Konuyu Oyla:
  • Derecelendirme: 2.89/5 - 63 oy
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Şam veya Dimaşk (Arapça: دمشق Dimaşk ya da الشام Eş-şam)
#1
Şam veya Dimaşk (Arapça: دمشق Dimaşk ya da الشام Eş-şam)

Şam veya Dimaşk (Arapça: دمشق Dimaşk ya da الشام Eş-şam), Suriye'nin başkentidir. Ayrıca, Şam Valiliğinin ve Rif Şam Valiliği'nin de idari başkentidir.

Dünya tarihindeki ilk cinayet olan Kabil ile Habil olayının Şam'ın kuzeyindeki Kasiyun Dağı'nda gerçekleştiğine inanılır.[kaynak belirtilmeli] En bilinen tarihi mekanlardan biri Emevi Camii'dir. Ayrıca, bazı Müslümanlar arasında ahir zamanda Mehdi'nin ve İsa'nın bu camiye ineceği inancı vardır.[kaynak belirtilmeli] 1516 yılında Yavuz Sultan Selim'in Suriye'yi ele geçirmesiyle oluşturulan Şam Vilayetinin merkezi haline gelen Şam kenti, hac yolu üzerindeki toplanma noktası olması nedeniyle de ticari yönden önemini korumuştur.

I. Dünya Savaşı'nın son günlerinde İngiliz işgaline giren kent Sykes-Picot Anlaşması uyarınca 1920'de Fransa'ya bırakılmış olup, Fransız sömürgeliği yıllarında çok sayıda tahribata ve yağmalamaya uğramıştır.[kaynak belirtilmeli] 1946 yılındaki ayaklanmayla Fransız sömürgesi olmaktan kurtulmuş ve Suriye'nin başkenti olmuştur. Bugün hâlâ devam etmekte olan Suriye İç Savaşı'nda büyük hasar alan şehir, tarihi dokusunu kaybetme ihtimali ile yüz yüzedir.
Etimoloji

Arapça'da tam olarak Dimeşk eş-Şām (دمشق الشام) denir. Genelde Dimeşk kısaltmasıyla hitap edilir fakat Şamlılar başta olmak üzere Araplar eş-Şam tercih ederler. Eş-Şam Arapçanın Kuzey kelimesinden gelir. Büyük Suriye'ye Bilād eş-Şam (بلاد الشام) demişlerdir. Avrupa dillerine (Damas, Damascus, Damasco gibi) Yunanca Damaskos (Δαμασκός)'dan geçmiştir. Eski Aremice (Eski Ahit İbrani harfiyle)'de Darmeśeq (דרמשק) = İyi sulanmış yer'den gelmektedir. MÖ 14. yüzyıla ait Amarna yazılarında Akkad dilinde Dimašqa olarak geçmektedir. Çok sayıdaki ilçelerinin adları hâlâ Aramicedir.
İklim
Şam iklimi
Aylar Oca Şub Mar Nis May Haz Tem Ağu Eyl Eki Kas Ara Yıl
En yüksek sıcaklık (°C) 24,0 29,0 34,4 38,4 41,0 44,8 46,0 44,6 42,0 37,8 31,0 25,1 46,0
Ortalama en yüksek sıcaklık (°C) 12,6 14,5 19,0 24,7 30,1 34,6 37,0 36,8 33,9 28,1 20,1 14,3 25,5
Ortalama sıcaklık (°C) 6,1 7,7 11,4 16,2 20,8 25,0 27,3 27,0 24,0 19,0 12,1 7,5 17,0
Ortalama en düşük sıcaklık (°C) 0,7 1,9 4,3 7,9 11,4 15,0 17,9 17,7 14,4 10,3 4,8 1,7 9,0
En düşük sıcaklık (°C) −12,2 −12 −8 −7,5 0,6 4,5 9,0 8,6 2,1 −3 −8 −10,2 −12,2
Ortalama yağış (mm) 25 26 20 7 4 1 0 0 0 6 21 21 131
Kaynak: Ulusal Okyanus ve Atmosfer Dairesi[2]


Mimari yapı

Emeviler, devrinde dünyanın kültür ve medeniyet merkezi olması sebebi ile mimari yapısı bir hayli gelişkindi, kent mimarisinde Arap, Yunan ve Roma etkileri görülürdü. Dünyadaki ilk modern park örnekleri burada görülmüştür ve buradan İspanya'ya ve oradan Avrupa'nın tamamına taşınmıştır. Fakat uğradığı Moğol saldırılarından dolayı çoğu eserini kaybetmiştir.

Osmanlılar, şehri ele geçirdikten sonra buraya pek çok tarihi bina kazandırmışlardır. Ve şehrin en güzel yapıtlarından biri olan tren garını Osmanlılar yapmıştır.

