Hıra Dağı - Mağarası Nerede - Hz. Muhammed'e ilk vahyin geldiği mağaranın bulunduğu dağ
Hıra Dağı - Mağarası Nerede - Hz. Muhammed'e ilk vahyin geldiği mağaranın bulunduğu dağ
Hira
(Arapça: حراء Ḥirāʾ) veya Hira Mağarası (غار حراء Ġār Ḥirāʾ) İslam
peygamberi Muhammed'in inzivaya çekildiği mağara. Ayrıca, Müslümanlarca,
Kur'an-ı Kerim'in Muhammed'e bu mağarada indirilmeye başlandığı kabul
edilmektedir. Mekke’nin yaklaşık 6 km kuzeyinde bulunan Nur Dağında
bulunur.
Hıra. Hz. Muhammed'e ilk vahyin geldiği mağaranın bulunduğu dağ.
İlk Vahiy
İslama göre Muhammed bin Abdullah 40 yaşına yaklaştığında toplumdan
uzaklaşarak Nur dağı'ndaki Hira mağarasında inzivaya çekilmeyi ve burada
vakit geçirmeyi adet edinmiş, bu durum 1-2 yıl devam etmiştir. 40
yaşındayken 610'da, 26 Ramazan'ı 27’sine bağlayan gece (Kadir gecesi),
Muhammed'e geldiğine inanılan ilk vahiy şu şekilde anlatılır:
Muhammed, Nur dağı Hira Mağarası'nda tefekkürle meşgulken Cebrail adlı melek
geldi ve ona "Oku!" dedi. Muhammed "Ben okuma bilmem." dedi. Bunun
üzerine Cebrail, Muhammed’i sıkarak, yine "Oku!" dedi. Muhammed tekrar
okuması olmadığını söyleyince, Cebrail onu sararak aynı şekilde sıktı ve
geri bırakarak "Oku!" dedi. Muhammed "Ben okuma bilmem, söyle ne
okuyayım" diye karşılık verince Cebrail, Alak Suresi'nin ilk ayetlerini
okudu: "Yaratan Rabbinin adıyla oku! O, insanı bir kan pıhtısından
yarattı. Oku! Rabbin sonsuz kerem sahibidir. O Rab ki kalemle yazmayı
öğretendir. İnsana bilmediği şeyleri öğretendir."
Rivayetlere göre Cebrail'in kaybolmasının ardından Muhammed evine dönmek üzere yola
çıktı, etraftan binlerce ses: "Ey Muhammed selam olsun! Ya Resulullah,
sana selam olsun!" diyordu. Her defasında geriye dönüyor, taş ve
ağaçlardan başka bir şey göremiyordu. Evine geldiğinde yatağına yattı ve
"Beni örtün dedi. Uyandığında başından geçenleri Hatice'ye anlattı.
Ardından Hatice'nin önerisiyle Haice'nin amcası olan Varaka bin Nevfel'e
gittiler. Yaşlı bir Hristiyan bilgini olan Varaka bin Nevfel
anlatılanları duyunca "Kuddûs... Bu gördüğün Melek yüce Allah'ın Musa
peygambere gönderdiği Ruhu'l-Kudüstür. Sen de bu ümmetin peygamberisin.
Keşke kavminin seni yurdundan çıkaracağı zaman sağ olup sana yardım
edebilsem."[1]
Muhammed'in bu olaydan başlayarak, vefat ettiği yıl olan 632'ye kadar aldığına inanılan vahiyler Kur'an'ı oluşturur.
Konum
Merkez'den 5 kilometre uzaklıktadır. Taksi ile ulaşım mümkündür. Mağaraya çıkış merdivenler aracılığıyla sağlanır.
Mekke'nin kuzeydoğusunda Kabe'ye yaklaşık 5 km. uzaklıktadır. Cebelinûr adıyla da
bilinir. İnsanlara en doğru yolu gösteren vahiy nurunun bu dağdaki bir
mağaraya inmiş olmasından dolayı bu adı aldığı sanılmaktadır. Muhammed
Hamîdullah ise geceleyin yollarını kaybedenlere yardım etmek amacıyla
üzerinde ateş yakılmış olabileceği ihtimalini ileri sürmekte ve ismi
"yollarını kaybedenlere doğru yolu gösteren" anlamında yorumlamaktadır.
Kaynaklarda Hıra dağı genellikle yakınındaki Sebîr dağı ile birlikte zikredilir.
