Welcome, Guest
You have to register before you can post on our site.

Username
  

Password
  





Forum Statistics
» Members: 27
» Latest member: Fahriye
» Forum threads: 649
» Forum posts: 927

Full Statistics

 
RasitTunca-4 Dört Halifenin Dört Üstün Ahlakı ve Meziyetleri ve Meşhur Oldukları Lakabları
Posted by: RasitTunca - 07-27-2018, 08:54 AM - Forum: Başağaçlı Raşit Hocanın Makaleleri - No Replies



Dört Halifenin Dört Üstün Ahlakı ve Meziyetleri ve Meşhur Oldukları Lakabları

Hz Ebu Bekir:

Lakabı Sıddık tır Peygamberimize Sadakatla Bağlanandır şeksiz şüphesiz ona itimad edip inanandır.
nitekim Müşrikler, Mîrâc hâdisesini duyduklarında, derhâl yalanlamaya koyuldular. Ortalığa bir dedikodu velvelesi hâkim oldu. Bunu fırsat bilerek, mü’minleri de bu yolda vesveselerle îmanlarından caydırmak istediler. Hattâ Hazret-i Ebû Bekr’e bile gittiler.
Müşrikler:
“−Sen O’nu tasdîk ediyor, bir gecede Beytü’l-Makdis’e gidip geldiğine inanıyor musun?” dediler.
Hazret-i Ebû Bekir radıyallâhu anh
"O mu söyledi" dedi
Müşrikler:
" Evet O bir gecede Beytü’l-Makdis’e gidip geldiğini ve Allah lada Görüştügünü söylüyor." dediler.
Hazret-i Ebû Bekir radıyallâhu anh da
"O söylüyorsa doğrudur." dedi.
Daha sonra Ebû Bekir radıyallâhu anh, o sırada Kâbe’de bulunan Peygamber Efendimiz’in yanına gitti. Olanları bizzat O’nun mübârek dilinden dinledi ve:

“–Sadakte (doğru söyledin), yâ Rasûlallâh!..” dedi.

Allâh Rasûlü sallâllâhu aleyhi ve sellem de, O’nun bu tasdîkinden gâyet memnûn kalarak cihânı aydınlatan tebessümüyle Hazret-i Ebû Bekr’e:

“–Yâ Ebâ Bekr, sen «Sıddık»sın!..” buyurdu. (İbn-i Hişâm, II, 5)

O günden sonra Ebû Bekir radıyallâhu anh “Sıddık” lâkabıyla meşhur oldu.

Hz Ömer :

Lakabı Ömerül Faruk tur yani iyiyi kötüden ayırt eden demektir. Hz ömer Efendimiz  Adaleti iyi kullanması sebebiyle Adaletin babası olrak bilinir.
ve nitekim halifeliği sirasında "Dicle kenarında, bir koyunu bir kurt kapsa, benden sorulur." demiştir.
Hz. Ömer'in çok adaletli olup adaletten şaşmadığını görenler içinde bir yahudi kendi kendine "biz bu recmi kendine yapılmasını planlayalım. Kendi evladına da aynı recm'i uygulayabilecek mi?" dedi. Hz. Ömer'in oğlu hasta idi. Bir yahudi:

- Bende ilaç var, onu içersen iyi olursun, dedi. Kandırdı. Çocuğa ilaçtır diye şarap içirdi. Çocuk ilaç zannettiği için tereddütsüz içiyordu. Yahudi tekrar tekrar içirdi, iyice sarhoş ettikten sonra kendi cariyelerini çok açık bir vaziyette çocuğun yanına gönderdi. Ashabdan şahitler getirdi. Çocuk tam sarhoş olduğu için ne yaptığını bilmiyordu. Çocuğu zina suçundan mahkemeye verdi. Şahitleri de getirdi. Çocuğun zina ettiğini şahitler söyledi, ama bu işin yahudinin bir oyunu olduğunu anlamışlardı. Yani ilaç diye şarap içirip tam sarhoş ettikten sonra bir oyun olduğunu anladılar. Hz. Ömer kendi oğlunu, kendi mahkeme yaptı. Şahitleri dinledi, kendi oğluna bekar olduğu için seksen değnek vurulmasına karar verdi. Çünkü evli olursa taşa gömülüp öldürülür, bekar olursa seksen değnek vurulur. Seksen değnekte bazı adam ölür, bazısı da ölümden zor kurtulur. Bu ise hem Yahudinin hilesi, hem de çocuk hasta idi. Millet çocuğun recmini yani seksen değnek vurulmasını istemiyordu.

Hazreti Ömer (Radiyallahu anhu):

- Seksen değnek vurulacak, dedi.

- Öyleyse biz vuralım dediler. Maksatları çocuğu öldürmemekti. Bunu bilen Hazreti Ömer (Radiyallahu anhu):

- Değneği ben vuracağım, dedi. Ölünceye kadar vurulması lazımdı. Kırk değnek vurdu, çocuk öldü. Kırk değnekte ölüsüne vurdu.

Hz. Osman :

Lakabı Zinnureyn dir yani iki nurlu demekdir. Kişinin abdesti bozulmadığı müddetçe aynı abdestle birden fazla namaz kılabilir. Efendimiz (s.a.v) bunun câiz olduğunu göstermek için bazen öyle yaptığı olmuştur. Şer'an yapılması istenen bir amel yapmamış idiyse yeniden abdest almak israf sayılır. Ancak Allah Rasûlü (s.a.v), her namaz için abdest almayı daha çok sever ve umumiyetle böyle yapardı. Bu durumda her namaz için abdest tazelemek müstehabtır. peygamberimiz buyurdular "Abdest üzerine abdest, nur üzerine nurdur"  bu hadisi peygamberimizden ilk duyan ve hayatında tatbik eden sahabi Hz Osman dır. ve hadisin ondaki tezahürü olrak Rasûlullah (s.a.v.)'m kızı Rukiyye ile evlendi. Rukiyye vefat edince onun kardeşi Rasûlullah (s.a.v.)'m diger kızı Ümmü Gülsüm'le evlendi . ve lakbıda bu iki hasletler yüzünden iki nurlu yani "Zinnureyn" oldu. Haya ve edebi ile meşhur sahabidir.
Hz. Aişe’nin rivayetine göre, bir gün Hz. Rasulullah (S.A.V), yan gelip istirahat ediyordu. O sırada Hz. Ebû Bekir kapıya geldi, içeri girmek için izin istedi. Hz. Rasullulah (S.A.V) tavrında bir değişiklik yapmadan içeri girmesine izin verdi. Sonra soracağını sorup gitti. Daha sonra Hz. Ömer geldi, ona da aynı şekilde hâlini değiştirmeden izin verdi. Ondan sonra Hz. Osman, huzura girmek için izin istedi. Bu defa Hz. Rasulallahlah (S.A.V) hemen doğruldu, toparlandı.

Bunun üzerine Hz. Âişe:

“Ey Allah’ın Rasulü!” dedi, “Ebu Bekir ve Ömer için toparlanmadığınız hâlde, neden Osman gelince hâlinizi değiştirdiniz, elbisenizi ve oturuşunuzu düzelttiniz?”

