02-25-2024, 09:34 PM
(This post was last modified: 02-25-2024, 09:42 PM by RasitTunca.)
EVLENME
Alm. Heiraten (n), Ehe (f), Fr. Mariage (m), Se Marier, İng. Marriage, To get married. Bir kadınla erkeğin, âile kurmak üzere, cemiyetlerde çeşitli şekilde uygulanan akitlerle bir araya gelmeleri. Evlenmenin dînî ve hukûkî esasları, ilk yaratılan insan hazret-i Âdem’den günümüze kadar çok değişikliklere uğramıştır.
Yahûdîlerde evlenme: Geleneklere çok bağlı olan Yahûdîlerde evlenme, ibâdethâneleri olan sinegogda hahambaşı tarafından îlân edilirdi. İlk önceleri büyük merâsimler şeklinde olan evlenmeler, bâzan da çok mahrem olurdu. Kadına başlık ödendiği olursa da, kadının kocasına sermâye şeklinde durumuna göre pekçok şeyler verdiği de rastlanan âdetlerdendi.
Hıristiyanlarda evlenme: Kızın oturduğu bölgedeki kilisede papaz veya vekili tarafından şâhitlerin huzûrunda resmen yerine getirilirdi. Erkek ve kadının evliliği kabûlünden sonra dînî merâsim yapılırdı. Kilisede olmayan evlilikler normal sayılmaz. Doğan çocuklar nesepsiz kabul edilirdi. Karı-kocadan biri ölmeden veya rahipliğe geçmeden evlilik hiçbir sûretle bozulmazdı. Katolik ve ortodokslarda evlenme, dînî nikâhtır. Evlenme ve boşanma, yâni evlilik akdinin hükümsüz sayılması kilise hukûkuna göre olur. Evlenecek eşlerin kânûnî işlemleri yerine getirmeden önce îlânları yapılır, bunun üzerine bölgenin dînî otoritesi tarafından eşler hakkında araştırma yapılırdı. Bundan maksat evleneceklerin ehil olup olmadığı, Hıristiyân dîni esaslarına uyacaklarına âit muvâfakatlarının alınması, dînî hükümlerin öğrenilmesiydi. Günümüzde umûmiyetle dinleri Hıristiyan olan devletlerde evlenme, dînî törenlerle kilisede yapılır. Boşanmaya eskisi gibi katı kurallarla mâni olunmayıp, her zaman mümkün olmaktadır. Cemiyetlerin üzerinde kilisenin etkisini kaybetmesi nikâha verilen önemi de azaltmakta, kilise evliliği eski îtibârını gün geçtikçe kaybetmektedir.
İslâm hukûkunda evlenme: İslâm dîninde evlenme, nikâh denilen muâmelenin yapılmasıyla gerçekleşir. Nikâh, evlilik sözleşmesidir. Nikâhın üç şartı vardır: Îcâb (teklif), kabûl ve iki şâhidin bulunmasıdır. Evlenme; bir Müslüman erkekle, şâhitler yanında bir kadının karı-koca olmaları için yaptıkları sözleşmedir. Evlenmelerinde dînî bir engel bulunmayan iki kişinin (bir kadın ile bir erkeğin) karşılıklı olarak îcâb ve kabulleri, yâni karı-koca olmayı taahhüd etmeleriyle meydâna gelir. İslâmiyetten önce Araplar arasında evlenme sözleşmelerinde, kadının irâde beyânına önem verilmezdi. İslâmiyet kadına değer vermiş, onun beyânı, kabûlü olmayan evlenmeyi kabul etmemiştir. Diğer taraftan Peygamber efendimizin zamanında Hıristiyan papazları herkese râhip olmayı, yalnız yaşamayı emrediyorlardı. Allah yolunda bulunabilmek ve Allahü teâlâya yaklaşmak, ancak ruhbanlıkla, yâni evlenmemekle olur zannediyorlardı. Peygamber efendimiz rûhî ve maddî hakîkatlerin, üstünlüklerin hepsini kendinde topladığı için, O’nun Eshâbına ve ümmetine, yalnızlık da, çokluk da, bekârlık da, evlilik de faydalı olmaktadır. Papazlar herkese ruhbanlığı, bekâr yaşamayı emrettiğinden, bunu önlemek için Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) Eshâbının bekâr yaşamasını yasak etti. Nitekim; “İslâmiyette ruhbanlık yoktur.” ve “Nikâh yapmak, benim sünnetimdir. Sünnetimi yapmayan kimse, benim ümmetim değildir.” buyurarak evlenmeyi teşvik etti.