Modern Şam, 2000'li yıllarda aşırı gelişme gösteren Şam şu anda, Yeni Şam ve Eski Şam olmak üzere iki bölümden oluşmaktadır. Eski Şam, şehir merkezinde tarihi yapıların olduğu klasik kesimdir. Yeni Şam ise merkezin etrafını saran yer yer merkeze biraz uzak modern yapıda binalar ve şehir düzenlemesine sahip yerlerdir.
Surları ve kapıları

Stratejik bir konuma sahip olan Şam, dünyanın dört bir yanından gelen tüccarları cezbederdi. Şehir Suriye cenneti olarak biliniyordu.[3] Tahkimatlar şehrin önemi ile uyumluydu. Şehrin ana kısmı 11 m (36 ft) büyük bir duvarla çevriliydi. Müstahkem şehir yaklaşık 1.500 m (4.900 ft) uzunluğunda ve 800 m (2.600 ft) genişliğindeydi.[3]

Surların altı kapısı vardır:

    Doğu Kapısı (Bab Şarki)
    Thomas Kapısı (Bab Touma)
    Jabiya Kapısı (Bab al-Jabiya)
    Cennet Kapısı (Bab al-Faradis)
    Keisan Kapısı (Bab Kisan)
    Küçük Kapı (Bab al-Saghir)

Barada Nehri Şam'ın kuzey duvarı boyunca aksa da, savunma açısından çok sığdır.[4]
Türbeler
Şam'da ve Suriye genelinde İslam ve diğer dinlerde önemli olan kişilerin türbesi yer almaktadır. Örneğin Bilal Habeşi, Yahya Peygamber, Selahattin Eyyubi ve ilk Türk askeri hava şehitlerin mezarlıkları, Hüseyin bin Ali'nin türbesi ve Muhammed bin Abdullah'ın eşlerinden ve ehlinden gelen İslamiyet'te önem sahibi bazı kişilerin türbesi yine buradadır.

Dımaşk, zamanla adını Arapça kaynaklarda Suriye’nin tamamını ifade etmek için kullanılan ve günümüzde Suriye Arap Cumhuriyeti’nin başkenti olan Şam’a bıraktı. Geniş ve düz bir coğrafyanın ortasında yer alan şehir, bu ülkenin güneybatısında, Beyrut’un doğusunda ve Hıms’ın güneyinde yer alır. Dünya tarihi boyunca bu şehirde, aralıksız bir şekilde insanların yaşadığı kabul edilmektedir. Şehrin adının etimolojik kökeni hakkında farklı görüşler söz konusudur. İslâmiyet’ten hemen önce şehir kısa bir süre Sâsânîler’in hâkimiyeti altında kalsa da burası uzun yıllar Bizanslılar’ın idaresinde bulunmuştur. Halife Hz. Ebû Bekir döneminin (11-13/632-634) sonlarına doğru elde edilen Ecnâdeyn zaferi ile Dımaşk ve Suriye’nin fethine zemin hazırlandı. Hz. Ömer döneminin (13-23/634-644) birinci yılında da Dımaşk fethedildi.

Müslümanlar tarafından fethedilen Dımaşk, İslâm dünyasının önde gelen siyasî, kültürel ve ekonomik şehirleri arasında yer aldı. Ancak şehrin bu konumu, her zaman aynı şekilde olmamış ve önemini yitirdiği dönemler de olmuştur. Nitekim Hz. Ali ve Suriye valisi Muâviye arasındaki iktidar çekişmesi ile başlayan ve Emevî Devleti’nin kurulmasıyla devam eden süreçte şehrin siyasî ehemmiyeti sürekli artmıştır. Emevîler’in başkent olarak Dımaşk’ı tercih etmesi İslâm dünyasında dinî ve iktisadî olarak da şehrin merkez olmasını sağlamıştır. Bu dönemde inşa edilen ve günümüze kadar ayakta kalabilen Emeviyye Câmii, İslâm mimarisinin ilk muhteşem eserleri arasındadır. Bununla birlikte Emevîler’den sonra şehir, söz konusu özelliklerinden bir süre uzakta kalmıştır. Abbâsîler döneminde Bağdat’ın başkent yapılması ve Dımaşk’ın gözden düşmesi ile başlayan süreç, Tolunoğulları, İhşidîler ve Fâtımîler döneminde de devam etmiştir. Mısır merkezli bu devlet döneminde Dımaşk’ın ihmal edildiği görülmektedir. Bu dönemlerde Bağdat ve Kahire İslâm dünyasının önde gelen ilmî ve iktisadî merkezleri arasında yer almıştır.

Fâtımîler’den sonra Tutuş tarafından kurulan Suriye Selçukluları döneminde (471-511/1079-1117) şehrin istikrarın sağlanması için imar faaliyetlerine girişilmiş ve ticaretin gelişmesi için önlemler alınmıştır. Alınan tedbirlerin netice verdiği ve Dımaşk’ın Fâtımî hâkimiyetinden sonra Sünnî düşüncenin önemli merkezleri arasında yer aldığı görülmektedir. Haçlı seferlerinin başlaması ve Kudüs’ün işgaliyle birlikte çok sayıda âlim Dımaşk’a göç etmek zorunda kaldı. Bu aileler arasında yer alan Hanbelî mezhebine mensup Kudâme ailesi, yaklaşık dört asır boyunca meşhur âlimler çıkarmayı başarmıştır.