Allah Rasulü şöyle cevap verdi:

“Çünkü Osman çok hayalı birisidir. Kendisinden meleklerin bile haya ettiği bir kimseden ben haya etmeyeyim mi?!” (Müslim, Fezâilü’s-Sahâbe: 26-27)

Hz Ali :

Lakabı Allahın Arslanı yani "Esedullah "dır ilmi ile aklı ve kurnazlığı ile meşhur sahabidir.
Hz. Alinin Annesi Ali yi Doğurunca Hz Muhammed Haberi alir almaz onun evine gitdi. ve baktı beşikte yatan bebegin yanına vardı ve Annesine "bu benim oğlum" dedi ve hurma istedi ve hurmayı ağzında çiğneyerek ezdikten sonra, tükrüğü ile karışan hurmayı çocuğun ağzına bıraktı. çocuğun midesine ilk inen şey Resulullah (SAV)`ın mübarek tükrüğü ile  karışan hurma idi. Hakkında bereketle dua etti ve Ali ismini verdi.
O mübarek tükrükleri onun dimağının açılmasına ve peygamberimizin ilmi ile donatılmasına sebeb oldu.
Rasulullah (s.a.v.): "Savaş hiledir." buyurdu, bu hadisi peygamberimizden ilk işiten, ve alıp kabul edip hayatında tatbik eden Hz Ali oldu
Hendek harbinde Savaşin ilk  dögüşenleri olarak Amr isminde dev gibi bir adam ortaya çıkdı ve kendisne rakip istedi, Amr birçok savaşlarda bulunmuş, yiğitlik ve gözü pekliği sayesinde birçok birlikleri dağıtmış gayet usta bir silahşor, çevik bir süvari olduğundan, onunla dövüşmeye kimse cesaret edemezdi  dev gibi bir adamdı. Nitekim Müslümanlardan da kimse onun isteğine cevap veremedi.
Peygamnberimiz kim onunla dögüşecek dedi Hz. Ali, Amr'a karşı çıkmak için izin istedi. Fakat Rasûlullah izin vermedi. Amr tekrar ileriye atılarak Müslümanlara hitaben; "İçinizden kahramanlık meydanına çıkacak kimse yok mu? Hani ölenlerinizin gideceğini söylediğiniz Cennet?" diye bağırdı. Müslümanlardan yine ses çıkmayınca Hz. Ali ikinci defa izin istedi. Rasulullah kendi zırhını çıkarıp Ali'ye giydirdi, beline Zülfikâr'ı taktı ve ellerini açarak,

    "Ya Rabb! Amcam Ubeyd Bedir’de; Hamza Uhud’da şehid oldular. Ali ise kardeşimdir ve amcamın oğludur. O'nu önünden, ardından, sağından, solundan, üstünden, altından, sen koru, beni kimsesiz bırakma. Sen Varis bırakanların en hayırlısısın." diye dua etdi. Ali meydana gidince Amra ile önce laf kavgasi yaptılar, sonra Hz Ali  "Savaş hiledir" kuralını tatbik edip amri bir söz ile yanıltıp ardına dönüp bakmasını  sağladı, o ardına dönünce, hile ile vurdu başına kılıcı, ve Amrin başını gövdesinden ayırdı, ve düşmanlara korku saldı, en iri dev adamı,  küçük cüssesi ile öldürmüş oldu. yani harp hiledir  ve burda kurnazlığını konuşturdu, hem kurnaz hem çok cesur ve akkıllı idi Hz Ali efendimiz.

Peygamberimiz Buyurdular:

" Benim Kalbime açılan dört kapı vardır, bunlar

1 - "Doğruluk ve sadakat kapısı"
2 - "Adalet kapısı"
3 - "Haya ve edep kapısı"
4 - "ilim kapısı"

Sadakaat ve dogruluk kapısından Hz Ebu Bekir'den girilir, Adalet kapısından Hz Ömer'den girlir, haya ve edep kapısından da Hz Osman'dan girilir, ve ilim kapısından da  Hz Ali ile girilir ." buyurdular, bu hadis bu veya buna yakin minvalde rivayetdedir.

Kar©glan

Başağaçlı Raşit Tunca

Print this item

RasitTunca-2 Zıt Kutuplar Birbirini Çeker (Kar©glanin 20 Temmuz 2018 Vaazi)
Posted by: RasitTunca - 07-20-2018, 04:11 AM - Forum: 2018 Tasavvuf Sohbetleri Arşivi - Replies (1)


Zıt Kutuplar Birbirini Çeker

(Kar©glanin 20 Temmuz 2018 Vaazi)

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

أَمَّن يُجِيبُ الْمُضْطَرَّ إِذَا دَعَاهُ وَيَكْشِفُ السُّوءَ وَيَجْعَلُكُمْ خُلَفَاء الْأَرْضِ أَإِلَهٌ مَّعَ اللَّهِ قَلِيلًا مَّا تَذَكَّرُونَ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Em men yucîbul mudtarra izâ deâhu ve yekşifus sûe ve yec’alukum hulefâel ard(ardı), e ilâhun meallâh(meallâhi), kalîlen mâ tezekkerûn

Meali :

Herkim birine zarar vermeyi planlayip, bunun olmasini cagirip durup isterse, ona o kütülügün yollarini da acariz, ve o yapacagi kötülügü keşfeder, ve onu yeryüzündeki kötülere halife yapariz, Allah in ilahligi yaninda, onunki de ne ola ki sanki, Ne kadar az düşünüyorsunuz (Ne kadar KIT akillisiniz.)

Sadakallahul Aziym NEML Suresi 62. ayet


---oOo---

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Sizden kim bir kötülük görürse onu eliyle değiştirsin; buna gücü yetmezse diliyle onun kötülüğünü söylesin; buna da gücü yetmezse kalbiyle ona buğzetsin. Bu ise imanın en zayıf derecesidir''

( Hadis-i Şerif , (Müslim, İman, 78; Tirmizî Fiten. 1I- Nesaî iman 17 İbn Mâce, Fiten, 20)

"Allâhumme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ salleyte alâ ibrâhîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"
"Allâhumme bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ bârakte alâ ibrahîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"

Yolculugumuza başliyoruz :

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

وَمِن كُلِّ شَيْءٍ خَلَقْنَا زَوْجَيْنِ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Ve min kulli şey’in halaknâ zevceynî leallekum tezekkerû

Meali :

Ve Biz, herşeyden (zıttıyla kaim kılarak) çift yarattık. Umulur ki böylece siz tezekkür edersiniz.

(Sadakallahul Aziym ZARİYAT Suresi 49. ayet)


أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

الَّذِينَ تَتَوَفَّاهُمُ الْمَلائِكَةُ ظَالِمِي أَنفُسِهِمْ فَأَلْقَوُاْ السَّلَمَ مَا كُنَّا نَعْمَلُ مِن سُوءٍ بَلَى إِنَّ اللّهَ عَلِيمٌ بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Ellezîne teteveffâhumul melâiketu zâlimî enfusihim fe elkavûs seleme mâ kunnâ na’melu min sûin, belâ innallâhe alîmun bimâ kuntum ta’melûn.

Meali :

Melekler,  zulmeden Zalimlerin canlarını alıpda vefat ettirecekleri zaman onlar teslim olurken : “Biz hiçbir kötülük yapmıyorduk” derler. (Melekler de şöyle diyecekler ) “Hayır! Allah sizin yapmakta olduklarınızı hakkıyla bilmektedir.”

(Sadakallahul Aziym NAHL Suresi 28. aye)

zalimlere ve kafirlere bile firsat veren Allah buyurdu ki :

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

اذْهَبْ أَنتَ وَأَخُوكَ بِآيَاتِي وَلَا تَنِيَا فِي ذِكْرِي  هَبَا إِلَى فِرْعَوْنَ إِنَّهُ طَغَى  فَقُولَا لَهُ قَوْلًا لَّيِّنًا لَّعَلَّهُ يَتَذَكَّرُ أَوْ يَخْشَى  الَا رَبَّنَا إِنَّنَا نَخَافُ أَن يَفْرُطَ عَلَيْنَا أَوْ أَن يَطْغَى  قَالَ لَا تَخَافَا إِنَّنِي مَعَكُمَا أَسْمَعُ وَأَرَى  فَأْتِيَاهُ فَقُولَا إِنَّا رَسُولَا رَبِّكَ فَأَرْسِلْ مَعَنَا بَنِي إِسْرَائِيلَ وَلَا تُعَذِّبْهُمْ قَدْ جِئْنَاكَ بِآيَةٍ مِّن رَّبِّكَ وَالسَّلَامُ عَلَى مَنِ اتَّبَعَ الْهُدَى

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

İzheb ente ve ehûke bi âyâtî ve lâ teniyâ fî zikrî. İzhebâ ilâ fir’avne innehu tagâ. Fe kûlâ lehu kavlen leyyinen leallehu yetezekkeru ev yahşâ. Kâle lâ tehâfâ innenî meakumâ esmau ve erâ. Kâlâ rabbenâ innenâ nehâfu en yefruta aleynâ ev en yatgâ. Fe’tiyâhu fe kûlâ innâ resûlâ rabbike fe ersil meanâ benî isrâîle ve lâ tuazzibhum, kad ci’nâke bi âyetin min rabbike, ves selâmu alâ menittebeal hudâ.

