Welcome, Guest
You have to register before you can post on our site.

Username
  

Password
  





Forum Statistics
» Members: 27
» Latest member: Fahriye
» Forum threads: 649
» Forum posts: 926

Full Statistics

 
RasitTunca-2 Hasat Sap ile Samanı Ayırt Etmek (Kar©glanin 12 Ağustos 2016 Vaazi)
Posted by: RasitTunca - 05-30-2018, 11:22 PM - Forum: 2016 Tasavvuf Sohbetleri Arşivi - No Replies


Hasat Sap ile Samanı Ayırt Etmek

(Kar©glanin 12 Ağustos 2016 Vaazi)

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

حَافِظُواْ عَلَى الصَّلَوَاتِ والصَّلاَةِ الْوُسْطَى وَقُومُواْ لِلّهِ قَانِتِينَ

Hâfizû alâs salavâti ves salâtil vustâ ve kûmû lillâhi kânitîn.

Sadakallahul Aziym BAKARA Suresi 238. ayet

Meali:

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Namazlarinizi muhafaza ediniz ve özellikle orta namazi koruyun ve namaz Allah için ayaklanma ve kalkişma demekdir. ve ayaklanmak ve kalkişmanin özüde cekirdegide orta namazda saklidir.(Kainatin özü muhammed oldugu gibi muhammed benim vaktim vakitlerden ikindi vaktidir dedi, öyleyse ikindi vakti kainatin cekirdek verdiği yer demek, yani özü demek ise, muhammed demek ise, ve namaz allah için ayaga kalkmak demeks ise, o halde Allah için kalkmanin de bir özü var, o da 5 vaktin ortasi olan ikindi vaktinde kalkmak, yani asr vakti, yani zamanimiz demek, o da yani, ne dün, ne evvelki gün, ne de yarin, ve de bügün, gün bu gün, zaman bu zaman demedkir. o da zamanini er gibi yaşayanlarin zamani, zamanil asr, ve ashab vakti oldgu gibi, bugünde zamanil asr, yani bugün demek mehdi zmani, ve mehdi ashabi demekde zamanini bugün er gibi yaşayanlarin zamani demek olur.)

Sadakallahul Aziym BAKARA Suresi 238. ayet Tefsiren Meali

وَالْعَصْرِ إِنَّ الْإِنسَانَ لَفِي خُسْرٍ إِلَّا الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَتَوَاصَوْا بِالْحَقِّ وَتَوَاصَوْا بِالصَّبْرِ

Sadakallahul Aziym Asr Suresi

إِنَّ الَّذِينَ آمَنُواْ وَالَّذِينَ هَادُواْ وَالنَّصَارَى وَالصَّابِئِينَ مَنْ آمَنَ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ وَعَمِلَ صَالِحاً فَلَهُمْ أَجْرُهُمْ عِندَ رَبِّهِمْ وَلاَ خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلاَ هُمْ يَحْزَنُونَ

İnnellezîne âmenû vellezîne hâdû ven nasârâ ves sâbiîne men âmene billâhi vel yevmil âhiri ve amile sâlihan fe lehum ecruhum inde rabbihim, ve lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn

Sadakallahul Aziym BAKARA Suresi 62. ayet

Meali:
Şüphesiz, inananlar (Müslümanlar) ile Yahudiler, Hıristiyanlar ve Sâbiîlerden (her bir grubun kendi şeriatında) “Allah’a ve ahiret gününe inanan ve salih ameller işleyenler için Rableri katında mükâfat vardır; onlar korkuya uğramayacaklar, mahzun da olmayacaklardır” (diye hükmedilmiştir).

---oOo---

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

Dünya ahiretin tarlasıdır.

(Hadis-i Şerif , Deylemi)


Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem yine Buyurdular

Yarın ölecekmiş gibi ahirete ve hiç ölmeyecekmiş gibi dünya işlerine çalışınız!

( Hadis-i Şerif , İbni Asakir)

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem yine Buyurdular

Dünyanızı düzeltmeye çalışın! Yarın ölecekmiş gibi de ahiret için amel edin.

( Hadis-i Şerif , Deylemi)

"Allâhumme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ salleyte alâ ibrâhîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"
"Allâhumme bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ bârakte alâ ibrahîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"

Yolculugumuza başliyoruz :

Gecenki vaazimizda dedikki herşeyin başlangici olan Muhammedin nurunun yaratilmasi ile başladi demek olan, güneşimizin yaratilmasi, ve iki cihanin habibinin parcalari helyum ve birde hidrojen iki H ve birde oksijen yani hatice ve muhammed ve, birde onlarin meyva vermesi ile bu kainat acila acila bu kadar ilerledi demek mansinda olan, ilk atom hidrojne ve ve ondan sonraki atomlar, hidrojenin duruşu ile alakali olarak diger elementleri oluşturdu, ve demir bile şeytanin maddesi olan, demirdede işde hidrojen atomlari cok SIK vaziyetteler, ve birde onun elektronlari cekirdegin etrafinda cok hizli dönmeleri sebebiyle demiri oluşturup, demirin o sert ve egilmez bükülmez halini meydana getiriyor.

Biz tarikiati nakşibendiyeye intisap ettigimizde, biraz zaman gectikden sonra, bizim bulundugumuz yerde kücük bir tekke var, bizden yaklaşik 130 km uzkada dergah var, yani biraz daha büyük, ve ondan daha uzak almanyada daha büyük dergah vardi, ve bizler haftada bir, tekkeden dergaha gidip ordaki tarikatin vekili olan "osman okur" abimizin sohbet meclisine katilip, bu yolun adabini ögrenip, seyri süluk etrmeye başladik. amma işde bizlerde kendi icimdize gidemedigmiz zaman, ya ben, yada mehmet abey diye hocamaiz var, onunla burda bu yolu acemilere tanitmaya calişip ve aramizda muhabbetle devam etmye calişiyoruz. ve biz birbirimize yetmeyince viyanadaki dergaha gidiyoz, ordkilerde 3 yada dört vekil abimiz var, ve onlarda kendileri yeterli gelmeyince, onlarde bizi toplayip almanyada büyük dergah var, orda eski vekillerden Rahmetli yarbay "Mehmet ILDIRAR" var idi onun meclisine ve sohbetine katiliyoruz. yani saglik ocagi hastaneye havale ediyor, hastane ise üniversite hastanesine, ve o da insanlari türkiyedeki şeyhe gidip gelmeye gönlnüü meyllettiriyor, ve böyle grup grup ve zaman iki üc kişilik kafileler halinde, menzil şeyhine gidip geliniyor. o ise. hac etmeye .ve kabeye muhammede gitmeyi insanlara aşilayip, insanlari muhammede vasil etme derdinde. ve böyle oluca baş "başa bagli, baş ise Allaha bagli" kural ve düsturu ile hereket edilmekde idi. ve bir gün biz almanyaya gittik, ve cumartesi toplu sohbetinden sonra Rahmetli vekil Memeht ILDIRAR hoca, kürsüden indi ve imamin namaz mahalline gecdi, yönünü bize tuttu ve gelenlerin soru ve sorunlarina cevap veriyor ve özel hal sohbeti yapiyor. bizde istiafede edelim diye, o Ay veya güneş oldu, bizde yününü ona tutan yildizlar gezegenler gibi, onun etrafinda halka yaptik, ve sorular cevaplar derken, cemaat biraz daha kalabaliklaşdi, ve arkadadakilerde sesi duyabilsin diye, yani mikrofonsuz komuşuyor mehmet hoca rahmetli ve saflar siklalaştirildi. ve arka cemmat biraz öne gelmiş oldu, ve az sonra biraz daha kalabalik, biraz daha yarbay mehmet hocaya yakinlaştik, saflari SIKLAştirdik, ve sonra sonra deeken kalkamiyonda meclisden ve diz dize kadar saflar SIKLAşti, ve ayaklar agrimaya başladi, ve ve öyle olunca başladi nefsim ZILGIT cekmeye "kalk artik, kalk artik demeye." amma meclisden kalkamiyonda, iyice SIKIştik, ve bir ara firsat buldum ve meclisden kalkip ayaklandim, ve yani yoksa SIKIşmakdan helak olcaz, diz bacak falan kalmadi, otur otur birde diz dize yani. işde peygamberimiz zamaninda da Ashab aynen böyle meclisde toplanirlarmiş, ve o zaman mikrofonu nerden buluyon, arka meclisde sohbeti duysun diye, işde ashab saflari SIKLAştirirmiş, ve öyle olunca, sonra namaza kalktiklarinda bazen o kadar olurmuş ki, ashabin SIKLIK derecesi, arkadaki öndekinin sirtina secde ederlermiş, ve böyle olunca, bu dedigimiz, demir atomlarinin hidrojen atomlarinin SIK durmalarindan başka birşey demek degil dedigimizi ispat ediyor. ashabin o meclideki sohbette oturuş halleri, o günün elementi demirse demir, aluminyumsa, aluminyumu oluşturmuş oluyor, ve birde imanlari derecesinde, elektronlarinin hizi ilede, işde sert element, veya seyrek duruşlari ile de gaz formundaki elementleri oluştrumuş oluyorlar, bizde işde kabeyi tavaf ederken, yine en icden dlönen ile, dişdan dönen farklidir. ve biz 97 de hac ettigimizde hacerül esvede yakin olmak için, taaa ic kulvara birinci ikinci kulvara kadar yakin gittik, ama ordao nu öpmek için, digerini ezen insalari görünce geri cekildim ve öpmedim onu, sonra ise birkac seferde de taa dişdaki o osmanlinin yaptigi cok katli, haremin diş binasinin herkatinda bir vakit namazi kilip ve en üstündeki balkonunda da tavaf ettim. yani hem en SIK haldeki demir gibi sert halini denedim, ve hemde en seyrek hali hatta bir seferde de iki seferde de kabenin dişinda namaza durdum, ve cünkü cemaat, cuma vakti, ve bazi gündüz vakitlerde taaaa dişa taşmakda idi.
işde kainat in özü muhammed ise, o ikindi vaktini benim vaktim diyorsa, ve kuranda da rabbim de ikindiyi vusta namazi diye tarif edip, kainiatin özünün, vusta da, yani asrda oldugunu söyleyince, bizde zamanimiza sahip cikip, zamanimizi iyi yaşmaliyiz, ve bizlerde, grup grup, zamanimizin aylarini güneşlerini ve elementlerini oluştrumakdayiz ey ahir zaman askerlerim sizinde bana olan yakinlik mesafeniz, bizim zamanimiz maddelerinin hangi halde yaratildigni aciklamiş olmakda. ve biz dedikki, bizden bir kurşun atimlik uzak mesafede durunuz, ve bize cok yakin gelmeyin lütfen, ve bizi demir eylemeyin demek istedik, gaz ve ucucu kanatli formumuzu bozmayin dedik, ve amma işde, eger nasip olursa, son hutbe zamani işde, hacda mehdinin askerleri öyleki, taa mikat mahallinin, tamamini doldurcaklar, ve o kadar büyük bir cemaatki, ve sert bir maddeki, yani kati element oluşturcagiz ki inşallah, şeytan dahi o maddeyi delip gecemeyecek, ve öyle olunca,

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

“İnsanlar ezan okumanın ve ilk safta yer almanın sevabını bilselerdi, ön safta durabilmek için kura çekmekten başka yol bulamazlardı. Namazı ilk vaktinde kılmanın sevabını bilselerdi bunun için yarışırlardı. Yatsı namazı ile sabah namazının faziletini bilselerdi, emekleyerek de olsa bu namazları cemaatle kılmaya gelirlerdi.”

(Hadis-i Şerif , Müslim, Salât, 129; Buhârî, Ezan, 9, 32)

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Yine Buyurdular

Namazda, omuz omuza sık durun! Açıklıkları kapatın ki, araya şeytan girmesin!

(Hadis-i Şerif , Hâkim)

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Yine Buyurdular

Allahü teâlâ, safı sıklaştırana rahmet, safta boşluk bırakana gazap eder.

(Hadis-i Şerif , Nesâî)

ve Peygamber dedi dünya ahiretin tarlasidir, yani burda eken ahirette bicer demek, yani öyleki, sap kim, saman kim acaba, yani herşey muhammedin parcasi ise, demir bile muhammedin parcasi olup, onun ashabinin saflari SIK tutupda kararli bir iman ile duruşlari ise, o zaman kardeşiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiim, kafir kim? münafik kim? günah ne? sevap neeeeeeee? bana söylermisin, herşey bir cekirdegin filiz vermsiyse, ondan cogaldik ise, biz kimiz? nereye bu yolculuk, dünyadan ahirete, sapdan samanami? samandan sapami, yoksa tohumdan, sapa ve samanami? yani bugday ilk dikildiginde bir habbe idi, o sonra dikildi ve yagmurla suyla buluşunca, filiz vedi ve, iki yaprak acti, ve aynen sag kol, sol kol, sag ayak sol ayak, sag göz sol göz gibi, catal verdi demekdir. ve bir hücre ben sag tarafin, sag elin demiş, sagciyin demiş, bir başkasi gelmiş ona itiraz etmiş, hayir kardeşim ben senin görüşüne katilmiyon, bende sol kolun, ve solcuyum demiş, ve sol kanati, sol eli, sol kolu, sol ayagi, ve sol göz kulak oluşturmuş, yine sap ile saman, o tohum iken bir yerdeydi, ne smandi, ne sapdi, o bir habbeydi, sonra filizlenince, biri dedi, ben sap olcan, saman olcan, digeri dedi, bende dene ve tohum ve bugday olcan, ve bölylece ayri ayri fikirleri yüzünden işde, sap ve samana döndüler, ve mevsim hasat mevsimi, ve yaz hasati yani öyle oluca, tirpan bicme zamani, mevsim hasat, ey insanlik ne ekdinde ne biciyorsun, ey feto hoca, ne ekdin de ne biciyorsun şimdi, birlik yerine ayrik otumu ekdin, kürt bitkisi ayrik otumu ekdin, bufgday yerine, ayni bugday sanirsin amma, bugday degildir o, ayrik otudur, ve sen ayrik otu ektiysen, işde hasadinda böyle ayrilik, kopma dagilma olcakdir. ey Feto hoca insanlik ekdseydin, insanlik bicerdin herhalde, sebeb ve hikmeti ne olaki bu hazin sonun. ben inanmiyon buna, bu bir seneryomu, Allah diyen, alni secdeden kalkmiyan bu adamlairin sonunun, böyle bir hazin olmasi, ve müminin diyenin böyle kepaze bir hale düşmesi cok garip, bunlar Allah adamlariydi, nerden siyasete girdiniz, siz Allah adamlariydiniz, niye siyaset yaptiniz, vara yapanlar yapsaydi, ve işde o canavar sizide yuttu, cogu insanin, bunlarin böyle hallerinden haberleri bile yok, derdi hak davasi, uslu nazli, namazli abdestli adamlardi, eger bu bir peygmber belasi gibi, sabir imtihani ise, rabbim mübarek etsin, zaferle cikmak nasip etsin, yoksa bir musibet ve bela ise, rabbim askerimi ondan muaf eylesin, bizi de askerlerimide bu belaya bulaştirmasin. yani Allah, Muhammedi yaratmişda, birde halid bin velid diye birini yaratmiş, ve onada müsade vermis, git muhammedin agzini burnunu veya dişini KIR gel demiş. lan ey cigirtkan müslüman, hani muhammed iki cihanin habibiydiye, insan habibinin, sevgilisnin agzini brununu kirarmi yada kirdirirmi ,ey feto sen isminin başina bir "M." koyuyordun neydi o Muhammed Fetomu Mehmet fetomu mehdi fetomu, muhammed veya mehdi isimli feto isen, yok öyle bedava mehmetlik muhammedlik , halid gelsin agzini burnunu kirsinda, nasil muhammedmişsin naasi lmehdiymişsin bir bakalim, yani cilenin belanin büyügü muhammed gibilere gelir, senin isminde muhammedse mehmetse, ve davan hak davasi ise sabret vallahi eken bicecekdir, sen hak ek ki hak bicesin, yüzsüzler arsizlar şeytan uşaklari güle koysun, bir gün zafer müminlerin, ve mehdinin olacakdir, merak etme, sen mehdi degilsende, mehdi bir başkasiyse, o zaman bari mehdinin yardimcisi olda o davaya hizmet et, ve bu davanin adami olmaya devam et, yoks benlik girerse, işde Allah, ben diyen firavunlari nemrutlari, en aciz sanilan silahiyla şap diye vurunca, bir svrisinegine yikdirir, sen firavun degilsen, ibrahimsen veyam ibrhimden tarafsan,muhammed veya muhamediysen, bu kafirler seni yikamaz,yok eger sen firavun ve ayrik otundan tarafaysan, işde bir sinek gelir, senin bütün saltanatini yikar gecer, bir mundar sinek, yikar gecer, bokla yapilan sidikle yikilir demiş atalar, ben deme ki biz de ki, mehdilik davasi, biz ve ümmet davasidir, yokse ben baş olan davasi degildir, biz davasidir, benlikden gec, ve insan ol, insan ek, insan bic. o ardindan gelen, bu davadan haberi olmayan, bu kavgalardan haberi olmayan, günahsiz insanlarida cehennemine doldurma bari, onlar senin ateşinle yanar oldular, sen onlarin cehennemi oldun, ne kötüdür o cehennem degilmi! ey taayyip sende sakin karşima gecipde katila katila gülme, gülen veya feto güeln gibi birgün aglayacagi günüde beklesin, Allah kimsenin üstüne öyle 100 sene surur rüzgari estirmez ayni zkat gibi o da 1/40 dir, bu surur rüzgari kirk yilda bir eser, o sürur rüzgari sandigin senin yelinde havanda bitince sende tedahülden kalkacan elbet, bu toprak ve dünya, nice firavunlar, nice karunlar, nice nemrut ve iskenderler barindirir altinda ve yine kesdigi kestik bicdigi bictik kanuniler, süleymanlar barindirir altinda HEPSi TOPRAK OLDU, VAR SEN DÜŞÜN SONUN NE OLUR, NE EKDiNDE NE BULCAN NE BiCECEN şimdi o senin yalanci cennetinde eylenenleride nereye götrüceginini bir düşün, ne ekdinki, ne bicecen de vallahi muhammed dediki "dünya ahiretin tarlasidir" eken bicer bir gün, gözünün cayirinin acildgi günü bekle sende .