Müslüman erkekler evlenmeden önce geçimine sebeb olan bir iş sâhibi olurlar. İslâmiyeti öğrenip, nefsini İslâmiyete uyar hâle getirip, gönül sâhibi olmak için gayret gösterir, İslâmiyetin emrettiği gibi giyinen, nâmuslu, dînini kayıran kız ararlardı. Çünkü Peygamberimiz; “Kadın, ya malı, ya güzelliği yahut da dîni için alınır. Siz dîni olanı alınız. Malı için alan malına kavuşamaz. Güzelliği için alan güzelliğinden mahrum kalır.” buyuruyor. Nikâhtan önce kızı görmek sünnettir ve iyi geçinmeyi sağlar.
Evlenmenin olabilmesi için taraflar arasında, İslâm dîninin tâyin ettiği derecede bir hısımlık (akrabâlık) bulunmamalıdır. İslâm dîninde bir erkeğin 25 kadınla evlenmesi yasaktır. Bunlardan 18 kadın ile ölünceye kadar evlenemez. 7 kadın ile geçici olarak evlenilemez. Aradaki sebepler kalkınca evlenmesi helâl olur.
1. Ebedî mahrem olan, evlenmesi haram olan kimseler;
A. Kan, nesep (soy) ile akraba olanlar 7 kimsedir: 1) Anne, 2) Ananın ve babanın anneleri, 3) Kızı, kızının kızı (torunları), 4) Kız kardeşi, 5) Erkek ve kız kardeşinin kızı, 6) Hala, 7) Teyzedir. Bir kadın da babası, dedeleri, oğlu, kardeşi, amcası, dayısı ve kardeşlerinin oğulları ile hiçbir zaman evlenemez.
B. Süt ile akraba olan bu yedi kimseyle de ebedî olarak evlenilemez. (Hepsi 14 eder)
C. Nikâh sebebiyle, sonradan akraba olanlar ve evlenmek haram olan 4 kimsedir: 1) Kayınvâlide (kaynana), 2) Üvey ana, 3) Üvey kızı, 4) Gelindir. Bir kadın da kayınpederi, üvey babası, üvey oğlu ve dâmâdı ile hiç evlenemez.
2. Geçici olarak evlenilmesi yasak edilenler de 7 kimsedir. Bunlardan 5’i nikâh sebebiyle haramdır. Bir adam: 1) Baldızı (nikâhlı hanımının kız kardeşi) ile 2) ve 3) Nikâhlandığı hanımının halası ve teyzesi ile, 4) ve 5) Nikâhlandığı hanımının erkek ve kız kardeşinin kızı ile de evlenmesi haramdır, yasaktır. Ancak nikâhlandığı kadın ölürse veya boşarsa, bunlarla evlenebilir. 6) Müşrik ile (ilâhî hiçbir dine inanmayan veya ehl-i kitap, Hıristiyan ve Yahûdî olmayan), 7) Mürted (Müslümanken İslâm dîninden ayrılan) kadın ile evlenmek Müslümana haramdır. Müşrik ve mürted olan kadın, Müslüman olunca bunlarla evlenilebilir. Şâhitsiz olarak bir kadına belli para verip, belli zaman için berâber yaşamayı sözleşmek demek olan mut’a nikâhı İslâm dîninde yasak edilmiştir.