Deniz dalgasına benzetilen bu iki dağın bitki örtüsü yer yer görülen
dikenli çalılardan ibarettir. Hıra dağı, çevresindeki diğer dağlardan
daha dik ve yüksek olup çıkılması zor çıplak ve kaygan kayalardan
meydana gelen sivri tepesiyle uzak mesafelerden dahi kolaylıkla
farkedilir. Hz. Peygamberin hayatında çok önemli bir yeri bulunan ünlü
mağara zirvenin 20 m. kadar aşağısındadır. Bu mekân mağara olarak
anılmakla birlikte aslında üst üste yığılan kaya blokları arasında
kalmış iki tarafı açık, sivri tonozlu tünele benzer şekilde gayri
muntazam bir boşluktan ibarettir. Son zamanlarda düşme tehlikesi göz
önüne alınarak girişin karşısındaki (Kabe yönünde) açıklık taşlarla
kapatılmış, sadece hava akımı sağlamak için üst kısmında küçük bir
aralık bırakılmıştır. İçerideki boşluk, bir kişinin başı tavana
değmeyecek şekilde ayakta durabileceği kadar yükseklikte ve yere
uzanabileceği kadar genişlik ve uzunluktadır. Tabana yine son
zamanlarda beton karo döşenmiştir, burada ziyaretçiler teberrüken iki
rek'at namaz kılmaktadır. Mağaraya tabii kayalardan oluşan yüksek
basamaklarla çıkılır ve dar bir düzlükten geçerek girilir.
Mekkeliler arasında, receb ve ramazan gibi senenin belirli aylarında İnzivaya
çekilen bazı hanîfler bulunuyordu. Hz. Muhammed'in dedesi Abdülmuttalib
de bunlardan biriydi ve Allah'ın varlığına, ceza ve mükâfat yeri
olarak âhiretin mevcudiyetine inanmış, zaman zaman Hıra dağındaki
mağaraya çekilip kendini ibadete vermişti. Zeyd b. Amr b. Nüfeyl'in de
Hıra'da belirli bir yeri vardı. Hz. Muhammed de muhtemelen otuz beş
yaşlarında iken ramazan aylarında dedesinin inzivaya çekildiği
Hıra'daki mağaraya kapanmaya başladı. Özellikle nübüvvetin ilk
müjdeleri olarak kabul edilen sadık rüyalar gördüğü altı ay içerisinde
yalnız kalmak istiyor ve bu mağarada tefekküre dalıyordu. Dağdan her
inişinde evinden önce Kabe'ye gidip tavafta bulunmayı âdet edinmişti,
zaman zaman hanımı Hz. Hatice'yi de beraberinde Hi-ra'ya götürüyordu.
Azık olarak yanına çok az miktarda süt, kurutulmuş et veya zeytinyağı
ile kuru ekmek alır, bunlar tükenince evinden yenisini tedarik edip
tekrar mağaraya dönerdi. Nihayet kırk yaşına basıp olgunluk çağına
ulaştığı 610 yılı Ramazan ayının son on günü içerisindeki -sonradan
Allah'ın Kadir adını verdiği (Kadr 97/1-5) bir gece (Hz. Âişe'nin
rivayetine göre 27. Pazartesi) sabaha karşı, daha önce hiç
karşılaşmadığı Cebrail vasıtasıyla Alak sûresinin "ikra" (oku) emriyle
başlayan ilk beş âyeti indirildi. Cebrail ilk defa Hıra dağında, bütün
ufku kaplamış ve bir taht üzerinde oturmuş halde Resûl-i Ekrem'e gelip
aslî suretinde görünmüş ve onu kuvvetle sıkıp okumasını isteyerek ilk
vahyi getirmiştir. Bu olay üzerine aşırı bir heyecan ve korkuya
kapılan Hz. Muhammed süratle Hi-ra'dan inerek evine gelmiş ve Hz.
Hatice'den üstünü örtmesini istemiştir. Daha sonra Hz. Hatice onu
Hıristiyanlığı kabul etmiş olan amcası Varaka b. Nevfel'e götürmüş,
böylece Hz. Peygamber kendisine gelenin vahiy meleği Cebrail olduğunu
öğrenerek sükûn bulmuştur. Rivayete göre ilk vahyin indirilmesinden
önce, hatta Hz. Muhammed henüz çocukken Cebrail tarafından göğsü
yarılıp kalbi yıkanarak (veya genişletilerek) vahiy kabul etmeye uygun
hale getirilmiş ve bu olay da yine Hıra dağı üzerinde vuku bulmuştur.
Sonradan bu olayın meydana geldiği nokta olarak kabul edilen yerde
kubbesi uzaktan görülebilen büyükçe bir mescid yapılmıştır. Mescidin
içinde bulunan kayaya Hz. Peygamber'in göğsünün yarılması esnasında
yaslandığı rivayet edilir.