Meali :

Sen ve kardeşin, âyetlerimle (mucizelerimle)(Firavuna) gidin ve Benim zikrimi (Beni zikretmeyi) ihmal etmeyin (daimî zikirde olun). Firavuna ikiniz gidin. Muhakkak ki o, azdı. O zaman ona, yumuşak söz söyleyin. Böylece o, tezekkür eder (anlar) veya huşû duyar. (O ikisi): “Rabbimiz gerçekten biz, onun bize (karşı) ifrata (aşırı) gitmesinden veya azgın davranmasından korkuyoruz.” dediler. (Allahû Tealâ): “İkiniz (de) korkmayın! Muhakkak ki Ben, sizinle beraberim, işitirim ve görürüm.” dedi. O halde ikiniz ona gidin ve ona şöyle söyleyin: “Muhakkak ki biz, senin Rabbinin iki resûlüyüz. İsrailoğulları’nı artık bizimle beraber gönder ve onlara azap etme! Sana Rabbinden âyet (mucize) getirdik. Ve hidayete tâbî olanlara selâm olsun.”

(Sadakallahul Aziym TAHA Suresi 42. ayetten 47. ayete kadar 47 dahil)

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Bana hayat bahşeden Allah'a andolsun ki, siz ya iyiliği emreder kötülükten alıkoyarsınız ya da Allah kendi katından sizin üzerinize bir azap gönderir. O zaman dua edersiniz fakat duanız kabul edilmez"

( Hadis-i Şerif , Ebû Dâvûd, Melâhim, 16; Tirmizî, Fiten, 9; İbn Hanbel, V, 388)

"Sizde iki sarhoşluk ortaya çıkmadıkça Allah tarafından gelen hak din üzere devam edersiniz: Cehâlet sarhoşluğu ve dünyaya aşın düşkünlük. Siz iyiliği emreder, kötülüğe engel olur ve Allah yolunda cihad ederken içinizde dünya sevgisi oluşuverince iyiliği emretmez, kötülüğe engel olmaz ve Allah yolunda cihadı bırakırsınız. O gün Kitap ve sünnetin emirlerini yaymaya çalışanlar Ensâr ve Muhâcirlerden İslâm'a ilk giren kimseler gibidirler''

(Bezzâr, Mecmau'z Zevâid, VII, 271)

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"İyileriniz zâlimlerinize yardakçılık eder; Fıkıh kötülerinizin, saltanat da küçüklerinizin eline geçer. İşte o zaman fitnenin hücumuna uğrar ve birbirinize düşersiniz" (a.g.e., VII, 286); ''(Bu durumda ise) açık günahlar herkese zarar verir, kötüler iyilere musallat olur, iyilerin de kalbi mühürlenir, lânetlenirler. Fitne günlerinde ise sabırlı olmak ateşi kor halinde elde tutmak gibidir"

( Hadis-i Şerif , Kenzü'l-Ummâl, II, 68-78)

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"İsrailoğulları bir kısım günahlar işlemeye başlayınca alimleri onları bu işlerden menettiler. Ancak onlar dinlemediler, vazgeçmediler. Zamanla alimler de onlarla oturmaya, dayanışmaya ve beraber içmeye başladılar. Allah da bunun üzerine, berikinin dalaletini öbürüne katarak, biriyle diğerinin küfrünü artırdı. "Davud'un ve Meryem oğlu İsa'nın diliyle onları lanetledi..." (Maide, 78) Sonra, ayakta bulunan Resulullah (sav) oturarak sözünü tamamladı: "Hayır, nefsimi kudret elinde tutan Zat'a yemin ederim, onları hak adına kötülüklerden men etmezseniz (siz de rızaya eremezsiniz)".
Ravi: İbnu Mes'ud
( Hadis-i Şerif ,Ebu Davud, Melahim 17, (4336); Tirmizi, Tefsir, Maide (8050); İbnu Mace, Fiten 20, (4006)

Karoglanin "Zıt kutuplar birbirini çeker" Risalesi

ЯR bak bu şarkıdaki (Kan ve Gül Şarkısı) gibi, benim logoda böyle, sırt sırta dönmüş iki R, amma bak, benim ebirinci R nin yönü batıya bakarken ikinci R doğuya bakıyorsa işde "R" nin biri ben biri sen, yani mıknatıs aynı kutup olan pozitif pozitifi iter sen negatif  ben pozitif isem farklı kutup isek birbirini böyle iki ´"R" sırt sırta olcak şekilde çeker amma sen sistemin soğuk ucu kış burcu, ben ise sıcak ucu merkür isem, böylece yani iki zıt ve, iki çekici kuvvet birbirini ceker, amma sen ne kadar beni, ben seni çeksemde sırt sırtayız yüz yüze değil belki ondandır bu ...
halbuki birinci R batıyaikinci R doğuya bakınca biz ikimiz zıt olmamıza rağmen ЯR yüz yüze bakıyoruz demek olur,  R nin bacağını al, iki P yüz yüze P, yani popolar ise bir alta doğru biri üste doğru yada biri doguas biri batiya dogru qp yani biz kavuşmusuz ezelde haberimiz yok yahu Güneşimin eşi olan ikizi kim acaba? P deki yarım daireler güneşimin yarısını temsil ediyor benimki ile seninki bir araya gelirse qp  şemse şemse karışınca  mevlananın dediği  gibi şumuuuus oluruz . şurda güneşe(şumuuuus olmaya) ne kaldıki?

Ey okuyucu ve dinleyici Bu sadece yorumdur kişilerle alakalandırmayınız lütfen, o hal üzeri olan kimseler elbet ......

iyi kimselere zulmedip, haksizlik edip, onlarinda kendisi gibi kötü olmaya aliştirmak ahlaki, şeytanin ahlaki, yoldan cikarmak şeytan ahlaki :
Mesela sigara icmeyen birini sigaraya aliştirmak, yine alkol almayan birini alkole aliştirmak, zina etmeyeni zinaya aliştirmak demek, mesela
Türkiyede trafik sagdan işlerken, ingilteredeki trafik ise, direksiyon sagda fakat, tarfik soldan işler, ve öyle olunca, işde bu başkasini günaha ve kötü ahlaka aliştiran birisinin cehennemi ve cezasi, sadece temsili bir misal ile, ingilterede ehliyet alip, direksiyoni sagdan direksiyonlu arabaya ve soldan tarafige alişan bir adami, yada kadini al gel, Türkiye yada trafigin sagdan işeledigi memlekete, sonra bu adami trafige cikar, alişasiya kadar, ona ne kadar işkence gibi olursa,yada tam tersi ile türkiyede ehliyet alip sagdan gitmeye alişan birini al git ingilterde trafige sok, soldan gitmek ona nasil işkence olursa, işde sagdan giden iyi birini, soldan gitmeye zorlamakda ve cezasida, sanki benim kanaatimce ve tezime görede budur işte.

Günah bagimlilik demekdir  bu iyde olabilir kötüde olabilir allah iyilere stop dmekle sana bagimliliklarindan kurtulmanin yöntemini ögretiyor,
hergün kahvaltida iki dilim ekmek biraz peynir biraz zeytin, öglen sulu bir yemek, akşam  mükellef bir ziayfet ile doyuyorsan, ramazan orucu ile Allah sana diyorr ki: bunlarda sende alişkanlik oldu, artik onlari biraz terket ki bagimlilik yapmasin diye, oruc emretmiş, ve sen orucla agzina ve beline sex ihtiyacina gem vurursun yine kötü söz söylememek için diline gem vurursun, oruc tutki bunlara biraz ara ver ve alişkanligin sona ersin emridir o oruc, yoksa cennetlerde bimem yatlar katlar huriler falan, hepsi fasa fiso hikayeler, oruc sana bu dünyada fayda verir, ve seni bagimliliklarindan kurtarir, ne ahireti, hangi ahiret, bak ahiret yurduda burasi dedik, anla artik.
Nefis demek Vücut Denilen Araba veya Motoru süren sürücü , şoför Manasindadir. ve Bu Motor ve araba yaptiklarindan hesaba çekilcek
olduğu için,

onun sanki yabani bir at misali, üstüne binip güzel işler yaptirilabilmesi için, önce terbiyet edilmesi gerekir.Yani sürüş kurallarini ögrenmek gekekir. ve burada islamin şartlari olan namaz ve oruç devreye girer, ve işde oruç ile insan önce nefsine gem vurmayi, yani nefis atina, motoruna gem vurmayi, veyahut arabasinda, nasil fren sistemini kullanmasi gerektiğini öğrenir. ve oruç ile yemeye helal olan birşeye gem vurulur. daha sonra cima ya gem vurlur, yani frene basmasi öğenilir. ve bunu öğrenince, artik insan islamin haram ve yasak dediği durumlarda, frene basip nefis atinin gemini çekerek onu durdurur. ve nefis kazandiği derece ile makam kazanir ve terbiyet ehli olur.