Nûreddin Mahmud Zengî’nin şehre hâkim olması (549/1154) önemli bir dönüm noktasıdır. Emevîler’den sonra şehir yeniden parlak günlerine dönmüştür. Yoğun bir imar faaliyetine başlayan Nureddin, siyasî kültürel ve dinî bir merkez olarak şehri canlandırmıştır. Başta dönemin en önemli tıp eğitim merkezi olan Nureddin Zengî hastanesi olmak üzere çok sayıda medrese, tekke ve hamam yaptırılmıştır. Bu çalışmalar şehrin nüfusunun artmasına neden olmuş ve yeni yerleşim birimleri inşa edilmiştir.

Nureddin Zengî döneminde Haçlılarla İslâm dünyası arasında askerî ve stratejik mücadelenin merkezi olan şehir, 570/1174 yılında Selâhaddîn-i Eyyûbî’nin idaresine geçti. Eyyûbîler döneminde de istikrarını sürdüren şehir siyasî, askerî, ilmî ve iktisadî özelliklerini korudu. Bu durum, meşhur âlimlerin Dımaşk’tan çıkmasına ve Dımaşk tarihiyle ilgilenmelerine yol açtı. Bunlar arasında Târihu Dımaşk adlı eseriyle tanınan tarihçi İbnü’l-Kalânisî (ö. 555/1160) ile Târîhu medîneti Dımaşk adlı eseriyle bilinen tarihçi Ebü’l-Kâsım İbn Asâkir (ö. 571/1176) ilk akla gelenlerdendir. Büyük bir kısmı devlet adamları veya hanımları tarafından yürütülen imar faaliyetleri ile çok sayıda medrese, hangah, câmii ve türbe yaptırılmıştır. Bunlar arasında büyüklüğü ve itibarı bakımından Âdiliyyetü’l-Kübrâ medresesi en önemlisidir. Yapımına Nureddin Zengî tarafından başlanan ancak el-Melikü’l-Muazzam İsa döneminde 619/1222 yılında bitirilebilen bu medresede Şâfiî fıkhı okutulmaktadır. Memlükler döneminde de şehrin en meşhur medresesi olarak göze çarpan Âdiliyye’de özellikle Dımaşk Şâfiî kâdılkudâtlarının müderrislik yapması dikkat çekmektedir.

Eyyûbîler’den sonra şehir, 658/1260 yılında Moğollar’ın egemenliğine geçti. Şehrin önemli tahribat gördüğü kısa sureli bu hâkimiyetten sonra şehirde istikrarın yeninde sağlandığı Memlük dönemi başladı. Ancak Memlükler döneminde Dımaşk, başkent Kahire’nin gölgesinde kaldı. Her ne kadar Memlükler de şehrin imarı için çaba sarf etseler de bu dönemdeki imar faaliyetleri, Kahire’nin gerisinde kalmıştır. Ayrıca zaman zaman şehrin Moğol ve İlhanlılar’ın işgaline uğraması ve Dımaşk nâiblerinin isyanına sahne olması şehrin zarar görmesine neden oldu. Özellikle 803/1401 yılında Timur tarafından işgali sırasında büyük bir yıkıma uğrayan şehir, çok sayıda âlimin onun yanında götürülmesi ile ilmî ve kültürel canlılığını yitirmesine sebep oldu. Bundan sonra Dımaşk, Memlükler’in yıkılışına kadar eski konumundan çok uzak kaldı.

Memlükler döneminde Dımaşk’ta yetişen ve buradaki önemli medreselerde müderrislik yapan çok sayıda âlim bulunmaktadır. Bunlar arasında muhaddis ve tarihçi Birzâlî (ö. 739/1339), tarihçi ve devlet adamı İbn Fazlullah el-Ömerî (ö. 749/1349), Takıyyüddin İbn Teymiyye (ö. 728/1328) ve öğrencisi Hanbelî fakihi İbn Kayyim el-Cevziyye (ö. 751/1350), muhaddis ve tarihçi Zehebî (ö. 748/1348), tarihçi Kütübî (ö. 764/1363), el-Bidâye ve’n-nihâye adlı tarih eseriyle tanınan İbn Kesîr (ö. 774/1373), Hanbelî fakihi İbn Receb (ö. 795/1393), kıraat âlimi İbnü’l-Cezerî (ö. 833/1429), Şâfiî fakihi ve tarihçi Takıyyüddin İbn Kâdî Şühbe (ö. 851/1448), Şehâbeddin İbn Arabşah (ö. 854/1450) ve Dımaşk’taki medreseleri konu edinen ed-Dâris fî târîhi’l-medâris adlı eseriyle meşhur olan Nuaymî (ö. 927/1521) özellikle belirtilmelidir.

922/1516 yılında Halep civarında Mercidâbık’ta yapılan savaşta Memlükler’in mağlup olmasıyla Dımaşk’ta Osmanlı hâkimiyeti başladı. Şâm-ı şerif unvanıyla anılan şehir, Osmanlılar döneminde yeni imar faaliyetlerine sahne olmuştur. Bunlar arasında XVI. yüzyılın ortalarında yaptırılan Süleymaniye Külliyesi özellikle zikredilmelidir. Bununla birlikte şehirde Memlükler’e ait olan yapıların sayısının, Osmanlılar döneminde yapılanlara göre oldukça fazla olduğu da belirtilmelidir.