İslâm hukûkunda evlenme sözleşmesinde vekâlete de izin vardır. Yâni gerek kadın, gerekse erkek evleneceği kimseyle nikâhının kıyılmasında bir başkasını vekil edebilir. Ayrıca evlenecek erkeğin kadına mehir vermesi gerekir. Mehir, evlenecek erkeğin vereceği altın, gümüş veya herhangi bir mal veya menfaat demektir. Mehiri bâzı bölgelerde âdet hâline getirilen ve kadının babasına ve akrabâsına verilen ve İslâmî bir dayanağı olmayan başlıkla karıştırmamak gerekir. Çünkü kızın velîsinin, kendisi kullanmak üzere, evlenecek erkekten mal taleb etmesi haramdır, yasaktır.
Düğün denilen merâsimden sonra, evlenen eşler bir yuvada âile hayâtı yaşamaya başlarlar. Düğün de her toplumun kendi özelliklerine göre yapılır (Bkz. Düğün). Evlilikle ilgili olarak âyet-i kerîmelerde meâlen buyruldu ki:
... İçinizden bekârları (erkek ve kadın) evlendirin. (Nûr sûresi: 32)
... Nikâh ettiğiniz kadınların mehirlerini seve seve verin. Şâyet ondan bir kısmını gönül hoşluğu ile kendileri size bağışlarsa, onu âfiyetle, râhatça yiyin. (Nisâ sûresi: 4)
Hadîs-i şerîflerde buyruldu ki:
Allah için evlenip, Allah için evlendiren, Allah’ın dostluğunu kazanır.
Kudret sâhibi olan evlensin.
İçinizden evlenmeye gücü yeten evlensin. Zîrâ evlenmek gözleri haramdan daha çok korur. Zinâdan daha çok muhâfaza eder. Gücü yetmeyen kimse ise oruç tutsun. Çünkü orucun şehveti kıran bir hassası vardır.
Evlenme muâmeleleri: Cumhûriyet devrinde Medenî Kânun’un kabûlüyle evlenme, devlet kontrolüne tâbi tutulmuştur. Evlenmek isteyen eşler önce evlendirme memuruna başvururlar. Bu başvuru esnâsında Medenî Kânun’un ilgili maddeleri gereğince lüzumlu evrakı da verirler. Bunların tamamlanmasından sonra kânûnen yetkili bir evlendirme memuru iki şâhid önünde eşlere evliliği kabûl edip etmediklerini sorar. Evet karşılığı alındıktan sonra onları karı-koca îlân eder. Bu tören herkese açıktır ve belli yerde yapılır. Eşlerden birinin gelemeyecek kadar hasta olduğunu bildirir rapor almasında evde veya istenilen bir yerde yapılabilir.
Medenî Kânun’a göre; Evlenebilmek için kadının 15, erkeğin 17 yaşını doldurması gereklidir. 15 yaşını doldurmuş bir erkek veya 14 yaşını bitirmiş olan kız, ana-baba ve vâsilerinin izni ile evlenebilirler. Bundan küçük yaştakilerin evlenmesi izinle olsa da mümkün olmaz. Evlenmeye tam ehliyetli olmak için 18 yaşını bitirmiş olmak gereklidir. Yine Medenî Kânun evlenme rüştü dışında bâzı durumları evlenmeye engel saymıştır. Evli olan, önceki evlilik sona ermeden ikinci evliliği yapamaz. Kânun çift evliliği suç olarak kabûl etmektedir. Hısımlık, ana, baba bir veya ana bir yahut da baba bir kardeşler, amca dayı, hala, teyze ile evlenmek yasaktır. Evlilik ne şekilde sona ererse ersin kadının ve kocanın usûl ve furûu ile evlenmesi yasaktır. Akıl hastalığına müptelâ olanlar evlenemezler. Akıl hastalığının dışında neslin sıhhatine zararlı olan hastalıklardan frengi, belsoğukluğu, cüzzam gibi bulaşıcı hastalıklardan birine yakalananlar iyileştiklerine dâir rapor göstermedikce evlenemezler.