ve işde Ne gariptirki ben bile dönüp ardim bakinca gecmiş bircok günahimdan müebbet yemişim, ve artik onun cezasindan kurtulamiyorum, mübbet müebbet, mesela ilk versionunda dünya para ve ömür diyen birine ceza olarak kargalik verirler, bir lokma için  bir ömür karklar durur, ama sabah akşam sokakda iki ayak üstü, hani ilkokulda tek ayak üstünde durma cezasi verilirdi ya, yani karaglik 500 sene iki ayak üstünde durma cazasi, yani şöyle yan gelip yatamaz dinlenemez, bir sonra iki lokmaya talip, kar kiş kiyamet hep sokakda, ücüncüsü ömürde beşyüz sene, bundan kacman cikman kurtulmanda mümkün degil, meger ölesin, ölüncede seni yeni baştan tekrar karga olarak başlatmayacaklarininda garantisi yok.

Fiili Dua meselesinde deniyor ki, öyle el acip dilden dua etmekle bir fiil meydan gelmez, istedigini gidip alman, yada calişman, isteginin olmasi için konmuş prosedürleri yerine getirmen lazim ki, istegin yerine gelsin, istegini dua ile Allah tan istiyorsun ama, Allah kim gercek manada
bilmiyorsun, kimden istedigini bile gercek manada bilmiyorsun, amma fiili duada, istedigin  şeyin nerde oldugunu bilmen lazim, oraya gitmen lazim, ve yine sen oraya gitmeden, orda onun bitmiş olmamsi lazim, yada sen varmadan yok edilmiş olmamasi lazim. Mesela sen suriye şam a gidecektin ama, teröristler sen varmadan orayi yikdi yumdu, harap ettiler, senin oraya varman artik derdine care olmaz ki. Fiili dua : sebebler zincirine yapişip istegine varman lazimdir, ama zincirde kirilan halkalar, senin ona ulaşmana engel olur yine.

"kaldiramayacagin yükün altina girmeyceksin, cünkü : elin,kolun, belinden ziyade kalbin incinir.

(Karoglan sözü 01.07.2018)

Bak biz burdan kendimizce Mehdilik taslarken elin adamlarinin mehdiligine bak, bir eli balda, bir eli yagda, onu asiyor, bunu kesiyor berikini hapse atiyor(Deccalin Bir elinde cennet olcak bir elinde cehennem) berikinin malinin üstüne abaniyor, kimsenin gıkı bile cikmiyor, agada o  paşa da o, padişah da o oldu artik hepsi o,  hattaa az sonra firavun gibi tanrida o olursa şaşmamak lazim, yani mehdilik bu degilmi! dünyayi karmaşaya sokmak, tabi canim, o  yani mehdi dünyayi ferah ve mutluluk ve bolluga erdirmek için degilde, insanligi fereha degil karmaşaya sokmak  için geldi dünyaya! yani biz ise bu halimizle öylelerine muhalefet partisi oluyoruz ancak, bak askerim bak ancak muhalefet edebiliyoruz, iktidar ise onlar, şeytan bile bir iktidara sahipken, mehdiye sadece 312 yada 313 asker verilcek olmasi ne aci ne garip degilmi amma hikmet burda skli işde, 312 asker bir köy kadar belki, yada  köy bile degil, yani köyün en büyügü muhtardir, cumhurbaşkani yada padişah degilki, bugün iktidar olup ve 80 milyona padişahlik taslayanlara duyurulur , hatta küstahlik edip, "eeeey amerika" "eeeey almanya" ... diyeck kadar  ileri gidip dünya padişahligina yeltenen bu küstah adamin götü yiyorsa, sadece bir köye gidip muhtar olsun, ondan sonra mehdilik taslasin, yani askeri 312 kişi olcak adam, komutan olsa ancak yüzbaşidir belki sadece, yada köy sahibi ise muhtardir belki, degildir öyle cumhurbaşkani yada padişah, cünkü  312 kişiye padişah ne gerek saray ne gerek dalkavuk ne gerek, israf yani.

Ve 95 yillik cumhuriyetimizi bu  k... yikdi ve adini modern padişahlik yaptilar, ve birde halk infiale gelmesin diye, padişahliga oturdugu gün dişariya gezmeye gitti, olurda olur birisi cikar vurur falan yada ayaklanma falan olurda linc edeerlse diye gezmrye gitt beyefendi götünü korkusundan erkenden kactiki öyle bir durumda kacmasi kolay olsun, amma kalmamiş ki öyle Türk adami taşşakli Türk, sonra feto ipn... akil verdi bu ib... ve dedi türkiyenin bütün illerinde kapak olcak olaylar ve  haberlerler kargaşa meydana getircek olaylar meydan getirin dedi ki, ki halk onlarla meşgul olurken, gündemi degiştririn yani, ve arkadan rejim ve istiklal ve cumhuriyet  yikilimiş olsun, cumhuriyet kimin kurdugu rejim? tabiki Atatürk ün. Atatürk en düşman kim, saidi nursi, adam Atatürke deccal diyecek kadar ileri giden  bagnaz adam, tipsiz kö.. ve ve yillardir, o dava ve kin neferet sürdü, ve bunlar feto ve (:::)  i.. bir olup, fetoyu şeytan gösterip, sucu onun üstüne atip, onun sirtindan, onu köprü yapip, saidi nursinin emeline yani atatürk ve cumhuriyetini yikma emeline ulaşdilar, ve artik sonunda Atatürk ü yendik deme durumuna geldir, Halbuki gavurlari dize getiren adam, böyle bir tipsize falan yenilcek bir adam degil amma, gavurlarda amacina bunlara destek vererek. gayesine erdi, yenemedikleri Atatürkü sanki güya yenmiş oldular, artik 95 sene sonra yenmiş oldular,   atatürke ait herşeyi bir nevi yok ettiler, ciftiliginede saray kurdurdular, emanetinin üstüne her gün siciyor artik, ve onun kurdugu meclisini, babasinin kahvehanesine cevirdi, ve Atatürk ün devletini,  mason ve yahudilere hizmet eden uşak durumuna getirdi, 15 temuzda oynadiklari seneryo ile de, askeri , güya Türk askerini iki keci sakal yikdi endirdi, Türk askeri afedesiniz  dünyada silahinin tetigini cekemeyen korkak, yada sikini dogrultamayan iktidarsiz durumunua düşdü, ve bunlar bu feto ve (:::) avenesi birlikte amaclarina ulaşdilar, bizim saf vatandaş da bunlara yalakalik ye yaltaklik ederler de, neye kime hzimet ettiklerinide bilmezler, ve gündem bu kah. ip.. cocuklarinca degiştirildi, ve artik rejim ve cumhuriyetimiz yikildi, o unutuldu da hatta aylardir secim sandiklarini bekleyin diyen insanlarin sözü sesi de kesildi, ve gündemde onlarin yaptigi tren kazasi, ve benzeri  ve ve ölenler  kalnlar, birde Adnan Oktar ve kedicikleri konu ve kapak haberi oldu, artik bütün gündemimiz adnan ve kedicikleri,onlar o kadar büyük örgüt güya ki, ve bunlari yakalayinca Türkiye kurutuldu da peki, ya (:::) k..  ve avenesi Cumhuriyetimizi yikarkan yaptigi ne olcak, ve o kibrisa geziye gidecek, zeykirli zeykirli gezecek bir şey olursa nallari kiracak paralarda dişardaki bankalarda yatiyor zaten, ve gıkı cikan olm ayincada döndü ve artik padişahlik yapacak, uyuyan Türk uyaaan, uyutuluyorsun, ve kapak haberi ve gündem olarak sanada adnan ve kedicikleri koyuldu, sen gibi uyuz köpegin önüne iki kemik atti ve adnan ve kedicikleri diye,  ve arkada 95 yillik cumhuriyetini yikdi gecti, ve sen uyuyursun, ve sesinde cikmiyor artik, ve unutuldu rejimin degiştigi  falan unutuldu, unutttttttuk,unutturulduk, uyan TÜÜÜÜÜÜÜRK!!!!!