----oOo----


"Zikri Raşidi" evradimizin bir bölümünü salavat ve fatiha ismarlamalari oluştururki, yani işde fatiha ve kulhuler, işde önce silsileyi kasra, yani kücük silsileye hediye emtek ile başlar, ve sonra ise silsileyi kebire, ve sonra silsileyi üla vardir, ve silsileyi ülayi tespit için dedikki

“Silsileyi Üla” yi Tespit Etmek için

“Silsileyi Üla” yi Tespit Etmek için Ailecek bir yerde Toplanilir.
1Kalem ve kağıt alıp yazmaya başlanir.
Evimizin Sag Tarafina dogru gidince en yakindaki “ Hasan veya Hüseyin” den kim varsa o Hasansa bizim üst kolumuz peygamberimizin “şerifler” kolundaniz ve birinci isim o yazilir, Hüseyinse seyidlerdeniz, sonra saga veya sol tarafda Hüseyin aranir en yakin hüseyin sagdami soldami ve bunlarin akrabalik dereceleri, Annemiz tarafindansa Anne tarafindan o kola bagliyiz, Baba tarafindan akrabimiz iseler Baba tarafindan o kola bagliyiz demekdir. Ve böylce ilk yön tespit edilmiş olur. Sonra evimizin arka tarafina dogru ilk peygamber isimli kimse kimdir, hangi peygamberin kolundaniz o tespit edilir ve o isim yazilir,
Liste böylece şöyle olmalidir ilk önce evimizin sol tarafina dogru annemiz tarafindan akrabimiz olan en yakin eve, uzaga dogru devam edilir hatta bu başka şehire kadar olabilir “Hasan, Hüseyin, Fatma, Ali, Osman, Ömer, Bekir, Ayşe, Hatice, Zeynep” aranir, ve ashabin isimlerinden olan kimseler olabilir, amma bu kimseler sadece anne tarafindan dedemizin babasina
kadar akraba olanlar olcak. Sonra sag tarafa dogru ayni işlem saga dogru bu sefer baba tarafindan akrabalar yazilir. Sonra evimizin arkasindaki komşularimizdan başlayip arkadan sagdan sola dogru gidip sonra tekrar bize dönüp glecek bir daire halinde bütün akraba olan olmayan tanidigimiz peygamber isimli tanidiklarimizin isimleri not edilir. İlk önce direk arkaya dogru düz cizgi gidilir iki tane ayni isim olanlar ilk yakindaki ele alinir, ikinci ayni isme varinca ordan artik sola dogru dönme noktasina geldigimizi bildirir, bu sadace yaşadigimiz köy veya şehir icinde tespit edilir dişari cikilmaz yani peygamber isimlilerde.
Bu not etiklerimiz de cift isimliler en yakin komşumuz olanlar ele alinarak düzletilir, ve bu bizim “silsileyi ÜLA” mizdir.
Vaktin müsait oldugu bir zamanda, senede bir defa bu silsileye 3 ihlas 1 fatiha veya 3 fatiha 7 ihlas hediye edilir.

ve bizim silsileyi ülamiz, bütün bu ardimizdan gelenlerine ana silsilsi olmakda, ve bizim gectigimiz yerden, gecerek bizim vardigimiz yere varabilirsiniz, bunun için bizim silsiilemizdeki dogdugum evde, sag komşumuz Dedem ali ve ninem ayşe ve hasan amcam, sol komşumuz ise hüseyin amcam, yine arada meşhur köyün kara kuyu su, sert ve soguk bir su, ve sonra karşimizda mehmet hacer ve ali ve Amine var,yine hafi solda cakla ahmet yani muhamedikn versionlari yine somnra
muhittin sonra kadirler var, yani abdülkadiri geylani velilerden en yakin olan, sonra peygmberlerden, merkezde Mustafa ve işde mehmet ve ahmet var sol köşemizde sonra ardimizda ise süleyman ve zekeriya, en yakinda hemen sonra sol arka köşede davud var, ve asiye var, sonra sultan var, yani belkis ve yine ikinci sultan, Türk sultan (BALKIZ) annemiz var öyle olunca muhammed dediki
O (Mehdi) Davud Evlatlarindan olacak.
Tarzi ve tipide bir nevi israili olcak yani yakubi olcak demekdir.
yani öyle olunca, davud evladi olmak demekde, yine süleyman evladi da olmak demek olur. ve o yüzden bize yakin gelen en arka iki komşumuz, hatta birde onlarin oglu olan 3 komşu, süleyman dir ve böylece davud evladi inin evladlariyiz demekdir ve hemen bir üst zekeriya, bir üst sol kanat davud, ve yani Hz. süleymanin babasi, sonra ayni yerde Assiye ve sultan yani belkis (BALKIZ) annne ve birde firavunla savaşan kutsal anne Assiye anneden olma demek olur. yani bizim silsileyi ülamizi oluşturanlardan bazilari, sizde dogdugunez eve bakin, sisizin silsileyi ülaniz nasil diye, ve gücü yeten herkes bizim silsileyi kasrmiza ve veya silsilei kebirmize fatiha ismalarlanir günde bir veya iki defa

ve bizim bitişik komşularimiz bunlar olunca, bizim en icden dönen merkür oldugumuzu gösteriyor, ve öyle olunca, bizim safimiz cok SIK duran bir safdir, arasina şeytanin girmesine müsade vermez inşallah, velhasil kelam.
ve bizim ilk silsile dairemiz cok dar ve yakindir yani merkür gibi

Peygamber Efendimiz (asm), cemaatle namaz kılmayı teşvik ederek, cemaatle kılınan namazın tek başına kılınan namazdan yirmi yedi veya yirmi beş derece daha faziletli olduğunu bildirmiştir. (Buharî, Ezan, 30; Müslim, Mesacid, 42 )

"İnsanlar ilk safın sevabını bilselerdi, ön safta durabilmek için kura çekmekten başka yol bulamazlardı. Namazı ilk vaktinde kılmanın sevabını bilselerdi, bunun için yarışırlardı. Yatsı namazı ile sabah namazının faziletini bilselerdi, emekleyerek de olsa bu namazları cemaatle kılmaya gelirlerdi."(Buharî, ezan, 9,32; Müslim, salat, 129 )

"Kim yatsı namazını cemaatle kılarsa, gece yarısına kadar namaz kılmış gibi sevab alır. Sabah namazını da cemaatle kılarsa, bütün geceyi namaz kılarak geçirmiş gibi sevap alır."(Buharî, ezan, 34; Müslim, Mesacid, 260 )

“Kişinin cemaat ile kıldığı namaz, evinde veya çarşıda kıldığı namazdan yirmi beş derece daha faziletlidir. Bu fazilet şu şekilde gerçekleşir: Biriniz güzelce abdest alır sırf namaz kılmak için camiye gelirse, camiye varıncaya kadar attığı her adım için bir sevap verilir ve bir günahı silinir. Camiye girdiği zaman namaz için beklediği sürece namaz kılıyormuş gibi sevap kazanır. Melekler bu kimseye dua ederler. Kimseye eziyet etmediği ve abdesti bozulmadığı sürece; ‘Allah’ım! Bu kulunu bağışla, ona merhamet et ve tövbesini kabul et’ diye dua ederler.” (Ebu Dâvûd, Salât, 49, I, 378 )

“Kişinin bir başka kişi ile birlikte kıldığı namaz, tek başına kıldığı namazdan, iki kişi ile birlikte kıldığı namaz bir kişi ile birlikte kıldığı namazdan daha sevaptır. Cemaat ne kadar çok olursa bu namaz Allah’a o nispette sevimlidir.” (Ebu Dâvûd, Salât, 47 )

Allah Resûlü şöyle buyurmaktadır:

"Üç kişi bir köyde veya sahrada bulunur ve cemaatle namaz kılınmazsa, şeytan onlara hakim olur. Öyleyse cemaatten ayrılma. Çünkü sürüden ayrılanı kurt yer." (Ebu Davud, salat, 46 )

Bir diğer hadis-i şerifte ise,

"Nefsim kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki, ateş yakılması için odun toplanmasını emretmeyi, sonra da namaz için ezan okunmasını, daha sonra da bir kimseye emredip imam olmasını, sonra da cemaatle namaza gelmeyenlere gidip evlerini yakmayı düşündüm."(Buharî, Ezan, 29; Müslim, Mesacid, 251 )

Silsilesinde Hasan ve Hüseyin olmayanlar üzülmeyin ve şöyle tefekkür ediniz; yani silsilede hasan hüseyin olmayinca veya zeynep olmayinca, biz muhammed soyu degiliz demeyin cünkü hasan ve hüseyin zeynep merkez ise onlarinda bagli oldugu bir başka silsile var, ve eger siz onlara degilde, onlarin bagli oldgu silsileye bagli iseniz, siz bir üst bogumdan onlara baglisinizdir yani, onlarin bagli oldugu budakdan baglisiniz, veya oda yok ise, o zaman daha üst budak peygmbeler budagindan yine onlara baglisiniz demekdir yani "müminin zarari olmaz, her hali hayirdir" bu demekdir.

---oOo---

Minaral Water veya Gazli icecekler ve Enerji icecekleri

Dikkat edin ey mümin, bizde bir zamanlar bu enerji iceceklerine müptela olmuşduk ve anlatmişdik, herkesin imami mübin SIRI ile ne amel işledgini dilinden söyler diye, ve enerji iceceginin ana meddesinin isimini Tauruin koymuşlar, taurin ve ta - urin yani harn demek ve urin ve ürik asit demek sidik demekdir. ve sidik ise oksijen ve suyun böbreklerde cok fazla SIKIştrilimasi sonucu öldürülmesi veya şeytana dönmesidir, sidige dönmesi sari renk almasidir, yani sidik suyun öldrürlmüş hali, yani cendereye sokulmuş su , bunun videolari var, oksijen kracher yazin, ve bunu nasil yaptiklarinin videolarina bakiniz ve oksijen kracher dedikleri şey işde o peny markette şişede sattiklari sari sidik, yani suyun preslenmiş hali, aynen böbregin yaptgi gibi oksijenler ölünce veya öldürülünce, işde sari sidige dönüyor ve o sidik amma böbrekde ve insan bedeninde yapilsin, amma dişarda insanlarca preslenerek yapilsin, o sidikdir. ve diyorki işde decal inslara bir elinde ateş bir elinde su suncak ve muhammed dedi suyu degil ateşi tercih ediniz cünkü tam tersi olcak dedi.

Ebû Mes’ûd el-Ensârî ile birlikte Huzeyfe İbni Yemân’ın yanına gittim. Ebû Mes’ûd ona:
- Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’den deccâl hakkında duyduklarını söyle, dedi. Huzeyfe de şunları söyledi:
- “Deccâl, yanında bir su ve bir de ateş olduğu halde ortaya çıkacak. Bazılarının onun yanında gördüğü su gerçekte su olmayıp yakıcı ateştir. Bazılarının onun yanında gördüğü ateş de gerçekte ateş olmayıp soğuk, tatlı bir sudur. Sizden deccâle kim yetişirse, ateş olarak gördüğü tarafta bulunsun. Zira o, tatlı, içimi güzel bir sudur.”
Ebû Mes’ûd el-Ensârî, Huzeyfe’nin böyle söylediğini ben de duydum, dedi.

