tarikatına girmesi caiz midir diye soruyorsunuz. Bu sualinize karşı, Allalı doğruyu söyler, doğruya yönelten de odur.» ayet-i celilesinin mealiyle başlar der ki,
İmam-ı Şa’rani (Rahmetullahi aleyh) El-Envarülkudsiyye kitabın demiş ki: Kamil mürşidin durumu şudur iki, müridleri, kendisiyle yaptıkları ahdi bozup da, başka bir beldedâ zâhir olan bir mürşide meyledip, kendisine tabi olduklarına sevinir. Çünkü, zâhir olan diğer mürşid, onun vazifesini yaptığı için, kendisi müridlerle uğraşmayıp ,bütün vaktini rabbine ibadet yapmakla geçirir. Şayet bu duruma üzülse, halk nezdinde kendisi, riyaseti ve şöhreti olmasını seven bir kimsedir.
Mevlana. Halid’in (Kaddesallahü sirreh) mektubatına bakarsan, onda müellifin (Rahmetullahi aleyh) terbiye ve manevi sülüki için, üç mürşidi, diğerleri de teberrük için olmak üzere toplam olarak yedi mürşidi olduğunu anlayacaksın. Şayet, tarikatta müteaddit mürşidler edinmek haram olsaydı, bu faziletli zat, birçok mürşidlerden ahd almazdı. Gavs-i a zam (Kuddise sirruh) hakkında da bu hususta işittiğin şey, sana yeterli bir delildir. Büyük zatlardan Şeyh Nüreddin (Kuddise sirruhi ile başkaları da bunu yapmış, kimse, bunların yaptıklarına itiraz etmemiştir. Müridin şeyhi tasavvufta, kamil (olgun) olup, hali böyle iken, mürid, noksan olan bu yalancı şeyh ile, asrın hâzı müteşeyyıhlardan ayrılması nasıl caiz olmasın
İbni Hacer’in Fetavâ adlı kitabında gördüğün ibâre, ya manası zahirine göre değil, ya da bize zahir olmayan bir te’vili vardır. Allah, daha iyi bilir. Çünkü bir mes’elede, İbni Hacer birçok alimlere, muhalefette bulunsa, Tuhfetü’l-Muhtaç’ta yazdıkları hariç, kavli ile amel edilmeyip diğer alimlerin kavli ile amel edilir. Hele imam-ı Rabbani, Şa’rani, Reşâhat, Nefahat kitabları sahiblerinin. (Kuddise sirruhüm) tasavvuftaki kavilleri, ibni Hacer’in Fıkıhtaki kavli gibi, muteberdir.
Mektübunda bize yaptığın yerme bahsinde, «birçok kınayıcı kimse, yerlenir.» diye yazdığın sözlere binaen, bize karşı bu işimizden maksad, âleme karşı başkalarından Üstün görünmek ve hasmımıza karşı cevab vermekten susturma olduğunu zannetmeniz size yakışır mı Yalan da olsa, bu fakiruı şöhreti, o kadar yayılmıştır ki, artık kendini başkalarının üzerine üstün tutmaya veya hasmım susturmayı, maddi menfaati için bu işi alet etmeye ihtiyacı kalmadığı durumu, hakkındaki zannın batıl olduğuna delalet ediyor. Mektubda bana «ey üstad, sen Allah’a ulaştırıcı yol üzeresin» demeniz, yazdığın diğer şeylere zan ve aşırı tecavüzünle bağdaşamaz. Bu ana kadar sana karşı iyi zannınuz böyle değildi. Allah. seni ıslah eylesin! Yetmiş def’a, insanların görünüşte iyi olmayan amellerinin iyi olarak te’vil edilmesi için yetmiş defa bize emrettiğinden de utanmıyor musun Halbuki sen din kardeşlerinin yaptıklarını yetmiş def’a değil, iki üç defa da te’vil etmiyorsun. Kur’an-ı kerimde,
«Yapmayacağınız şeyleri söylemeyiniz. Allah katında, kızgınlıkça büyük bir şeydir.» ( ) buyurmuştur. Beyit:
«İyilik yapmakla sana emr eyledim. Ama onunla amel etmedin kendimi doğrultamadım. Öyle ise, sana doğru yolda bulun demem nedir .»
diyen zâtın sözü ne güzeldir.
Ömer (Radıyallahü anh) kavli ve Peygamberin (Sallâllahü aleyhi ve sellem) hadisiyle delil getirip de ,kendine «Ali, gayretlidir» dediğinden utanmaz mısın Mektübda sofu ve müridlerin hareket tarzlarma dair yazdığın mes’eleye gelince, bu hususta yemin etmek yakışmazsa da Kurân-ı kerimin,