Osmanlı yönetiminde açık bir gelişime sahne olan şehirde yönetim tarzı olarak da bazı değişiklikler yapıldığı görülmektedir. Memlükler döneminde dört mezhepten birer kâdîlkudât ataması yapılırken, Osmanlılar bu uygulamaya son verdi ve sadece Hanefî mezhebinden atama yapıldı. Böylece şehirde Hanefî mezhebinin önemini artırdı ve meşhur Hanefî âlimlerin yetişmesine zemin hazırladı. Bunlar arasında Reddü’l-muhtâr adlı Hanefî fıkhına dair meşhur eserin müellifi İbn Abidin (ö. 1252/1836) dikkat çekmektedir.

I. Dünya Savaşı’ndan sonra şehirde Osmanlı egemenliği sona erdi. II. Dünya Savaşı’nın sonuna kadar Fransız manda yönetimi altında kalan şehirde, Fransızlara karşı yerel bağımsızlık mücadelesi yapıldığı görülmektedir. Ancak Fransa’nın bölgeden çekilmesinden sonra da siyasî istikrarsızlık bir süre daha devam etti. Ancak şehir, Arap milliyetçiliğinin artması neticesinde Mısır ve Suriye’nin birleşmesiyle 1958 yılında kurulan ve 1961’de sona eren Birleşik Arap Cumhuriyeti dönemi dışında Suriye Arap Cumhuriyeti’ne başkentlik yapmıştır. 2011’de Suriye’yi yöneten Baas Rejimine karşı başlayan barışçıl gösterilere rejimin sert müdahalelerinin ülkeyi savaş ortamına sürüklemesi neticesinde Dımaşk da bu durumdan etkilenmiş, şehir siyasi, sosyal, kültürel ve ilmi hayat açısından gerçek bir krizi tecrübe etmiştir.


Hz. İsa'nın yeryüzüne ineceği kent Şam

Müslümanların inanışına göre Hz. İsa'nın kıyamete yakın yeryüzüne ineceği Beyaz Minare "Ak minare" Şam'daki Emevi Camii'nde yer alıyor

Emevilerin yaptığı minare, Osmanlılar döneminde Mimar Sinan tarafından Osmanlı tarzı mimari ile uzatılmış

ALİ FİLİZKAN / SURİYE İZLENİMLERİ

En geniş sınırlı komşumuz Suriye ile karşılıklı vizenin kaldırılması ile birlikte Suriye- Türkiye arası gidip gelmeler arttı. Güneydoğu Anadolu turu yapan şirketler, şimdi Antep- Mardin hattı turlarına 'Antep- Halep Şam' hattı veya 'Adana- Antakya- Halep- Şam' turlarını ekledi...

TOBB Manisa İl Genç Girişimci İş Adamları'nın Şam Uluslararası 57. Fuarı'na düzenlediği gezimiz Gaziantep'ten başladı.

Tarihte çeşitli medeniyetlere ev sahipliği yapan ve zengin tarihi eserleri bünyesinde barındıran Suriye, son yıllarda Türk turistlerin yoğun olarak ziyaret ettiği ülkelerden biri haline geldi. Osmanlı hükümdarı Yavuz Sultan Selim tarafından 1517'de Osmanlı topraklarına katılan Suriye, 300 yılı aşkın süreyle Osmanlı hakimiyeti altında kaldı.

İlk durağımız Suriye'nin en eski ve kalabalık kentlerinden olan 4,5 milyon nüfusa sahip başkent Şam. Arapça Dimeşk, İngilizce'de Damascus olarak bilinen Şam, Ortadoğu'nun hakim bir bölgesinde bulunması nedeniyle stratejik bir öneme sahip.

Kilis'in Öncükonak kapısında yarım saatlik bir gümrük kontrolü ardından rehberimiz Adil Bey'in verdiği bilgiler ışığında 530 kilometrelik Suriye yolculuğuna başlıyoruz. Ören yerlerine uğrayarak 12 saatte vardığımız Şam'da sıcaklık nedeniyle yaşamın, gündüzden çok gece olduğunu görüyoruz. Suriye'nin en modern ve kalabalık şehri. Her şeyi bir arada bulabileceğiniz ülkenin bütün renklerini barındıran bir başka dünya. Modern dünyadan onlarca yıl uzakta olmasına rağmen, günümüzün şartlarını yakalamaya çalışan insanları, rejimin son yıllardaki özgürlüklerinden adım adım faydalanarak açılan yeni kafeler, restoranlar, halkın nefes aldığı yeni yerler, modern dünya ile geçmiş yaşam. Hepsi ama hepsi Şam'da birbirine bir kaç adım uzaklıkta, adeta birbirinin içine girerek yer alıyor. Zengin ile yoksulu sadece bir sokağın ayırdığı Şam'ın belki de en ilginç tarafı bu...

KİLİSEDEN CAMİİYE

Şam'da medeniyetlerin birbirine girdiği ve görülmesi gereken ilk adres Emevi Camii'ndeyiz. Camii, Hıristiyanların ilk Romalılar döneminde genişletilen Kilise sütunlarının yükseldiği Emevilerin Şam'ı işgali ile camiye çevrilmiş. Şam'ın en büyük, en eski ve görkemli camisi olarak bilinen ve kilise olarak kullanılırken 705 yılında Emevi Halifesi Velid Bin Abdülmelik tarafından bir kısmı camiye dönüştürülen Emeviye Camiisi, sonraki dönemlerde yapılan tadilatlarla genişletilerek bugün tamamen camii olarak kullanılmaya başlanmış. Caminin ilginç yönlerinden birisi de 4 farklı mezhebi temsilen 4 ayrı mihrap yapılmış olmasıdır.