Buhârî, Enbiyâ 50, Fiten 26; Müslim, Fiten 105, 10

yani sidik, enerji icecegi diye sidik satip iciriyor, vazgecin bundan, cok zararli,ve sebebine gelince onun enerji ile alakasi yok, ve vücuda giren ölü oksijen olan sidik işde, icerde kalbe gidince, ve oksijen saninca onu vücut, halbuki oksijenin öldürülmüş hali, veyahutta şeytan cocuklari demek olur, ve öyle olunca işde kalp nefes alamayinca hizli hizli carpmaya başliyor, ve kuduruyor nefessizilikden, ve sen saniyon enerji geldi, halbuki vücut oksijensiz kaldigindan ölcek gibi olunca, hizli hizli kan pompaladi ondan, o enerji sandigin durum o hal gecince vücut ve kalp tamamen yorgun düşüp, vücut ardina cöküyor. lütfen icmeyin bu gavur icadini, ve deccal icecegini bende bir ara uykumu acmak, ve gece vaaz sohbet ibadetle meşgul olmak ve uyumamak için iciyordum, ve gördümkü böyle bir durum var. ve vazgecdim artik icmekden, ey mehdi askeri sakin icmeyin, birakin bunu, bu deccal icecegi, bunu bil. Yine minaral watere alişkanlik yaptik ondan vazgecemiyoz bu seferde, ve asitli icecek ise, yine kafir icine seninle savaşsin diye her bir oksijhe karşilik, ölü ve kirli oksijen olan, karbon dioksit katip, gazli icecek icad etmiş. neden seninle savaşsin, ve sen ibadet etme namaz kilma ,... diye cünkü oksijen hayat demek o icine senin gazli icecek ve asitli minarel diye karbon dioksit katip iciriyor. halbuki nefes ile kirlnemiş oksijen atilmişdi dişari, ve sen onu su diye geri icip iceri aldin ve şimdi senelerdir alişdik, ve karbonlu icecekler olan mineral suyu diye yutrduklarina cola fanta diye, ve böylece şimdi saf su sandigimiz ceşme suyu icince vücut bu ne yabanci bana zararli diye algiliyor. ve allah biliyorya nerdeyse saf normal su vücuda agri ve hastalik yapacak hale geldi. yani birinden duymuşdum o da mineral wasser va gazlilara alişmiş, ve ben saf ceşme suyu icemeyon, icince belimi agritiyor diyordu. yemin olsun bu kafir, bütün müminleri kandirmakda usta oldu. ve heryerdede onun o cehennem sulari satilir oldu. ve güzel ambalajlara sarili ve cehhennem satiyor, bizde cehhennem sularini birde para verip alip iciyoz. ne yapan bu minaralde takili kaldik artik. aynen yine sebzeleri meyvalari bozdular ve icine geschmack verstarker diye bir madde eklediler ve onun yüzünden, en lezzetsiz bir yiyecek icecek senin damak tadina hoş geliyor. lan cola nedir: kara aci su, icine şeker katip yutturuyor bize kara suyu eskiden olsa icmezdi insanlar, amma bugün zevkle iciyor, neden? cünkü icinde geschmack starke diye birşey var, damak tadina hoş geliyor icince. yani hep deccal suyu, hep decal suyu bunlar, ve artik saf suyu vücutlar yanliş algiliyor. yine insanlr sahte tadlara aliştigindan normal bio bir armut elma yiyince, bu ne, tadi yok diyor insan, halbuki tadi yok degil, sen sahta geschmack verstarkeye alişdin ve o olmayinca, eroin gibi artik onu ariyon, ve o yoksa diyon, ve bu yedigim amrut tadsiz, hiyar tadsiz, dometes tadsiz, tavugun lezzeti yok saniyon. halbuki onlar orjinal amma sen yalanci tad mübtelasi oldun, ondan farkedemiyon, ve vücut eski tadlari tanimaz oldu artik, bu da ikinci uyarimiz.
yani matrixde bir ara neo insan tarlasindan cikinca sümük gibi bişey yiyorlar amma, onu yerken ne yiyon diye düşünürsen o tadi aliyormuşsun, ve sonra yine evliyalarin bir tasdan su icince, o ne niyetle icdiyse tadi o olur diyor, ve ardina o tasdan bir başkasi kalan suy icince, ben balli süt tadi aldim diyenler olmuş. yani ayni matrixdeki o sümük yiyecek meddesi yani, astronot yiyecegi yediriyorlar, yani sadece protein veya mineralleri toplayip, ve viteminleri toplayip, hepsini bir mayi yapip, yediriyorlar, ve onlara elma armut veya dometes gibi bir kaporta yapmadan, sadece meddelerin özünü verince, sümük gibi bir sivi yani, dünyada ise sen onu kaportasi elma diye görünce iştah bulup yiyordun, amma matrixde elma dali yok, bilmem dometes fidesi yok, gemideler ve ne yiyecekler, sadece maddlelerin özüolan siviyi aliyorlar aynenyediklerimizin midede deki hali gibi, ne katarsan kat, o bulamac yapipda yiyor degilmi, midede hepsi bulamac halinde, işde o sivida astronot yiyecegide ayni midenin yiyecegi gibi birşey ... bu konuyuda gectik.

Simya ilmi ve Toprak altin olurmu hic ve elementlerdeki Saf düzeni

ve deniyorki islam alaimlerinin bazilari simya bilirdi, ve topragi veya bakiri bazi evrelerden gecirip altina döndürebiliyorolardi. nitekim bunu öyle cahil kimseler bilemez. ve o eski kirimizi ALTIN dövme diye koyu kirmizi gibi sariilikdaki altinlar, büyük dövme altinlarin sarilik derecesinin sebebi altina bakir kattiklarindan, ve bakiri fazla olan altin, bakirin rengine biraz dah yaklaştgindan kirmizi altin denen altin oluyor, sende diyon bu has altin, halbuki ne kadar cok bakir var, o kadar cok kirmizi oluyor, ve ashtekarlik, sana altin diye bakir satiyor, sende ucuz bakiri, altin fiyatina satin aliyon, farkinda degilsin, yeni kazik deccal kazigi yine. yine yeşil altin demek ise altina ne kadar gümüş veya nikel ve alu katarsan o kadar yeşil altin oluyor, yani yine ucuz altindan daha ucuz olan gümüşü nikeli,.. sana altin diye kakiiliyorlar. ve gümüşü nikeli altin fiyatina aliyon farkinda degislin, kazik deccal kazigi yine. yani deccal bütün piyasayi tutmuş. yine elbiseler petrol deccal giyecegi olmuş, birde pamuga zararli bir böcek üretmiş, ve insanlarada zararli tarlalarda zararli diye pamuk ektirmiyor, ve pamuklu orjinal sürüm giyecek yok, hepsi petrol. petrol ne dedik yanici madde, yani cehhenmi hak etmiş olan insanlarin maddesi dedik, amma onlarin artik azabi dolmuş ki cehenemden cikar olmuşlar, ve müminde onu elbise diye giyiyor, ve müminin evine girip hizmet eder oplmuş, kafir denilenlerin evine de girmiş, ve yine bütün alet erdavatlarin kaportasi yni kasa kisimi yine o petrolden üretilme bir madde. yani yine o eskiden kafir olanlar artik azaplarini doldurup insanlara bir nevi hizmet etme görevine terfi etmişler. ondan daha üstün bir kata cikkince yine daha, iyi agac gibi yanici amma bir nevi canlilik kazanabilir oanlari varmi allahu alem. yani dedikya petrol benzinve benzeri artik tekrar insan bedenine giripde can kazanabilcek safiyeti kaybeden bir insan ve cehhenneme layik kullar demekdir dedik. ve öyle olunca fecr suresindeki "fedhuli fi ibadi" özelligini kaybedince artik insana girip can bulamayan, bu petrol cinsi olanlari, en azindan iyi ve iylik yapmiş olan kafirleri, allah, birazda olsa afedip insanlarin üstüne elbise veya kullandigi hizmetindeki alet erdavadinda kullandigi, bir nevi onlarin cenneti olcak bir haldeler. yani televizyonunu seviyonmu seviyon taaaki bozulasiya kadar, ve bozulunce yine cöp oldu degilmi. cep telefonlarinin kaplarini seviyonmu, alirken cok seviyon, iki sene, veya alti ay sonra, yine atiliyor, yani işde at ve eşek halindede bunlarin o günahkar kullarin cehhennemi oldugu, yani bir nevi insan olamayan insan bedenine bir daha girebilecek safiyete ulaşmamiş insan modelleri. emme en azindan can bulmuş ve insan hizmetlisi havan sifatini almiş at eşşek veya daha sonra, bir üst koyun keci inek, ve ondanda saf hale gelince, süt olur et olur, ve insan yer, insan haline döner, yani "fedhuli fi ibadi" ayetine mazhar olurlar. ve altin olma meselesine gelince, dedikki ashabin vey mehdi ashabinin işde aynen, altin elementindeki elektron dizilimi gibi bir hale ve mutmain iman halini almiş 79 mutmain imanli müminin camide bir araya gelip saf tutmuş namaz kilmiş hali, altin maddesini oluşturuyor, nitekim ömer mümin oldugunda müminler 40 inci veya ALTIN yani AU 79 elektronlu elemntin 79 . cusu yani müminler 79 kişi olmuşlardi ve o yüzden işde eşkiya olan ömer de mümin olunca teneke gibi olan ömer ALTIN halini aldi ve 79. oydu ve ilk altina olan o olmuş idi, ve böylce adaletin timsali oldu. ve simyaci olan bir kimse bunu bildigi için, işde bütün elementler hidrojen maddesinin saf tutuşuna bagli dedik. ve hoidrojenden demir, hidrojenden gümüş, ve hiodrojenden ateş, ve hidrojenden altin yapabilcegini bilen bir simyaci, topragi altin edebilir, eger Allah ona o gücü ve ilmi verirse işde, at seyisleri at terbiyet ettigi gibi, amerikali kovboylar gibi, sigirlari bir sürüyü bir yere götürürken, işde kirbac ve atlarla kovalayip saflarini SIKLAştirip, bir arada sürüyorlardi, ve bugün ise jeeeplerle ypiyorlar bunu, ve böylece ineklerin saf tutuşu ilede bir üst maddeye dönüyorlardi, ve kesilip mezbehaneye gidiyorlar ve kesilip insan yiyince, can oluyorlardi insan oluyorlardi, amma onlarin saf tutuşunda yine sürüsüne bakinca cok elketrionlu bir maddeye dönüşüyorlardi işde. at terbiyeci kaplumbaga terebiyecesi, fil tebiyecisi gibi, element terbiyecesi olan simyacida aynen kat karişdir yapan bir aşci gibide kirbaci eline alip elektronlari düzenleyebilirse, işde her elementten altin ütretilebilr, yok öyle sadece hidrojen den altin üretmek yani, "herkes islam fitrati üzre dogar, sonra anne babasinin dinine döner." yine herkes ALTIN gibi safiyette dogar, sonra teneke haline kadar düşer, ve eger terbiyet edilip seyri sülukunun tamam ederse mümin olup ALTINLIK vasfi kazanabilcek bir istidatta halkomuşdur, yani herkes mümin ve müslüman olabilcek bir yapidadir, o yüzden toprakda hz ömer gibi eşkiya birini veya hirsizlarida haydutlarida mümin Terbniyet mümin yapabilir, ALTIN gibi bir cevhere döndürebilir velhasil kelam.

[attachment=38454]

Bu haftaki Son konumuz ve

Deniyorki "Şer’i Delil Karşısında Keşf ve İlham İddiası Geçersizdir." Dogrumu bu iddia?

öcelikle Şer’i Delil Nedir deyince : ve alimlerimiz Kuran ve sünnettir demişler halbuki Şer’i Delil demek gözle görülen, elle tutulan, kulakla duyulabilen,.... şeriatin zahirini ele alan deliller ile bilinenebilenler demekdir.
ilham nedir denince: şeytandan gelen sese vesvese diyoz, melekden gelen sese ise ilham diyoz, yani sag ve sol ses gibi, iyi ses, kötü ses gibi, yani o ses(ilham) hak söz olabildigi gibi, yalan ve şeytaninve cinlerin kandirmak için uydurklarida olabilir.
Keşf nedir denince : Keşfen bilmek, aynen bir denize ve okyanusa bakinca ufukdan bir dumanin tüttügünü görmek, ve az daha bekleyince baca gibi bir şeyin üstünde duman tüttügünü görmeye başlamak, ve sonrda geminin vapurun babasinin görülmeya başlamasi, sonra geminin daha yakina gelip tamaminin görülmesinde, işde dumani görünce haa gemi geliyor demek gibi, dumandan yani bir alametten yola cikipda geminin gelecegini bilmek, veya bulutlarin hareketine göre hava raporu tahimini yapmak gibi keşfen, yani alametlerden yola cikilarak bilinen, tahmini bir bilgiye biz keşfen bilmek diyoruz.

Misal1:

Bir yere vardik ve orada musluk var, borular döşenmiş, sifon var, ve pis su borusuda döşenmiş, ve bize, suya ulaşmak için sadece muslugu acmak kalmiş, ve bütün şeri alametler, burda su oldugunu gösteriyor degilmi? amma o evi yada şadirvani yapan, eger belediyeye veyahut su kayngina, evin su baglantisini baglamdiysa, muslugun olmasi, sifonun olmasi bir işe yarmaz, muslugu acinca su akmaz degilmi, yahut belediye suyu kestiyseveya su bir sebebden kesildiyse yine su akmaz degilmi?

Yani şeri delillerde bazen yaniltabilir, aynen ilham ve keşfen bilmenin yanilttigi kadar, şeri delillerde bazen yaniltabilir.


Misal 2 :

Yine bir evin bir odasina girdik, ve tavanda asili bir lamba var, ve yine duvarda kapinin kenarindada onun acma kapama dügmesi var, ve bakinca hatti yani kablolar da döşenmiş oldugu belli gibi, ve vardik dügmeye basdik, amma lamba yanadabilir yanmayadabilir, cünkü saat kutusundaki sigorta attiysa, dügmeye basmak ile lamba olmasi bir fayda etmez ve lamba yanmaz. ve eger yanmazsa ariza nerde önce hatti izleyip cereyan nerden itibaren yok onu bulmak lazim degilmi, ve önce saat kutusuna gidilir, sigortalardan kapali olan, veya atmiş olan varmi ona bakilir, ve eger varsa dikkatlice sigorta acilir, ve hatta bir ariza yoksa gidip lamba yakilir, yine yanabilirde yanmayabilirde, ve eger yanmiyorsa,önce lamba patlamişmi kontrol edilir, yok patlak degilse, lamba cikarilip,kontrol kalemi ile oraya kadar ceryan geliyormu bakilir, yani ceryan lambaya kadar variyormu, eger variyorsa, bu sefer oda degilse belki ceryan elektrik kurmunca kesilmişdir bir ileri noktaya bakilir, veya kiş ve firtina varsa, elektrik hattinin geldigi direk yikilimiş, ve hat kopmuş olabilir, her ne kadar lamba ve hat olsada, bütün bu işlemler sira ile kontrol edilip, hepsi düzenli ise, o zaman bütün şeri deliller yerli yerindeyse, o zaman belki dügmeye basinca lamba yanabilir degilmi yani? ve sadece kurana ve sünnete bakipda, haaa bu yanliş, bu dogru demekde bazen abes olur, kuran ve sünnet, onun aynen odadaki lambaya bakmak gibi, sadece en uc noktadaki delilleri bilmek olabilir, onun arka planinda neler yatiyordur bilinmezse, yine o hüküm, bazen herşey sag cenapi göstersede, arka planda onun sol cenap için oldugu sonucu cikabilir degilmi. yani arabalarin bazisi arkadan cekişli yani, yani motor önce arka tekerlekleri döndürür ve arkadan itme halinde yürür. bazisida önden cekkişlidirve motor ön tekerlekleri döndürür ve önden hareket edip arabanin arkasina ceker halinde yürür. ikisde gecerli degilmi, ama farkli sonuclar meydana getirir degillmi, kişin (winter) arkadan itmeli yürüyen arabalar, cok kolay, buzlu ve yagişli havda kayma gösterir, önden cekişliarabalar bu konuda daha satabildir. önden cekişli arabalar yine bayir yukari cikarken canavar gibidir amma, biraz zorlaninca durur, amma arkadan itmeli arablar, ayni tavkiye vitesli kamyonlar gibi, en bayir yeri bile tirimanir cikar degilmi, arkadan destekli cünkü, yani farkli kombinasyon ve farkli somnuclar dogurur.
Allah bunlarin örnegini bize sunmuşmu? evet sunmuş, yani Rabbit yani tavşan modeli, yani ön bacak kisa arka bacak uzun, ve tavşan bayir cikarken " bokumu ye, bokumu ye " diye cok HIZLI cikarmiş, amma ön bacak kisa olunca bayir aşagi inerken ise "etimi ye, etmi ye diye" cok yavaş inermiş, yani inerken cok yavaş inebilir cünkü devrilip takla atma tehlikesi var, yani yakalanma riski fazla, o yüzden bayir aşagi tavşana düşmani rastlarsa, kolayca yakalayabilir ve etini yer, ama bayir yukari, her hayavan ondan daha hizli tirmanamazken, o füze gibi bayir yukari tirmanir cikar, yani Allah kainata, bize bütün yapmamiz gerekenleri gösteren, bircok imla ve tabelalar asmiş, onlari okumak dünyayi mamur etmek için bize lazim olanlar. kainati okuyan, Allahin şeriatini okumuş olur, ona uyan Allahin emrine uymuş olur, yine kainat kitabi büyük kurandir,ve kuranda insanin göremdigi okuyamadigi bircok mesela kainat kitabinda yaziilidir.