İnşikâku'l-kamer hadisesinde ayın bir parçası Hıra'nın bir tarafında, diğeri Öbür tarafında görülmüştü.
Rivayete göre Hz. Peygamber, bir gün yanında ashaptan bir grup olduğu
halde Hıra dağının üstüne çıkmış, o sırada dağ sallanınca, "Ey Hıra.
sakin ol! Zira üzerinde bir nebî, bir sıddîk ya da bir şehidden başkası
bulunmamaktadır demiştir; Uhud dağı için de buna benzer bir rivayet
nakledilir. Hicretten önceki Tâif yolculuğundan dönüşünde Resûl-i
Ekrem, Mekke'ye girebilmek için himayesine sığınabileceği bir kimse
bulmak amacıyla araştırma yaptırırken Hıra mağarasında beklemiş,
müşriklerin ileri gelenlerinden olan akrabası Mut'im b. Adfnin teklifini
kabul ettiğini öğrenince buradan ayrılmıştır. Bir defasında yine Hz.
Peygamber Hıra"da iken Cebrail gelerek Hz. Hatice'ye hem Cenâb-ı Hakk'ın
hem de kendisinin selâmını söylemesini ve cennette ona içinde çalışıp
yorulmanın bulunmadığı, inciden oyulmuş sakin bir köşkün verileceğini
müjdelemesini istemiştir.
Resûl-i Ekrem'in bu dağda geçirdiği inziva hayatının ve peygamberlik görevinin burada başlamasının hem
şahsı, hem de müslümanlar için Önemi büyüktür. Mutasavvıflar, onun Nur
dağındaki itikâfını Hz. Musa'nın Tûr dağındaki halvetiyle kıyaslayarak
hâtıralarını birlikte yaşatmışlar ve dinî hayat açısından inziva ve
itikâfin önemini vurgulamak için Hz. Peygamber'in Hıra mağarasındaki
zâhidâne yaşayışını örnek kabul etmişlerdir.
Vaktiyle dağın tepesinde bulunan bir kubbe daha sonra yıkılmış, mağaranın biraz
yukarısında Osmanlılar zamanında yaptırılan su sarnıcının kalıntıları
ise günümüze ulaşmıştır. Hıra dağının etekleri bugün büyük bir yerleşim
merkezi halini almıştır. Mekke'den Taife giden ikinci yol da bu dağın
önünden geçer.
Hıra Dağı - Mağarası Nerede - Hz. Muhammed'e ilk vahyin geldiği mağaranın bulunduğu dağ
Hira
(Arapça: حراء Ḥirāʾ) veya Hira Mağarası (غار حراء Ġār Ḥirāʾ) İslam
peygamberi Muhammed'in inzivaya çekildiği mağara. Ayrıca, Müslümanlarca,
Kur'an-ı Kerim'in Muhammed'e bu mağarada indirilmeye başlandığı kabul
edilmektedir. Mekke’nin yaklaşık 6 km kuzeyinde bulunan Nur Dağında
bulunur.
Hıra. Hz. Muhammed'e ilk vahyin geldiği mağaranın bulunduğu dağ.
İlk Vahiy
İslama göre Muhammed bin Abdullah 40 yaşına yaklaştığında toplumdan
uzaklaşarak Nur dağı'ndaki Hira mağarasında inzivaya çekilmeyi ve burada
vakit geçirmeyi adet edinmiş, bu durum 1-2 yıl devam etmiştir. 40
yaşındayken 610'da, 26 Ramazan'ı 27’sine bağlayan gece (Kadir gecesi),
Muhammed'e geldiğine inanılan ilk vahiy şu şekilde anlatılır:
Muhammed, Nur dağı Hira Mağarası'nda tefekkürle meşgulken Cebrail adlı melek
geldi ve ona "Oku!" dedi. Muhammed "Ben okuma bilmem." dedi. Bunun
üzerine Cebrail, Muhammed’i sıkarak, yine "Oku!" dedi. Muhammed tekrar
okuması olmadığını söyleyince, Cebrail onu sararak aynı şekilde sıktı ve
geri bırakarak "Oku!" dedi. Muhammed "Ben okuma bilmem, söyle ne
okuyayım" diye karşılık verince Cebrail, Alak Suresi'nin ilk ayetlerini
okudu: "Yaratan Rabbinin adıyla oku! O, insanı bir kan pıhtısından
yarattı. Oku! Rabbin sonsuz kerem sahibidir. O Rab ki kalemle yazmayı
öğretendir. İnsana bilmediği şeyleri öğretendir."