Ünlü İslam alimi İmam-ı Gazali, meşhur eseri İhya-u Ulumid-din'i bu camide kaleme almış. Camide Yahya Peygamber'in kabriyle İmam Hüseyin'in Kerbela'da Yezid'in adamları tarafından kesilen ve Şam'a getirilen başının defnedildiği bir bölüm yer alıyor. Camii, özellikle İranlı Şiiler tarafından Hz. Hüseyin'in kesilen başının burada gömülü olması nedeniyle yoğun bir şekilde ziyaret ediliyor.

İranlılar, ellerindeki bez parçalarını kesik başın bulunduğu mekana sürüyor ve bölüme paralar atarak dileklerinin gerçekleşeceğine inanıyor.

Emevi Camii'ne kadınlar, girişte 5 Suriye Lirası karşılığında alınan kapüşonlu uzun bir giysiyle girebiliyor.

MİMAR SİNAN ELİ DEĞMİŞ

Müslümanların inanışına göre kıyamete yakın Hz. İsa'nın yeryüzüne ineceği beyaz minare "Ak minare" bu camiide yer alıyor. Emevilerin yaptığı minare, Osmanlılar döneminde Mimar Sinan tarafından Osmanlı tarzı mimari ile uzatılmış. İsa'nın ineceği minareyi, Mimar Sinan'ın zarif bir eseri olarak Emevi Camii'nde gıpta ile seyredebilirsiniz. Mimar Sinan, Şam'da Süleymaniye Camii ve Külliyesi'ni de inşaa etmiş.

Osmanlı mimarisinin güzel örneklerinden biri olan Süleymaniye Külliyesi, 1554 yılında Kanuni Sultan Süleyman tarafından Mimar Sinan'a yaptırıldı. Külliyeye 1566 yılında Süleymaniye Medresesi eklendi. Son derece yalın ve abartısız bir iç mimari düzene sahip olan ve Mimar Sinan'ın "Kalfalık eserlerimden biridir" dediği külliye, özellikle Türk ve diğer yabancı turistlerin uğrak mekanlarından biri olarak dikkat çekiyor.

MASRAFLARI TÜRKİYE'YE AİT

Külliye içinde 1926 yılında İtalya'nın San Romeo kentinde vefat eden son Osmanlı Padişahı Sultan Vahdettin'in mezarı da yer alıyor. Son dönem Osmanlı padişahlarının torunlarından bazılarının mezarlarının da içerisinde bulunduğu bu küçük mezarlığın bakım ve tadilat masrafları ise Türkiye tarafından karşılanıyor. Külliye içindeki Süleymaniye Camii, Türkiye Başbakanlık Vakıflar Genel Müdürlüğü'nce restore ediliyor. Suriye Cumhuriyeti'nin kurulması ile bakımsızlık nedeniyle kubbesi çökme ile karşı karşıya kalan camii için Şam'ı ziyaret eden birçok Türk devlet adamı söz vermesine rağmen camiinin resterasyonu yapılmamış. En son Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Recep (:::) Erdoğan'ın peş peşe yaptığı ziyaretler sonrasında gerekli ödenek buraya çıkarılmış ve daha önce bahçesinde Hafız Esad döneminde uçak müzesi olarak kullanıldığı külliye şimdi Osmanlı müzesi yapılmak üzere camii ve külliye restore ediliyor. Manisalı iş adamlarına özel olarak açılarak ziyaret ettiğimiz külliye ve camii Şam'ın en güzel semtinde ihtişamı ile dikkati çekiyor.

TAKSİ İLE PAZARLIK ŞART

Şam'da bir yerden bir yere giderken taksi kullanmak en uygun vasıta. Çünkü Şam'da taksi en ucuz ulaşım aracı. Taksiye 50 Suriye Lirası verdiğiniz zaman sizi şehir içinde bir yerden bir yere rahatlıkla götürür. En uzak mesafe ise 100 Suriye Lirası. Bu da 2 dolara denk geliyor. Ancak bundan haberiniz yoksa fiyat artabilir bu nedenle önce pazarlık yapmanız şart. Şam'ın en kötü yanı trafiği. Özellikle Hamidiye Çarşısı civarında trafik kitleniyor. O nedenle de buraya giden ya da dönen taksiciler bir kaç kilometre için, inanılmaz paralar istiyor.

SÜRPRİZ YAŞ GÜNÜ PASTASI ..

Gezimizin ilk durağı olan Halep'teki yemek molasında, Antep'ten ayırt edemeyeceğiz bir menü ve kebaptan sonra dondurmalı Halep tatlılarımız geliyor. Tam bu sırada doğumgünü marşı eşliğinde masaya pasta geliyor. Rehberimiz, Manisalı İş adamı Mustafa Özgür'ün yaş günü olduğunu söylüyor. Pasaportlardan doğum günlerine bakan Adil Bey'in Mustafa Özgür'e sürpriz yaş pastası hazırlaması mumları söndüren Mustafa Özgür'ü bir hayli mutlu etmiş. Gece Dedeman Oteli'nin Türk restoranında İstanbul'dan gelen piyanist Nevzat'ın söylediği birbirinden güzel parçalarla kutlamayı da tamamlıyoruz.

