Welcome, Guest |
You have to register before you can post on our site.
|
Forum Statistics |
» Members: 27
» Latest member: Fahriye
» Forum threads: 647
» Forum posts: 920
Full Statistics
|
|
|
Sübhanallahi ve Bihamdihî Sübhanallahil Aziym Estağfirullah Zikri |
Posted by: RasitTunca - 07-19-2025, 01:42 AM - Forum: Güzel Dualar Tesbihatlar
- No Replies
|
 |
Sübhanallahi ve Bihamdihî Sübhanallahil Aziym Estağfirullah Zikri
سُبْحَانَ اللَّهِ وَبِحَمْدِهِ
Sübhanallahi ve bihamdihi
Allâh’ı hamd ile yani her türlü övgüyü kendisine ait kılarak ve her türlü kemâlatın da kendisine ait olduğunu kabul ederek tesbih ederim. Çünkü O, acizlik yahut zayıflık ya da başka bir şeye muhtaçlık sayılabilecek eksiklik ifâde eden tüm sıfâtların kendisinde asla bulunmayacağı tek zattır.
سُبْحَانَ اللَّهِ العَظِيمِ
Sübhanallahi’l Azim
Azîm yani her şeyden ve herkesten yüce olan Allâh’ı, noksan sıfâtlardan tenzih ederek tesbih ederim. Hiçbir kimseyi, hiçbir konuda O’na eş ve benzer, denk ve eşit ya da daha ileri konuma getirmem. Çünkü O, her şeyden ve herkesten güçlü ve büyüktür. Kudreti ve egemenliği karşı konulamaz derecededir.
سُبْحَانَ اللَّهِ وَبِحَمْدِهِ سُبْحَانَ اللَّهِ العَظِيمِ
Sübhanallahi ve Bihamdihî Sübhanallahil Aziym Estağfirullah
سُبْحَانَ اللَّهِ وَبِحَمْدِهِ سُبْحَانَ اللَّهِ الْعَظِيمِ أستغفرالله
"Sübhanallahi ve Bihamdihî, Sübhanallahi'l Azîm Estağfirullah..."
"Allah'ı tesbih ederim, O'na hamd ederim.
Büyük olan Allah'ı tesbih ederim,
Allah Teâlâ'dan mağfiret dilerim"
Abdullah bin Ömer (r.a.) naklediyor:
Bir adam Rasûlullah Aleyhisselâm'a geldi ve:
"Yâ Rasûlallah! Dünya benden yüz çevirdi ve elimdeki mal azaldı.." diye şikâyette bulundu.
Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselâm:
"Sen meleklerin duâsı ve yaratılmışların tesbihinden neredesin? Bütün yaratıklar onunla rızıklanıyorlar, niçin bu tesbihi okumuyorsun?" buyurdu.
Adamcağız:
"Yâ Rasûlallah! O tesbih nedir?" deyince,
Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdular:
"Fecrin doğuşundan sabah namazını kılıncaya kadar yüz kere:
"Sübhanallahi ve bihamdihî, sübhanallahi'l azîm estağfirullah."
"Allah'ı tesbih ederim, O'na hamd ederim. Büyük olan Allah'ı tesbih ederim, Allah Teâlâ'dan mağfiret dilerim.."
de ki, dünya boyun eğerek, alçak bir şekilde sana gelsin.
Ve böyle dersen, Allah söylediğin her kelimeye karşılık kıyamet gününe kadar, kendisini tesbih eden bir melek yaratır ki, onun sevabı senin olur.."
Ebû Hüreyre’den: Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
“İki söz vardır ki onlar dile hafiftirler, terazide ağırdırlar; Rahman olan Allah’a sevimlidirler, bunlar: Sübhânellâhi ve bihamidihî, Sübhânellâhil’azîm. (Allah’a hamd ederek O’nu noksanlıklardan tenzih ederim, Yüce Allah’ı tenzih ederim). (Buhari, Kitâbu’d-Daavât, 65)
Bu zikir ve tesbih 100 kere okunursa insanın günahları affedilir.
Maddi veya manevi herhangi bir sıkıntı içerisine düşen bir kimse bu zikir sayesinde Allah’ın izniyle sıkıntılarından kurtulur.
Eğer küçük yaşta çocuklar uykularında korkuyorsa yanlarında bu zikri hafif bir şekilde okuyun. Allah’ın izniyle çocuklar daha rahat ve korkusuz şekilde uykuya dalar.
Helal kazanç elde etmekte zorlanan kimse bu zikirle rahatlığa erebilir.
Allah’ın rahmeti, bu zikri okuyanların üstünde olur.
Günde 100 kere okuyan biri, hem ev ve aile hayatında, hem de iş hayatında bolluk ve berekete kavuşur.
Bir kimse bu zikri hangi niyetler okur veya tesbih ederse, o niyet zikri çekenin ayağına gelir.
Allah’ın en Sevdiği Zikir
Ebü Zer’den (Radıyallahu Anh)’dan rivayet edildiğine göre şöyle demiştir:
Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bana şöyle buyurdu:
“Allah katında en sevimli olan sözü sana bildireyim mi? Allah’a en sevimli olan söz: ‘Sübhânellâhi ve bihamdihî’dir.”
Başka bir rivayette de: Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem’e “hangi söz daha faziletlidir?” diye soruldu?
Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurdu:
“Allah Tealâ’nın melekleri için yahud kulları için seçtiği şu sözdür: ‘Sübhânellâhi ve bihamdihî’ (Allah’a hamd ederek onu noksanlıklardan tenzih ederim). (Müslim, Mesacid, 17)
“Cennette bir hurma ağacı dikilir.”