Rivayetlere göre Cebrail'in kaybolmasının ardından Muhammed evine dönmek üzere yola
çıktı, etraftan binlerce ses: "Ey Muhammed selam olsun! Ya Resulullah,
sana selam olsun!" diyordu. Her defasında geriye dönüyor, taş ve
ağaçlardan başka bir şey göremiyordu. Evine geldiğinde yatağına yattı ve
"Beni örtün dedi. Uyandığında başından geçenleri Hatice'ye anlattı.
Ardından Hatice'nin önerisiyle Haice'nin amcası olan Varaka bin Nevfel'e
gittiler. Yaşlı bir Hristiyan bilgini olan Varaka bin Nevfel
anlatılanları duyunca "Kuddûs... Bu gördüğün Melek yüce Allah'ın Musa
peygambere gönderdiği Ruhu'l-Kudüstür. Sen de bu ümmetin peygamberisin.
Keşke kavminin seni yurdundan çıkaracağı zaman sağ olup sana yardım
edebilsem."[1]
Muhammed'in bu olaydan başlayarak, vefat ettiği yıl olan 632'ye kadar aldığına inanılan vahiyler Kur'an'ı oluşturur.
Konum
Merkez'den 5 kilometre uzaklıktadır. Taksi ile ulaşım mümkündür. Mağaraya çıkış merdivenler aracılığıyla sağlanır.
Mekke'nin kuzeydoğusunda Kabe'ye yaklaşık 5 km. uzaklıktadır. Cebelinûr adıyla da
bilinir. İnsanlara en doğru yolu gösteren vahiy nurunun bu dağdaki bir
mağaraya inmiş olmasından dolayı bu adı aldığı sanılmaktadır. Muhammed
Hamîdullah ise geceleyin yollarını kaybedenlere yardım etmek amacıyla
üzerinde ateş yakılmış olabileceği ihtimalini ileri sürmekte ve ismi
"yollarını kaybedenlere doğru yolu gösteren" anlamında yorumlamaktadır.
Kaynaklarda Hıra dağı genellikle yakınındaki Sebîr dağı ile birlikte zikredilir.
Deniz dalgasına benzetilen bu iki dağın bitki örtüsü yer yer görülen
dikenli çalılardan ibarettir. Hıra dağı, çevresindeki diğer dağlardan
daha dik ve yüksek olup çıkılması zor çıplak ve kaygan kayalardan
meydana gelen sivri tepesiyle uzak mesafelerden dahi kolaylıkla
farkedilir. Hz. Peygamberin hayatında çok önemli bir yeri bulunan ünlü
mağara zirvenin 20 m. kadar aşağısındadır. Bu mekân mağara olarak
anılmakla birlikte aslında üst üste yığılan kaya blokları arasında
kalmış iki tarafı açık, sivri tonozlu tünele benzer şekilde gayri
muntazam bir boşluktan ibarettir. Son zamanlarda düşme tehlikesi göz
önüne alınarak girişin karşısındaki (Kabe yönünde) açıklık taşlarla
kapatılmış, sadece hava akımı sağlamak için üst kısmında küçük bir
aralık bırakılmıştır. İçerideki boşluk, bir kişinin başı tavana
değmeyecek şekilde ayakta durabileceği kadar yükseklikte ve yere
uzanabileceği kadar genişlik ve uzunluktadır. Tabana yine son
zamanlarda beton karo döşenmiştir, burada ziyaretçiler teberrüken iki
rek'at namaz kılmaktadır. Mağaraya tabii kayalardan oluşan yüksek
basamaklarla çıkılır ve dar bir düzlükten geçerek girilir.
Mekkeliler arasında, receb ve ramazan gibi senenin belirli aylarında İnzivaya
çekilen bazı hanîfler bulunuyordu. Hz. Muhammed'in dedesi Abdülmuttalib
de bunlardan biriydi ve Allah'ın varlığına, ceza ve mükâfat yeri
olarak âhiretin mevcudiyetine inanmış, zaman zaman Hıra dağındaki
mağaraya çekilip kendini ibadete vermişti. Zeyd b. Amr b. Nüfeyl'in de
Hıra'da belirli bir yeri vardı. Hz. Muhammed de muhtemelen otuz beş
yaşlarında iken ramazan aylarında dedesinin inzivaya çekildiği
Hıra'daki mağaraya kapanmaya başladı. Özellikle nübüvvetin ilk
müjdeleri olarak kabul edilen sadık rüyalar gördüğü altı ay içerisinde
yalnız kalmak istiyor ve bu mağarada tefekküre dalıyordu. Dağdan her
inişinde evinden önce Kabe'ye gidip tavafta bulunmayı âdet edinmişti,
zaman zaman hanımı Hz. Hatice'yi de beraberinde Hi-ra'ya götürüyordu.