DIMAŞK ATABEGLİĞİ (Tugteginliler)

Sûriye Selçuklularının ortadan kalkmasından sonra, Dımaşk yâni Şam’da kurulan hânedânlık. Atabeg Emir Zahîreddîn Tugtegin’in kurduğu bu hânedânlığa kurucusunun adından dolayı Tugteginliler de denir.

Sultan Alparslan’ın oğlu olan Tâcüddevle Tutuş, babasının vefâtından sonra Sûriye Melikliğine tâyin edilmişti. Tutuş, komutan Atsız Beyin de hizmetleri ile Fâtımîleri bölgeden çıkardı. Güney ve kuzey Sûriye’ye hâkim oldu. Ağabeyi Melikşâh’ın vefât ettiği 1093 yılında, hizmetinde bulunan Tugtegin’le birlikte Diyarbakır’a gitti. Tutuş orada Tugtegin’i oğlu Dukak’a Atabeg tâyin ederek, Meyyâfârikîn (Silvan) Vâliliğine gönderdi. 1095 yılında Sultan Berkyaruk ile Tutuş arasında yapılan savaşta Tutuş öldürüldü. Tugtegin esir düştü. Daha sonra yapılan esir mübâdelesinde serbest bırakıldı. Bu sırada Tutuş’un oğlu Dukak da Dımaşk’ta hükümdarlığını ilân etti.

Tugtegin Dımaşk’a (Şam’a) gelince, halkın ve idârecilerin sevgi gösterileri ile karşılandı. Kendisine ordu komutanlığı verildi. Melik Dukak’ın annesi Safvet-ül-Mülk Hâtunla evlenince, Melik Dukak dahi onun sözünden çıkmaz oldu. Bu sıralarda Haleb Melîki Rıdvan ile kardeşi Dımaşk Melîki Dukak arasında, bâzı hırslı emîrlerin kışkırtması sonucu mücâdele başladı. İki kardeş arasındaki mücâdeleden istifâde eden Şiî Fâtımîler, Kudüs’ü ele geçirdiler. Çok geçmeden Anadolu’ya giren Haçlı kuvvetleri de Sûriye topraklarına kadar ilerlediler. Ağır bir mîde rahatsızlığından muzdarip olan Melik Dukak, Tugtegin’i bir buçuk yaşındaki oğlu Tutuş’a Atabeg tâyin ettikten bir süre sonra, 1104 yılında vefât etti. Tugtegin idâreyi ele aldı. Dukak’ın oğlunun ölmesi, onun işini daha da kolaylaştırdı.

Tugtegin, önce aleyhinde çalışanları Şam’dan uzaklaştırdı. Sonra da bölgedeki muhâliflerini itâate mecbur etti. İçte durumunu sağlamlaştırdıktan sonra, Haçlılarla mücâdeleye başladı. 1105 senesinde Haçlıların elinde bulunan Rafeniyye’yi fethetti. 1108 senesinde Taberiyye üzerine yürüdü ve Haçlılarla yaptığı savaşta onları hezîmete uğrattı. Kudüs Kralı Birinci Baudouin, bu zaferden sonra, Tugtegin’e antlaşma teklifinde bulundu. İki taraf arasında yapılan  ve on sene süreyle geçerli olan bu antlaşma, daha çok mâlî ve ticârî konuları ihtivâ etmekteydi. Fakat bu antlaşma, 1113 senesine kadar devâm etti. Daha sonra Haçlılar Sûriye’de büyük başarılar kazandılar.

1113 senesinde Musul, Sincar ve Artuklu askerlerinden müteşekkil Selçuklu ordusu, Emîr Mevdûd komutasında Tugtegin’e yardım etmek için Hıms şehrinin kuzeyine geldi. Tugtegin ile Emir Mevdûd arasında yapılan görüşmeler sonucu, Kudüs Krallığı üzerine yürünmesine karar verildi. Türk kuvvetlerinin üzerine geldiğini ve onlarla tek başına savaşamayacağını  gören kral, Antakya ve Trablus’dan yardım istedi. Türk kuvvetlerinin âni baskını ve üst üste taarruzları sonunda, Haçlılar ağır bir yenilgiye uğradılar. Bütün savaş ağırlıklarını bırakarak Taberiyye’ye çekildiler. Ele geçen ganîmetlerin bir kısmı, zafer armağanı olarak Büyük Selçuklu Sultanı Muhammed Tapar’a gönderildi.