Cabir’den (Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre, Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:
“Kim ‘Sübhânellâhi ve bihamdihî’ (Allah’a hamd eder olduğum halde O’nu noksanlıklardan tenzih ederim.) derse; onun için Cennette bir hurma ağacı dikilir.’’(Sünen-i Tirmizî, Kitabu’d-Daavat, 60)
Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) buyurdular ki:
“Kim, ‘Sübhânellâhi ve bihamdihî’ – “Allah’ı hamdiyle tesbih ederim” derse denizin köpükleri kadar bile günahı olsa bağışlanır.” (Buhârî, Deavat: 27; Müslim, Zikr: 17)
Sübhanallahi ve bihamdihi sübhanallahi’l Azim
سُبْحَانَ اللَّهِ وَبِحَمْدِهِ سُبْحَانَ اللَّهِ العَظِيمِ
Sübhanallahi ve bihamdihi sübhanallahi’l Azim
Günde 100 defa “sübhânallâhi ve bi-hamdihî”
Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
“Bir kimse günde yüz defa “Sübhânallâhi ve bi-hamdihî” derse, onun günahları deniz köpüğü kadar bile olsa hepsi bağışlanır.”
En kıymetli, en sevaplı tesbih ve zikir
“Rasûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellem’e ‘sözlerin en faziletlisi hangisidir’ diye soruldu. Şöyle buyurdu: Allâh’ın melekleri ve kulları için seçtiği سُبْحَانَ اللَّهِ وَبِحَمْدِهِ sözüdür.” (Sahih Hadis) Müslim (2731); Tirmizî (3594)
Başka bir rivâyet ise şöyledir:
“Allâh’a sözlerin en sevimlisi سُبْحَانَ اللَّهِ وَبِحَمْدِهِ sözüdür.” (Sahih Hadis) Müslim (2731); Ahmed (21429)
Kim Bayram günü 300 defa :
Bayram Günü 300 defa “Subhanallahi ve Bihamdihi” okumanın fazileti
“Sübhanallahi ve bihamdihi” der ve bunu Müslümanların ölülerine hediye ederse;her mü’minin kabrine bin nur girer ve o kişi vefat ettiği zaman Allahü Teala kendisinin kabri için de bin nur verir.” (Taberani,Meu’cemü’l-Evsat,1/357)
Sübhânallâhi ve bi-hamdihî Sübhânallâhi’l-azîm Zikrinin Fazileti ve Önemi
Sübhânallah ne demek? Sübhânallâhi ve bi-hamdihî, Sübhânallâhi’l-azîm zikrinin fazileti ve önemi nedir?
Sahîh-i Müslim’de Ebû Hüreyre -radıyallâhu anh- rivâyetiyle, Server-i Âlem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyuruyorlar:
“İki kelime vardır ki; lisanda hafif, terazide ağır, Allah Teâlâ’nın yanında çok sevgilidir. Bu iki kelime;
سُبْحانَ اللّٰهِ وَبِحَمْده۪ سُبْحَانَ اللّٰهِ الْعَظِيمِ
«Sübhânallâhi ve bi-hamdihî, Sübhânallâhi’l-azîm»dir.”
Bu iki kelimeyi her mü’min her zaman söylemeli ve mânâlarını kalbinde saklamalıdır. Çünkü bu iki kelimenin içinde mübârek ilimler ve derin mânâlar vardır.
«Sübhânallah» demek; “Ey Allâh’ım! Sen bütün ayıplardan ve bütün noksan sıfatlardan münezzehsin, berîsin. Sen’de hiçbir ayıp, kusur ve noksanlık yoktur. Bozuk inançlardan ve itikādı bozuk olanların itikādından Sana sığınırım.” demektir.
«Ve bihamdihî» demekle; dünyadaki bütün mahlûkata bütün nimetleri yaratıp gönderen Allah Teâlâ’nın, noksan sıfatlardan berî olduğu gibi, bütün kâmil ve olgun sıfatlarla muttasıf olduğu söylenmiş olur.
Mîzânın her bir kefesi gökyüzü kadar büyüktür. Keremi, ihsanı bol olan Allah Teâlâ; bu kadar büyük bir mîzan kefesini dolduracak kadar sevap vermeyi va‘detmiştir.
BUNU DOLDURMAYA KİMİN GÜCÜ YETER?
Nitekim, rivâyet olunur ki; Şuayb -aleyhisselâm- bir münâcâtında, Allah Teâlâ’dan kendisine mîzânı göstermesini niyaz etti. Allah Teâlâ da gösterdi. Şuayb -aleyhisselâm- mîzânın büyüklüğünü görünce;
“–Yâ Rabbi! Bunu doldurmaya kimin gücü yeter?” dedi.
Kerîm ve Rahîm olan Rabbi’l-Âlemîn;
“–Yâ Şuayb! Kulumun bir kerecik; «Sübhânallâhi ve bi-hamdihî» demesi ile sevap kefesini ağzına kadar doldururum.” buyurdu.
Ey kardeş! Samimiyetle dilini zikirle meşgul et… Mîzânını sevaplarla doldur…
Yine Sahîh-i Müslim’de, Sultânü’l-enbiyâ -aleyhissalâtü vesselâm- Efendimiz’in zevcelerinden Cüveyriye -radıyallâhu anhâ- anlatır:
Peygamber -aleyhisselâm- bir gün sabah namazını kıldıktan sonra, erkenden evden çıktı. Kuşluk vakti tekrar eve döndü. Dönünce;
“–Yanından ayrıldığımdan beri hep burada oturup zikirle mi meşgul oldun?” diye sordu. O da;
“–Evet.” diye cevap verdi. Bunun üzerine Peygamber -aleyhisselâm- şöyle buyurdu:
“–Senin yanından ayrıldıktan sonra üç defa söylediğim şu dört cümle, senin sabahtan beri söylediğin zikirlerle tartılacak olsa, sevap bakımından onlara eşit olur: Sübhânallâhi ve bi-hamdihî adede halkihî ve rızâ nefsihî ve zinete arşihî ve midâde kelimâtihî:
Yarattıkları sayısınca, kendisinin hoşnut olduğunca, Arş’ının ağırlığınca ve bitip tükenmeyen kelimeleri adedince ben Allâh’ı ulûhiyyet makamına yakışmayan sıfatlardan tenzih eder ve O’na hamdederim.” (Müslim, Zikir, 79)
Şimdi, müslümanların bu tesbîhi dillerinden düşürmeyip çok sevap kazanmaları lâzımdır.