yine ayni üst meseleye devam edersek, ve evde lamba var hat var, ve bakiyozki mahallede komşunun lambalarida yaniyor, bakinca elektrik kurumuda cvryani kesmemiş gibi gözüküyor, ve yine şeri deliller ceryanin varligini gösteriyor amma dügmeye basinca lamba yanmiyorsa, o zaman elekterik kurumundan bir mahahalleye bir hattan, diger mahaleye diger hattan ceryan geliyor olabilir, ve komşu elektrigni diger direkden aliyordur,onun hatti diger hatdir ve onlarda lamba yanyordur, oysaki bizim hattin sigortasi yanmiş oldugundan, elektrigini bizim direkden alan bütün evlerde ceryan yok olabilir, yani arizayi, yine yerinde tespit etmek lazimdir degilmi, ve yani ikinci sonuc olarak

her görünen zahirde, zahir oldugu gibi degildir demek olur bu, yani gördügünüz , gördügünüz gibi olmayabilir, arka palnda başka bir sebeb olabilir demek istedik yani

Misal 3

Biz allahin varlgini şeri delillerle bilemeyiz, yani fizik kurallari ile inceleyince anlayamayiz, biz Allaha iman ettigimizde, o vardir birdir, peki onu görüyozmu, ve gören varmi ? yok. yine Allahi elleriyle dokunup tutan varmi? yok. yine Allaha sarilip koklayan varmi? yok, yine Allahin sesini musa duydu deniyor, ne derece duydu? gitdi bir agacdan veya ateşden ses geliyordu "ben senin rabbinim" dilordu ve Allah o ateşmiydiki? yahut Allah o agacmyidiki? o zaman gidelim hepimiz o agaca tapalim, o ateşe tapinalim o zaman, bu dogrumu? hayir. Allah ile komnuşmasindada bir fiziki delil yok, öyleyse imanin tamami, Allaha iman, meleklerine iman, kitaplarina, kitap denen kuranin, Allahdan geldigin nasil inaniyoz, muhmedin bunlar Allahin sözleri ayetleri dedikleri ve ona gelen ilhamin aklen kendine gelen sesi, bunlar Allahin ayetleri dediklerine biz, Allahin kitabi kuran diye inandik, varmi fiziki bir delil, Allahdan gelen elle tutulr inmiş bir Kitap Kuran yok, fizki delili nerde o zaman, o halde kitaplara imanda, yine ancak ve ancak keşfen ve ilham yoluyla indigine inanidigmiz bir kitap yine, kadere inanmak, kader elle tutuluyormu yok,...
yine ahirete iman gelince, ahireti gözü ile görüp gidip gelen varmi? yok. gidipde dönen, ve ben gördüm geldim diyen birisi yok. o halde ahirete imanda, yine ancak peygamberin dedikleri işiginda sadece keşfen ilham ile gelen bir bilgi ile bilebildigmiz bir bilgi, ve ona imanda yine keşfen bir bilgiye dayanan iman. yani öldükten sonra dirilmek bahsine gelince, yine bu konuda, isa nin dişinda, öleni dirilttigini iddia edilen bir durum yok, bulunsa idi, önce peygemberler diriiltilir de, ve onulara, Allah hakkinda bilmedigmiz herşey sorulurdu, ögrenilirdi. yine isa diriltilir di, varmi yine bunun fiziki delili, halen fizikciler öleni diriltmeyi başaramadilar, yani fizki bir delil yok, o halde ödlükten sonra drilmeye imanda, yine gaibe imandir, yani keşfen bilinebilcek bir bilgi, o zaman imanin tamaminin şeri delilleri yokken, ey ahmak alim, sen kim oluyonda, keşfen bimeyi delil saymyon ahmak, sen ancak imansiz kafirsin o zaman, senin imanin yok.
Ahmaaaaaaaaaak.
ve yine biz Allahi, onun halife klidigi insanlar ve yarattiklari üzerindeki sifatlarinin ve isimlerinin tecellisi ile bilebiliriz. yani rahmanlik, Allah rahmandir deyince, ve rahmanlik baba olmak demekdir, ve misal ahmetin babasi var rahmanlik yapiyor veya cok müşfik bir baba deyince, Allahin hem rahman hemde müşfik isminin tecelli etmesi o Ahmetin babasinda. ve amma biz rahman ve müşfik o dur diye, gidip ahmetin babasina tapinmayiz, o sadecer rahmanin bir yerde yüze cikmiş bir parcasidir sadece, bu rahmanlik vasfi onda oldugu gibi, yine başka bir kuş dada ayni teceli olabilir. ve biz gidip o kuşa rahman diye tapinmayiz degilmi? ve amma Allah müşfikdir veya babadir cocuk dogurtur yani üretir anlariz bunu. yine bakkal amca bize ekmek satip bizim doymamiza, veya elbise satip bizim giyinmemize sebeb diye bakkal amca ile rezzak yani doyuran Allahdir, settar giydiren Allahdir anlariz, amma bakkal amcaya gidip, secdeye varip, settar Allah sensin diye tapinmayiz degilmi yani, öyle olunca, biz Allahi işde, halifeyi ruyu zemin olan insanlar üzerindeki tecelliyatlari ile bilebiliriz, bu da yine Allahi bilmenin, yine hem fiziki ve hemde keşfen bilmenin karişimindan oluşan bir başka biliş olan, tecelli yoluyla bilme ilmidir.
ve yine bilim adamlari ayna nöron denilen beyin hücreleri işde, iyi kimselri düşünüp onlaraa sevgi besleyenlerde, o fanatigi oldugu kimselerin hallerinin gectigni tespit emtişler, ve böyle ayna nörün denen beyin hücreleri ile biz işde Allaha yönelirsek, işde rahman ismine yönelince, bizde rahmanlaik, alim ismine yönelince, alimlik sifati tecelli etmekde, ve böylece Allahin alim ismine, rezzak ismine veya,,. ismine sifatina ayine olmakdayiz sadece,.....

ve bizim bu konuya koyacagimiz son nokta ise : Eger bir alimin veya insanin keşfen, yani alametlerle bildikleri, şeriatin zahirine aykiri degilse, o zaman o adamin bildikleride, NAS DIR ve hüccettir.
----oOo---

KISA BIR SAGLIK UYARISI

Her ilacin yan tesiri oldgu gibi, gözleri bozulanlarin takdigi gözlügünde bir icinden birde dişindan yan tesirleri vardir, icden olanlara girmeyecegiz amma, biz dişdan olanina biraz deginecegiz, ve gözlük madde fiziki bir yapisi oldugu için belli bir gramaji var, ve bu gramaj işde, yüksek veya, az ise az, cok ise cok, olarak takildigi burunun üst kismina bir basinc uygular, ve nefesin gecdigi o deligi daraltmaya başlar ve gözlügü hic cikarmazsaniz senelerce aylarca, gözlük gözlük, ve misla ile bizim bir kücük evimiz vardi oraya hanim biryerden bulmuş, zehirli sarmaşik dedikleri sarmaşik dikdiydi ve yapraklari güzel diye. işde gecen sene üc yada alti ay kadar o eve gitmedim ve bakamadim, ve bu sene bir gitiim, o sarmaşik heryeri kaplamiş, ve agaclarim vardi, kiraz agaci, elma agaci, bütün agaclari dahi bogacak kadar sarmiş, ve bogmak üzereymiş ve gittik onun kanatlarini biraz kesdik, yani ve kirazi kurtarmaya calişdik öyle bir pislikki dala köklerini yapiştrimiş ve benim uzanamadigim noktalara kadar sarlanmiş, aşagilari yolduk amma, yukarilar kaldi, ve artik oralari yine ölmez tahmnim, cünkü agacin üstüne yapişmiş, agacdan besinini sorup oliyor, ahmak bitki yani, ceccal gibi bişey yani, hani sevgisiyle öldürür derlerya yani, işde gözlük takincada burun deliigndeki, killar kücük kücük killar var, onlar işde sen böyle gözlügü cikarmayinca, birde o delige basinc yapinca, onlar alt uca degmeye başlar, ve daha sonra sarmaşik gibi burun deliginin icini kaplar ve hata belkide alt tarafa sapalanmya başlar, ayni sarmaşikin kökünü kessende, o yukarda biyerde kökünü artik sarildigi agaca gömmüş, ordan vitamanini alir ya işde, öyle birşey, ve yine ayni durum killar olmasa bile, burun icinde uzanan et parcaciklari vardir, onlar ayni bu işlemi yapar, ve burun tikanir, ve burun tikaninca, dogru nefes alinmayinca, işde herşey bozulur bedende, hasta olunur, ne akil dogru calişir, ne göz, ne kulak, yeterince nefes almayan midede kalpde, her organ yavaş yavaş hasta olup harap olmaya başlar, o yüzden gözlük takanlar, zaman zaman gözlügünüzü bir kenara koyun, ve güzlüksüz durun, gözünüz veya kafaniz agriyorsa, bilinki damarlara baski yapmiş gözlük, ve kanve oksijen göze ve kafaya iyi gitmeyince oksijensiz ve kansiz kalan organ, sana sinyal veriyor, bana yeterince oksijen ve kan gelmiyor diye , sen amma anlayipda gözlügü cikarip, o burnuna baski yaptigi yeri kurtarmak yerine, aspirin, derman gripin gibi ilac yutuyorsan, vücut dilinden anlamayan ahmak insansin.

amman dikkat bu husus önemli.


Rabbim askerlerimi dogruyu bilip dogruya tapanlardan eylesin, yalan ve hileli olanlarida, farkedenlerden eylesin.
ve burda diger vaaza atif ypiyoz : Allah dogrudurda, egri işleri yapan kim o zaman, gündüz ve aydinlik Allah ise, gece kim o zaman.

---oOo---

أَأَللَّهُمَّ أَرِنَا الْحَقَّ حَقاً وَ ارْزُقْنَا اتِّبَاعَهْ وَ أَرِنَا الْبَاطِلَ بَاطِلاً وَ ارْزُقْنَا اجْتِنَابَهْ


''Allahım! Bizlere, hakkı Hak gösterip ona tabi olmayı, bâtılı da Bâtıl gösterip ondan yüz çevirmeyi nasib eyle..! '

وَآخِرُ دَعْوَاهُمْ أَنِ الْحَمْدُ لِلّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ

Ve âhıru da'vâhum enil hamdulillâhi rabbil âlemîne, Amiyn.

Elfatiha maassalavat.

سُبْحاَنَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ

Sübhâneke Allahümme ve bihamdik, eşhedü en lâ ilâhe illâ ent, estağfirullahe ve etûbu ileyk.

--OoO--

Kar©glan

Başağaçlı Raşit Tunca
Schrems, 12 Ağustos 2016 Cuma

Original Kar © glan

Print this item

RasitTunca-2 Vekil ve Tevekkül Nedir? (Kar©glanin 5 Ağustos 2016 Vaazi)
Posted by: RasitTunca - 05-30-2018, 11:18 PM - Forum: 2016 Tasavvuf Sohbetleri Arşivi - No Replies


Vekil ve Tevekkül Nedir?

(Kar©glanin 5 Ağustos 2016 Vaazi)

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

لَقَدْ جَاءكُمْ رَسُولٌ مِّنْ أَنفُسِكُمْ عَزِيزٌ عَلَيْهِ مَا عَنِتُّمْ حَرِيصٌ عَلَيْكُم بِالْمُؤْمِنِينَ رَؤُوفٌ رَّحِيمٌ فَإِن تَوَلَّوْاْ فَقُلْ حَسْبِيَ اللّهُ لا إِلَهَ إِلاَّ هُوَ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَهُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ

Sadakallahul Aziym Tevbe Suresi 128. ve 129. ayet

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Lekad câekum resûlun min enfusikum azîz(azîzun), aleyhi mâ anittum harîsun aleykum bil mu’minîne raûfun rahîm.Fe in tevellev fe kul hasbiyallâh(hasbiyallâhu), lâ ilâhe illâ hûve, aleyhi tevekkeltu ve huve rabbul arşil azîm.

Meali :

Andolsun ki; size, sizin içinizden azîz bir Resûl geldi. sizin sıkıntıya düşmeniz ona çok ağır gelir. O, size karşı (Müminlere çok düşkün) onları kolaçan eden, yüksek şahsiyetli bir Anne gibidir.
Eğer bundan sonra haala senden yüz çevirirlerse de ki: “Bana Allah yeter. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. Ben ancak O’na tevekkül ettim. O, yüce Arş’ın Rabbidir (Gök kubbenin Rabbidir).”

Sadakallahul Aziym Tevbe Suresi 128. ve 129. ayet

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

وَلَئِن سَأَلْتَهُم مَّنْ خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ لَيَقُولُنَّ اللَّهُ قُلْ أَفَرَأَيْتُم مَّا تَدْعُونَ مِن دُونِ اللَّهِ إِنْ أَرَادَنِيَ اللَّهُ بِضُرٍّ هَلْ هُنَّ كَاشِفَاتُ ضُرِّهِ أَوْ أَرَادَنِي بِرَحْمَةٍ هَلْ هُنَّ مُمْسِكَاتُ رَحْمَتِهِ قُلْ حَسْبِيَ اللَّهُ عَلَيْهِ يَتَوَكَّلُ الْمُتَوَكِّلُونَ

(Sadakallahul Aziym Zümer suresi 38. ayet )

Ve le in seeltehum men halakas semâvâti vel arda le yekûlunnallâh(yekûlunnallâhu), kul e fe raeytum mâ ted’ûne min dûnillâhi in erâdeniyallâhu bi durrin hel hunne kâşifâtu durrihi ev erâdenî bi rahmetin hel hunne mumsikâtu rahmetihi, kul hasbiyallâh(hasbiyallâhu), aleyhi yetevekkelul mutevekkılûn.

Meali:

Ve eğer gerçekten onlara: “Gökleri ve yeri kim yarattı?” diye sorarsan, mutlaka: “Allah” derler. De ki: “Allah’tan başka taptıklarınızı gördünüz mü? Eğer Allah bana bir zarar dileseydi, O’nun zararını onlar giderebilir mi? Veya bana bir rahmet dileseydi, O'nun rahmetini tutabilirler mi (engelleyebilirler mi)?” De ki: “Allah bana yeter! O na Tevekkül edenlerin, yalnız O dur vekili.”

(Sadakallahul Aziym Zümer suresi 38. ayet )

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

إِن يَنصُرْكُمُ اللّهُ فَلاَ غَالِبَ لَكُمْ وَإِن يَخْذُلْكُمْ فَمَن ذَا الَّذِي يَنصُرُكُم مِّن بَعْدِهِ وَعَلَى اللّهِ فَلْيَتَوَكِّلِ الْمُؤْمِنُونَ

İn yansurkumullâhu fe lâ gâlibe lekum, ve in yahzulkum fe men zellezî yansurukum min ba’dihi, ve alâllâhi felyetevekkelil mu’minûn

(Sadakallahul Aziym Alimran suresi 160. ayet )

Meali :

Eğer Allah size yardım ederse, o zaman sizi yenecek yoktur. Ve eğer sizi yardımsız (yüz üstü) bırakırsa, ondan sonra size kim yardım eder. Öyleyse mü’minler, Allah’a tevekkül etsinler (Allah’a güvensinler).