Ve ben Karoglan Raşit Tunca Hoca olarak, benim özgür bir devlette, bayragimiz dalgalanirken, hür bir insan (Kafir ve gavurlarin pesentisinde olmayan, hür bir insan) ve müslüman olarak dogmama, ve 18 yaşima kadar yetişmemde  vefa borcum olan, ve o özgür ve hür vatan ve bayragi bize ve Türk genclerine emanet etmiş olan Yüce Atam, Atatürk ve Silah arkadaşlarinin emanetine sahip cikamaminin, keder ve üzüntüsü icerisindeyim, ve bu ip... yaptiklari bende bir yerlerde kapanmaz yarelere meydana getirdi ve, muhammedin dişinda hicbir peygamber tam iktidarini kuramamişken, bende zamanin sahibi olarak, onlarin zümresini katilmiş  oldum, ve hatta kurulmuş istiklal ve cumhuriyeti muhafaza edemeyip, saidi nursi gibi tipsizin, mezarda dahi kini bitmeyen  bu gavur ip..  istiklal ve cumhuriyetimizi yikmasina şahit olmakdan büyük keder ve üzüntü duymakdayim. iktidarini ve medinesini kuramamiş bir muhammed veya muhammed askeri olmak beni  derinden üzüyor.

Rabbim bana verdiklerinle elimle gelen ancak budur, artik Atamin ve benim düşmanlarimi sana havale ettim, ben inaniyorumki senin intikamin cok aci olur, senki Azizünzüntikamsin.

--oOo---

أَأَللَّهُمَّ أَرِنَا الْحَقَّ حَقاً وَ ارْزُقْنَا اتِّبَاعَهْ وَ أَرِنَا الْبَاطِلَ بَاطِلاً وَ ارْزُقْنَا اجْتِنَابَهْ


''Allahım! Bizlere, hakkı Hak gösterip ona tabi olmayı, bâtılı da Bâtıl gösterip ondan yüz çevirmeyi nasib eyle..! '

وَآخِرُ دَعْوَاهُمْ أَنِ الْحَمْدُ لِلّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ

Ve âhıru da'vâhum enil hamdulillâhi rabbil âlemîne,
Amiyn.
Elfatiha maassalavat.

سُبْحاَنَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ

Sübhâneke Allahümme ve bihamdik, eşhedü en lâ ilâhe illâ ent, estağfirullahe ve

etûbu ileyk.

--OoO--


Kar©glan

Başağaçlı Raşit Tunca

Schrems, 20 Temmuz 2018 Cuma

Original Kar © glan

Print this item

RasitTunca-2 Burak ve Refref Kimdir Nedir? (Kar©glanin 12 Temmuz 2018 Vaazi)
Posted by: RasitTunca - 07-11-2018, 09:55 PM - Forum: 2018 Tasavvuf Sohbetleri Arşivi - Replies (3)


Burak ve Refref Kimdir Nedir?

(Kar©glanin 12 Temmuz 2018 Vaazi)

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

سُبْحَانَ الَّذِي أَسْرَى بِعَبْدِهِ لَيْلاً مِّنَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ إِلَى الْمَسْجِدِ الأَقْصَى الَّذِي بَارَكْنَا حَوْلَهُ لِنُرِيَهُ مِنْ آيَاتِنَا إِنَّهُ هُوَ السَّمِيعُ البَصِيرُ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Subhânellezî esrâ bi abdihî leylen minel mescidil harâmi ilâl mescidil aksallezî bâraknâ havlehu li nuriyehu min âyâtinâ, innehu huves semîul basîr.

Meali :

Kendisine âyetlerimizden bir kısmını gösterelim diye kulunu (Muhammed’i) bir gece Mescid-i Haram’dan çevresini bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksa’ya götüren Allah’ın şanı yücedir. Hiç şüphesiz O, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.

Sadakallahul Aziym İSRA Suresi 1. ayet


---oOo---

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

“Ben Kâbe’nin Hatîm kısmında yatıyordum. Uyku ile uyanıklık arasında bana biri geldi, şuradan şuraya kadar (göğsümü) yardı. (Bu sözünü söylerken boğaz çukurundan kıl biten yere kadar olan kısmı gösteriyordu.) Kalbimi çıkardı. Sonra bana, içerisi îman ve hikmetle dolu, altından bir kab getirildi. Kalbim (çıkarılıp su ve Zemzem ile) yıkandı. Sonra içerisi îman ve hikmetle doldurulup tekrar yerine kondu…”

( Hadis-i Şerif , Buhârî, Bed’ü’l-Halk 6, Enbiyâ 22, 43; Müslim, Îman 264)

"Allâhumme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ salleyte alâ ibrâhîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"
"Allâhumme bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ bârakte alâ ibrahîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"

Yolculugumuza başliyoruz :

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

وَالنَّجْمِ إِذَا هَوَى مَا ضَلَّ صَاحِبُكُمْ وَمَا غَوَى وَمَا يَنطِقُ عَنِ الْهَوَى إِنْ هُوَ إِلَّا وَحْيٌ يُوحَى عَلَّمَهُ شَدِيدُ الْقُوَى ذُو مِرَّةٍ فَاسْتَوَى وَهُوَ بِالْأُفُقِ الْأَعْلَى ثُمَّ دَنَا فَتَدَلَّى فَكَانَ قَابَ قَوْسَيْنِ أَوْ أَدْنَى فَأَوْحَى إِلَى عَبْدِهِ مَا أَوْحَى مَا كَذَبَ الْفُؤَادُ مَا رَأَى

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Ven necmi izâ hevâ. Mâ dalle sâhıbukum ve mâ gavâ. Ve mâ yentıku anil hevâ. İn huve illâ vahyun yûhâ. Allemehu şedîdul kuvâ. Zû mirratin, festevâ. Ve huve bil ufukil a’lâ. Summe denâ fe tedellâ. Fe kâne kâbe kavseyni ev ednâ. Fe evhâ ilâ abdihî mâ evhâ. Mâ kezebel fuâdu mâ raâ.

Meali :