Ey kardeş! Sakın bu fırsatı kaçırma ve şeytana mağlûp olma!..
Siz Her Gün Bin Sevap Kazanmaktan Âciz misiniz?
Ne fırsatlar var. İşte bir başka fırsat:
Sa‘d bin Ebî Vakkas -radıyallâhu teâlâ anh- anlatır:
Hazret-i Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in yanında oturuyorduk. Buyurdular ki:
“–Siz her gün bin sevap kazanmaktan âciz misiniz?”
Bir kimse sordu:
“–Yâ Rasûlâllah! Bin sevap nasıl kazanılır?”
Buyurdular ki:
“–Yüz kere «Sübhânallah» diyene bin sevap yazılır. Yahut bin günahı affolunur.” (Müslim, Zikir, 37)
Müjdeler olsun o mü’mine ki; her gün, her gece Allah Teâlâ’yı zikreder. Allâh’ı zikretmenin, O’nu tâzim için kıyâm etmenin kıymetini ifade sadedinde şu temsili anlatırlar:
İBRETLİK KISSA
Gölgesi ağaca demiş ki:
“–Biz ikimiz arkadaşız. Beraber dünyaya geldik, beraber büyüdük. Daima güneşle aramızda perde olup, onun yüzünü görmeme mâni olmak sana yakışır mı? Ne zaman ki, güneş benim tarafıma meyletse, sen aramıza giriyorsun. Niçin böyle yapıyorsun?”
Ağaç da demiş ki:
“–Hâşâ, ben sana mâni değilim. Benim güneşi görmem, gece ve gündüz ayakta olup Allah Teâlâ’yı zikretmem sebebiyledir. Sen ise daima yan gelip yatarsın. Bu hâlinle güneşi nasıl görürsün?”
Ey kardeş! Gözünü aç. Hak Teâlâ’nın kudreti her şeyde görülüyor. Dilini ve kulağını kötü şeylerden koru ki, Allah Teâlâ’ya yakın olasın.
Sahîh-i Müslim’de Ebû Zer -radıyallâhu anh-’tan rivâyet olunur. Rasûlullah Efendimiz buyurmuşlar ki:
“Her birinizin her bir eklemi (ve kemiği) için bir sadaka gerekir. Binâenaleyh her tesbih sadakadır, her hamd sadakadır, her tehlil sadakadır, her tekbir sadakadır. İyiliği tavsiye etmek sadakadır, kötülükten sakındırmak sadakadır. Kulun kuşluk vakti kılacağı iki rekât namaz bütün bunları karşılar.” (Müslim, Müsâfirîn, 84)
Âdem -aleyhisselâm- dedi ki:
“–Yâ Rabbî! Benim çalışıp kazanmak ile meşgul olmamı irade ettin. Öyleyse bana bir kelime öğret ki, bütün hamdleri içine alsın ve bütün tesbihlerin yerini tutsun.”
Hak Teâlâ vahiy gönderdi:
“Yâ Âdem! Sabah ve akşam üç kere şunu söyle:
Elhamdülillâhi Rabbi’l-Âlemîn. Hamden yüvâfî niamehû ve yükâfî mezîdeh.”
Bu söz bütün hamdleri ve tesbihleri şâmildir.
Şeyh Yahya bin Muâz-ı Râzî -rahmetullâhi aleyh- münâcâtında şöyle yakarıyordu:
“Yâ Rabbî! Bütün ibâdetleri yapsam, karşılığında hiçbir sevap vermesen ağzımı açıp bir şey diyemem!
Yâ Rabbî! Kıyâmet günü, günahlarımdan sual edersen; «Rahmet hazinelerin nerededir?» derim.
Eğer beni yabancılarla birlikte cehenneme koyarsan, orada Sen’in muhabbetinden söz ederim.”
Şeyh Yahya Hazretleri bu şekilde münâcâtını bitirince bir ses duydu:
“Ey Yahya! Hak celle ve alâ, dostlarını düşmanlarından ayırır. Onları müşâhede-i cemal ile şereflendirir.”
Derhâl evden çıkıp şehre vardı ve feryâda başladı:
“Ne kadar günahkâr isem de, O’nun rahmetinden ümitsiz değilim. Ben O’nu dost tutarım. O beni dost tutar.”
Naklederler ki; fâsık ve fâcir bir kimse, bir gün hasta oldu. Öleceğinin yaklaştığını anladı. Amel defterinde bir iyilik göremeyip hep günahlarla dolu olduğunu müşâhede etti.
Cân u gönülden bir; «Âh!» etti ve dedi ki:
Bir günâh etse kişi bin bir gün âh etmek gerek,
Bin günâhım var, İlâhî, bir gün âhım yok benim…
Ey dünyanın ve âhiretin sahibi! Affet şu fakir kulunu ki ne dünyası vardır, ne âhireti…”
Bu şekilde can verdi. Akşam oldu. Basra sakinleri rüyalarında gördüler ki, filân yerde bir velî vefat etti. Kim onun cenâze namazını kılarsa, bütün günahları affolup, cümle ibâdetleri kabul olur. (Altıparmak Tarihi)
Merhamet et bize yâ Rabbi, o gün,
Günahlarımıza bakma yâ Rabbî!