Alm. Heiraten (n), Ehe (f), Fr. Mariage (m), Se Marier, İng. Marriage, To get married. Bir kadınla erkeğin, âile kurmak üzere, cemiyetlerde çeşitli şekilde uygulanan akitlerle bir araya gelmeleri. Evlenmenin dînî ve hukûkî esasları, ilk yaratılan insan hazret-i Âdem’den günümüze kadar çok değişikliklere uğramıştır.
Yahûdîlerde evlenme: Geleneklere çok bağlı olan Yahûdîlerde evlenme, ibâdethâneleri olan sinegogda hahambaşı tarafından îlân edilirdi. İlk önceleri büyük merâsimler şeklinde olan evlenmeler, bâzan da çok mahrem olurdu. Kadına başlık ödendiği olursa da, kadının kocasına sermâye şeklinde durumuna göre pekçok şeyler verdiği de rastlanan âdetlerdendi.
Hıristiyanlarda evlenme: Kızın oturduğu bölgedeki kilisede papaz veya vekili tarafından şâhitlerin huzûrunda resmen yerine getirilirdi. Erkek ve kadının evliliği kabûlünden sonra dînî merâsim yapılırdı. Kilisede olmayan evlilikler normal sayılmaz. Doğan çocuklar nesepsiz kabul edilirdi. Karı-kocadan biri ölmeden veya rahipliğe geçmeden evlilik hiçbir sûretle bozulmazdı. Katolik ve ortodokslarda evlenme, dînî nikâhtır. Evlenme ve boşanma, yâni evlilik akdinin hükümsüz sayılması kilise hukûkuna göre olur. Evlenecek eşlerin kânûnî işlemleri yerine getirmeden önce îlânları yapılır, bunun üzerine bölgenin dînî otoritesi tarafından eşler hakkında araştırma yapılırdı. Bundan maksat evleneceklerin ehil olup olmadığı, Hıristiyân dîni esaslarına uyacaklarına âit muvâfakatlarının alınması, dînî hükümlerin öğrenilmesiydi. Günümüzde umûmiyetle dinleri Hıristiyan olan devletlerde evlenme, dînî törenlerle kilisede yapılır. Boşanmaya eskisi gibi katı kurallarla mâni olunmayıp, her zaman mümkün olmaktadır. Cemiyetlerin üzerinde kilisenin etkisini kaybetmesi nikâha verilen önemi de azaltmakta, kilise evliliği eski îtibârını gün geçtikçe kaybetmektedir.
İslâm hukûkunda evlenme: İslâm dîninde evlenme, nikâh denilen muâmelenin yapılmasıyla gerçekleşir. Nikâh, evlilik sözleşmesidir. Nikâhın üç şartı vardır: Îcâb (teklif), kabûl ve iki şâhidin bulunmasıdır. Evlenme; bir Müslüman erkekle, şâhitler yanında bir kadının karı-koca olmaları için yaptıkları sözleşmedir. Evlenmelerinde dînî bir engel bulunmayan iki kişinin (bir kadın ile bir erkeğin) karşılıklı olarak îcâb ve kabulleri, yâni karı-koca olmayı taahhüd etmeleriyle meydâna gelir. İslâmiyetten önce Araplar arasında evlenme sözleşmelerinde, kadının irâde beyânına önem verilmezdi. İslâmiyet kadına değer vermiş, onun beyânı, kabûlü olmayan evlenmeyi kabul etmemiştir. Diğer taraftan Peygamber efendimizin zamanında Hıristiyan papazları herkese râhip olmayı, yalnız yaşamayı emrediyorlardı. Allah yolunda bulunabilmek ve Allahü teâlâya yaklaşmak, ancak ruhbanlıkla, yâni evlenmemekle olur zannediyorlardı. Peygamber efendimiz rûhî ve maddî hakîkatlerin, üstünlüklerin hepsini kendinde topladığı için, O’nun Eshâbına ve ümmetine, yalnızlık da, çokluk da, bekârlık da, evlilik de faydalı olmaktadır. Papazlar herkese ruhbanlığı, bekâr yaşamayı emrettiğinden, bunu önlemek için Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) Eshâbının bekâr yaşamasını yasak etti. Nitekim; “İslâmiyette ruhbanlık yoktur.” ve “Nikâh yapmak, benim sünnetimdir. Sünnetimi yapmayan kimse, benim ümmetim değildir.” buyurarak evlenmeyi teşvik etti.