Hava üzre olan o yıldıza (Ufukta görülen Merküre) andolsun. Sahibiniz arkadaşınız (Muhammed haktan) sapmadı dalâlete düşmedi ve azmadı. Onun o Heva üzre olan yildiz hakkinda (merkür) hakkinda anlattiklari, nutuk ettikleri (yalan degildir). o nutuk (o anllattiklari) bizim ona vahyettiklerimizdir.(Burdakai vahiyden kasit yani hay ve diri olarak gösterdiklerimizdir buyuruyor, yani vahyuh yahutta hayyun yani hay diri ve canli canli live streaming, yani canli yayin halinde ona gösterdiklerimiz, cünkü o gelecege gitti, gelecek daha o gün olmadiysada, ona kasetin ilerisine sarilip streaming, canli canli live streaming yapilarak, vahyun yuha, yani canli canli, icine müdahale edilme hikmeti halinde gösterildi yani) Onu kuvvetleri pek şiddetli olan (Allah) öğretmiştir. ona gercekler defalarca merrelerce istiva odasindan, yani yönetim odasi, yada reji odasindan gösterildi, ayni matrixin mimarin odasina vardigi yerdeki gibi, yani reji odasinda istiva odasinda, yönetim odasinda, mirra yani "rae" filinin "mirrae" olmuş hali, rae, merru, ve mir ae, yani gösterildi demekdir o da) o en yüksek ufukda idi, yani ufuk yildizi merkürdür o da herzaman gözükmez, amma dünyamizda en parlak yildiz olarak, bir jüpiter, birde merkür parlak olarak gözükür, yani merkür için yildiz ismi kullanilyor, ve güneşden önceki yildiz, veya şimdiki agiz ile gezegen, yani öyle olunca ayetin devami, Summe denâ fe tedellâ. yani sonra o dünyada dogdu yada, o dünyaya daldi, dane dünya demek, yani merkür dünyasina daldi, yada merkürün yörüngesine girdi, ufuk yildizinin yörüngesine girdi, burdaki ayette gecen "tedalle" kelimesinin manasi ise, bir başka ayet ile ispat edilir, yani nedir o الَّتِي تَطَّلِعُ yani hümeze suresindeki "Elletî tettaliu" daki "tettaliu" kelimesi ayni amma ancak önceki ayetteki halinda sadece TI harfi yumuşatilipda dal, harfine dönmüş hali, aynen bizim dilimizdeki " ahmet yarin gelecek" deki gelecek kelimesindeki sondaki k harfini başka bir cümle olan" ben yarin geleceğim" cümlesinde o "k" harfi yumuşayip yumuşak "ğ" ye döndügü gibi, o ayeteki TI da dala dönüp yumuşamiş sadece, yani talal bedur daki cümle yani dogmak, "ay dogdu üzerimize" ilahisindeki, tala a kelami işte yani, amma orda dal olmuş sadece cümlenin gelişinden dolayi, öyle olunca yukardaki mana olur, öyle olunca ufukdaki merkür demek, yani dünyanin bir sonraki hali, ileri ve gelecege giden hali, merkürde gizli, merkür aynen tavugun icindeki yumurtalarin, sira ile oluşup, sirasi gelenin tavugun götünden cikmasi gibi, gelecekde işde önce merkür gibi oluşup, sonra, biz merkür dünyasinin konumuna geceriz, ilerde yeni bir merkür yumurta oluşur şeklinde gelecek inşa olmakda, ve o zaman demek olur ki, ufukdaki en yüksek ufuk yildizi demek, dünyanin en son hallerinden bir hali olan gelecek merkür, yada gelecek dünyadaki kabe kavesyne indi, yani kabecike indi, yani kabenin o yeni geleckdeki dünyadaki yeri olan eve, yani merkez kabeye, yada merkez, zamanin sahibinin evi olan eve yaklaşdi, yani mehdinin kalbine yada evine yakinlaştirildi, ve o zamanin sahibi olan mehdinin halleri ile, o anki durumuna müşahede ettirildi reji odasinda, live stremining ile, ve orada kullarda, candan cana dolaştrilip canli olarak, onlara gerekeni sormak, istedigini sorup, ögrenerek streaming edildi, amma o görüntüler aslinda daha gelecekde olanlar işde, yani filimin sonu idi, amma ona daha filimin başindan hizlica gecerek bazi önemli yerleri gösterildi, ve öyle bir streamning ki, öyle bir televizyonki, onlara, orada girip soru sorabiliyor yahut bazi hallerine müdahle edebiliyordu. yani ordaki kullar evha evha, bir bir hay oldular, canlandilar, yani daha canda degillerken, ona live streaming edilince, bir bir canlandilar, ve gelecekde olacak olanlar ona göründü. bütün bunlari o fuad gözü ile gördü, yani alninin ortasindaki, iki kaşin arasindaki, ücüncü göz ile gördü, yani fuad gözü ile gördü, yani iki yay yani iki kaş ve arasindaki fuad, yani dedikya gecen hafta, cennetin alimler kapisi demek, agizdan giripde beyne gidecek lokmalar, yada cocugun beynini oluşturacak lokmalar dedik, işde burasida beynin en üst seviyesi, nefs cakrasi, yada 3. göz, yada epifiz bezi, yada fuad demekdir işde, yani fuadi ile müşahede edip gördü bütün bunlari.
(Sadakallahul Aziym NECM Suresi 1 den 11. ayete kadar)

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

“−Ben Kâbe’nin Hatîm kısmında uyku ile uyanıklık arasında idim… Yanıma merkepten büyük, katırdan küçük beyaz bir hayvan getirildi. Bu Burak’tı. Ön ayağını gözünün gördüğü en son noktaya koyarak yol alıyordu. Ben onun üzerine bindirilmiştim. Böylece Cibrîl -aleyhisselâm- beni götürdü. Dünyâ semâsına kadar geldik. Kapının açılmasını istedi.

«−Gelen kim?» denildi.

«−Cibrîl!» dedi.

«−Berâberindeki kim?» denildi.

«−Muhammed -aleyhissalâtü vesselâm-» dedi.

«−Ona Mîrâc dâveti gönderildi mi?» denildi.

«−Evet!» dedi.

«−Hoş gelmişler! Bu geliş ne iyi geliştir!» denildi ve kapı açıldı.

Kapıdan geçince, orada Hazret-i Âdem -aleyhisselâm-’ı gördüm.

«−Bu babanız Âdem’dir! O’na selâm ver!» denildi.

Ben de selâm verdim. Selâmıma mukâbele etti. Sonra bana:

«−Sâlih evlât hoş geldin, sâlih peygamber hoş geldin!” dedi.

Sonra Hazret-i Cebrâîl beni yükseltti ve ikinci semâya geldik. Burada Hazret-i Yahyâ ve Hazret-i Îsâ -aleyhimesselâm- ile karşılaştım. Onlar teyzeoğullarıydı.

Sonra Cebrâîl beni üçüncü semâya çıkardı ve orada Hazret-i Yûsuf -aleyhisselâm- ile karşılaştık. Dördüncü kat semâda Hazret-i İdrîs -aleyhisselâm- ile, beşinci kat semâda Hârûn -aleyhisselâm- ile, altıncı kat semâda ise Hazret-i Mûsâ -aleyhisselâm- ile karşılaştık.

«−Sâlih kardeş hoş geldin, sâlih peygamber hoş geldin!» dedi. Ben onu geçince, ağladı. O’na:

«–Niye ağlıyorsun?» denildi.

«−Çünkü, benden sonra bir delikanlı peygamber oldu, O’nun ümmetinden Cennete girecek olanlar, benim ümmetimden Cennete girecek olanlardan daha çok!» dedi.[3]

Sonra Cebrâîl beni yedinci semâya çıkardı ve İbrâhîm -aleyhisselâm- ile karşılaştık.

Cebrâîl -aleyhisselâm-:

«−Bu, baban İbrâhîm’dir; ona selâm ver!» dedi.

Ben selâm verdim; O da selâmıma mukâbele etti. Sonra:

«−Sâlih oğlum hoş geldin, sâlih peygamber hoş geldin!» dedi.

Daha sonra bana:

«−Yâ Muhammed! Ümmetine benden selâm söyle ve onlara Cennetin toprağının çok güzel, suyunun çok tatlı, arâzisinin son derece geniş ve dümdüz olduğunu bildir. Söyle de Cennete çok ağaç diksinler. Cennetin ağaçları “Sübhânallâhi ve’l-hamdü lillâhi ve lâ ilâhe illâllâhu vallâhu ekber!” demekten ibârettir.» dedi.

Sonra Sidretü’l-Müntehâ’ya çıkarıldım. Bunun meyveleri (Yemen’in) Hecer testileri gibi iri idi, yaprakları da fil kulakları gibiydi.

Cebrâîl -aleyhisselâm- bana:

«−İşte bu, Sidretü’l-Müntehâ’dır!» dedi.”

Burada dört nehir vardı: İkisi bâtınî nehir, ikisi zâhirî nehir.

«–Bunlar nedir, ey Cibrîl?» diye sordum. Cebrâîl -aleyhisselâm-:

«–Şu iki bâtınî nehir, Cennetin iki nehridir. Zâhirî olanların biri Nil, diğeri de Fırat’tır!»[4] dedi…” (Buhârî, Bed’ü’l-Halk, 6; Enbiyâ, 22, 43; Menâkıbu’l-Ensâr, 42; Müslim, Îman, 264; Tirmizî, Tefsîr 94, Deavât 58; Nesâî, Salât, 1; Ahmed, V, 418)

Sidretü’l-Müntehâ’da Cebrâîl -aleyhisselâm-:

–Ey Allâh’ın Resûlü! Buradan öteye yalnız gideceksin!” dedi. Resûlullâh:

“–Niçin ey Cibrîl?” diye sordu.