Îmân ehline Sen; «Dostum!» diyorsun. (el-Bakara, 257)
Dostlarını nârda yakma yâ Rabbî! (Gülzâr-ı İrfan)
Sübhânallahi ve bi-hamdihî, estağfirullâh ve etûbü ileyh ne demek? Sübhânallahi ve bi-hamdihî, estağfirullâh ve etûbü ileyh zikrinin anlamı ve fazileti nedir?
Âişe radıyallahu anhâ şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem vefatından önce sık sık “Sübhânallahi ve bi-hamdihî, estağfirullâh ve etûbü ileyh: Ben Allah’ı ulûhiyyet makamına yakışmayan sıfatlardan tenzih eder ve O’na hamdederim. Allah’tan beni bağışlamasını diler ve günahlarıma tövbe ederim” derdi. (Buhârî, Ezân 123, 139; Müslim, Salât 218-220)
Hadisi Nasıl Anlamalıyız?
Sübhânallahi ve bi-hamdihî zikrinin önemini Resûl-i Ekrem Efendimiz muhtelif ifadelerle dile getirmiştir. Bu zikrin “Allah’ın en çok hoşlandığı söz” olduğunu söylemiştir. “Bir kimse günde yüz defa sübhânallahi ve bi-hamdihî derse, onun günahları deniz köpüğü kadar bile olsa hepsi bağışlanır” buyurmuştur. Yine sübhânallahi ve bi-hamdihî diyen kimseye “Cennette bir hurma ağacı dikileceğini” müjdelemiştir.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in Rabbine kavuşacağını bildiği günlerde bu zikri dilinden düşürmemesi, onun önemini göstermeye yeterlidir.
Nebiyy-i Muhterem Efendimiz, hem tesbihi hem hamdi hem de tövbe ve istiğfârı ihtiva eden bu zikri, Mekke’nin fethinden sonra kıldığı namazlarda, özellikle bu namazların rükû ve secdesinde çokça okumaya başlamıştı. Hz. Âişe bunun sebebini sordu. Peygamber aleyhisselâm da “Rabbim bana ümmetimde bir alâmet göreceğimi, onu gördüğüm zaman bu zikri çokça söylememi emretmişti. Ben de alâmeti gördüm” buyurdu. (Müslim, Salât 220) Demek oluyor ki, Resûl-i Ekrem Efendimiz Mekke’nin müslümanların eline geçmesinden, Müslümanların düşmanları karşısında büyük bir zafer kazanmasından ötürü Allah’a şükrünü, hamdini ifade ediyordu. Bunu ona, “İzâ câe nasrullâhi ve’l-feth” diye başlayan 110. Nasr sûresini göndermekle Cenâb-ı Hak emretmiş ve “Allah'ın yardımı ve zaferi gelip de insanların bölük bölük Allah'ın dinine girmekte olduklarını gördüğün vakit, Rabbine hamdederek O'nu tesbih et ve O'ndan mağfiret dile. Çünkü O, tövbeleri çok kabul edendir” buyurmuştu.
Nasr sûresinin nâzil olmasının bir başka mânası da Bu sûre Resûl-i Ekrem’e vefatının yaklaştığını da haber vermesiydi. İşte bu sebeple Allah'ın Resûlü, hadisimizde Hz. Âişe annemizin de dediği gibi, vefatından önce Rabbine bol bol hamdediyor, O’nu tesbih ediyor, O’ndan bağışlanma diliyordu.
Hadisten Öğrendiklerimiz
1. Resûlullah Efendimiz vefatının yaklaştığını öğrenince, Cenâb-ı Hakk’ın emrine uyarak, hadisimizde geçen zikri bol bol söylediği gibi, biz de belli bir yaştan sonra dünyaya vedâ etme zamanının yaklaştığını daha çok düşünmeli ve bu zikri daha çok okumalıyız.
2. Peygamber-i Zîşân Efendimiz bizim biricik örneğimizdir. Onun izinden gitmeli, yaptığını yapmalıyız.
Hadisle müjdelenen Allah'ın (c.c) en çok hoşlandığı söz...
Ebû Zer radıyallahu anh şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bana:
“Allah’ın en çok hoşlandığı sözü sana bildireyim mi? Allah’ın en çok hoşlandığı söz, sübhânallahi ve bi-hamdihî demektir”, buyurdu. (Müslim, Zikir 85)
Hadisi Nasıl Anlamalıyız?
1411 numaralı hadisteki iki cümleden ibaret zikrin birinci cümlesi bu idi. Yanından ayrılmayan bazı fakir sahâbîleri böyle müjdelerle sevindirdiğini bildiğimiz Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem, Müslim’deki rivayetten öğrendiğimize göre, Ebû Zerr’e:
- “Allah’ın en çok hoşlandığı sözü sana bildireyim mi?” diye sorduğu zaman, Ebû Zer:
- Yâ Resûlallah! Allah’ın en çok hoşlandığı sözü bana bildir, diye sevinmişti. “Ben Allah’ı ulûhiyyet makamına yakışmayan sıfatlardan tenzih eder ve O’na hamdederim” anlamındaki bu son derece muhtevalı zikri herhalde Ebû Zer radıyallahu anh bir daha dilinden bırakmamıştır. Ebû Zerr’in Sahîh-i Müslim’deki diğer rivayetine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e:
- Hangi söz (zikir) daha faziletlidir? diye sorulmuştu. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem Efendimiz:
- Allah’ın melekleri veya kulları için seçtiği sübhânallâhi ve bi-hamdihî (Allah'a hamd ederek onu noksanlıklardan tenzih ederim) sözüdür, buyurmuştu (Müslim, Zikr 84).