«0, bütün dinlere üstün kılmak için peygamberini doğru yol, doğru din ile gönderen Allah’tır. İsterse, şerik koşanların gücüne gitsin.» ( )
âyet-i celilesiyle yemin ediyorum ki, mektü’b gelmeden önce, yazdığın şeyleri işitmedim. Lâkin Hüseyin, Yasin ve başkasından da cezbe haleti olduğunu biliyorum. Yaptıkları hareketlerini niçin iyi niyetle tevül etmedin Şöyle ki, Seyyid Ali’nin yaptığı hareketinden maksadı, tevbe et¬meden önce, kendisinden vâ’ki olan günahlarmı düşündüğünden kusurlu olduğunu ikrar edip mürşidini yüceltmektir. Abdullah da «şeyhim kutuptur» demesinden maksadı ,sofular ıstılahında (terimlerine göre) ki, kutbiyyet makamı değil, mürşidin velidir demektir. Zira avam tabakasının örfüne göre, kutup, çokça veli manâsına kullanılır. Nitekim falan kimi, kutuptur, falan köy imam kutuptur derler.
Cezbelerin’e, Allah’ın aşkından coşmalarına dair itirazın yersizdir. Cezbelerimi ihtiyâri olup olmadığım anlamak için, içlerini açıp da bakmadın. Öyle ise, onlara karşı güzel fikir beslemeniz lâzımdır. Çünkü tarikatta cezbenin aslı vardır. «Tasavvufa Allah aşkı bir buçuk ay çalışmakla hâsıl olmaz» dediğin sözüne tacüb ederim. Zannıma göre, kul ile Rabbi arasında bir kere göz yumulması olan zaman kadarda da, sulhun olması mümkündür. Nitekim bâzı yüce zâtlar bir, diğer bâzıları iki gün, bâzıları da otuz senede Allah’a kavuştuklan Reşahat kitabında ya¬zılmıştır. Hüküm azınlık değil çoğunluk itibariyle olduğunu okuyup işitmedin mi Öyle ise, Hazretin (Kuddise sirruh) himmetiyle bu tarikata girdikleri için hidâyetlenip katil, hırsızlıktan, haram mal yemekten sakındıklarını, cemâatle namaz kıldıklarını, fâtiha ile teşeh’hüdlerini iyice oku¬dnklarını, dinde akâidden lazım olan mes’eleleri ezberledikleri için Allah sübhanehü ve teâlânın emir ve nehiylerini imtisal ettikleri bu müridlerin durumlarına bak! Görüşünüze göre, bu hususlarda az muhalif olanlara önem verilmez. İnat ve teâkebbür gözü ile değil, onlara basiret gözü ile bakılsm. Bir mürşidin yüceliği ve noksanlığı tâbilerinin hepsinin hareketlerinden değil, etbainin çoğunun hareketinden belli olur. Kur’ân-ı kerimin âyeleri nâzil oluncaya kadar, Peygamberin (Sallâllalıü aleyhi ve sellem) sahâbileri arasında açıkça münâfklar, yalancı mü’minler olduğunu bilmez nıisin
Kardeş! Akıllı kimse için bir işaret bile kafi iken, yapılan bu kadar çok izah ve beyanın durumu nicedir Bu fetvânızı çevrenizdeki bazı itiraz edenlere de oku! Ve Kzı olup olmadığına dair cevab gönder! Sana, halkta gördüğün ayıbları değil, bende gördüğün kusur ve ayıbları bana haber vermekle emrettim. Öyle ise, halkın kusurlarından bahsin nedir
Allahım! Yanlış düşünmekden sana sığınırım. Belki bundan maksadın müridlerin inkâr ve noksanlıklarım belirtmenin zımnında, noksan taraflarımı bildirmenin ihtimali mürnküıdür.
Nitekim «Bir şeyin teferruatını inkâr eden aslını inkâr eder.» denilmiştir. Knr’ân-ı kerimin,