(Sadakallahul Aziym Alimran suresi 160. ayet )

---oOo---

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Kuvvetli mü'min, Allah Katında zayıf mü'minden daha hayırlı, (daha üstün) ve daha sevimlidir. (Bununla beraber) her ikisinde de hayır vardır. Sana yararlı olan şeyi elde etmeye çalış. Allah'dan yardım dile ve asla acz gösterme. Başına birşey gelirse, ''Eğer (keşke) şöyle yapsaydım, şöyle olurdu!'' diye hayıflanıp durma. ''Allah'ın takdiri bu. O, ne dilerse yapar.'' de. Çünkü "eğer (keşke)" kelimesi, şeytanı memnun edecek işlerin kapısını açar."

( Hadis-i Şerif , Müslim, Kader 34)

"Allâhumme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ salleyte alâ ibrâhîme

ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"
"Allâhumme bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ bârakte alâ ibrahîme ve

alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"

Yolculugumuza başliyoruz :

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

إِذْ يَقُولُ الْمُنَافِقُونَ وَالَّذِينَ فِي قُلُوبِهِم مَّرَضٌ غَرَّ هَؤُلاء دِينُهُمْ وَمَن يَتَوَكَّلْ عَلَى اللّهِ فَإِنَّ اللّهَ عَزِيزٌ حَكِيمٌ


İz yekûlul munâfikûne vellezîne fî kulûbihim maradun garra hâulâi dînuhum, ve men yetevekkel alâllâhi fe innallâhe azîzun hakîm.

(Sadakallahul Aziym ENFAL Suresi 49. ayet)

Meali :


Münafıklar ve kalplerinde hastalık bulunan kimseler şöyle diyorlardı: “Bunları, kendilerinin dîni aldattı.” Ve kim Allah’a tevekkül ederse o taktirde Allah, muhakkak ki Azîz (en üstün) ve Hakîm’dir (hüküm sahibi).

(Sadakallahul Aziym ENFAL Suresi 49. ayet)


Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Birşey istediğin zaman yalnız Allah'tan iste. Yardım dilediğin zaman Allah'tan dile. Şunu iyi bil ki bütün yaratılmışlar elbirliği ile sana bir menfaat bahşetmek isteseler, Allah'ın sana yazdığından daha fazlasını bağışlayamazlar. Yine yaratılmışların tümü elbirliği ile sana bir zarar vermek isteseler, Allah'ın sana takdir ettiğinden fazlasını yapamazlar."

( Hadis-i Şerif , Tirmizi, Sünen, fi sıfati'l-Kıyame, 60)

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

قُل لَّن يُصِيبَنَا إِلاَّ مَا كَتَبَ اللّهُ لَنَا هُوَ مَوْلاَنَا وَعَلَى اللّهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ

Kul len yusîbenâ illâ mâ keteballâhu lenâ, huve mevlânâ, ve alâllâhi felyetevekkelil mu’minûn.

(Sadakallahul Aziym TEVBE-51. ayet)

Meali :

De ki: “Allah’ın bize yazdığı şeyden başkası, bize asla isabet etmez. O, bizim Mevlâ’mızdır.” Ve artık mü’minler, Allah’a tevekkül etsinler.

(Sadakallahul Aziym TEVBE-51. ayet)

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

قَالُوا يَا مُوسَى إِنَّ فِيهَا قَوْمًا جَبَّارِينَ وَإِنَّا لَن نَّدْخُلَهَا حَتَّىَ يَخْرُجُواْ مِنْهَا فَإِن يَخْرُجُواْ مِنْهَا فَإِنَّا دَاخِلُونَ

قَالَ رَجُلاَنِ مِنَ الَّذِينَ يَخَافُونَ أَنْعَمَ اللّهُ عَلَيْهِمَا ادْخُلُواْ عَلَيْهِمُ الْبَابَ فَإِذَا دَخَلْتُمُوهُ فَإِنَّكُمْ غَالِبُونَ وَعَلَى اللّهِ فَتَوَكَّلُواْ إِن كُنتُم مُّؤْمِنِينَ

قَالُواْ يَا مُوسَى إِنَّا لَن نَّدْخُلَهَا أَبَدًا مَّا دَامُواْ فِيهَا فَاذْهَبْ أَنتَ وَرَبُّكَ فَقَاتِلا إِنَّا هَاهُنَا قَاعِدُونَ

قَالَ رَبِّ إِنِّي لا أَمْلِكُ إِلاَّ نَفْسِي وَأَخِي فَافْرُقْ بَيْنَنَا وَبَيْنَ الْقَوْمِ الْفَاسِقِينَ

Kâlû yâ mûsâ inne fîhâ kavmen cebbârîn(cebbârîne), ve innâ len nedhulehâ hattâ yahrucû minhâ, fe in yahrucû minhâ fe innâ dâhılûn:

Kâle raculâni minellezîne yehâfûne en’amallâhu aleyhim edhulû aleyhimul bâb(bâbe), fe izâ dehaltumûhu fe innekum gâlibûne ve alâllâhi fe tevekkelû in kuntum mu’minîn:

Kâlû yâ mûsâ innâ len nedhulehâ ebeden mâ dâmû fîhâ fezheb ente ve rabbuke fe kâtilâ innâ hâhunâ kâıdû

Kâle rabbi innî lâ emliku illâ nefsî ve ahî fefruk beynenâ ve beynel kavmil fâsikîn:

(Sadakallahul Aziym MÂİDE Suresi 22.23.24.25. ayetler)

Meali :

Dediler ki, “Ey Mûsâ! Şüphesiz orada zorba bir kavim var. Muhakkak ki biz, onlar oradan çıkıncaya kadar asla oraya girmeyiz. Eğer oradan çıkarlarsa, o zaman elbette biz oraya gireriz.”
Korkanların içinden Allah’ın kendilerine nimet verdiği iki adam şöyle demişti: “Onların üzerine kapıdan girin. Oraya girdiniz mi artık siz kuşkusuz galiplersiniz. Eğer mü’minler iseniz, yalnızca Allah’a tevekkül edin.”
Dediler ki: “Ey Mûsa! Onlar orada bulundukça, biz oraya asla girmeyeceğiz. Sen ve Rabbin gidin, onlarla savaşın. Biz burada oturacağız.”
(Hz. Mûsa) Dedi ki; “Ey Rabb’im! Muhakkak ki ben, kendimden ve kardeşimden başkasına sahip değilim. Artık fâsık kavimle bizim aramızı ayır.”

(Sadakallahul Aziym MÂİDE Suresi 22.23.24.25. ayetler)

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Ey Ebû Hureyre! Allah'tan başka hiçbir şeye ümit bağlama. Allah'a tevekkül eyle. Bir arzun varsa Allah Teâlâ Hazretleri'nden iste. Allah-ü Teâlâ'nın âdet-i ilâhiyyesi (işi, kânunu) şöyledir ki; herşeyi bir sebep altında yaratır. Bir iş için sebebine yapışmak ve sonra Allah Teâlâ'nın yaratmasını beklemek lâzımdır. Tevekkül de bundan ibârettir."

(Hadis-i şerif-Ey Oğul İlmihali,)

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem yine Buyurdular

"Mümin kişinin durumu ne kadar şaşırtıcıdır ! Zira her işi onun için bir hayırdır. Bu durum sadece mümine hastır, başkasına değil : Ona memnun olacağı birsey gelse şükreder, bu ise hayırdır: bir zarar gelse sabreder bu da hayırdır."

(Hadis-i şerif-,Suheyb Ibnu Sinan r.a. kutub-ı sıtte, 2. Cilt , Sf. 208 )

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem yine Buyurdular

"Üzülme, Allah bizimledir."

(Bera Ibnu'l Azib r.a. Kütüb-i Sitte, 16. cilt, Sf. 200)

işde bizim "Zikri Raşidi" Zikrimizdeki 4 ayri degişik haldeki Allah tevekkül etme sebebimiz burdaki ayetler ve hadisler aciklamakda
1. hasbünallahi ve nimel vekil
2. hasbiyallah
3. hasbiyallahu tevekkeltü Alallah
4. Hasbiyallâhu, lâ ilâhe illâ hûve, aleyhi tevekkeltu ve huve rabbul arşil azîm.

birinci zikrimiz "hasbünallahi ve nimel vekil" ve "Bütün nimetlerimin ve işlerimin vekiili Allahdir."
ikinci : "hasbiyallah" " Allah bana yeter."
ücüncü ise Zümer suresi 38. ayet te rabbimiz buyuruyorki " De ki: “Allah bana yeter! O na Tevekkül edenlerin, yalnız O dur vekili.” yani sadece hasibyallah demekle kalma, birde bütün işlerini ona birakanlarin vekilidir o, yani o yüzden hasbiyallah dedikden sonrada sonuna Tevekkeltü Alallah demek lazimmiş, o yüzden bizde bu iki zikri birleştitirip işde diyoruzki "hasbiyallahu tevekkeltü Alallah"

dördüncü : bunuda yine Tevbe Suresi 129. ayetten aldik "Fe in tevellev fe kul hasbiyallâh(hasbiyallâhu), lâ ilâhe illâ hûve, aleyhi tevekkeltu ve huve rabbul arşil azîm.

yine bizim "Uzaklaştirma Duamiz"da da kaynak olarak MÂİDE Suresi 25. ayetteki "Kâle rabbi innî lâ emliku illâ nefsî ve ahî fefruk beynenâ ve beynel kavmil fâsikîn." bölümünü aldik ve onun üstüne bütün duayi bina ettik.
yani bizim "Zikri Raşidi" Evradimizda öyle kicimizdan uydurma bir duamiz yok, hepsi bir ayete veya hadise dayanmaktadir.

---oOo---

Vekil ve vekalet bahsine gelince vekalet iki türlüdür : yani hani adam notere gider ve "falanci arazimi satmak için, falanci kimseyi vekil tayin ettim" diye noterden sözleşme imzalar veya "falanci avukati falanci işlerimi, benim yerime yapabilmekde, vekil tayin ettim" der sözleşme yapar.
Allah Hz. Ademi Yaratti ve onu dünya indirip Dünyadaki işleri "Allah adina" yapmakla sorumlu, dünyayi imar ve mamur etmekle sorumlu vekil tayin etti. ve her yapilan iş Allahin bir isminin tecelliyatgahidir, öyle olunca Allahin "rahman" ismini dünyada coluk cocuk sahibi olup "baba" olarak yerine getirmekde, yine "rahim" ismini anne olup yerine getirmekde, yine "rezzak" ismini birilerini yedirip icirip giydirmekle yerine getirmekde,.... diger bütün fiillerdede aynen Allah in bir ismi tecelli ettirilmektedir. öyle olunca, bizler, Allahin yeryüzünü imar ettirdigi halifeleriz, amma kimin gücü ile, Allahin gücü ile, Allahin adina yapmakdayiz ve öyle olunca, bunun ikinci tarafi ise "bu işi yapan ben degilim, Allahdir, bütün bunlari yapan Allahdir." diyebilmek için işde, Allaha tevekkül etmek lazimmiş, cünkü "Rahmanlik" Allahin bir ismi bir sifati olunca, ben baba olup rahmanlik yapinca, rahman ve baba gibi olan ben degil " Rahman olan Allahdir" diyebilmek felsefesini bize ögretiyor ve rabbim diyorki işde, bizim zikrimizdede yer alan ve zikrimiz " hasbünallahi ve nimel vekil" ve "Bütün nimetlerimin ve işlerimin vekiili Allahdir." dyebilme felsefesi, yine Allah, ikinci ve ücüncü zikrimizdeki Zümer suresi 38. ayet te rabbimiz buyuruyorki " De ki: “Allah bana yeter! O na Tevekkül edenlerin, yalnız O dur vekili.” yani sadece hasbiyallah demekle kalma, birde bütün işlerini ona birakanlarin vekilidir o, yani o yüzden hasbiyallah dedikden sonrada sonuna "Tevekkeltü Alallah" demek lazimmiş, o yüzden bizde bu iki zikri birleştirip işde diyoruzki "hasbiyallahu tevekkeltü Alallah" yani işde bütün işlerini Allaha birakan birisi yanilipda, yani "Fail benin" deyipde şeytanlaşmamak llazim geldigi, ve bu yüzden "hasbiyallah" demek gerekliligi ile işleri en güzel yapan, Allah a ve Allahin isimlerine birakmak ile, işde onu vekil tayin etmekle, işi ehline birakmiş olur, ve Allah gelir, ve senin her işinde sana yardimci olacak bir isimini tecelli ettirip, yine dünyanin imarinda seni halife (yani vekil , onun yerine onun işlerini yapan) olarak birisi bir fail bir mümessil oarak kullanir, amma sen eger "ben yaptim, ben kazandim, ben dövdüm, ben sövdüm" dersen, nitekim Allah böyle bir yanlişa düşmemiz gerektigini, Hz. Davud a yaptigi şu uyarisi ile bizleride uyarip ne yapmamiz gerektigini örnek gösterip de ögretiyor.

فَلَمْ تَقْتُلُوهُمْ وَلَكِنَّ اللّهَ قَتَلَهُمْ وَمَا رَمَيْتَ إِذْ رَمَيْتَ وَلَكِنَّ اللّهَ رَمَى وَلِيُبْلِيَ الْمُؤْمِنِينَ مِنْهُ بَلاء حَسَناً إِنَّ اللّهَ سَمِيعٌ عَلِيمٌ

Fe lem taktulûhum ve lâkinnallâhe katelehum, ve mâ rameyte iz rameyte ve lâkinnallâhe ramâ, ve li yubliyel mu’minîne minhu belâen hasenâ(hasenen), innallâhe semîun alîm.

Meali :

Onları siz öldürmediniz ama onları Allah öldürdü. Ve attığın zaman da sen atmadın ama Allah attı. Ve Allah, mü’minleri Kendisinden ahsen belâ ile imtihan eder. Muhakkak ki Allah, işitendir ve bilendir.