Atabeg Tugtegin bundan sonra, Selçuklu sultânının emriyle Haçlılara karşı birçok başarılı seferler yaptı. İlgâzî ve Dilmaçoğlu Toğan Arslan’la birleşerek, 1119 yılında Ensârib ve Zerdâna kalelerini fethetti. Tugtegin ve İlgâzî 1120 senesinde Haçlılar ile Tell-Dànis’te karşılaştılar. Küçük çaptaki çarpışmalardan sonra, Haçlılar geri çekildi. Bu kadar başarılar elde etmesine rağmen Fâtımîlerin idâresindeki Sûr şehrinin 1124 senesinde Haçlıların eline geçmesine mâni olamadı. Ertesi sene Musul Atabegi Aksungur Porsûkî, Haçlılara karşı harekete geçerek, Tugtegin’den yardım istedi.  Tugtegin’in de katıldığı Selçuklu kuvvetleri, 1125 senesi Mayıs ayında El-Azâz’da Haçlılarla karşılaştı. Haçlıların kazandığı muhârebede her iki taraf da ağır kayıplar verdi. Haçlılar ile başarılı mücâdeleler yapan Atabeg Tugtegin, 1128 senesi Şubat ayının on ikisinde Şam’da vefât etti.

Tugtegin’in yerine oğlu Böri geçti. Böri, gençliğinden îtibâren atabegliğin çeşitli merkezlerinde değişik vazîfelerde bulunmuştu. Böri Tegin zamânında Dımaşk’ı tehdid eden en önemli meselelerden biri, Bâtınîler idi. Tugtegin zamânında da vezir olan Tâhir el-Merdeganî, Bâtınîler ile işbirliği yapıyordu. Dımaşk’ta bulunan Bâtınîlerin  şehrin kapılarını açmak ve karşılığında da Sûr’u almak için Haçlılarla anlaştıklarını haber alan Böri, derhâl harekete geçerek vezîri öldürttü. Daha sonra halkın da katılmasıyla şehirde Bâtınî temizliği başlattı. Altı binle yirmi bin arasında Bâtınî öldürüldü. Bu karışıklıklardan faydalanmak isteyen Kudüs kralının idâresindeki bir Haçlı ordusu, Dımaşk üzerine yürüyünce, Böri hızla harekete geçerek, yiyecek bulmak için ordudan ayrılmış olan Haçlı birliğini ağır bir yenilgiye  uğrattı. Kışın yaklaşması ve yenilmeleri, Haçlıları, Dımaşk’ı kuşatmaktan alıkoydu.

Böri zamânında, Dımaşk Atabegliğini tehdid eden diğer bir tehlike ise, Musul Atabegi İmâdeddîn Zengi idi. Zengi, bütün Sûriye’yi kendi idâresi altında toplamak istiyordu. Bir süre sonra bir hîle ile Böri’yi zayıf düşürerek, 1130 senesi Eylül ayının 24’ünde Dımaşk’a bağlı Hama’yı zabtetti. Daha sonra Hıms şehrini muhâsara altına aldı ise de, kışın yaklaşması üzerine Haleb’e döndü. Dımaşk’ta olan olayları unutmayan Bâtınîler, çok sıkı korunmasına rağmen bir fırsatını bularak 1131 senesinde Böri’yi yaraladılar. Böri aldığı yaralar yüzünden 7 Haziran 1132 târihinde vefât etti. Bâtınîleri temizlemekle İslâmiyete büyük hizmet eden Böri, Bâtınîlerin sûikastı ile şehid oldu.

Ölümünden sonra yerine geçen İsmâil, önce Baalbek’e hâkim olan kardeşi Muhammed’i itâati altına aldı. Sonra da Haçlıların eline geçen Bânyâs üzerine yürüyerek, birkaç günlük kuşatmadan sonra şehri ele geçirdi. Musul Atabegliği’nin, Haçlılar ve Abbâsî halîfesi ile olan mücâdelelerinden faydalanan İsmâil, gizlice yaptığı hazırlıklar sonunda Hama üzerine yürüdü ve daha önce Zengi’nin hâkimiyeti altına giren bu şehri 7 Ağustos 1133 târihinde geri aldı. Ardından Şeyzer’i kuşattı ise de verilen büyük haraç karşılığında kuşatmayı kaldırdı. Onun bu başarıları Haçlıları harekete geçirdi. Kudüs Kralı Fulk, 1134 senesinde Havran’ı zaptetti. Buna karşılık İsmâil, Haçlı idâresindeki şehirlere akınlar düzenledi. Başarılarına rağmen İsmâil halka kötü davrandığı ve ağır vergiler koyduğu için, öldürüleceği korkusuna kapıldı ve Musul Hâkimi Atabeg Zengi’ye başvurarak şehri teslim etmek istedi. Durumdan haberdâr olan asker ve halk, buna karşı çıktı ve 1 Şubat 1135 târihinde, İsmâil öldürüldü.