«Eğer size bir sapık adam bir haber getirirse, ayırdediniz, olabilir ki bilgisizlikle bir kavme dokunursunuz da ettiğinize pişman olursunuz> ( ) âyetini delil getirerek «size gelip de beni şikayet eden kimsenin du¬rumunu araştırınız!» diye yazdığın dâvanın cevabı: Bize adâletlinin birisi gelip, bütün ahlâk kavil ve hareketinizden bize haber vermiştir. Işte buna ve başka musibete karsı da, «şübhesiz biz Allah’ın kuluyuz ve şübhesiz ona geri gideceğiz. derim. Kâinattakj eşyanın fâili Allah’tan başka yoktur. Avam tabaksı şeriat ile temessük ettikten sonra, iyi rüya ve kerâmetler ile hidâyetlenmezlerse, acâba ne gibi bir şey le hidâyetlenirler Halbuki rüyaların bâzısı Vahyin bir parçasıdır.
Mektübda, «onların (müridlerin) hallerini bileceksin» demeniz, işimizin noksanlığına delâlet etmez. Çünkü ben bir ay veya bir gün hidâyetlerine, onların kıldıkları tek bir namazlarına sebeb olsam, büyük bir ecir kazanırım:
Daha başka ayrı ayrı söylediğin sözlerden taaccüh ederim. Doğru yol üzerinde olmasan da, sana hakkı ve doğruyu söylüyorum. Ki, şübhesiz doğru yol üzerine değilsin.

Mektübundan anlaşıldığına göre sen kendi nefsini görmek, ona olgunluk iddia etmek, halkı tahkir edip nefsinden razı olmakla, kendi ayıblarını görmemezliğe gelmenden şübhesiz sen hak ve doğru yolda değilsin. «Kendi nefsinnı ayıbıyla meşgul olup da başkasınm ayıblarından konuşmayana ne mutlu.>
Bize gönderdiğiniz mektübunuzdan dolayı sizden kızdığımızı zan et¬meyin! Çünkü her ayıba ınüstahak olan bir kimseyim. Belki sorduğunnz sorunun cevabı olarak bu mektübu yazıp, zahir olan bir hikmete binaen sonuna bu kelimeleri de ilave ettik. Eğer dikkat etseydin, söz ve davranışınla aşırı olduğun halde o mektübu yazmazdın ve cevabında itiraz, inkâr, öfke ve nefret değil, özür dilemen lazımdı.

Molla Fethullah, Şeyh Muhammed Sahra, rahmetli Molla Ubeydullah’ın bütün talebelerine, talebelere selâm edip, dualarını rica eder, size ve onlara dua ederim. Allah, bizi ve sizi güzel ahlaklara hidayet eyle¬sin!.


Ellidördüncü Mektub
Halifesi Molla Muhammed Latif’e, kendisine hayali ve süri rabı¬ta yapması, hayali rabıtanın beyanı, şeriata nıütabeat etmesine dair tavsiyesi ile başka mes’eleler hakkındadır.
ALLAH’IN ADIYLA BAŞLARIM
Hamd, zatından başka ebedi kalmayan ve mülkünden başka kimse.
nin mülkü devam etmeyen Allah’a olsun! Salat ü selam, efendimiz Muhammed’in, (Sallallahü aleyhi ve sellem) âl ve sahabesinin üzerine olsun!

