Thread Rating:
  • 1 Vote(s) - 1 Average
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Hal kaal (söz) ile anlatılmaz ancak yaşanır ne demektir- Kimler Hal ehlidir
#1
RasitTunca-4 
   

Hal kaal (söz) ile anlatılmaz ancak yaşanır ne demektir- Kimler Hal ehlidir

Hal söz ile anlatılmaz

Tasavvuf ehlinin bu kelimesi yani hal kaal ile anlatılmaz diye bir söz vardır

"Kaal" demek, Arapça "söz" demektir, hal ancak yaşanır, söz ile anlatılmaz.

Şimdi bu meselenin derinine inersek

Hazreti Muhammed Mustafa mirac ederken mescidi haram'dan mescidi aksa'ya Burak denilen bir
binek ile götürülmüş, bu kuran'da da ayet ile sabittir, peygamberimizin dilinden hadis ile de sabittir,
ve peygamberimiz bu burağı yani bineği tarif ederken diyor ki "hızı öyleydi ki, bir anda ufukta
gördüğü yere adımını atıyordu."
Tarif etmek için elinde o günkü malzeme, bunu tarif etmek için, binek olaraktan örnek verebileceği deve var, at var,
afedersiniz bir de eşşek var, ve bunların hız sisteminde yürümeleri adım atamalarıyla tarif ediliyor.

Fakat o bir at değil, peygamberimiz sadece onu tarif etmek için elinde malzeme o olduğu için hız tarifini adım
şeklinde tarif etmiş, ve o gün onu anlattığı kimseler nice, yani ne kadar anlamışlar, çünkü elde malzeme yok, bugün
biz mesela 500 beygir gücünde bir Ferrari arabaya bindiğimizde, mesela saniyenin üçte birinde 100
km hız sınırına ulaşabiliyor, yani 30 saniye yada salisede ya da 20 salisede 100 km hız yapabilen arabalar
var, ve bu ne demek olur öyle, yoksa bile, yani saniyenin dakikanın üçte birinde, 30 saniyede, yahut bir
dakikada denemez, bir dakikada olmaz herhalde, 30 saniyede 100 km hıza ulaşabilen yani 30 salise içinde
100 km hızı alabilen arabalar var, ve böyle bir arabaya bindiğimiz zaman yaşadığımız hal işte, mesela
gözümüzün gördüğü en uzak noktada yolun kenarında bir ağaç var, biz ufka baktık arabadaki camdan,
ve o ağacı gördük, ve araba çalıştı, bir anda o arabanın hızı ağacın yanına vardı, o ağaca varınca, gözümüz
ileriki ufku gördü, gözümüzün görebildiği en uzak nokta,.. yol düzgün olunca düz yolda gidince ancak bu hıza ulaşabiliriz, yahut ta  bu havadan gidince mümkün ve o günlerde ancak olabilecek bir şey uçan araba, çünkü o günün arabisten ülkesinde henüz asfalt keşfi olmamış ve yine uçak keşfolmamış ve, yol yok, benzinlik yok, ve o gün için şartlar elverişli değil, o gün öyle bir Burak, ancak ufo
şeklinde ya da uçak şeklinde, bir bineğe bindirilmiş olabilir Hz Muhammed. Ya da uçan araba şeklinde bir burak diye tarif
ettiği için, aşağı inen bir şey olduğu için, yani uçan araba, ya da ufo, uçan arabaya da ufo şeklinde, işte
öyle bir bineğe bindirilmiş ve onun hızı da bir anda ufuktaki en uzak noktayı bir anda katedebiliyordu, ve adımını öyle atıyordu diye tarif etmiş peygamber efendimiz. malzeme olarak da deveyi attı ya da  eşeği misal göstermiş ve Burak (Ragabe kükünden mastar ragabe binek) diye tarif etmiş, yani binek diye tarif etmiş.

Bu uçak da olabilir, uçan araba da olabilir, sadece araba dersek olmaz,  çünkü arabaya yol, yerde bir yol olması lazım, asfalt,
düzgün asfalt olması lazım ki, bir de düz bir yol olması lazım ki, o hızı alabilsin, öyle olunca o gün o günün Cumhuriyeti arabistan'da yol yok asfalt yok öyle bir hıza ulaşması arabanın mümkün değil, öyle olunca ancak ve ancak uçan araba ya da ufo ile gitmiş olabilir diye yorum getiriyoruz biz bugün. Baktığımızda uçak denen binek, gözünün gördüğü noktayı bir anda alıyor, evet bunu ancak işte bugün biz arabaya uçağa bindiğimizde anlayabiliriz, o hal, dil ile söz ile anlatılması mümkün olmayan bir şey.