İsmâil’in yerine kardeşi Şihâbeddîn Mahmud geçti. Zengi, İsmâil’in mektubu üzerine Dımaşk önlerine gelerek, şehri kuşattı. Fakat kuşatmanın ve beklemenin bir faydası yoktu. Tarafların görüşmesi ve halîfenin, Zengi’den Musul’a dönmesini istemesi üzerine anlaşma yapıldı. Zengi’nin Dımeşk’ten ayrılmasından sonra, antlaşma şartları yerine getirilmedi. Atabeg Zengi’den korkan Hıms Vâlisi Humartaş, şehri 1135 senesi Aralık ayının otuzunda Şihâbeddîn Mahmud’a teslim etti. Atabeg Zengî, bir süre sonra Hıms önlerine gelip, şehri kuşattı. Ancak buranın kolay kolay ele geçirilemeyeceğini anlayarak, Mahmud ile antlaşma yapıp, 1137 yılında kuşatmayı kaldırdı. 1139 senesinde Mahmud, Bânyâs havâlisini yağmalayan Haçlılar üzerine yürüdü. Aynı sene Dımaşk’e dönen Mahmud, 23 Haziranda kendi adamları tarafından öldürüldü. Mahmud’un öldürülmesinden sonra, atabegliğin kudretli emirlerinden Muîneddîn Üner’in desteği ile Mahmud’un kardeşi Cemâleddîn Muhammed başa geçti. Muhammed’in kardeşi Behram Şâh, Zengî’nin yanına kaçtı ve onu ülkesi üzerine tahrik etti. Zengî bu fırsatları hakkıyla değerlendirdi ve iki aya yakın bir kuşatmadan sonra 1139 senesi Ekim ayının 10’unda Baalbek’i ele geçirdi. Dımaşk üzerine yürüdü ise de zaptetmeye muvaffak olamadı. Cemâleddîn Muhammed ise 29 Mart 1140 târihinde yakalandığı hastalıktan kurtulamayarak öldü.

Muhammed’in yerine oğlu Mucireddîn Abak başa geçti. Ancak atabegliğin bütün gücü, Muhammed’in annesi ile evlenen Vezir Üner’in elinde idi. Vezir Üner, Emir Zengî’nin ölümünden faydalanarak Musul Atabegliğinin idâresinde olan Baalbek’i ele geçirdi. Daha sonra Haleb Atabegi Nûreddîn Muhmud’un yardımı ile Busra ve Serhat şehirlerini zaptetti. Yine Haleb Atabegi Nûreddîn Mahmud ile berâber Haçlılara karşı taarruza geçerek El-Arima Kalesini ele geçirdiler. Devlete başarılı şekilde hizmet eden Vezir Üner, 19 Ağustos 1149 târihinde ölünce, Abak bütün yetkileri eline aldı. Bu arada aleyhine birçok isyânlar patlak verdi ise de duruma hâkim oldu. Bundan sonra Haleb Atabegi Nûreddîn Mahmud, Dımaşk’ı ele geçirmeye çalıştı. 1150 ve 1151 senelerinde şehri iki defâ kuşattı ise de başarılı olamadı. Nihâyet Nûreddîn Mahmud 26 Nisan 1154 târihinde şehri ele geçirerek Dımaşk Atabegliğine son verdi. Atabeglik’in son hükümdârı olan Abak ise 1169 senesinde Bağdat’ta öldü.

Kültür ve medeniyet: Selçuklu devlet teşkilâtına benzer bir teşkilâtla yönetilen Dımaşk Atabegliği emirleri, başkent Dımaşk’ta mescitler, medreseler, hastâneler ve hamamlar inşâ ettirdiler. Yeni mahalleler ve îmâlât bölgeleri kurdular, su kanalları yaptırdılar. Dımaşk’ın ilk hastânesi olan Dârüşşifâ, Melik Dukak zamânında yaptırıldı. Safvet-ül-Mülk Hâtunun yaptırdığı mescit, Mescid-i Hâtun-ı Zümrüd olarak bilinmektedir.

Tugteginliler devrinde Dımaşk, Sûriye’nin kültür merkeziydi. Çevre ülkelerden birçok ilim adamı buraya geldi. Dımaşk’taki medreselerde dînî ilimlerin yanında fen ilimleri de okutulmaktaydı. Sadırıyye, Eminiyye, El-Medreset-ül-Muiniyye, Medreset-ül-Hâtuniyye ve Caruhiyye Medresesi, bu devirde yapılan ilim yuvaları arasındaydı.

Şeyh Burhâneddîn Ebü’l-Hasan, Ali el-Belhî, Şeyh Şeref-ül-İslâm Abdülvâhid, Necmeddîn eş-Şîrâzî, Zeynüddîn el-Fattalî, Cemâleddîn İbn-ül-Müslim es-Sülemî, Kâdı’l-Kudât Müntehibeddîn Ebü’l-Meâlî Muhammed gibi büyük âlimler Tugteginliler zamânındaki belli başlı âlimlerdir. Yine Dımaşk’ta yetişen iki büyük târihçi İbn-i Kalânisî ve İbn-i Asâkir de bu atabeglik zâmanında yetişmiştir.

Tugteginliler, Sûriye’deki deri sanâyiini büyük ölçüde geliştirdiler. Kâğıt îmâli endüstrisinde de büyük gelişme görüldü. Pamuklu ve ipekli kumaşlar ile tahıl ticâretinde mühim gelişmeler oldu.

Dımaşk Atabegleri
Tahta Geçiş Târihi

Zahireddîn Tugtegin
1104

Böri Tugtegin
1128

Şems,ül,Mülûk İsmâil
1132

Cemâleddîn Muhammed
1139

Mücirüddîn Abak
1140

Kar©glan Başağaçlı Raşit Tunca
Smileys-2
Cevapla


Hızlı Menü:


Konuyu Okuyanlar: 1 Ziyaretçi