Şüphesiz zikirlerin en üstünü Allah’ın kelâmı olan Kur'ân-ı Kerîm’dir. Onu okumak ve hele mânasını anlamaya çalışmak suretiyle okumak insana daha fazla sevap kazandırır. Hadîs-i şerîflerde geçen zikirleri Peygamber Efendimiz’e Cenâb-ı Hakk’ın öğrettiğinde şüphe yoktur. Hadisimizin diğer rivayetinde geçen “Allah’ın melekleri veya kulları için seçtiği” zikir sözü de bunu göstermektedir. Öyle de olsa, bu zikirleri, sevap bakımından Kur'ân-ı Kerîm ile mukayese etmek mümkün değildir. Bununla beraber insan her zaman Kur’an okuyamaz. İşte bu sebeple bir kimse yakaladığı fırsatları değerlendirmeli, bir iki defa söylemekten ibaret bile olsa Resûlullah’ın öğrettiği zikirleri tekrarlamalıdır.
Hadisten Çıkarmamız Gereken Dersler
Bazı zikirlerin Allah Teâlâ’yı daha çok hoşnut ettiği anlaşılmaktadır. Bu sebeple onları daha fazla okumaya çalışmalıdır.
Sübhânallahi ve bi-hamdihî zikri en makbûl zikirlerden biridir.
Kabîsa b. Muharik anlatıyor: Bir gün Hz. Peygamber (a.s.m)'e gittim. “Ey Kabîsa! Seni buraya getiren sebep nedir?” diye sordu. Ben de: “Yaşım ilerledi, kemiklerim inceldi, bu sebeple Allah’ın beni faydalandıracağı bir şeyi bana öğretmen için sana geldim.” dedim. (Şöyle buyurdu):
“Ey Kabîsa! (Şu dediklerimi yaparsan), yanından geçtiğin her bir taş, ağaç ve toprak parçası mutlaka senin için Allah’tan bağışlamanı dilerler. Ey Kabîsa! Sabah namazını kıldıktan sonra, üç defa ‘Subhanellahi’l-azîm ve bi hamdihi’ duasını okuduğun zaman, körlükten, cüzamdan ve felçten muaf olacaksın. Ey Kabîsa! De ki: ‘Allah’ım! Ben senin nezdinde bulunan(lütfun)dan isterim. Üzerime ikramlarından akıt, rahmetinden üstüme yay ve üzerime bereketlerinden indir.” (Cem’ul-Fevaid, 1/20; Kandehlevi, Hayatu’s-Sahabe, 3/431)
Ebû Hüreyre'den: Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
"İki söz vardır ki onlar dile hafiftirler, terazide ağırdırlar; Rahman olan Allah'a sevimlidirler, bunlar:
'Sübhânellâhi ve bihamidihî, Sübhânellâhil'azîmi./ Allah'a hamd ederek onu noksanlıklardan tenzih ederim, Yüce Allah'ı tenzih ederim.'." (Buhari, Kitâbu'd-Daavât, 65)
Ebü Zer'den (Radıyallahu Anh) bize rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bana şöyle buyurdu:
"Allah katında en sevimli olan sözü sana bildireyim mi? Allah'a en sevimli olan söz: 'Sübhânellâhi ve bihamdihî'dir."
Ve bir rivayette de: Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e soruldu, hangi söz daha faziletlidir? Peygamber buyurdu: "Allah Tealâ'nın melekleri için yahud kulları için seçtiği şu sözdür: Sübhânellâhi ve bihamdihî / (Allah'a hamd ederek onu noksanlıklardan tenzih ederim)." (Müslim, Mesacid, 17)
Cabir'den (Radıyallahu Anh) rivayet edildiğine göre, Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:
"'Kim Sübhânellâhi ve bihamdihî / Allah'a hamd eder olduğum halde onıı noksanlıklardan tenzih ederim' derse; onun için cennette bir hurma ağacı dikilir.’’ (Sünen-i Tirmizî, Kitabu'd-Daavat, 60)
Ebû Hüreyre (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) buyurdular ki:
“'Kim, Allah’ı hamdiyle tesbih ederim.' derse denizin köpükleri kadar bile günahı olsa bağışlanır." (Buhârî, Deavat: 27; Müslim, Zikr: 17)
|
|
|
"Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhil aliyyil azîm" ne demektir? |
Posted by: RasitTunca - 07-19-2025, 12:24 AM - Forum: Güzel Dualar Tesbihatlar
- No Replies
|
 |
"Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhil aliyyil azîm" ne demektir?
"Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhil aliyyil azîm" ne demektir? Nerelerde okunur, anlamı, arapça metni, türkçe okunuşu ve fazileti ile ilgili hadisler...
Türkçe Okunuşu: “Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhil aliyyil azîm”
Anlamı: “Güç ve kuvvet, sadece Yüce ve Büyük olan Allah Teâlâ’nın yardımıyladır.”
"Lâ Havle Velâ Kuvvete İllâ Billâh" duası ayet midir?
Asıl söyleniş şekli: Lâ Havle Velâ Kuvvete İllâ Billâh'tır (Buharî, Ezan, 7; Müslim, Salât, 12).
Kur'ân-ı Kerim'de ise: "Lâ Kuvvete İllâ Billâh" şeklinde geçmektedir (el-Kehf,18/39).
Lafız itibariyle kısa fakat anlam itibariyle çok kapsamlı olan bir zikir ve duâ cümlesi olup Peygamberimizin ifadesiyle "Cennet'in hazinelerinden bir hazinedir" (Tirmizî, Daavât, 57, 119).
Bu kısa ve özlü cümle, müezzin ezan okurken, namazlardan sonra, bir yolculuk esnasında, yolculuk dönüşünde veya yapılan herhangi bir hayırlı iş ve amelden sonra veyahut da herhangi bir zaman ve mekâna bağlı olmaksızın uygun olan her yer ve zamanda bizzat Peygamber Efendimiz tarafından okunmuş ve Ashâba da tavsiye edilmiştir.