Azık olarak yanına çok az miktarda süt, kurutulmuş et veya zeytinyağı
ile kuru ekmek alır, bunlar tükenince evinden yenisini tedarik edip
tekrar mağaraya dönerdi. Nihayet kırk yaşına basıp olgunluk çağına
ulaştığı 610 yılı Ramazan ayının son on günü içerisindeki -sonradan
Allah'ın Kadir adını verdiği (Kadr 97/1-5) bir gece (Hz. Âişe'nin
rivayetine göre 27. Pazartesi) sabaha karşı, daha önce hiç
karşılaşmadığı Cebrail vasıtasıyla Alak sûresinin "ikra" (oku) emriyle
başlayan ilk beş âyeti indirildi. Cebrail ilk defa Hıra dağında, bütün
ufku kaplamış ve bir taht üzerinde oturmuş halde Resûl-i Ekrem'e gelip
aslî suretinde görünmüş ve onu kuvvetle sıkıp okumasını isteyerek ilk
vahyi getirmiştir. Bu olay üzerine aşırı bir heyecan ve korkuya
kapılan Hz. Muhammed süratle Hi-ra'dan inerek evine gelmiş ve Hz.
Hatice'den üstünü örtmesini istemiştir. Daha sonra Hz. Hatice onu
Hıristiyanlığı kabul etmiş olan amcası Varaka b. Nevfel'e götürmüş,
böylece Hz. Peygamber kendisine gelenin vahiy meleği Cebrail olduğunu
öğrenerek sükûn bulmuştur. Rivayete göre ilk vahyin indirilmesinden
önce, hatta Hz. Muhammed henüz çocukken Cebrail tarafından göğsü
yarılıp kalbi yıkanarak (veya genişletilerek) vahiy kabul etmeye uygun
hale getirilmiş ve bu olay da yine Hıra dağı üzerinde vuku bulmuştur.
Sonradan bu olayın meydana geldiği nokta olarak kabul edilen yerde
kubbesi uzaktan görülebilen büyükçe bir mescid yapılmıştır. Mescidin
içinde bulunan kayaya Hz. Peygamber'in göğsünün yarılması esnasında
yaslandığı rivayet edilir.
İnşikâku'l-kamer hadisesinde ayın bir parçası Hıra'nın bir tarafında, diğeri Öbür tarafında görülmüştü.
Rivayete göre Hz. Peygamber, bir gün yanında ashaptan bir grup olduğu
halde Hıra dağının üstüne çıkmış, o sırada dağ sallanınca, "Ey Hıra.
sakin ol! Zira üzerinde bir nebî, bir sıddîk ya da bir şehidden başkası
bulunmamaktadır demiştir; Uhud dağı için de buna benzer bir rivayet
nakledilir. Hicretten önceki Tâif yolculuğundan dönüşünde Resûl-i
Ekrem, Mekke'ye girebilmek için himayesine sığınabileceği bir kimse
bulmak amacıyla araştırma yaptırırken Hıra mağarasında beklemiş,
müşriklerin ileri gelenlerinden olan akrabası Mut'im b. Adfnin teklifini
kabul ettiğini öğrenince buradan ayrılmıştır. Bir defasında yine Hz.
Peygamber Hıra"da iken Cebrail gelerek Hz. Hatice'ye hem Cenâb-ı Hakk'ın
hem de kendisinin selâmını söylemesini ve cennette ona içinde çalışıp
yorulmanın bulunmadığı, inciden oyulmuş sakin bir köşkün verileceğini
müjdelemesini istemiştir.
Resûl-i Ekrem'in bu dağda geçirdiği inziva hayatının ve peygamberlik görevinin burada başlamasının hem
şahsı, hem de müslümanlar için Önemi büyüktür. Mutasavvıflar, onun Nur
dağındaki itikâfını Hz. Musa'nın Tûr dağındaki halvetiyle kıyaslayarak
hâtıralarını birlikte yaşatmışlar ve dinî hayat açısından inziva ve
itikâfin önemini vurgulamak için Hz. Peygamber'in Hıra mağarasındaki
zâhidâne yaşayışını örnek kabul etmişlerdir.
Vaktiyle dağın tepesinde bulunan bir kubbe daha sonra yıkılmış, mağaranın biraz
yukarısında Osmanlılar zamanında yaptırılan su sarnıcının kalıntıları
ise günümüze ulaşmıştır. Hıra dağının etekleri bugün büyük bir yerleşim
merkezi halini almıştır. Mekke'den Taife giden ikinci yol da bu dağın
önünden geçer.