O da cevâben:

“–Cenâb-ı Hak bana buraya kadar çıkma izni vermiştir. Eğer buradan ileriye bir adım atarsam, yanar kül olurum!..” dedi.

(Râzî, XXVIII, 251)

Yani orasi güneşe varmadan önceki son durak, yani merkür kapisi, ve burak ile ancak oraya kadar gidiliyor, yani Burak ise, Allahu alem bizim tezimiz ve tasvirimiz ile ise, o ilerde porsche ve ferrari tarafindan geliştirilip keşfedilcek olan, iki at araba, yani hiz sinirini aşan, ucan araba, yani ferraride logo olarak kanat yok, amma porschede kanat var, yani ayni ilk motorlu uçağı icat edenler Wright kardeşler, ve onlarla birlikde dünyanin bir başka yerinde iki adam daha ayni şekilde ucak icadinda gayret ettiler, birisi hizli davranip erken buldu, ötekide buldu amma işde ilk başaran Wright kardeşler oldugu gibi, bende logolarina bakip, bu iki araba üretici firmasi olan at logolu resimli ferari ve porscheye görevi yüklüyorum, calişin ve "white porsche burak" , ve ayni ezvaci ve rakibi olan, ferraride gri "ferrari burak" i keşfedin ve kanatli olacaklar, yani o arkadaki spoilesi yani, işte onun(spoilenin) oldugu yerde iki yada dört tane füze motoru olacak, yani kanatli ve ucan araba, ve hiz sinirini aşmiş olacaklar, gözün gördügü kadar hizli giden bir araba olacak, ve iki tane ki ezvac ve rakib, ve o siyah ise, beriki beyaz ki, bu sistemde dünyamizda gelişip, cookca üretilip yaygin ve ucuz hale, herksin alabilecegi hale gelsin, yani ayni gecen haftalardaki anlattigmiz huri gilman vaazindaki huri robotlar ve ucuz robot ve huriler gibi, ucuz ucan araba "Buraklar" zamanina varalim yani.


Sidre-i Müntehâ

Efendimiz’e soruldu:

“–Yâ Resûlallâh! Sidre’yi kaplayan ne gördün?”

Buyurdular ki:

“–Altundan pervânelerin onu bürüdüğünü ve her yaprağında bir meleğin oturup Allâh’ı tesbîh ettiğini gördüm.”

(Taberî, XXVII, 75; Müslim, Îman, 279)

Peygamberimizin Allah Teâla’yı görmesi

İbn-i Abbâs -radıyallâhu anh-’tan gelen rivâyete göre Resûl-i Ekrem:

“Ben, yüce Rabbimi gördüm!” buyurmuştur.

(Ahmed, I, 285; Heysemî, I, 78)

Bir başka rivâyette Peygamber Efendimiz “Rabbini gördün mü?” sorusuna cevâben:

“Bir nûr gördüm!” buyurmuşlardır.


(Müslim, Îman, 292)

Yetim Malı Yiyenler

Allâh Resûlü, Miraç’ta bir topluluğa uğradılar ve gör­düler ki, onların dudakları deve dudağı gibidir. Birtakım vazîfeli memurlar da onların du­daklarını kesip ağızlarına taş koyuyor.

“–Ey Cibrîl! Bunlar kimlerdir?” diye sordu.

Cebrâîl -aleyhisselâm-:

“–Bunlar, yetimlerin mallarını haksızlıkla yiyenlerdir!” dedi.

(Taberî, XV, 18-19)

Gıybet Edenler

Resûlullâh, başka bir topluluğa rastladı. Onlar da bakırdan tırnaklarla yüzlerini ve göğüslerini tırmalıyorlardı:

“–Ey Cebrâîl! Bunlar kimlerdir?” diye sordu.

Cebrâîl -aleyhisselâm-:

“–Bunlar, (gıybet etmek sûretiyle) insanların etlerini yiyenler ve onların şeref ve nâmuslarıyla oynayanlardır.” cevâbını verdi.

(Ebû Dâvûd, Edeb, 35/4878)

Zinâ Edenler

Peygamber Efendimiz orada; zinâ­kârları, leş yiyen bedbahtlar olarak; fâiz yiyenleri, karınları iyice şişmiş ve şeytan çarpmış rezil bir vaziyette; zinâ edip çocuklarını öldüren kadınları da, bir kısmını göğüslerinden, bir kısmını baş aşağı asılı hüsrâna dûçâr olmuş bir hâlde gördü.

(Bkz. Taberî, XV, 18-19)

Borç Sadakadan Üstündür

Resûlullâh yine Miraç’ta yaşadığı müşâhedelerle alâkalı bir hadîs-i şerîflerinde de şöyle buyurmuşlardır:

“Miraç gecesinde Cennetin kapısı üzerinde şu ibârenin yazılı olduğunu gördüm:

«Sadaka on misliyle, borç vermek ise on sekiz misliyle mükâfâtlandırılacaktır.»

Ben:

«−Ey Cibrîl! Borç verilen şey niçin sadakadan daha üstün oluyor?» diye sordum.

«−Çünkü, sâil (çoğu kere) yanında para olduğu hâlde sadaka ister. Borç isteyen ise, ihtiyâcı sebebiyle talepte bulunur.» cevâbını verdi.”

(İbn-i Mâce, Sadakât, 19)

Cennete Girenlerin Ekserîsi

Peygamberimiz diğer bir hadîs-i şerîflerinde de şöyle buyurmuşlardır:

“(Mîrâc esnâsında) Cennetin kapısında durup içeri baktım. Oraya girenler ekseriyâ fakirler idi. Zenginler de (hesap vermek için) mahpus idiler. Bunlardan cehennemlik olanların ise ateşe atılmaları emredilmişti. Cehennemin kapısında da durdum. Oraya girenlerin ekserisi kadınlardı.”

(Buhârî, Rikâk, 51; Müslim, Zühd, 93)

Abdurrahmân bin Avf’ın (r.a.) Cennetle Müjdelenmesi

Hadîs-i şerîfte buyrulur:

“O gece (Mîrâc Gecesi’nde) Abdurrahmân bin Avf’ı gördüm. Cennete, oturduğu yerde emekleyerek giriyordu. Ona dedim ki:

«–Niçin bu kadar ağır geliyorsun?»

Dedi ki:

«–Yâ Resûlallâh! Malımın hesâbı dolayısıyla, çocukları bile ihtiyarlatacak kadar ağır sı­kıntılar geçirdim. Öyle ki, bir daha sizi göremeyeceğimi zannettim…»”

(Muhammed Pârsâ, Faslu’l-Hıtâb, s. 403)

Kaderi Yazan Kalem

Hadîs-i şerîflerinde buyurur:

“(O gece) göğe yükseltildim. Öyle bir makâma çıktım ki, orada kalemlerin gıcırtıla­rını duyuyordum.”

(Buhârî, Salât, 1)

Hz. Ebu Bekir Efendimiz’in Tasdîki

Varlık Nûru, Kâinâtın Sürûru Efendimiz, İsrâ ve Mîrâc hâdisesini Kureyş müşriklerine haber vereceği zaman:

“–Ey Cebrâîl, kavmim beni tasdîk etmez!” dedi.

Cebrâîl -aleyhisselâm-:

“–Ebûbekir Sen’i tasdîk eder. O sıddîktır.” dedi.

(İbn-i Sa’d, I, 215)

---oOo---

iman demek inanmak demek peki neye inanmak? Allahin varligina birligine, Allah in melekleri olduguna, Peygamberler gönderdigine ve hicbir peygamberi digerinden ayirmadan bütün peygamberleri olduguna inanmak, ve peygamberlerinin bazilarina kitaplar gönderdigine, ve insanligin iyi ve adaletli ve güzelce, hem kendisi, hem etrafini, hem dogayi yaşatip, yaşayabilmesini saglayacak, kurallar zincirini icinde barindiran, kitap ve sahifeler olduguna inanmak, ahiret gününe, yani gelecekdeki iyi günlere inanmak, (haklinin hakkinin alindigi, cezasi gerekenin, ceza ülkesi cehenneme, ve sevap ve güzel işler işleyenlerinde, cennet ülkesine kavuşup ödüllendirilceklerine) inanmak, kadere inanmak yani olan biten her ne varsa, hepsinin rabbimizin takdirinde meydana geldigine inanmak, onun kudreti dişinda başka bir güc bulunmadigina iman etmek yani kisaca "La havle vela kuvete illa billlah" a inanmak, Hayrin ve şerrin yalnizca Allahin kudreti ile meydana gelipde, aciga ciktigina inanmak, ve son şartta öldükten sonra dirilmeye, yani velbeas olmaya inanmak (Bunu birileri reenkarnasyon diye anlatmasina ragmen, bazi salak dinciler, reenkarnasyon yokdur deyipde, birde iman ettik derler, halbuki işde "velbeas" demek, zaten reenkarnasyonun, Din dilindeki ismidir karşiligidir.)