Sadakallahul Aziym ENFÂL Suresi 17. ayet

---oOo---

ARABi AYLAR:

Hicrî senenin on iki ayı. Hicrî takvimde kullanılan Arabî ayların adları sırasıyla şunlardır: 1. Muharrem, 2. Safer, 3. Rebî'ul-evvel, 4. Rebî'ul-âhir, 5. Cemâzil-evvel, 6. Cemâzil-âhir, 7. Receb, 8. Şa'bân, 9. Ramazan, 10. Şevvâl , 11. Zilka'de, 12. Zilhicce.

ve gecen pazar gecesi sat 03:30 sirasinda hilali, ters durdgu halde, yani bitiriş halindeki açısı ile, en ince son hali ile gördüm, ve pazartesi bizde hava yagmurlu ve bulutlu idi, ve o gecede görülmedi, ve ondan sonrada bir daha görmedim, yani öyle olunca pazartesi ictima ise, o zaman demek olurki sali "zilkade" nin biri demek olur, ve bugün cuma ve Zilkade 4 demekdir, burdan herkesi uyariyon, o takvimlerde ise ictima sali günü gösteriyor, o yanlişdir ictima pazartesi gecesiydi, ve bir gün yine hesap yanliş, yine şeytan herkesi kandirip günah işletmeye niyet etmiş, ve kurban bayraminida elinizden calacak yani, o yüzden uynik olun kurban bayrami bu hesap ile bir gün önce olcak. daha son 10 güne girmedik, ve son 10 güne girince yine haber ederiz inşallah. yani zilkade veya zül kade demek, hani vardir ya bir deyim bizde, yani bir hata yapinca bunu zül addederim denir ya, yani bunu hata sayarim demekdir, ve bu hicri takvim ile senenin 11. ayi olunca miladi takvim ile burc takvimine göre ise, yay burcu demek olur. yani hani cocuk yapmayacakdir amma hataen yapilmiş bir cocuk olur ya yani.
adam gelmiş elli yaşina cocuk yapmayacak, amma dikkatsizlik yüzünden hanimini hamile birakir, ve kadinda hamilelik yaşini gecmeisne ragman hamile kalir, yahut korunmya ragman hamile kalan kadinlarin dogurdugu cocuklar gibi bir hata veya zina hatasi ile dogan cocuk gibi cocuklar, ve yolun sonu, yani sondan bir önce, o yüzden işde "ZÜLKADE" ismi ekek cocuk için "ZiLKADE" ismi ise esre ile kiz cocuk için konabilcek isim ler ve ve böyle bir hata ile dogacak, en az 10 cocuga bu sene bu mevsimde bugünlerde dogacak cocuklara oglan ise zülkade ismi kiz ise zilkade ismi koyun lütfen. züll hata cocugu koyun. ve karanlglin başi yani kiş mevsimin başi demekdir, yani öyle olunca yani başlangicda böyle bir cocuk hata eder, ve hemen ardindan tövbe eder, aynen adem ile havva gibi, yani günahindan dönen kimse, yani önce bir yanliş yapar amma, sonra özür dilerim diyen birileri gibi, yani nefsin katmanlarindan "levvame nefis" ile dogar. yani hatasindan dönen nefis ile dogarlar amma bunu koruyabiulirse, bir sinif önde başlar yarişa, yani hani lankird oynarken, iyi oanayan, kötü oynayana yanin acemiye avantaj verir, ve derki hadi sen bir sifir veya 5:0 önde başla ve beni yenbeilirsen yen der ya, öyle birşey yani nefsi emmareden degilde, "nefsi levvameden" başlar yarişa, iyi degerlendirirse ömrünü, eller dah gerideyken, yarişi bitirip kazanir .

ve ondan sonraki burc ise oglak burcu ve zilhice senenin son ayi, ve onda başlayan ise güclü kimseler yani jüpiter yani baba gezegen, en baba gezgen, yani büyük agabey gezegen, yani agabeylik avantaji, yani o ise yarişa bir sifir yenik başlayan kimseler gibidir. ve yani "nefsi emmare bissüi" ile başlar yani kabadayi agabey dedik ya, yani hani mafya filmi baba filmi varya, yani mafya babasi gibi baba, yani dövdügü dövdük, sövdügü sövdük, ve ardindan özür bile dilemeyen, birde agzinin ortasina bir yumurk daha atan bir halde, yani "nefsi emmare bissüi" yani kötülükden lezzet ve tad alan nefis bir geri nefisyani eksi bir den başlar. cünkü büyük gezegen, onun bir adimi digerlerininin on adimina bedel, o yüzden, o bir geriden başlar, ve jüpiter geridedir, ve ölyle olunca, işde zilhicce de doganlarda oglak burcu kimselerdir. ve hicri oglak da dogacak on cocuguda yine "zilhicce" esre ile zil ile kiz cocuklalrina isim veriniz, ve "zül hicce" ötre ile oglan cocuklarina isim koyun lütfen. ani yine hataen olcak cocuklar, yani hata mevsimi kara kiş demek artik gecenin uzadigi hastaligin belanin arttigi, zulumetin koyulaştigi mevsim, ve zaman demek olur. yani züll zamani yani, amma bu züll namazlari savsaklamaya başlamak ile olur, amma bilmeden veya zamanin yetmemesi yüzünden namazlari kacirmakla başlar, ve sonra diger günahlara ve kirlerede bulanmakla devam eden, ve karanliga, dibe vurdugu zamana dogru gidiyoz artik. ve bu sene işde agustosun ikisinda zulumet vaktine girimiş olduk. nasil olur demeyin, işde jello veya jeifer lopezin burcu meşhuddur, o aslan burcu olmasina ragmen oglakdir dememiz bu hasbiyle yani, o güneş takviminde her ne kadar temmuz agustosda dogsada, işde hicri takvimde ayni bu senede oldugu gibi, yani hicri takvimdeki zilkade, miladi takvimndeki kasim ayina tevafuk eder, ve öyle olunca agustos gibi günlerin uzun oldugu vakitte nasil olurda zulumet zamani olur demeyin, cünkü bizdeki temmuz agustos, karşi yarim kürede işde kasim ve aralik ayi demek olur, ve karanlik ve kiş vakti demek olur, yani meşhud burc onun yildizi karşi yarim kürede dogmuş demek olur, yani aynen bu seneki zilkade gibi, ve bugün dördü olmasin a ragmen, zilkadenin hilali bizim yarimkürede gözükmedi, ve gözükmüyor, ve yani karanlik yarim küreden görüldü hehalde yani meşhud burcda dogan cocuklar demek olur bu dahi.
ve biz işde bu burclari kolay hesap edebilmeniz için bir tabela yaptik ve aylarin ve burcalrin ismlerini karşilikli olarak yazdik, indirn ve lazim olunca kullaniniz.

[attachment=38455]

Astrolojide Burçlar ve Tarihleri

Koç Burcu : 21 Mart - 20 Nisan
Boğa Burcu : 21 Nisan - 21 Mayıs
İkizler Burcu : 22 Mayıs - 22 Haziran
Yengeç Burcu : 23 Haziran - 22 Temmuz
Aslan Burcu : 23 Temmuz - 22 Ağustos
Başak Burcu : 23 Ağustos - 22 Eylül
Terazi Burcu : 23 Eylül - 22 Ekim
Akrep Burcu : 23 Ekim - 21 Kasım
Yay Burcu : 22 Kasım - 21 Aralık
Oğlak Burcu : 22 Aralık - 21 Ocak
Kova Burcu : 22 Ocak - 19 Şubat
Balık Burcu : 20 Şubat - 20 Mart

---oOo---

KAPLAMA MESH VE YAPILMA SEBEBi

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ إِذَا قُمْتُمْ إِلَى الصَّلاةِ فاغْسِلُواْ وُجُوهَكُمْ وَأَيْدِيَكُمْ إِلَى الْمَرَافِقِ وَامْسَحُواْ بِرُؤُوسِكُمْ وَأَرْجُلَكُمْ إِلَى الْكَعْبَينِ وَإِن كُنتُمْ جُنُبًا فَاطَّهَّرُواْ وَإِن كُنتُم مَّرْضَى أَوْ عَلَى سَفَرٍ أَوْ جَاء أَحَدٌ مَّنكُم مِّنَ الْغَائِطِ أَوْ لاَمَسْتُمُ النِّسَاء فَلَمْ تَجِدُواْ مَاء فَتَيَمَّمُواْ صَعِيدًا طَيِّبًا فَامْسَحُواْ بِوُجُوهِكُمْ وَأَيْدِيكُم مِّنْهُ مَا يُرِيدُ اللّهُ لِيَجْعَلَ عَلَيْكُم مِّنْ حَرَجٍ وَلَكِن يُرِيدُ لِيُطَهَّرَكُمْ وَلِيُتِمَّ نِعْمَتَهُ عَلَيْكُمْ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ

Yâ eyyuhâllezîne âmenû izâ kumtum ilâs salâti fagsilû vucûhekum ve eydiyekum ilâl merâfikı vemsehû bi ruusikum ve erculekum ilâl ka’beyn(ka’beyni) ve in kuntum cunuben fattahherû ve in kuntum mardâ ev alâ seferin ev câe ehadun minkum minel gâitı ev lâmestumun nisâe fe lem tecidû mâen fe teyemmemû saîden tayyiben femsehû bi vucûhikum ve eydîkum minhu, mâ yurîdullâhu li yec’ale aleykum min haracin ve lâkin yurîdu li yutahhirakum ve li yutimme ni’metehu aleykum leallekum teşkurûn.

Sadakallahul Aziym MAİDE Suresi 6. ayet

Meali :

Ey iman edenler! Namaza kalkacağınız zaman yüzlerinizi, dirseklere kadar ellerinizi ve -başlarınıza mesh edip- her iki topuğa kadar da ayaklarınızı yıkayın. Eğer cünüp iseniz, iyice yıkanarak temizlenin. Hasta olursanız veya seferde bulunursanız veya biriniz abdest bozmaktan (def-i hacetten) gelir veya kadınlara dokunur (cinsel ilişkide bulunur) da su bulamazsanız, o zaman temiz bir toprağa yönelin. Onunla yüzlerinizi ve ellerinizi meshedin (Teyemmüm edin). Allah, size herhangi bir güçlük çıkarmak istemez. Fakat O, sizi tertemiz yapmak ve üzerinizdeki nimetini tamamlamak ister ki şükredesiniz.

Sadakallahul Aziym MAİDE Suresi 6. ayet

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

Abdest’te başa kaplama mesh yapılan vücûda Allahü Teâlâ Cehennemi haram kılar.

( Hadis-i Şerif )

Amr İbn Yahya eî-Mâzim'nin babasından rivayet ettiğine göre bir adam Abdullah İbn Zeyd'e -yani Amr İbn Yahya'nın dedesine- "Bana Resûlullah'm nasıl abdest aldığını gösterebilir misin?" diye sordu. Abdullah İbn Zeyd "Evet" dedi ve (abdest aîmak İçin) su istedi. Eline su dökerek iki kere yıkadı. Sonra üç kere ağzını çalkaladı ve burnuna su verdi. Sonra yüzü­nü üç kere yıkadı, sonra kollarını dirseklere kadar ikişer ikişer yıkadı. Sonra ba­şını iki eliyle mesnetti. Ellerini bir öne bir arkaya götürdü. Şöyle ki: Başının ön kısmından başlayarak ensesine kadar götürdü, sonra başladığı yere getirdi. Son­ra ayaklarını yıkadı.

ve duamizdaki "Rahman suresi" nden bazi ayetlere gelince, önce tekrar eden nakarati aciklayalim yani

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

فَبِأَيِّ آلَاء رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ

Fe bi eyyi âlâi rabbikumâ tukezzibân.

RAHMAN Suresi 13. ayet

Meali :

Öyleyse, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

RAHMAN Suresi 13. ayet

Tefekkür edelim biraz : dünyada ari diye bir hayvan ve nimet olmasaydi diye farzedelim, ve insanoglu ve bilim adamlari, bir tane böyle ucak icad ettiler, ve cicek cicek ucup bal topliyacak diye düşünelim. ve öyle bir ucak olsaydi, ki insaoglu bir kavonoz bal toplamak için böyle kilometrelerce ucacak ucagin benzinini karşilayamazdi degilmi? öyleyse bunlar gibi binlerce örnek ve nimeti bize hasreden rabbimizin hangi nimetlerini yalanlayabiliriz. demiyormiki Allah : "size yerdekileride göktekileride musahhar kildik" yani emrinize verdik.

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

أَلَمْ تَرَوْا أَنَّ اللَّهَ سَخَّرَ لَكُم مَّا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ وَأَسْبَغَ عَلَيْكُمْ نِعَمَهُ ظَاهِرَةً وَبَاطِنَةً وَمِنَ النَّاسِ مَن يُجَادِلُ فِي اللَّهِ بِغَيْرِ عِلْمٍ وَلَا هُدًى وَلَا كِتَابٍ مُّنِيرٍ

E lem terav ennallâhe sahhara lekum mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ardı ve esbega aleykum niamehu zâhiraten ve bâtıneten, ve minen nâsi men yucâdilu fîllâhi bi gayri ilmin ve lâ huden ve lâ kitâbin munîr.

LOKMAN Suresi 20. ayet

Göklerde, yerde ne varsa hepsini Allah’ın sizin hizmetinize verdiğini ve açıkça yahut gizlice üzerinizdeki nimetlerini tamamladığını görmediniz mi? Yine de insanlar arasında, hiçbir bilgisi, yol göstericisi ve aydınlatıcı bir kitabı olmadan Allah hakkında tartışıp duranlar vardır.

LOKMAN Suresi 20. ayet

Gafleten kurtulmak için Sabah namazinin sünneti ile farzi arasinda şu dua okunur:
"Ya hayyu ,ya kayyum, Ya zel celali vel ikram, eselüke en tuhyiye kalbi, binuri marifetike ebeden, ya Allah, ya Allah, ya Allah, Ya bediussemavati vel ardz."

Rabbim , cemaatime ve askerlerime, gafletten uzak olarak, rabbimize taat ve zikretmeyi ve zikir evradimiza devam etmeyi nasip ve müyesser kilsin.

---oOo---

أَأَللَّهُمَّ أَرِنَا الْحَقَّ حَقاً وَ ارْزُقْنَا اتِّبَاعَهْ وَ أَرِنَا الْبَاطِلَ بَاطِلاً وَ ارْزُقْنَا اجْتِنَابَهْ


''Allahım! Bizlere, hakkı Hak gösterip ona tabi olmayı, bâtılı da Bâtıl gösterip ondan yüz çevirmeyi nasib eyle..! '

وَآخِرُ دَعْوَاهُمْ أَنِ الْحَمْدُ لِلّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ

Ve âhıru da'vâhum enil hamdulillâhi rabbil âlemîne, Amiyn.

Elfatiha maassalavat.

سُبْحاَنَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ

Sübhâneke Allahümme ve bihamdik, eşhedü en lâ ilâhe illâ ent, estağfirullahe ve etûbu ileyk.

--OoO--

Kar©glan

Başağaçlı Raşit Tunca

Schrems, 5 Ağustos 2016 Cuma

Original Kar © glan

Print this item

RasitTunca-2 Letafet ve Metanet - incelik ve Sertlik (Kar©glanin 28 Temmuz 2016 Vaazi)
Posted by: RasitTunca - 05-30-2018, 11:08 PM - Forum: 2016 Tasavvuf Sohbetleri Arşivi - No Replies


Letafet ve Metanet - incelik ve Sertlik

(Kar©glanin 28 Temmuz 2016 Vaazi)

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

مَا شَاء اللَّهُ لَا قُوَّةَ إِلَّا بِاللَّهِ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

mâ şâallâhu lâ kuvvete illâ billâh

Meali:

1 ‘Mâşaallah! Kuvvet yalnız Allah’ındır’
2 Allah, neyi dilerse o olur, kuvvet, ancak Allah'ındır

(Sadakallahul Aziym Kehf suresi 39 .Ayetten pasaj)

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

يُبَيِّنُ اللّهُ لَكُمْ أَن تَضِلُّو

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Yubeyyinullâhu lekum en tadıllû

Meali:

şaşırmayasınız diye Allah sizlere bildiriyor.

(Sadakallahul Aziym Nisa suresi 176 dan pasaj)


---oOo---
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Emr-i bil mâruf ve nehy-i anil münker'i bırakan kişi, Kur'an'a ve bana inanmış olmaz. "

( Hadis-i Şerif , Râmûz:69/8 )

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem yine Buyurdular

Sadakanın faziletçe en üstünü Müslüman bir kimsenin ilim öğrenip onu Müslüman kardeşine öğretmesidir.

( Hadis-i Şerif , İbn-i Mâce C. 1 S. 98 )

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem yine Buyurdular

"İlimden bir mes'ele öğrendiğin zaman, o senin için kabul olunmuş bin rek'at nâfile namaz kılmandan hayırlıdır. Bunu, insanlara öğrettiğinde, amel edilsin veya edilmesin, yine senin için kabul olunmuş bin rek'at nâfile namaz kılmandan hayırlıdır."

( Hadis-i Şerif , Râmûz: 39/8 )

"Allâhumme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ salleyte alâ ibrâhîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"
"Allâhumme bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ bârakte alâ ibrahîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"

Yolculugumuza başliyoruz :

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

Kim hidâyete dâvet ederse o hidâyete tâbî olanların ecirleri kadar kendisine sevap yazılır. Onların ecirlerinden de bir şey eksilmez

( Hadis-i Şerif , Muhtarul Ehadis 167 )

Öyleyse Mehdi aleyhisselam ve onun askerleri hidayete cagiricilardir, yani dogru yolun cagirici tellallaridirlar, öyle olunca, onlara uymak, müminlerin üzerine vecibedir.