Fazileti ile İlgili Hadis-i Şerif:
Ebû Musa el-Eş’arî -radıyallahu anh-’dan rivayete göre Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hazretleri Hayber Gazâsı’na giderken maiyyetinde bulunan ashâb-ı kiram bir vadiye vardıkta yüksek sesle tekbîr ve tehlîl ederek bağıra bağıra zikrullah etmeye başladılar. Rasûlullah -sallallahu teâlâ aleyhi ve sellem- Hazretleri:
“– Kendinize rıfk u merhamet ediniz. Zîra siz ne sağıra, ne de gâibe duâ ediyorsunuz. Ancak her şeyi hakkıyle işiten ve size sizden yakin olan Allah’a duâ ediyorsunuz. Ve Allahü Teâlâ Hazretleri siz nerede olursanız berâberinizdedir” buyurdu. (Buhârî, Cihâd, 131; Müslim, Zikir, 44)
Ebû Musa diyor ki: O esnada ben, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Hazretlerinin hayvanının arkasında Zât-ı risâletpenâhîleriyle birlikte beraberdim.
Ve lisânımla لَا حَوْلَ وَلَا قُوَّةَ اِلَّا بِااللّٰهِ diyordum. Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-Hazretleri bana hitaben:
“– Ey Abdullah bin Kays” buyurdu. Ben de icabetle:
“– Lebbeyk yâ Rasûllallah” dedim. Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Hazretleri bana hitaben:
“– Ben sana cennet-i a’lânın hazînelerinden bir hazîneye delâlet edeyim mi?” buyurunca ben hemen:
“– Babam ve anam sana feda olsun yâ Rasûlallah! Evet irşâd ediniz” dedim. Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Hazretleri:
لَا حَوْلَ وَلَا قُوَّةَ اِلَّا بِااللّٰهِ
“Ma’sıyetten sakınmak ve tâat ve ibâdetlerde kuvvet ve kudret ancak Allah Teâlâ Hazretleri’nin tevfık-i Rabbâniyyesi ve irâde-i Sübhâniyyesiyledir.” buyurdu. (Buhârî, Megazi, 38)
Yâni “Cümle âlemin müdebbir-i hakîkisi ve mutasarrıfı, hepsinin hâlıkı olan Allah -sübhânehû ve teâlâ- Hazretleri’dir” demektir.
“Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh” nedir veyahut ne demektir? “Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh” zikrinin fazileti ile ilgili hadis-i şerif.
Ebû Mûsâ radıyallahu anh şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bana hitâben:
- “Cennet hazinelerinden bir hazineyi sana bildireyim mi?” buyurdu. Ben de:
- Evet, Yâ Resûlallah, bildir, dedim. Şöyle buyurdu:
- “Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh: Günahtan kaçacak güç, ibadet edecek kuvvet ancak Allah’ın yardımıyla kazanılabilir.” (Buhârî, Megâzî 38, Daavât 50, Kader 7, Tevhîd 9; Müslim, Zikir 44-46. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Vitir 26; Tirmizî, Daavât 3, 58; İbni Mâce, Edeb 59)
Hadisin Açıklaması
Bu hadîs-i şerîfin hoş bir hikâyesi vardır. Bilindiği üzere bir hadisin Efendimiz (s.a.s.) tarafından söylenmesine sebep olan hâdiseye sebeb-i vürûd denir. Hayber Gazvesi dönüşünde ashâb-ı kirâm efendilerimiz bir tepeye çıktıklarında veya bir vâdiye indiklerinde içlerinden gelen bir coşkuyla ve var güçleriyle Allahü ekber diye tekbir, lâ ilâhe illallah diye tehlil getiriyorlardı. Medine’yi görünce, belki de sevinip heyecanlandıkları için “Allahü ekber Allahü ekber, lâ ilâhe illallahu vallâhü ekber” dedikleri de belirtilmektedir. Gördüğü her yanlışı hemen düzelterek sahâbîlerine doğru olanı öğreten Efendimiz (s.a.s.): “Ey İnsanlar!” diye seslendikten sonra, “Kendinize acıyın. Siz ne sağıra sesleniyorsunuz ne de yanınızda bulunmayan birine. Sizi çok iyi duyan ve yanınızda bulunan birine dua ediyorsunuz. O sizinle beraberdir” buyurdu.
Hadisimizin râvisi Ebû Mûsâ el-Eş’arî hazretleri Resûlullah (s.a.s.) Efendimiz’in bindiği hayvanın arkasında bulunuyor, o da içinden, bazı rivayetlere göre ise Efendimiz’in (s.a.s.) duyacağı bir sesle “lâ havle velâ kuvvete illâ billâh” diyordu. Peygamber (s.a.s.) Efendimiz ona iltifat buyurarak, hadîs-i şerîfte okuduğumuz şekilde kendisiyle sohbet etti.
“Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh” zikrini, kötülüklerden korunmak, iyilik yapmaya güç yetirmek ancak Allah’ın yardımıyla mümkün olur” diye de tercüme etmek mümkündür. Kısaca havkale diye de ifade edilen bu cümle, Allah istemedikçe insanın en küçük bir hareket yapamayacağını, bir halden bir başka hale geçemeyeceğini, hatta zihninden bir fikri geçiremeyeceğini pek güzel ifade etmektedir.
Efendimiz (s.a.s.) bu zikrin “cennet hazinelerinden bir hazine” olduğunu söylemekle, sevabının çokluğunu ve bunu söyleyen kimse için o sevabın cennette biriktirildiğini anlatmak istemiş olabileceği gibi, insanların gözünde defineler, hazineler nasıl değerli ise herkesin önemini görüp farkedemediği bu zikir de öylesine değerlidir demek istemiş olabilir.
Hadisten Öğrendiklerimiz
Allah’ı zikrederken veya dua ederken sesi fazla yükseltmemek gerekir.
Allah insana şah damarından daha yakın olduğuna göre, O’nu anarken ölçülü olmalıdır.
Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh zikrini çokca tekrarlamalıdır.
Ezan Okunurken Söylenir
Ömer b. Hattâb (r.a), bu cümle ile ilgili olarak şöyle demiştir.
"Rasûlullah (s.a.s): Müezzin Allahu Ekber, Allahu Ekber" dediği vakit sizden biriniz Allahu Ekber, Allahu Ekber" der; sonra müezzin "Eşhedü en lâ ilâhe illallah"dediği vakit o da "Eşhedü en lâ ilahe illâllah" derse, sonra müezzin Eşhedü enne Muhammeden Rasûlullah" dediği vakit, o da Eşhedü enne Muhammeden Rasûlullah" der. Müezzin "Hayye alessalâh" dediği vakit o da "Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh" der. Sonra müezzin "Hayye alelfelâh" dediği vakit o da "Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh" derse, sonra, Allahu Ekber, Allahu Ekber" dediğinde o da Allahu Ekber, Allahu Ekber" derse, sonra müezzin Lâ ilâhe illallah"dediği vakit, o da bütün kalbiyle La ilâhe illallah" derse, Cennete girer "buyurdular" (Müslim, Salât, 12).
Namazın Sonunda Söylenir
Ashabdan Abdullah İbn Zübeyr, her namazın sonunda, selâm verdiği vakit, şöyle derdi:
"Allah'dan başka hiç bir ilâh yoktur. Yalnız O vardır. Şeriki yoktur; mülk O'nundur, hamd da O'na mahsustur. Hem O, her şeye kâdirdir. Güç ve kuvvet ancak Allah'a mahsustur (Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh). Allah'dan başka hiç bir ilâh yoktur. Biz de ancak O'na ibâdet ederiz. Nimet O'nun, fazilet O'nun, güzel senâ(övgü) da O'nundur. Kâfirler patlasa da, dinde samimi olarak Allah'dan başka ilâh yoktur deriz." İbn Zübeyr: "Rasûlullah (s.a.s), her namazın sonunda bunlarla tehlil yapardı"demiştir (Müslim, Mesacid, 139).
Evden Çıkarken Okunur
Enes b. Mâlik tarafından rivâyet edilen bir hadiste Hz. Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
"Evinden çıkarken ,şu duâyı okuyan kişiye bu duâ kâfidir. O adam muhafaza altına alınır. Şeytan da o adamdan uzaklaşıp bir kenara çekilir. O duâ: Bismillâhi tevekeltü alallâhi lâ havle velâ kuvvete illâ billâh'tır" (Tirmizi, Daavât, 34).
Hacerül Esved Karşısında Okunur
"Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh" duâsının okunduğu bir başka yer de Hacerül-Esved'in karşısıdır (İbn Mâce, Hacc, 32).
"Lâ Havle Velâ Kuvvete İllâ Billâh" duası ayet midir?
Asıl söyleniş şekli: Lâ Havle Velâ Kuvvete İllâ Billâh'tır (Buharî, Ezan, 7; Müslim, Salât, 12).
Kur'ân-ı Kerim'de ise: "Lâ Kuvvete İllâ Billâh" şeklinde geçmektedir (el-Kehf,18/39).
Lafız itibariyle kısa fakat anlam itibariyle çok kapsamlı olan bir zikir ve duâ cümlesi olup Peygamberimizin ifadesiyle "Cennet'in hazinelerinden bir hazinedir" (Tirmizî, Daavât, 57, 119).
Bu kısa ve özlü cümle, müezzin ezan okurken, namazlardan sonra, bir yolculuk esnasında, yolculuk dönüşünde veya yapılan herhangi bir hayırlı iş ve amelden sonra veyahut da herhangi bir zaman ve mekâna bağlı olmaksızın uygun olan her yer ve zamanda bizzat Peygamber Efendimiz tarafından okunmuş ve Ashâba da tavsiye edilmiştir.
La Havle ve La Kuvvete İlla Billahil Aliyyil Azim duası ile ilgili hadisler
Ebû Musa el-Eş’arî -radıyallahu anh-’dan rivayete göre Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hazretleri Hayber Gazâsı’na giderken maiyyetinde bulunan ashâb-ı kiram bir vadiye vardıkta yüksek sesle tekbîr ve tehlîl ederek bağıra bağıra zikrullah etmeye başladılar. Rasûlullah -sallallahu teâlâ aleyhi ve sellem- Hazretleri:
“– Kendinize rıfk u merhamet ediniz. Zîra siz ne sağıra, ne de gâibe duâ ediyorsunuz. Ancak her şeyi hakkıyle işiten ve size sizden yakin olan Allah’a duâ ediyorsunuz. Ve Allahü Teâlâ Hazretleri siz nerede olursanız berâberinizdedir” buyurdu. (Buhârî, Cihâd, 131; Müslim, Zikir, 44)
Ebû Musa diyor ki: O esnada ben, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Hazretlerinin hayvanının arkasında Zât-ı risâletpenâhîleriyle birlikte beraberdim.
Ve lisânımla لَا حَوْلَ وَلَا قُوَّةَ اِلَّا بِااللّٰهِ diyordum. Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-Hazretleri bana hitaben:
“– Ey Abdullah bin Kays” buyurdu. Ben de icabetle:
“– Lebbeyk yâ Rasûllallah” dedim. Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Hazretleri bana hitaben:
“– Ben sana cennet-i a’lânın hazînelerinden bir hazîneye delâlet edeyim mi?” buyurunca ben hemen:
“– Babam ve anam sana feda olsun yâ Rasûlallah! Evet irşâd ediniz” dedim. Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Hazretleri:
لَا حَوْلَ وَلَا قُوَّةَ اِلَّا بِااللّٰهِ
“Ma’sıyetten sakınmak ve tâat ve ibâdetlerde kuvvet ve kudret ancak Allah Teâlâ Hazretleri’nin tevfık-i Rabbâniyyesi ve irâde-i Sübhâniyyesiyledir.” buyurdu. (Buhârî, Megazi, 38)
Yâni “Cümle âlemin müdebbir-i hakîkisi ve mutasarrıfı, hepsinin hâlıkı olan Allah -sübhânehû ve teâlâ- Hazretleri’dir” demektir.