Bundan sonra, bu mektub, ilim ve tarikat hizmetçisinden, Allah yolundaki kardeşi ve dostu Molla Muhammed Latif’edir. Allah, onu temenni eylediği şeylere ulaştırsın. Amin! Sonra şu arz olunur ki: Kalb üzerinde yapılan beşbinden başka bütün zi’kr-i kalbi ve keza bütün virdleri terkedip şimdiden gece, gündüz hayali râbıta ile meşgul ol!
Tasavvufta hayâli rabıta; mürid., sanki mürşidi daima hatta ayak yoluna giderken, cinsi visâlde bulunurken, yemek yerken, arkadaşıyla konuşurken, yatmadan önce ve yatarken, yanında bulunduğunu düşün¬mek demektir. Malüm olan zamandan ziyade çokça süri râbıtayla da meşgul ol! Sana Allah ile aranı ıslâh etmeyi, şeriata mutabeat üzere ol¬mayı tavsiye ederiz. Çünkü tarikattan maksad ancak budur. Sana mu¬fassal bir mektüb yazmak istedik fakat vakit dar idi.
Muhammed Ma’süm, Alaüddin, Izzeddin, Muhammed Said sana se¬lâm ederler

Ellibeşinci Mektub
Bâzı tabilerine, Fıkıh kitablarının, abdest, gusül (boy abdesti) bölümlerinde bahsi geçen Akta kelimesinin manâsı, Aktâ ve benzeri olan kimse, için abdest ve gusülde öncelikle yıkanması müstehab olanın beyanı hakkındadır.
ALLAH’IN ADIYLA BAŞLARIM

Hamd ile salâvattan size yapılan duaların tebliğinden, senâ ve bir
çok selâmlar hediye edildikten en bereketli vakitlerde hele boş vakitte kılınan namazlardan sonra yapılan duaların ricasmdan sonra, şunu de¬rim ki, Fıkıh kitablarının abdest ve gusül bölüınelrinde bahsi geçen (AK¬TA) kelimesmin manâsı, eliâ kesik kimse demektir. Tuhfet El-Muhtaç kitabının sahibi adı geçen kitabda demiş ki, «Akta (eli kesik) gibilere, hiç bir kimsenin yardımı ile değil, kendisi abdest aldığı takdirde abdest azâlarının hepsini yıkarken sağına soluna takdim etmesi sünnettir. Ni¬tekim bu açık bir hükümdür. Başkası ise, yalnız el ve ayakların yıkan¬malarında sağını soluna takdim eder.» Burada adı geçen kitabın ibâresi sona erdi.
(Mezkur kitabın hâşiyesi Şirvâni) de demiş ki, Tuhfet El-Muhtaç sahibinin (Aktâ) gibiden maksadı eli bağlı, elsiz, yaratıldığı veya elleri sağlam olup da ibrikten su alıp ellerini yıkayan kimse, tertib ile azalarını yıkamaktan başka imkanı olmazsa, ilkin sağ uzuvlarını yıkaması akla gelir.
Nihayet-El-Muhtaç ve Tuhfe’nin haşiyesi olan ibni Kasım kitabında da şöyle yazılmıştır: Abdestte sağ uzvunu soldan önce yıkanmasının, sün¬net olması, ikisi birden yıkanması sünnet olmayan el ile ayaklar gibi uzuvlar hakkındadır. Ancak uzuvlardan iki yüz, iki el, iki kulaklar ise, sağları soldan evvel yıkanması sünnet olmayıp, belki her ikisi birlikte yıkanır. Evet, bir eli kesik olan kimse gibi, özürlü olana, ikisini birden yı kaması nıümkün olmadığı için mezkur uzuvlarının sağını solundan önce yıkaması sünnettir. Burada ikna ile Büceyremi kitabının ibareleri sona erdi. Hakikat her iki kitablarda yazıldığı gibidir. Çünkü bir eli kesik olan kimse için, iki yüz, el ve kulaklar gibi beraber yıkanan uzuvlarını, yıkaması mümkün değildir. Burada Şirvani’nin ibaresi ve başka kitablardan nakl eylediği ibareler sona erdi. Işte (Aktâ) kelimesi, başı veya ayağı kesik olan kimse değil de, eli kesik olan demektir. Çünkü el, yıkanınâ aletidir.
Cemaatinize selam eder, hastalığınızdan selamet bulmanızı Allah sübhanehüdan dilerim. Allah, efendimiz Muhammed’in (Sallallahü aleyhi ve sellem) al ve sahabesinin üzerine salat ü selam nazil eylesin!