Kuran-ı Kerim’de “Ha-Mim” ile başlayan 7 sure vardır. Bu sureler: Mü’min (Gafir) Suresi, Fussilet Suresi, Şura Suresi, Zuhruf Suresi, Duhan Suresi, Casiye Suresi, Ahkaf Suresi. Bu sureleri okumanın fazileti hakkında bazı hadisi şerifler:

Rasulullah (Salallahü Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki: “Ha-mim ile başlayan sureler Cennet bahçelerinden bir bahçedir.” (Suyutî, Câmi’ussağir, 3/422, no.3852)
Rasulullah (Salallahü Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki: “Kuran-ın Ha-Mim ile başlayan sureleri yedidir. Cehennemin kapıları da yedidir. Her Ha-Mim,gelip cehennemin bir kapısına durur ve: ‘Ya Rabbi! bana inanıp iman etmiş ve beni okumuş, okumaya devam etmiş olan bu kulunu, (cehennemin) bu kapısından içeri sokma‘ diye yalvarır durur.” (Suyutî, Câmi’ussağir, 3/422, no.3853; Beyhakî, Şü’abül-İmân)
Rasulullah (Salallahü Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki: “Her şeyin bir özü vardır. Kuran’ın özü ise, “Hâ-mîm’lerdir.”
Rasulullah (Salallahü Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki: “Cennetin yüce makamlarına yükselmeyi arzu eden kimse ‘Hâ-Mîm’leri okusun'”
Rasulullah (Salallahü Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki: “Eğer düşman ansızın saldırırsa, (onlardan korkmayın ve) ve şöyle deyin:” ‘Hâ-mîm. Lâ Yünsarûn’ (Tirmizi, Fedâilü’l-Kur’an, 1605)
Abdullah İbn Mesud (r.anh) Rasulullah (Salallahü Aleyhi ve Sellem) den buyurdu ki: “Hâ-Mîm’ler Kuran-ı Kerimin Süsüdür.”
Rasulullah (Salallahü Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki: “Hâ-Mîm’lerin hepsini birden okuyup, bir kap içindeki suya üflenerek içilmesinde maddi ve manevi hastalıklara şifa vardır.”

ve bu hadislerde gösterildigi üzre "Zikri Raşidi Evradi" mizdaki "Ha mim" lerin faziletide böylece belli olmuş ola, ve okumakda şüphe göstermeyelim lütfen.

ve işde bu ha mimler hakkindaki bizim yorumumuz ise, semada üstümüzde 7 Tane Derya vardir.
ve bunlar hakkinda Rabbimiz Buyuruyorki:

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

الَّذِي خَلَقَ سَبْعَ سَمَاوَاتٍ طِبَاقًا مَّا تَرَى فِي خَلْقِ الرَّحْمَنِ مِن تَفَاوُتٍ فَارْجِعِ الْبَصَرَ هَلْ تَرَى مِن فُطُورٍ
ثُمَّ ارْجِعِ الْبَصَرَ كَرَّتَيْنِ يَنقَلِبْ إِلَيْكَ الْبَصَرُ خَاسِأً وَهُوَ حَسِيرٌ

Ellezî halaka seb'a semâvâtin tibâkâ(tibâkan), mâ terâ fî halkır rahmâni min tefâvut(tefâvutin), ferciıl basara hel terâ min futûr.Summerciıl basara kerrateyni yenkalib lieykel basaru hâsien ve huve hasîr.

Meali:

O, yedi kat göğü tabaka tabaka yaratandır. Rahmân’ın yaratışında hiçbir uyumsuzluk göremezsin. bak ve bir kere daha bak! (defalarca bak) (siz geleceginize bakmiyormusunuz?" ma hel tera" der gibi yani) Hiçbir çatlak (ve düzensizlik) görüyor musun? Sonra tekrar tekrar bak; bakışların (aradığı çatlak ve düzensizliği bulamayıp) âciz ve bitkin hâlde sana dönecektir.

(Sadakallahul Aziym Mülk suresi 3. ve 4. Ayetler)

[attachment=38457]

Letafet ve Metanet Meselesi

Bu yedi deryayi bu yedi "Ha mim " temsil eder, ve biz birinci sema katindayiz, yani başlangic noktasi, ilk yildiz güneşimiz, yani sifirdan yoklukdan sonra ilk varolan, ve 1. yani bir ve birinci katman, ve öyle olunca işde hava oksijen ve hidrojenden teşkildir, ve onun icinde elbette iyi veya zehirli gazlarda mevcuttur, ancak ilk yaratilma, ve oksijen ve hidrojen böyle olunca, onlarin yogunlugu yani elektron harketlerindeki hiz ve yan yana duruş araliklari, onlarin havadan yani gaz formundan sivi forma gecmesi demekdir, nitekim yogun oksijen sivi oksijendir, ve misalen kaynak tüplerine doldurulur, sonra daha SIK ve yogun ve hizli hareketleri demek, işde demir gibi kati madde halini almasi demek oluyor. yani şeytannin maddesi olan demirde, muhammedden bir parcadan başka şey degil,cünkü ilk madde 1 numarali madde yani ilk hidrojen güneşimiz yani iki cihanin habibinin parcasindan başka birşey degil, sadece ondaki hali,cok yogun olmalari, yani elektronlari cok hizli hareket ediyor olmalari, ve daha SIK halde bulunmalari ile demiri oluşturmuş vaziyette. ve ve semdaki "ha mim" lerin yogunlugu hakkinda bilgimiz yok, yani yer demir gök bakir deniyor ya, hani öyle olunca eger bir katmana gelince, yogunluk eger bakir derecesina varirsa, o zaman, o katman bakir gibi sertlikde olur, gecilmez bir vaziyet almiş haldedir. biz ise onun derecelerini ancak, kurandaki bu 7 "ha mim" li sure ile bilebiliriz. ve bu surelerde anlatilan peygamber hazeratlarinin ve ümmetlerinin katmanlari, o gökteki, o semadaki katmandadir, ve öyle olunca nefsin önünde, Allahi görmeyi engelleyen, 70 bin perde varmiş, yani 70 bin katli bir sema merdiveni yani, ve yogunluklari herbirinin farkli. ve cennet tasvirinde deniyorki : huriler nar tanesi gibi ici görünen varliklar, ve öyle ki oradaki bedenler, öyle latifki, inceki,ataom elektronlari öyle seyrelmişki, bakinca ici görülebiliyor. hem yogun vaziyette ki bir beden oluşturmuş, hemde ici gözükcek seyreklikteki bir maddeden oluşmuşlar, yani kafa almiyor degilmi yani, hem yogun olcak, hemde seyrek olcak, bu da ne ? tezatlarin buluştugu bir katman yani, kacinci "ha mim" acaba ?

Kicimizdan uydurmuyoz azizim bak dünyadaki örnegine bak

[attachment=38456]

Karanlik maddede böyle birşey, yani yogunlugu hem cok olcak, hemde trnsparan gibi yani icinden gecilcek kadar hafif olcak, ve buna biz karanlik diyoruz degilmi, yani cennetin ziddi, yani o saydam baligin ziddi gibi birşeye karanlik diyoruz, "schwarze matereria" .

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

وَسِعَ كُرْسِيُّهُ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضَ وَلاَ يَؤُودُهُ حِفْظُهُمَا وَهُوَ الْعَلِيُّ الْعَظِيمُ

vesia kursiyyuhus semâvâti vel ard(arda), ve lâ yeûduhu hıfzuhumâ ve huvel aliyyul azîm

O’nun kürsüsü gökleri ve yeri kaplamıştır. O na eller uzanmaz o (Kürsi) , herşeyi bilen Allah tarafindan korunmuş vaziyettedir.
(Sadakallahul Aziym Bakara suresi 255.Ayetten pasaj - Ayetel kürsi diye bilinen surenin bölümü)

bizim bulundugmuz semada ki en uzak noktayi hesap ile keşfeden Kelvin, diyorki : orasi -272° yani donmuş vaziyette diyor. ondan ötesi sivi ve buz hali, daha sonra kati ve madde hali geliyor yani, ve en son Allahu alem karanlik ve gecilmez bir madde halinde, yani demir karanligin yogun hali, öyle olunca demir katmanina gelince, işde orda ki sema kati, kati ve delinip gecilmez bir "ha mim" deryasi var demek olur, yani "ona eller ulaşmaz" diyor ya rabbim. "yeda" demek iki el demekdir, " vela yeuduhu" demek : "ona eller uzanmaz" demekdir, yani önünde demirden duvar varsa, sen ona nasil uzanabilcen, bu bizim tasvirimiz, gercegini Allah daha iyi bilir, zaten suredede öyle diyor, ayetel kürside "herşeyi bilen allahdir" diyor, yani biz ancak tefekkür edebiliriz, mahiyetini Allah daha iyi bilir.

Hz. Ayşe annemiz bir gün kadinlarla sohbetinde anlatirki:

Ben Muhammedi kucaklayinca, ellerim kendime boş dönüyor der, kadinlar inanmazlar.
Ayşe annemiz size bunu ispat edecegim der, ve kadinlari cagirir, ve mescide acilan kapinin ortasina uzun saclari birleştirip baglar, ve peygamberimizi cagirir iceri , peygamberimiz gelir, kapidan gecer, ve Ayşe annemiz mahsuscukdan birşey sorar, ve cevap veririr vegeri döner peygamberimiz, ve Hz.Ayşe kadinlari cagirir, bakin sac yerinde duruyor der. sac yerinde bagli duruyordur, yani peygamerimiz o kadar latif olmuşki işde duvardan kapidan bacadan gecebilcek letafette, arapcadaki peltek se yani üc nokta safiyetini ulaşmişdir, zaten yukardaki anlattigimiz "ha mim" lerin yetmişinci basamiginda en sart olan madde varsa, ve o derya, yani sema kati onunla dolu ise, işde oradan gecebilmek, ancak böyle bir safiyetle olur, yoksa ordan matkap ile bilmem füze ile tank ile onu delmek ile olmaz, olamaz, yani temsili misal ile "oraya bicak götürende, cennettekileri bicaklayan" yahut "tank top götürende, cenneti bombalayan, yahut füze firlatanda, cenneti yok eden" diyen ancak ahmakdir. yani semamizin bize bakan yüzü, bu görünen bütün yildizlari kaplayan yere kadar, yani düşünün genişligini, burasi birinci sema ise, o zaman birinci katman, yedi tabakanin birincisi ise, sen düşün bakir katmanina gelince, sonra demir katmanina gelince nasildir. ne kadar genişdir, yani işde hidrojenin ve oksijheinin yogunlugu onun SIK halde bulunmalari, ve atomlarin etrafindeki elektronlarin HIZLARI, onun sertligini, yani metanetini ortaya koyuyor. demir deki elektronlar COK SIK vaziyette, ve birde deniyorki : şeytan aleyhillane bir saniyede dünyanin etrafini 24 defa dönebilcek bir HIZDA imiş, öyle olunca demirdeki elektronlarin hizi saniyde 24 tur atiyor demekdir, ve böyle olunca işde onun sertligini meydana getiriyor. yani metanet odur, dik durabilmek, egilmemek, yikilmamak, birinin yakini ölünce, o yüzden metanet dilenir, yani yikilma dik dur denilir. halbuki en kararli element metanetli element demirdir, yani şeytanin maddesi, taa evvelli ervahda secde etmeyecegini söyledi, haala etmiyor, ve kararli kararindan dönmüyor, ve egilmiyor, yani kararli element, kaypak element degil, ve böyle olunca, en metanetli dik duran elemenlerden birisi demirdir, letafet ise, naiflik incelik yani, hani hayalet casper varya, duvardan gecebiliyor, işde insan cakralarini caliştirip da enerji bedeni kazaninca aynen ispirto gibi ucucu bir bedene sahip olur, ve buna ulaşmak için nakşebden tarikatinda 21 000 allah zikrinden başlayip, günde 100 000 Allah zikri cekene kadar devam eder, kimisi 30 binde, kimi ellide kimide 100 binde bu bedene erişir. ve ispirto gibi olmak, kovukdan delikden gecebilir demek, amma işde bunun cok üstünü olan bir derece kazanmak, aynen muhammedin, kapidan gecip, sac telinin kopmamasi gibi bir letafet ve incelik demek olur. ve cinler ve melekler latif varliklar, ve işde ruhda öyledir, ve insan ölünce melekler onun ruhunu hakka vasil etmek için alirlar, eger letafet kazandiysa nefsin erdiyse, o yukari katmanlardan gecebilcek safiyet ve letafet ermiş demekdir. ve yani demir denen, veya bakir denen maddeyi, öyle matkapla delipde degilde, ondan sanki, o bir süzgecmiş gibi, elektronlarinin ve atomlarinin arasindan süzülebilcek bir letefete ulaşmak ile cennete erebilir, yani cennet işde öyle latif varliklarin yeri ki, yani arapca peltek se, yani üc nokta halinde yani, ve nar tanesi gibi huriler diyari, yani letafet ve incelik ve safiyet o kadar ki, kemikleri gözükcek kadar latif varliklar diyari, yani sen o demir, bakir katmanina gelince, eger hayalet casper derecesine erdiysen, işde melekler alir seni, ondan bir süzgecden gecer gibi gecirip, cennete ulaştirirlar yoksa muhammed hakka dogru giderken, son kuruşuna kdar dagitmazdi, "al kizim fatma ve ali, bunu harcayin" derdi, yahut "hanimim ayşe, ben gidiyon, bunu harcayin" derdi. oysa ki o hic agirlik kalmayacak kadar yükünü hafifletti, ve dünyalik hic birşey birakmadi üstünde, ve öyle olunca "Raufurrahim" oldu.(Yani üstün bir anne olarak, Yani Fatma, HZ FATMA olduda geldi, Zeynep olduda geri geldi).

---oOo---
Hilalin gözetlenmsi Meselesi

Hocanin bir tanesi ramazan bayraminda hilain gözetlenmesi gerekmiyor bugün diyor, yani rasathaneler ne dediyse o dur, cünkü uzaydan gözetleniyor diyor,

DiKKAAAAAAAT

lan dangil hoca bu hiristiyanlar, güneş takvimi kullanyorlar, ve Alllah ise, bize zamani hesap edebilmemiz için kameri gösteriyor, ve peygamerde kameri göstermiş, hic güneşe bakan birisi, bugün agustosun 5 i, veya temmuzun 27 si diyebilirmi, güneşe bakinca hemen bilinebilcek bir gün tahmini yokdur, ve ilk takvimi kaybetircek bir durum olsa, hepden yanilgiya düşer insanlar, oysaki AY yani kamrre bakinca, kamer 14 günlük iki devre halinde seyreder ve, agzi bir yemaniye bakar vaziyette, birde şimale bakar vaziyette büyür ve kücülür, ve bununla eger büyüyorsa, dogdugu tarafda agzi şimale bakiyordur, ve ve hilalin kalinliginca, kameri ayin biri, ikisi, ücü,.. ve 14ü gibi gün sayisi alir. 14 ü dolunaydir, ondan sonra kamerin agzi bu sefer yemana dogru bakar dogdugu tarafda, ve böylece bu sefer dolunay halinden kücülmeye başlar, ve hilalin kalinliginca 14 ünden sonraki gün sayilarini alir, ve 28in de en son hilal görünür, ve birde ictima, yani kavuşma olur, ve ayin dogma saati ile batma saati bizde onun grünmesini engel oldugu için, dogar ve hemen batar ,ve biz bunda kavuşma, yani ictima gecesi onu görmeyiz, veya ayin adimlarina bakar, o seneki kameri kim temsil ediyor, ve ayak acikligi ne kadar, ve adimlari genişmi uzunmu atiyor, yoksa kisa kisami atiyor, ve uzun adim atan birisinin hedefine cabuk varmasi muhtemeldir degilmi. uzun adim atan birisi olunca kameri ay 29 cekmeyebilir, hatta 28in de ay tamam olur, ve 29 olmaz, 29 unda ilk hilal, ters tarafda yani batida gözüküverir, ve batida ise hilal ters tarafda durdugundan, agzi yine şimala bakar vaziytte olur, yani elini ay yap, tepede döndür, anlarsin dogudan batiya dogru battigini hesap et ve döndür, sebebini anlarsin, ve öyle olunca, ilk hilal 29 olunca ay 28 cekmiş olur. ve ay 30 a tamamlanmasi onun görülmemesi iledir. ve öyle astronomlar görmedi diye degil, ve mesele birde, hic bir yerde muhammedin ve müminlerin isimlerinden olan birisi dogmazsa, o ilk hilal gecesi hilal görülmez, ve ay meşhudda dogar, yani karanlik burcda dogar, ve yani kafir ve ve münafik ve mecusi,... bir cocuk dogmuş olabilir, öyle olunca ilk bebe bizim olmayinca, yani ramazanin hilai görülmediyse, daha baştan şeytan ve askerleri ramazani yani bütün savaşi ve AYI kazanmiş, müminler kaybetmiş demekdir. demekki dünyada öyle bir günah işletecekki bütün müminler işleyecek ve o gece ve mümin kalmayacak, herkes günahkar olunca, ilk hilalde onun olcak, karanlik hilal, yani ictima kavuşma, onun olcak demekdiryani cima eden o olcak demkdir, yani öyle bu hesap takvim hesabi, ne astronomlarin ne de teleskoplarin uzaydan gözetlemsiyle falan bilinmez yani, anladinmi gafil hoca.