O yüzden hal ehli, işte O'na  gösterilen mucize ve kerametleri tam manası ile anlatamaz, çünkü elinde anlatacak malzeme yoktur o gün, o yüzden, ancak o hali, "hal ehli" yani, o hali ancak yaşayan kimse anlayabilir.

Yine mesela başka bir örnekle örneklendirmirsek :  Sana yüzmeyi söz olaraktan tarif etsek, işte ayaklarını
çırpaacaksın, kollarını çırpacacaksın kafanı da yukardan tutacaksın, birde suyun üstünde durmaya
çalışacaksın,  ve  birde ileri gitmeye çalışacaksın diye, 50 kere tarif etsek sana, sen bunu yani yüzmeyi, ancak, suyun
içine atlayıp, yüzmeyi denediğin zaman, ve yüzmeyi başardığın zaman, yüzmek nedir anlamış olursun, yoksa
50 kere 100 kere sana yüzmeyi tarif etmek senin yüzmeyi gerçek manasıyla anlamana ve
öğrenmene yetmez.

Yine başka bir örnek : Arabaya binmesini sana tarif etmemiz, sana teori olaraktan öğretilen şeyler bile,
arabaya şoförlük yani trafik kurallardır sadece,  sarıda beklemek, kırmızıda durmak, yeşil de geçmek, sarı da
bekleyen, eğer kimse gelmiyorsa geçmek ,.. ve levhaları tanımak,.. fren gaz nerededir
onları tanımak, direksiyonun nasıl kullanıldığı nasıl tutulacak  olduğu onları tanıman sadece teorik bilgilerdir, bunları sana
anlatmakla sen arabaya binmesini öğrenmiş olmazsın, teori ayrı şeydir praktik ayrı şeydir, o yüzden 2
imtihan yapılır teori ve praktik, praktik ancak arabanın üstüne oturup, aynı anda 2 ayağını farklı işlem, yine ellerin ve
kolların farklı işlem, gözlerin aynı anda farklı işlem, ve beynin bunları işlem yaparakdan aynı
fonksiyonu, farklı sinyallerden gelen farklı bilgilere göre tek bir işlemi, yani araba sürme işlemini
yapması, ve buna alışması dır arabayı sürebilmesdir, bunlara da beynin alışması belli bir süre ister, buna "zur Gewohnheit werden" deniyor almancada, alışabildin mi, yani alışabilmen de belli bir süre ve zaman alıyor işte, hani acemi şoför, çarpa riski, frene basınca
durduramaz, freni nerede olduğunu bilemez, ilk arabaya binen kimse nereye basacağını bilemez,
direksiyonu tam çeviremez ve kazalara sebep olur, o yüzden yanında bir şoför ile yardımcı şoför ile
öğretilir, işte arabaya binmesini öğrenmek, ancak senin arabaya binip, direksiyona geçip, sürmeyi
denediğin zaman, ve sana tarif edilenleri yapıp ve uyguladığın zaman ve başardığın zaman
diyebileceğin bir işlem olduğu gibi, bu ancak işte sözle değil, hem sözle hem hal ile yani tatbik ederekten
öğrenebileceği bir şey, yaşayaraktan öğrenebileceğin bir şey dir, o yüzden hal, kaal ile yani
söz ile tarif edilebilecek bir şey değildir.

Tasavvuftaki bu meselede işte, sana belli bir mucize ve keramet gösterirler bu mucize ve kerametler bellki 10 sene sonra keşfolacak bir icadın sana önceden gösterilmesi  ve öğretilmesdir, ve senin bu icatlar mucit tarafından önce onu yapacak  olan  mucide, o icadın keşfi için ışık tutacak bilgilerdir. seni dinlediği izlediği  zaman onun ufkunda yeni bilgiler oluşacak ve belli bir kimseler ve bazı grublar bu
icat üzerine çalışacak ve  belkide takriben 10 sene sonra o icat bulunacak ve kullanıma geçecek, o yüzden sana verilen bu
keramet ve hal, o icadı daha 10 sene önce senin kullanman sayesinde, maneviyatta gizli olaraktan sana bu kermaet vari
verilen bu icadı kullanmayı tatbik etmen sayesinden sana belli haller yaşatılır, ve sen den bunu, o günkü
malzeme ile anlatman istenir, işte aynı peygamberimizin burağı tarif etmesi gibi, sen o günkü
malzemelerle bunu insanlara anlatmaya çalışırsın, o sadece işte ileriye bir ışık tutmaktır. Yoksa o hal
ancak yaşanır, ve söz ile anlatılabilir bir durum değildir, yani tarif etmesi zordur bir manada, yani tarif
etmesi anlatması zordur, çünkü malzeme azdır.
evet bu makalemizde anlatmak istediğimizde bu idi selamun aleyküm ve rahmetullah