Ellialtıncı Mektub
Bir hikmete binâen durumlarını saklanıak için isim belirtmeden mürşidinin (Hazretin) (Kuddise sirruh) evlâdına, onlardan dua taleb etmesi ve mülâkatlarına dair iştiyakı, ayrılmasına sabrı kalmadığı konular ile diğer başka meseleler hakkındadır.

ALLAH’IN ADIYLA BAŞLARIM

Kainatta hiç bir şey yok ki, onu hamd ile tesbih etmesin. Salât ü selam, Allah’ın Resüllerinin en şereflisi ve peygamberlerin sonuncusu olan Muhammed’in, (Sallallahü aleyhi ve sellem) alinin ve sahabesinin üzerine olsun!
Ey şerefli efendilerimiz! Göz ve ayaklarırnzı öptükten, müstecat (kabul olunan) yüce dualarınızın talebinden, halkın en hayırlısı olan Peygamberin yüzüsuyu hürmetine (Onun ve alimin üzerine salat ü selam olsun!) Kıyamete kadar maksüd’umuz olan sıhhatinizin devamına, hastalığın külliyen olmamasına dua etmekle yüce halinizden sorduktan sonra, Bu fakir ve hakir şeyden daha aşağı olan kimseden, ev halkından evlat, akraba ve kendisine bağlı olanlardan nazarınızı esirgemenizi iltfatınızın bereketi ve himmetinizin teveccühünden dolayı kendisini ve onları hatırınızdan nzaklaştırmayıp, efendim ve senedim kendisine güvendiğim hazretin ve hazretin kendisine itimad eylediği zatın (Radıyallahü anhüm) manevi huzurunda bana vasıta olmanız rica olunur. Şayet bu fakir ile halkının ahvalinden soracaksanız, Allah’a hamd olsun! Hepsi sıhhat ve afiyette olup, cümlenizin duanızı taleb ederek, o tarafta başarı ile uzun ömürlü olmanıza duacıdırlar. Bütün çocuklar ev halkımızla duanızı taleb ederek hürmet ve tazimie el ve ayaklarmızı öper, özürlerini takdim ederler. Bu taraftaki dostlar da keza... Çoktan beri sıhhat ve rahatınızı, bu âciz fakirin son maksad ve emeli olan kendisine karşı devamlı sevginizi bildirip, onu müjdeleyecek bir hâber nasib olmadı. Kapı eşiği halkının, (Hazret) (Kuddise sirruh) kerimesi ile bütün ailenin ayakkabılarınn öpmekle, erkek ve kadın hizmetçilerinden bize dua etmelerini rica ederiz.

Şunu yüce makamımza arz ederiz ki, birbirimizden ayrıldığımız zamandan beri hayalimizden çıkmadınız. Belki kalbimizde bir huzursuzluk hasret bıraktınız. Tatlı ve safi suya benzer o sohbete ulaşmaya, o yüce meclisinizle müşerref olmaya, o nurlu bahçeden çiçekleri koparmaya iştiyakımız çoktur. Allah, dostu olan Taha’nın (Muhammed’in) hürmetine, yakında onlardan bize bir hisse nasuh versin! Fakat size gelmek için uçan kanadımız kısa olup efendilerim de bu durumu bilirler. Sonra, hepinizden bilIhassa hüyük efendimden (Şeyh Ma’süm’dan), bu tarafta çıra gibi ışık veren nisbetinize önem verip sönmemesi için, devamh üm¬metiniz rica olunur. Şimdiye kadar, büyük vasıtanızın teveccühü ve büyük vesilenizin (Radıyallahü anh) himmeti sayesinde nisbetin ışığı çoğalmaktadır. Hazret-i Ömer sülalesinden olan zatın (Şeyh Fethullah El¬ Verkanisi’nin) evladına selam edip ellerinden öptükten sonra, dualarını dileriz. Köy halklarına, yaşlı reislerine, bütün arkadaş ve dostlara selâın ederiz. Allah, efendimiz Muhammed’in (Sallallahü aleyhi ve sellem) âl ve sahâbesinin hepsine salat nazil eylesin!