---oOo---

Ahmetler ahmettendir tezinin devami

Bir insanin en az dört versionu var dünyada deniyor, halbuki insan işde gercekden kemailne erince, yani nefsini bilince, tohum verir, ve onun yeni versiyonlari yeniden dogmaya başlar. aynen elma agacinda onlarca elmanin ayni agacin elmalari olmasina ragmen hepsi ayri ayri olup, pazarda satilinca, biri ahmetin evine, biri mehmetin evine gider degilmi, öyle olunca, işde insanin döl vermeside böyle olur. Ahmet= muhammedin, ahmet oldugu kamil insan hali, onun ahmet olarak döl vermiş binlerce hali var, biri ankarada milletvekili ahmet, biri istnbulda aykabi boyacisi, birisi bilmem fransada kasap Ahmet, birisi bilmem amerikada benzinci Ahmet olabilir degilmi, amma elmalar ayri ayri fakat ayni dalin meyvasi olmasi ile, ayni elma özelligi gösterir, ve fakat yiyen insanlara göre, o elmayi amerikadaki ahmet yerse, benzinci ahmet olan elma olur, bilmem fransadaki ahmet yerse, kasap ahmet olur dönüşüm ile, ve hal böyle olunca, işde insanin nefisin erip döl verdiği kendini cogalttigi zaman. işde Ahmetler Ahmetten, mehmetler mehmetten muhmmedler muhammedden tezimizin gercekligi burada yatiyor. yani elmayi nereye dikersen dik, o suyunu güneşini vitaminini aldimi, orada elma özelligi gösteren elmelar meyvalar verir. yani özü bozulmadiysa ondan elma meyvalari dogar, öyle olunca, ahmet icinde böyledir, mehmeti icinde, hz ibrahim icinde, hz ebu bekir,hz fatma icnide böyle. ve hal böyle olunca, dünyada binlerce elmada olsa, o elmalar aslina rucu edince, ASIL olan muhammedse, muhammed dalinin, belki cocugunun, cocugunun, cocugunun, cocuugu olabilir amma, dal muhammedse, o meyva hep muhammed meyvasi verir, yani elmaysa elma armutsa armut. o dal ibrahim daliysa ibrahim meyvasi veriri taaaki özü bozulasiya kadar özü bizulmadikca nefsin erdikce kemal buldukca yeni muahmmad veya yani bir fatma veya yeni bir hz ibrahim olrak dogacakdir, belki meyva verdiği yer iyi degildir ve, o elmanin icine kurt girmiş olabilir amma, o onun safligindan temizliginden kandirilidigindandir, yoksa elmaya kurt girmiş olmasi elmanin elma olmasina engel degilidir. bu kadar derin felsefe bir numara agir oldu sizlere, hele bunu bir ögütün eritin hazmedin, bu konuya sonra devam ederiz.

---oOo---

Semadaki YILDZLAR

işde bizlerin bu bedenlerimizin haricinde, birde enrji boyutu olan birde enerji topagimiz, yildizimiz vardir, ve o yildiz halini, doguda isek dogudakiler yatinca, batidakiler uyaniksa batidakilerin üstüne dogar, ve onlar görür. yok batidakiler uyuyursa, bu seferde dogudakilerin üzerine dogup, dogudakiler o enerji topagimizi görürler. ve taaaki biz dinlenmek için uyuyana kadar. biz uyuyunca enerji topagimizda görünmez olur, bunun bir aciklamasinida şöyle yapacagiz : evdeki lambalarin cogunun, acma kapama dügmesi, hemen kapinin yaninda olmasina ragmen, o işik veren ampul ise, tavandadir. yani onun dügmesinin kapinin yaninda olmasi onun tavandan bize işik vermesine engel degildir. yani insanin ayaklari her ne kadar yere baasiyor ve dünyada olsada, başi arşa degecek kadar yüksekdedir, ve onun eger cakralari calişiyor, ve imanli bir kimse ise, işde onun nuru ve ziyasi varsa, o taaa semada bir yerde onun enerji bedeni vardir, ve o uyanik oldugu sürece dünyadakilere işik sacar, ve ayni onun amerikada olmasi, yani dügmenin bilmem kapinin yaninda olmasi, onun yildizinin türkiyeden görülmesine engel degildir. yani lamba tavanda asili olabilir, ve işiginin ordan sacinca, odanin tamamindan görülüp tamanini aydinlatir degilmi, ve işde insanlar, ne kadar insan tarafindan taniniyor ve biliniyorsa yildizi o kadar parlak ve büyük ve kavidir. ve mahallesindeki üc beş kişinin tanidigi bir kimsenin yildizi ise, sönükdür, ve tanincak bir faaliyet gösteremeyen binin yildizini ancak bir kac kimse görebilir ve bilebilir yani. ve büyük yildizlar aynen dünyadaki sanatci, prof., amir,memur, zengin, ve alim kimseler gibi taninmiş kimselerin nuru ve ziyasidir. tanindigi oranda parlak ve güclüdürler, ve birde imanlari derecesinde onlarin işigi ve nuru, diger insanlara yol gösterci olup, yollarina işik tutar.

---oOo---

AKINTIYA TERS YÜZEN SOMON TÜRKLER

Yine başka bir konu ise, dün "Made in Germany" diye bir kalite unsuru vardi, alman maliysa aldigin bir alet, evladiyelikdi, kalite kokuyordu, kalite tütüyordu, senelerce kullaniliyordu. bu gün ise Çin bu teknoloji ve pazara girdi ve Çin malı diye birşey çıkdı ve ayni marka mal Çinde veya maliyeti ucuz ülkelerde imal ettiriliyor ve, ve bugün:" bozulursa, at yensini al" kurali gecerli, ve evladiyelik bir mal kalitesi yok oldu artik. ve o kural artik gecerli degil bile, cünkü daha iki sene önceki, o klasik ilk cep telefonlari varken, onlardaki kalite "Made in Germany" kalitesinde yani evladiyelik saglam mal olmasi bir işe yaramaz, cünkü iki üc sene gecdi, aklilli telefonlar cikdi artik, o eski telefonlar ne işe yarayacak, kaliteli olmasida bir işe yaramaz, evladiyelik olmasida işe yaramaz, cünkü bu gün bilgisayar gibi akilli telfonlar cikdi, ve onlar tedahülden kalkdi degilmi, yoksa, ben hala bu eski telefonlari kullancan bu alman mali "made in Germany" diye bu konuda iddia edip eski telefon kullanmak cahillikdir, ve öyle olunca daha dün denebilcek bir tarihde, dünyayi sarsan osmanli imp. sonunda devrini tamam etti, ve yikildi, ve yerine, şükürkü Mustafa Kemalin cesareti ve dehasi sayesinde TC. Kuruldu. ve haala osmanli davasi güdüp, II. mahmut fesi takan, şalvar giyip cüppe giyen ahmklar, ve osmanliyi dirlitcez diyen ahmaklar, aynen araba kolleksiyoncusu olan, OLD timer araba meraklilari gibi, taka tuka arabaya binmek gibidir,tamam tarihdir güzeldir amma, onun süresi doldu azizim, bugünün ihtiyacini, dünkü arabalar artik karşilamaz, yine dünkü telefonlar, dünkü televizlyonlar bugünün ihtiyacini karşilamyior. ve insalik ileri giderken, bu osmanli sevdali a türk bilenem olmayan türkler, haala daha ters tarafa gitmyee calişan, akintiya ters yüzen somon baliklari gibi somonluk yapiyorlar.

___oOo___

Bir insanin yetişmesi adam olmasi ne kadar zor

yeni dogan bir cocukdan başliyalim, önce anne demesini ögrencek, acikinca annesini cagirabilmesi için, sonra ayakda durmasini ögrencek, sonra sütü mamayi birakip yemesini ögrencek, sonra kendini savunmasini ,sonra konuşmasini,sonra okumasini, sonra yazmasini, sonra bir egtim süreci ,sonra mesleki egitim, sonra askerlik, sonra iş aş arama işleri, sonra evlenip coluk cocuga karişmak, sonra evin gecimi, evin eşyasi, at araba silah derken bir adamin, adam olmasi bu kadar emek ve hizmet gerektiriyor. ve bu hizmetleri verecek anne baba gibi, ögretmen, patron komutan ,galerici, sütcü,etci, ciftci, inek, at, araba,şoför, okul ,kitap, kalem, ekmek, aş, ve evlenebilmesi için, yine başka bir anne babanin hizmetinde yetişmiş bir kiz bulmasi lazim,.... daha binlerce hizmetli, ay, güneş, felekler, burclar, hava, oksijen, demir, bakir, agac,yaprak ,kuş ,kurt,.... yani öyle olunca, ve bu yetişmiş, Allahin halifesi konumundaki bir adami, bir kadini, bir askeri, öyle öldürüp gecmek, işde bu kadar emegin heba olmasi demekdir, Allahin harcadigi emegemi yanalim, anasinin babasininkinemi, ögretmeninkinemi, komutaninkinemi, akrabsininkinemi, tarlalari süren trktörün benzininemi yanalim, onun için ekmek yapilcak bugdayi eken, tarlalari süren, eken bicen, hasat eden insanlarin emeginemi yanalim? bu kadar emek hizmet, bir (:::) kurşun, bir hain düşman, bir şeytan askeri (:::) tarafindan, veya iki keci sakalli ahmak tarafindan heba ediliyor , lan bir senin hakkin hukukunmu var bu adamda da, bu adami ödürüp bütün bu emekleri heba ediyon. Allah, aslanindan artani kurta, kurttan artani, tilkiye, tilkiden artani fareye yediripde, hic birşeyi zayi etmezken, ahmak insanoglu bütün emekleri heba edip terör estiriyor. ve insan yani halifeyi ruyi zemin öldürüyor, bu kadar kolaymi bu insanlik öldürmek lan dangil köpek, insanlik bu kadar ucuzmu, hicmi emegi yok Allahin, o insanin üstünde? Allah firavunu yaratmiş, o ona isyan etmesine ragmen, iki tane peygamber yollamiş firavun gibi birini adam etmek için, senin heba ettigin insanin hicmi hakki yok, bir tek seninmi hakkin var bu düynada yaşamaya , yemeye icmeye dangil köpek,
Allahda bu kainati yaratmiş, onun tam göbegi olan bizim güneşimizin gezegeni olan düyanin icine, insani halifeyi ruyu zemin kilmiş, ki onun eliyle bu dünya mamur olsun diye. yani onu (dünyayi) faydali hale getirmesi için akil fikir izan vermiş, ve insan bu dünyayi mamur etmekle görevli iken, insalik nereye dogru gidiyorda, dünyayi mamur edip yapmak yerine, yikip yumuyor, bu kadar mankafami oldunuz lan.

kazi koz anlqyan" ahmnaklar

ve biz sonbahar menziline girdiysek, artik belayida sevmek gerek deyince, bunu yine "kazi koz anlayan" ahmaklar diyorki : hic insan düşmanini severmi diyor,
dikkat sira bize geldi konuşma ve cevap sirasi :
Lan angutlar, daha düne kadar şeytani dost edinip, şeytanin dediklerini tutanlar sizdiniz, ve bütün şeytanliklari yapanlar sizdiniz, ve şeytan için kuranda " o sizin en büyük düşmaniniz" diyorken, siz şeytanin amellerini seve seve yaparken, insanin en büyk düşmani olan şeytani, sevip dost edinirken oluyorda, biz zaman karanlik ve gecenin uzadagi sonbahar kiş menzilyise geceyide karanligida sevmek lazim deyincemi olmadi ahmak köpekler. siz yapinca oluyor biz deyince olmuyormu ,haaaa beyni dumura ugramiş ahmak,
biber aci olmasina ragmen, agzi yana yana aci biber ve aci soslu ketchuplu, etler sucuklar yiyen cokdur. seviyormu adam, agzida kicida yanmasina ragmen, aciyi seviyormu seviyor, öyleyse benim sözümü niye garipsiyon ahmak, yine sogan aci olabilir degilmi amma, aci da olsa bazen sogan katik olur, iştahi olmayanin iştahini acar ve ekmek yemek yemesini saglar sogan degilmi, öyleyse, acida sevildigi gibi, bunu bizim sözümüzle kiyas et, ve demiyoruz biz, düşmaninla kucaklaş, saril, aman cicim de! amma mesele o degil, yani "hamd" işde sadece cicek, rizik, aş, iş, gelince yapilan teşekkür degil, bazen bela gelincede, Allahim senin bildigini ben bilmem, sen benden bununla hangi belayi uzak ettin, ben bilmem, sen bilirsin, onun için bunun icinde sana teşekkür degilde hamdederim diyebilmek şuurudur, yoksa bundaki hamd hikmetini anlamayan, düşmanlari ile kol kola gezmeye kalkar , salak işde yine kazi koz anladi degilmi.

Rabbim Mehdi askerleini "kazi koz" anlamakdan ve ahmaklikda muaf eylesin.

---oOo---


أَأَللَّهُمَّ أَرِنَا الْحَقَّ حَقاً وَ ارْزُقْنَا اتِّبَاعَهْ وَ أَرِنَا الْبَاطِلَ بَاطِلاً وَ ارْزُقْنَا اجْتِنَابَهْ


''Allahım! Bizlere, hakkı Hak gösterip ona tabi olmayı, bâtılı da Bâtıl gösterip ondan yüz çevirmeyi nasib eyle..! '

وَآخِرُ دَعْوَاهُمْ أَنِ الْحَمْدُ لِلّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ

Ve âhıru da'vâhum enil hamdulillâhi rabbil âlemîne, Amiyn.

Elfatiha maassalavat.

سُبْحاَنَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ

Sübhâneke Allahümme ve bihamdik, eşhedü en lâ ilâhe illâ ent, estağfirullahe ve etûbu ileyk.

--OoO--

Kar©glan

Başağaçlı Raşit Tunca

Schrems, 28 Temmuz 2016 Perşembe

Original Kar © glan

Print this item