Müslüman erkekler evlenmeden önce geçimine sebeb olan bir iş sâhibi olurlar. İslâmiyeti öğrenip, nefsini İslâmiyete uyar hâle getirip, gönül sâhibi olmak için gayret gösterir, İslâmiyetin emrettiği gibi giyinen, nâmuslu, dînini kayıran kız ararlardı. Çünkü Peygamberimiz; “Kadın, ya malı, ya güzelliği yahut da dîni için alınır. Siz dîni olanı alınız. Malı için alan malına kavuşamaz. Güzelliği için alan güzelliğinden mahrum kalır.” buyuruyor. Nikâhtan önce kızı görmek sünnettir ve iyi geçinmeyi sağlar.
Evlenmenin olabilmesi için taraflar arasında, İslâm dîninin tâyin ettiği derecede bir hısımlık (akrabâlık) bulunmamalıdır. İslâm dîninde bir erkeğin 25 kadınla evlenmesi yasaktır. Bunlardan 18 kadın ile ölünceye kadar evlenemez. 7 kadın ile geçici olarak evlenilemez. Aradaki sebepler kalkınca evlenmesi helâl olur.
1. Ebedî mahrem olan, evlenmesi haram olan kimseler;
A. Kan, nesep (soy) ile akraba olanlar 7 kimsedir: 1) Anne, 2) Ananın ve babanın anneleri, 3) Kızı, kızının kızı (torunları), 4) Kız kardeşi, 5) Erkek ve kız kardeşinin kızı, 6) Hala, 7) Teyzedir. Bir kadın da babası, dedeleri, oğlu, kardeşi, amcası, dayısı ve kardeşlerinin oğulları ile hiçbir zaman evlenemez.
B. Süt ile akraba olan bu yedi kimseyle de ebedî olarak evlenilemez. (Hepsi 14 eder)
C. Nikâh sebebiyle, sonradan akraba olanlar ve evlenmek haram olan 4 kimsedir: 1) Kayınvâlide (kaynana), 2) Üvey ana, 3) Üvey kızı, 4) Gelindir. Bir kadın da kayınpederi, üvey babası, üvey oğlu ve dâmâdı ile hiç evlenemez.
2. Geçici olarak evlenilmesi yasak edilenler de 7 kimsedir. Bunlardan 5’i nikâh sebebiyle haramdır. Bir adam: 1) Baldızı (nikâhlı hanımının kız kardeşi) ile 2) ve 3) Nikâhlandığı hanımının halası ve teyzesi ile, 4) ve 5) Nikâhlandığı hanımının erkek ve kız kardeşinin kızı ile de evlenmesi haramdır, yasaktır. Ancak nikâhlandığı kadın ölürse veya boşarsa, bunlarla evlenebilir. 6) Müşrik ile (ilâhî hiçbir dine inanmayan veya ehl-i kitap, Hıristiyan ve Yahûdî olmayan), 7) Mürted (Müslümanken İslâm dîninden ayrılan) kadın ile evlenmek Müslümana haramdır. Müşrik ve mürted olan kadın, Müslüman olunca bunlarla evlenilebilir. Şâhitsiz olarak bir kadına belli para verip, belli zaman için berâber yaşamayı sözleşmek demek olan mut’a nikâhı İslâm dîninde yasak edilmiştir.