Elliyedinci Mektub
Midyat’a bağh Kartımın köyünden Molla Abbas ile köy muhtarıve ahalisine, yaptıkları işlerden onları men etmesi hakkındadır.

ALLAH’IN ADIYLA BAŞLARIM
Molla Abbas ve köy muhtarı ile ahalisine çok selamdan sonra, şu arz edilir kıl, şeriatin hükmüne göre, iki yüz lira bankonot, mektübu ge¬tiren adamın üzerine düşer, vermesi gerekir. Fakat hangi delile dayana¬rak mezkür miktar paranın rehinesi olarak nikahlı karısını gasb edip ya¬nınızda bulundurdunuz. Tâ ki bu durumla Allah ve Resülünün (Aleyhis¬selam) kanunıına muhalefet ettiniz. Hülasa karısı yanına gitmesi ve pa¬ranm hepsini adamdan almanız lâzımdır. Allah, Nebilerin ve Resullerin (Aleyhimüsselâm) hepsine salat nâzil eylesin!


Ellisekizinci Mektub
Midyata bağlı Helâh köyünden Molla Halil’e, oğlunun vefatı do¬layısiyle taziyesi ile ölümden maksad hayattakiler gafletten ayıl¬malarına dair tavsiyesi, sabr edenlerin faziletleri ve diğer mes¬eleler hakkındadır.

ALLAH’IN ADIYLA BAŞLARIM
Kullarına ölümü tattıran dost ve ahbabların birbirlerinden ayrılma¬ları ile kullanım gafletten uyaran Allah’a hamd olsun! Salat ü selam, Al¬lahü tealâdan başka, her canh toprak olacağını bize haber veren efen¬dimiz Muhammed’in (Sallallahü aleyhi ve sellem) kader ve musibetlere karşı sabreden al ve ashabının üzerine olsun!
Sonra bu mektub, yaptığı günahların esiri, bir çok ayıblar sahibi olan Ahmed’den, Allah yolundaki kardeşi ve dostu Helahlı Molla Halil’¬edir. Allah, onu makbul kullarından eylesin!
Sonra şu arz edilir ki; aziz veledinizin vefat ettiğini işittik. Allah, sevabımzı büyültsün mateminizin akıbetini güzelleştirip ölünüzü afv, kalbinize sabır ilham edip size şükür nasâb eylesin!
Ey kardeş! Ölümün hikmeti, hayattakiler tefekkür edip gaflet uy¬kusundan ayılmaları, ondan ibret almalarıdır. Beyit:
«Ayıl! Allah’tan başka her şey’in hakikati devamsız ve batıldır. Hiç şübhe yok ki, bütün nimetler zâildir.» Arif olan zatlar, dünyayı, üzerin¬deki bütün eşyanın fani olduğunu anladılar. Bu nedenle ona basiret gözü ile bakmayıp sevgisinden arınmış ölüme hazırlanarak hakka tâbi olup batılı terk ederek nefislerini, dünyanın öldürücü zehirinden kurtardılar, Hadis-i şerif:
«Dünyada sanki bir garib veya yolcu gibi ol!»
Size selam edip, size ve oğlunuza dua ederim. Duanızı diler. Mollâ Ali’ye ve bütün köy halkınıza selam ederim. Size ve onlara, Allah’tan korkmayı, ona ibadet edip, Allah’ın hakkına riayet etmeyi, köyünüzde cum’ a ve cemaat namazını kılmayı, bütün insanlara şefkat gözü ile bak¬mayı, fitne ve fesadlığ’ı terk etmeyi, bilhassa sizin ve ev halkınızın bu musibetinize karşı da sabırlı olmanızı tavsiye ederim. Allahü teala Kur’¬an-ı kerimde, «sabredenleri ınüjdele. Onlar, o kişilerdir ki, kendilerine bir musibet gelince, «şübhesiz biz Allah’ın kuluyuz ve şübhesiz O’na ge¬ri gideceğiz» derler» diğer bir âyette, «ve ancak güçlüğe katlananlara, mükâfatları eksiksiz ve sayısız verilecektir.» buyurmuştur.