Lâ Havle ve Lâ Kuvvete İllâ Billâhil Aliyyil Azîm söylenir, okunur?
Ezan Okunurken Söylenir
Ömer b. Hattâb (r.a), bu cümle ile ilgili olarak şöyle demiştir.
"Rasûlullah (s.a.s): Müezzin Allahu Ekber, Allahu Ekber" dediği vakit sizden biriniz Allahu Ekber, Allahu Ekber" der; sonra müezzin "Eşhedü en lâ ilâhe illallah"dediği vakit o da "Eşhedü en lâ ilahe illâllah" derse, sonra müezzin Eşhedü enne Muhammeden Rasûlullah" dediği vakit, o da Eşhedü enne Muhammeden Rasûlullah" der. Müezzin "Hayye alessalâh" dediği vakit o da "Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh" der. Sonra müezzin "Hayye alelfelâh" dediği vakit o da "Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh" derse, sonra, Allahu Ekber, Allahu Ekber" dediğinde o da Allahu Ekber, Allahu Ekber" derse, sonra müezzin Lâ ilâhe illallah"dediği vakit, o da bütün kalbiyle La ilâhe illallah" derse, Cennete girer "buyurdular" (Müslim, Salât, 12).
Namazın Sonunda Söylenir
Ashabdan Abdullah İbn Zübeyr, her namazın sonunda, selâm verdiği vakit, şöyle derdi:
"Allah'dan başka hiç bir ilâh yoktur. Yalnız O vardır. Şeriki yoktur; mülk O'nundur, hamd da O'na mahsustur. Hem O, her şeye kâdirdir. Güç ve kuvvet ancak Allah'a mahsustur (Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh). Allah'dan başka hiç bir ilâh yoktur. Biz de ancak O'na ibâdet ederiz. Nimet O'nun, fazilet O'nun, güzel senâ(övgü) da O'nundur. Kâfirler patlasa da, dinde samimi olarak Allah'dan başka ilâh yoktur deriz." İbn Zübeyr: "Rasûlullah (s.a.s), her namazın sonunda bunlarla tehlil yapardı"demiştir (Müslim, Mesacid, 139).
Evden Çıkarken Okunur
Enes b. Mâlik tarafından rivâyet edilen bir hadiste Hz. Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
"Evinden çıkarken ,şu duâyı okuyan kişiye bu duâ kâfidir. O adam muhafaza altına alınır. Şeytan da o adamdan uzaklaşıp bir kenara çekilir. O duâ: Bismillâhi tevekeltü alallâhi lâ havle velâ kuvvete illâ billâh'tır" (Tirmizi, Daavât, 34).
Hacerül Esved Karşısında Okunur
"Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh" duâsının okunduğu bir başka yer de Hacerül-Esved'in karşısıdır (İbn Mâce, Hacc, 32).
Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhil aliyyil azîm okumanın fazileti
"Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhil aliyyil azîm" ifadesinin fazileti hakkında birçok hadis rivayet edilmiştir. Bunlardan bazıları şunlardır:
"Her kim günde yüz defa 'Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhil aliyyil azîm' derse, günahları denizin köpükleri kadar da olsa bağışlanır." (Tirmizî, Da'avât, 82.)
"Her kim sabahleyin üç defa 'Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhil aliyyil azîm' derse, o gün ona hiçbir şey zarar vermez." (Tirmizî, Da'avât, 82.)
"Her kim geceleyin üç defa 'Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhil aliyyil azîm' derse, o gece ona hiçbir şey zarar vermez." (Tirmizî, Da'avât, 82.)
"Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhil aliyyil azîm" ifadesi, Müslümanların sık sık zikretmesi gereken bir ifadedir. Bu ifade, Müslümanlara Allah'a tevekkül etmeyi, O'ndan yardım istemeyi ve O'na sığınmayı hatırlatır.
La havle vela kuvvete illa billahil aliyyil azim neye iyi gelir?
(Bismillâhirrahmânirrahim ve lâ-havle ve lâ-kuvvete illâ billâhil' aliyyil'azim) okumak, sinir hastalığına ve bütün sıkıntılara iyi gelir. Anlamı şöyledir: Güçlükte desteğim, sıkıntıda imdâdıma yetişen, her an görüp gözeten Rabbim, beni muhafaza et, sonsuz kudretinle, bana yardım eyle!
La havle vela kuvvete illa billah kaç kere okunur?
La havle vela kuvvete duasının okuma adeti hakkında alimlerimiz tarafından en yaygın okunma şekli 1000 kere okunmak şeklindedir.
La havle vela kuvvete illa billahil aliyyil azim namazda okunur mu?
Bu kısa ve özlü cümle, müezzin ezan okurken, namazlardan sonra, bir yolculuk esnasında, yolculuk dönüşünde veya yapılan herhangi bir hayırlı iş ve amelden sonra veyahut da herhangi bir zaman ve mekâna bağlı olmaksızın uygun olan her yer ve zamanda bizzat Peygamber Efendimiz tarafından okunmuş ve Ashâba da tavsiye etmiştir.
La havle vela kuvvete illa billah nasıl okunur?
Sübhânallâhi ve'l-hamdü lillâhi ve lâ ilâhe illallâhu vallâhu ekber. Ve lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhi'l-aliyyi'l-azîm" diyen, sonra da bağışlanmayı dileyen bağışlanır, dua edenin duası kabul edilir, abdest alanın (ve namaz kılanın namazı) makbul olur" (Buhârî, "Teheccüd", 21).
|
|
|
|