İslâm hukûkunda evlenme sözleşmesinde vekâlete de izin vardır. Yâni gerek kadın, gerekse erkek evleneceği kimseyle nikâhının kıyılmasında bir başkasını vekil edebilir. Ayrıca evlenecek erkeğin kadına mehir vermesi gerekir. Mehir, evlenecek erkeğin vereceği altın, gümüş veya herhangi bir mal veya menfaat demektir. Mehiri bâzı bölgelerde âdet hâline getirilen ve kadının babasına ve akrabâsına verilen ve İslâmî bir dayanağı olmayan başlıkla karıştırmamak gerekir. Çünkü kızın velîsinin, kendisi kullanmak üzere, evlenecek erkekten mal taleb etmesi haramdır, yasaktır.
Düğün denilen merâsimden sonra, evlenen eşler bir yuvada âile hayâtı yaşamaya başlarlar. Düğün de her toplumun kendi özelliklerine göre yapılır (Bkz. Düğün). Evlilikle ilgili olarak âyet-i kerîmelerde meâlen buyruldu ki:
... İçinizden bekârları (erkek ve kadın) evlendirin. (Nûr sûresi: 32)
... Nikâh ettiğiniz kadınların mehirlerini seve seve verin. Şâyet ondan bir kısmını gönül hoşluğu ile kendileri size bağışlarsa, onu âfiyetle, râhatça yiyin. (Nisâ sûresi: 4)
Hadîs-i şerîflerde buyruldu ki:
Allah için evlenip, Allah için evlendiren, Allah’ın dostluğunu kazanır.
Kudret sâhibi olan evlensin.
İçinizden evlenmeye gücü yeten evlensin. Zîrâ evlenmek gözleri haramdan daha çok korur. Zinâdan daha çok muhâfaza eder. Gücü yetmeyen kimse ise oruç tutsun. Çünkü orucun şehveti kıran bir hassası vardır.
Evlenme muâmeleleri: Cumhûriyet devrinde Medenî Kânun’un kabûlüyle evlenme, devlet kontrolüne tâbi tutulmuştur. Evlenmek isteyen eşler önce evlendirme memuruna başvururlar. Bu başvuru esnâsında Medenî Kânun’un ilgili maddeleri gereğince lüzumlu evrakı da verirler. Bunların tamamlanmasından sonra kânûnen yetkili bir evlendirme memuru iki şâhid önünde eşlere evliliği kabûl edip etmediklerini sorar. Evet karşılığı alındıktan sonra onları karı-koca îlân eder. Bu tören herkese açıktır ve belli yerde yapılır. Eşlerden birinin gelemeyecek kadar hasta olduğunu bildirir rapor almasında evde veya istenilen bir yerde yapılabilir.
Medenî Kânun’a göre; Evlenebilmek için kadının 15, erkeğin 17 yaşını doldurması gereklidir. 15 yaşını doldurmuş bir erkek veya 14 yaşını bitirmiş olan kız, ana-baba ve vâsilerinin izni ile evlenebilirler. Bundan küçük yaştakilerin evlenmesi izinle olsa da mümkün olmaz. Evlenmeye tam ehliyetli olmak için 18 yaşını bitirmiş olmak gereklidir. Yine Medenî Kânun evlenme rüştü dışında bâzı durumları evlenmeye engel saymıştır. Evli olan, önceki evlilik sona ermeden ikinci evliliği yapamaz. Kânun çift evliliği suç olarak kabûl etmektedir. Hısımlık, ana, baba bir veya ana bir yahut da baba bir kardeşler, amca dayı, hala, teyze ile evlenmek yasaktır. Evlilik ne şekilde sona ererse ersin kadının ve kocanın usûl ve furûu ile evlenmesi yasaktır. Akıl hastalığına müptelâ olanlar evlenemezler. Akıl hastalığının dışında neslin sıhhatine zararlı olan hastalıklardan frengi, belsoğukluğu, cüzzam gibi bulaşıcı hastalıklardan birine yakalananlar iyileştiklerine dâir rapor göstermedikce evlenemezler.
Kar©glan Başağaçlı Raşit Tunca