Allah, Muhammed’in âl ve sahâbesinin üzerine salât ü selâm eylesin.


Ellidokuzuncu Mektub
Diğer mektüblarda halisi geçen öz kardeşi Molla Mustafa’ya (Rahmetnllalü aleyh) müride ,dünyanın bütün tallükatını terk edip bütün vaktini Allah’ın ibâdetinde sarf etmesinin gerektiğini ve kızının vefatı üzerine kendisine başsağlığı dilemesi ile başka mes’eleler hakkındadır.
ALLAH’IN ADIYLA BAŞLARIM
Kâinatta hiç bir varlık yok ki, onu hamd ile tesbih etmesin. Salât ü selâm, Allah’ın yaratıklarının en hayırlısı olan efendimiz Muhammed’in. (Sallâllahü aleyhi ve sellem) âlinin ve ashâbının üzerine olsun!

Bundan sonra bu mektüb, yüce kapı eşiğinin hizmetçisinden, öz kardeşi ve sevgilisi olan Molla Mustafa’yadır. Allah sübhanehü ve teâla onu sevdiği şeylere muvaffak eylesin!

Kardeşim, bize ve size kalbimizi, Allah’tan başkasıyla bağlanmasından selâmette olmasını sağlamamız lâzımdır. Bu selâmet, hayat müddeti bin sene bile olsa, ancak Allah’tan başka bir gaye kalbe vââki olmamakla gerçekleşebilir. En şerefli ömür hevâ, ve nefsâni arzülarla geçip zayi olmuş, elde ömrün en aşağısı (yaşhh’k) kalmıştır. Biz bugün bunu Allah sübhanehü ve teâlanın râzı olduğu şeylerin yolunda sarf etmiyerek faydasız geçmiş zamammıza tedarik etmeyip az meşakkati, ebedi rahatımıza vesile etmezsek, yaptığımız günahlara keffaret olarak hasenât (iyilik) yapmazsak, yarın hangi yüz ile Allah’ın huzuruna çıkar ve nezdinde hangi delil ile temessük ederiz öyleyse nefsinden gafleti at Ne zamana kadar bu tavşan uykusuna benzeyen gaflet devam edecektir Bu gaflet pamuğu ne zamana kadar kulakta kalcaktır Size selâm edip size ve ev halkınıza dua edip duanızı dileriz. Şeriata tâbi olanlara selam ederiz. 0 şeriat sahibinin üzerine salât ü selam ve senalar olsun!

Mektubun yazısı bittikten sonra, (RABİA)’nın vefat musibetini işittik ve «Şübhesiz biz Allah’m kuluyuz ve şübhesiz ona geri döneceğiz, dedik. Atım olmadığı için tarafınıza gelemedim. Allah sevabınızı büyültsün, mateminizin âkıbetini güzelleştirip, size sabr ilhâm eyleyip işinizi size ahiretinizin sâadetine vesile kılsın! Onun yerine uzun sâlih bir evlat vermesini kerim olan Allah’tan rica ederim. Kızınız Emine’ye selam eder, sabırlı olmasını tavsiye ederim .Allah, efendimiz Muhammed’in (Sallallahü aleyhi ve sellem) âl ve sahâbesinin üzerine salat ü selam eylesin.! l336/Rumiye.


Altmışıncı Mektub
Üstad-ı azamın torunu Molla Muhammed Ma’şük’a kendisine gönderdiği mektübun cevbı, virdlerin yapılmasının keyfiyeti ve bu konu ile ilgili mes’elelerin beyanı hakkındadır.

ALLAH’IN ADIYLA BAŞLARIM

Hamd, alemin Rabbine mahsustur. Salât ü selam, Resüllerin efendisine, (Sallallahü aleyhi ve sellem) temiz ve saf olan alinin üzerine olsun!