Bu bir Karoglan Raşit Tunca Makalesidir

Şifremiz ilçesi 11 Haziran 2023





Signing of RasitTunca
[Image: attachment.php?aid=107929]
Kar©glan Başağaçlı Raşit Tunca
Smileys-2
Reply
#2
Raşit Tunca icon-5 
VERSION II


"Hal, söz ile anlatılmaz, ancak yaşanır" ne demektir? Kimler "Hal ehli"dir?

Tasavvuf ehli, "Hal, söz ile anlatılmaz" diye bir söz kullanır.

"Kal" kelimesi, Arapça'da "söz" anlamına gelir, "Hal" ise ancak yaşanabilir, söz ile anlatılamaz.

Bu konuyu daha derinlemesine ele aldığımızda, Hazreti Muhammed Mustafa'nın Miracı sırasında Mescid-i Haram'dan Mescid-i Aksa'ya "Burak" adı verilen bir taşıtla götürüldüğü bilinmektedir. Bu Kur'an'da bir ayet ve peygamberimizin hadisleriyle sabittir. Peygamberimiz bu taşıtı tarif ederken, hızı öyleydi ki anında gözünün gördüğü yere adım atıyordu.

Eldeki malzeme bunu tarif etmek için kullanılabilen örnekler arasında deve, at ve eşek bulunur. Ancak, peygamberimiz sadece bunları tarif etmek için malzeme olarak kullanmıştır. O gün bunu anlayanlar, peygamberimizin elindeki malzemeden dolayı bir anlam çıkarmışlardır. Örneğin, bugün 500 beygir gücündeki bir Ferrari arabaya bindiğimizde, saniyenin üçte birinde 100 km hıza ulaşabiliriz. Yani 30 salisede veya 20 salisede 100 km hıza çıkabilen arabalar bulunur. Bu, anlamında ne demek olur? Bu, saniyenin dakikanın üçte birinde veya bir dakikada mümkün değildir. Ancak, 30 salisede 100 km hıza ulaşabilen bir arabaya bindiğimizde, yaşadığımız deneyim işte böyle olur. Gözümüzün gördüğü en uzak noktada yol kenarında bir ağaç olduğunu düşünelim. Araba hareket ettiğinde anında o ağaca ulaşır. Bu durumda gözümüz ileriye bakarak yolun düz olduğunu görebilir. Ancak bu durum, uçan bir araba olmadığı sürece mümkün değildir. O günün şartlarında yollar ve benzinlikler yoktu, bu yüzden o hızı arabayla ulaşmak imkansızdı. Ancak uçan bir araba veya ufo şeklinde bir taşıtla ulaşılabilir. Dolayısıyla peygamberimiz bunu aşağı inen bir şey olarak tarif etmiş olabilir. Bu taşıt, uçan bir araba veya ufo şeklinde olabilir. Araba dediğimizde, araba yerde hareket eder, düz bir yol ve düzgün bir asfalt olması gerekir ki bu hızı yakalayabilsin. O dönemde Arabistan'da böyle bir yol veya asfalt bulunmadığı için o hıza ulaşmak mümkün değildi. Dolayısıyla sadece uçan bir araba veya ufo şeklinde bir taşıtla bu hızı yakalayabilirdi. Bugün baktığımızda, uçak gibi bir taşıtın anında gözünün gördüğü noktaya ulaşabildiğini görebiliriz. Ancak, bunu ancak o günkü malzemelerle anlatabiliriz. Peygamberimiz de deve veya eşek gibi örnekler göstererek Burak'ı tarif etmiştir, yani bir taşıt olarak anlatmıştır. Ancak, bunun da uçak veya araba gibi bir şey olabileceğini söylemiştir. Çünkü uçan bir araba veya ufo şeklinde bir taşıtın, iniş yapan bir şey olduğu için "Burak" olarak tarif edilmiştir. Yani, sadece malzemelerle tarif edilebilir. Araba dersek, arabayı kullanabilmek için düzgün bir yol ve asfalt olması gerekir. Bu yüzden o günkü şartlarda Arabistan'da yol veya asfalt olmadığı için bu hızı yakalamak arabayla mümkün değildi. Ancak, sadece uçan bir araba veya ufo ile gidebilirdi. Dolayısıyla, bugün kullandığımız taşıtlara bakarak anlayabiliriz. Bu durum, sadece yaşayan biri tarafından anlaşılabilir ve sözle anlatılamaz. Dolayısıyla, "Hal ehli" denilen kişiler, gösterilen mucizeleri ve kerametleri anlatabilmezler çünkü elde malzeme yoktur. Sadece o halin yaşandığı kişi anlayabilir.