Bundan sonra, bu mektub, hizmetçilerin en hakiri, kendisine nimet edenin şükrü hakkında kusurlu kimseden, dergâhıyla iftihar olunan kapısının eşiğine itimat edilenedir. Allah, onu mukarrebunların (Allaha yakın olanların) temenni eyledikleri en yüksek makama yücelt Amin!..
Bazı soruları kapsayan son mektubunuz, hizmetçiye ulaştı. Mektubumuz gelinceye kadar sıhhatinizden haberdar olmadığı için, sabırsızlık ve ızdırapta idi. Mektubunuz gelince sizin ve ev halkınızın olduğundan haberdar olunca sevindi.
Mektubda sabah namazından sonra, virdlerin yapılması yoksa, mezkur namazdan sonra, rivâyet olunan zikirlerin mi, yapılması daha şeklinde sorduğunuz konunun cevâbında bu fakir de mütereddiddir. Çünkü büyüklerimizin bize verdikleri talimata göre: iki tülâ (şafak ile neşin doğmaları) arasındaki zamanı virdlerle, iki gurub (güneşin ile şafak-ul ahmerin güneş battıktan sonra garb cihetindeki kırmızılığı gaib olması) vakitte râbıta ile ihyâ edilmelidir. Fıkıhlarından da anlaşıldığı üzere, herhangi bir vakit için vârid olunan zikrin yapılması aynı vakit için vârid olmayan bütün zikirlerden hatta Kur ân okutmaktan da daha üstündür diye sarâhaten anlaşılmaktadır.
Mevlanâ Câmi (Kaddesallahü sirreh) Nefâhat kitabında Şâh-ı Nak¬şibend’in (Kuddise sirruh) tarikatı, sabah namazından sonra, mürakaba (sâlikinin manevi huzuruna dolmak) idi. Fakat sâdâtların kavilleri, sa¬bah namazından sonra varid olan zikirlerin yapılmasını kendisine adet etmeyen kimse hakkında olduğu diye te’vil edilse, kaviller ille hadis ve fıkıh kitablarının arasındaki çelişki kalmayıp mütabakat mümkündür. İşte bu fakirin zan ettiği şey budur. Allah, çok bilicidir.
Evrâdın yapılması hakkındaki sorunuzun cevabı şudur: Koni şek¬lindeki kalbine teveccüh etmen lâzımdır. Çünkü o et parçası, tasavvufta¬ki hakiki kalb için hücre gibidir. Ona teveccüh ederken, manasını düşü¬nerek kalbinde Allah, Allah diyerek Allah’ın vücudunu veya sıfatından hiç birisini düşünmeden, hüküm vermeden yalnız Zat-ı Bâri’yi hatırına getir. Hayal veya hiss ile hayvâni kalbinin süretini düşünmeye ihtiyaç yoktur.
Mürşidimizin (Hazret) (Kuddise sirruh) şekli size tekellüfsüz olarak zâhir olmasının hiç bir zararı yoktur. Çünkü maksad birdir. Bu fakirin hakkınızdaki zannına hatta, kat’i olarak bildiğine göre, Aşıklar sultanı¬nın (Hazret) alem-i berzahta (dünya ile âhiret arasındaki zamanda) ki râbıtası, bizim gibilerin rabıtasından kat kat binlerce kere daha fayda¬lı, daha güzeldir. İstersen o rabıtanın zınmında kendi mürşidinin râbıta¬sını da yap!
Sonra pederinizin ayaklaruıdan öper, duasına dilerim. Kalbimin mey¬veleri olan Üstad-ı azamın (Radıyallahü anh) evladının ellerinden öpe¬rim. Sizin de gözlerinizden öper, hepsinden, mübarek yüce kapı eşiğin¬dekilerin ayaklarını öptükten sonra, ev halkından dua dilerim. Bu taraf¬ta bulunan evlâdınız ve daha başkaların hepsi, ellerinizden öperek, du¬anızı diler ,size dua ederler. Allah, efendimiz Muhammed’in (Sallâllahü aleyhi ve sellem) bütün âl ve ashâbının üzerine salât ü selâm eylesin!





Signing of RasitTunca
[Image: attachment.php?aid=107929]
Kar©glan Başağaçlı Raşit Tunca
Smileys-2
Reply


Forum Jump:


Users browsing this thread: 1 Guest(s)