Başka bir örnek vermek gerekirse, size yüzmeyi sözle tarif etsek, ayaklarınızı çıkaracaksınız, kollarınızı çıkaracaksınız, kafanızı yukarıda tutacaksınız ve suyun üstünde durmaya çalışacaksınız, ileri gitmeye çalışacaksınız diye 50 kez tarif edebilirim. Ancak, yüzme nedir, ancak suya atlayıp yüzmeyi denediğinizde ve başardığınızda anlayabilirsiniz. Sana 50 kez veya 100 kez yüzmeyi tarif etmek, yüzmeyi gerçek anlamıyla anlamak ve öğrenmek için yeterli değildir.

"Yine başka bir örnek verelim: Arabaya binmeyi sana teori olarak öğretildiği zaman, arabayı kullanmak için gerekli kuralların sadece kırmızıda durmak, yeşilde geçmek ve sarıda beklemek,.... olduğunu öğrenirsin. Ayrıca levhaları tanımalı, fren ve gaz pedalının nerede olduğunu bilmeli ve direksiyonu nasıl kullanacağını öğrenmelisin. Ancak bu bilgiler sadece teorik bilgilerdir ve bunları öğrenmek arabayı kullanmayı öğrenmek anlamına gelmez. Teoriyle pratik ayrı şeylerdir. Arabaya binmek için pratik imtihanlar yapılır. Pratik olarak arabaya binip aynı anda iki ayağını, ellerini, kollarını ve gözlerini farklı şekillerde kullanmak zorundasın. Beynin bu farklı sinyallerden gelen farklı bilgilere dayanarak araba sürme işlemini gerçekleştirmesi ve buna alışması belli bir süre ister. Buna 'alışma süreci' denir. İlk defa arabaya binen bir kişi fren pedalına ne zaman basması gerektiğini bilemez, nereye basacağını bilemez ve direksiyonu tam çeviremez. Bu kazalara sebep olabilir. Bu yüzden bir şoförün veya yardımcı bir şoförün eşliğinde öğretilir. Arabaya binmeyi öğrenmek ancak sen arabaya binip direksiyona geçip sürmeyi denediğinde ve sana tarif edilenleri uyguladığında ve başardığında bir işlem olarak kabul edilebilir. Ancak bu, sadece sözle değil, eylemle, yani uygulama yoluyla öğrenilebilir. Bu bir yaşantıdan öğrenilebilecek bir şeydir ve sadece sözle tarif edilemez. Tasavvuftaki bu meselede de aynı durum söz konusudur. Sana bazı mucizeler ve kerametler gösterilir. Bu mucizeler ve kerametler gelecekte olacak bir icadın veya keşfin sana önceden gösterilmesi ve senin bu icadı yapacak mucidin bilgi edinmesi için ışık tutmasıdır. Sen dinlediğin zaman, bu kişinin ufuklarında yeni bilgiler oluşur ve bu konuyla ilgilenen belirli bir kimse veya grup üzerinde çalışmalar başlar. 10 yıl sonra o icadın bulunur ve kullanıma geçeriz. Bu yüzden sana verilen bu mucize, o icadı senin kullanman sayesinde maneviyatta gizli bir şekilde sana verilir. Ancak bu icadı kullanmak için onu tatbik etmen gerekmektedir. Bu sayede sana belirli haller yaşatılır ve sen bunu o günkü malzemelerle anlatmaya çalışırsın. Bu sadece ileriye ışık tutmaktır, yani geleceği işaret etmektir. Ancak bu hal sadece yaşanabilir ve sözle anlatılabilir bir durum değildir. Yani tarif etmesi zordur, çünkü malzeme sınırlıdır.

Evet, bu makalemizde anlatmak istediğimiz buydu. Selamun aleyküm ve rahmetullah.

Bu bir Karaoğlan Raşit Tunca Makalesidir

Şiremiz, 11 Haziran 2023





Signing of RasitTunca
[Image: attachment.php?aid=107929]
Kar©glan Başağaçlı Raşit Tunca
Smileys-2
Reply


Forum Jump:


Users browsing this thread: 1 Guest(s)