Müslüman ne demek ise Allaha ve onun peygamberlerine, Peygamberleriyle gönderdiği tüm hükümlerine inanan kişidir.

Müslüman, İslâm dinini kabul eden, Allah'a teslim olmuş kişidir. Allah Teâlâ'nın, peygamberleri vâsıtasıyla gönderdiklerine ve Muhammed aleyhisselâma îmân eden kişiye denir.

İman kalb işi olduğu halde, İslâm daha çok imanın amel olarak dışarıya yansımasını ifade eder. Nitekim Cibril hadisinde, iman tarif edilirken; "Allah'a, meleklere, kitaplara, peygamberlere, kıyamet gününe, hayır ve şerrin Allah Teâlâ'dan olduğuna inanmandır." buyurulurken; İslâm'ın tarifinde, topluma ilân edilen ve amel olarak yapılması gereken prensipler, yani İslâm'ın beş şartı sayılır:

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"İslâm, Allah'tan başka hiç bir ilâh olmadığına ve Hz. Muhammed'in Allah'ın rasûlü olduğuna şehadet etmen, namazı kılman, zekâtı vermen, ramazan orucunu tutman ve gücün yetiyorsa hac farizasını yerine getirmendir."

(Hadis-i Şerif , Buhârî, İmân, 34, 37, Şehâdat: 26, Tefsîru Sûre: 31/2; Müslim, İmân: 5, 7, 8; Ebû Dâvud, Sünne: 16; Tirmizî, İmân: 4).

Müslümanligin giriş kapisi olan Kelime-i şehadette islami kabul eden birisi diyor ki: Ben şahid oldum ki, Allah dan başka ilah yokdur, ve Muhammed de onun elcisi peygamberidir diye Kabul edip, dil ile söyleyip kalp ile tasdik etmekle olur, amma sen bunu daha girişde söylediginde sen neyi gördünde, Allah in tek ilah olduguna şahitlik ediyon, muhammedi ne kadar tanidinda, O nun Allahin gercekden elcisi rasulu ve peygamberi olduguna şahitlik ederim diyorsun, dayanagin ne? kuranda bunlar varsa bile, Hz. Hatice, ve Hz. Ali, Hz. Ömer gibi ilk inananlar için, daha kurandan birkac ayet var, bunlarda daha bunun delili olcak bir alamette degil, onlar ne gördüde iman ettiler, biz ise kuranin tamamini hazir bulduk, yine peygamberin, binlerce kurani tefsir eden hadisleri varken, bize durum böyleyken böyle, o yüzden haaala iman edemeyenler var, amma onlar canlarini feda edecek kadar iman derecesini erecek bir alamet yok daha o gün, Hz. Muhammed, ben Allahin rasuluyun dedi diye inanmadilar onlar ki, tevrat ve incildeki son peygamber gelecek sözünü duyup, bununda o, yani Hz Muhammed olduguna inananlar, yoksa ortada bir kac ayet varken, bunlarda, daha insani ikna edecek kadar bir ayet degil. o ayetleri git müslüman olmayan degil bir kac, git 10 milyon insana oku, kac kisi bunu anlayipda hemen iman eder bir düşün, yani ilk müslümanlar, ancak olsa olsa, isa ve musa müslümanlari, cünkü tevrat ve incilin müslüman ettigi adamlar, oysa bizler ya anadan, ya babadan, yada bizzat kitabin bütünü kurandan ihya olupda müslüman olanlariz yani, kitabin tamami elimizde var bugün, yine hiristiyanlikda öyle, isavilik yani, ve yine yahudilik veya musavilikde böyle, kitabin tamami elmimizde mevcut.

Bunuda şu örnekle izah edelim : Mesele iki insan, yada iki şirket arasinda bir binanin yapilmasi hususunde bir antlaşma yapilip imzalaninca, mesela der ki bir taraf, benim şu şu şartara sahip bir binaya ihtiyacim var, bunu benim için sen şu.. miktar paraya bana yaparmisin der, öbürüde kabul edip antlaşma yapip imza atinca, işlemler başlar, ancak o binanin yapilmasi belki aylar, belkide yillar alabilir degilmi, yani öyle olunca işde, müslüman olup şehadet eden birinin gercek şehdeti, ve imani, belki aylari yillari alabilir, gün gün Allahin varligini birligini peygmbelerinin hak oldugunu, kitaplarinin hak oldugunu talim ederek, şehadeti ve imani artarak ziyade olacaktir. yoksa o bina yapilmaya bir tugla üstüne bir tugla konarak başladi ve zaman ila yapilcak oldugu gibi, iman ve tasdik ve bunlara şehadet ise zamanla olacak durumdur yani.

yine iman ile kuranda gecen "Kalu Bela" daki, Allah in, hepimizin Rabbi olduguna şahitligimiz, o kuran meallarinde dendigi gibi sülbünden cikaripda denen meselenin asli ise, hani eger hepimiz Hz. Ademin cocuguysak, o zaman Hz. Adem Cennetten dünya inip, arafatta havvayi bulupda, müzdelifede ilk zifaf gecesi olupda, Hz Adem orgazm olup ilk menisi fişkirip, Hz Havva annemizin rahimine dahil olunca, onun sülbünden bütün insanlik ilk defa cikmiş oldu, o meninin icinde, onunn icinde o, onun icinde beriki, diye binler katman icinde, mesal 1453 te istanbulu fethetcek olan Fatih sultan mehmet te o meninin icinde sakli ve gizli idi, yalniz onun aciga cikmasi ancak taaa dogacagi sene ana babasina, yeniden vaaz olunca, olcak olan acilimda ortaya cikacak bir bebe ve insan idi, öyle olunca, bu kuran da ki

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

وَإِذْ أَخَذَ رَبُّكَ مِن بَنِي آدَمَ مِن ظُهُورِهِمْ ذُرِّيَّتَهُمْ وَأَشْهَدَهُمْ عَلَى أَنفُسِهِمْ أَلَسْتَ بِرَبِّكُمْ قَالُواْ بَلَى شَهِدْنَا أَن تَقُولُواْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ إِنَّا كُنَّا عَنْ هَذَا غَافِلِينَ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Ve iz ehaze rabbuke min benî âdeme min zuhûrihim zurriyyetehum ve eşhedehum alâ enfusihim, e lestu birabbikum, kâlû belâ, şehidnâ, en tekûlû yevmel kıyâmeti innâ kunnâ an hâzâ gâfilîn

Meali :

Hani Rabbin (ezelde) Âdemoğullarının sulplerinden zürriyetlerini almış, onları kendilerine karşı şahit tutarak, “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” demişti. Onlar da, “Evet, şahit olduk (ki Rabbimizsin)” demişlerdi. Böyle yapmamız kıyamet günü, “Biz bundan habersizdik” dememeniz içindir.

(Sadakallahul Aziym A'RÂF Suresi 172. ayet )
diye tercüme edilen ayetin manasini biz karoglan hoca Raşit Hoca olarak şöylece anladik ki, yani yukarda ve gecen haftaki vaazda gecen muhammedin miracda gördükleri, istiva odasindaki, yönetim ve reji odasindaki, filimin tümü, veya önemli noktalari ona gösterildi dedigimiz mesele ile, filimin sonunda Rabbimiz katinda, matrix filimindeki mimarin odasinda, yada reji odasinda seneryo ve filim belli, ve filim bitirildi ancak, bazi düzetlemeler yapilmak için, sadece geri ileri sardiralarak bakilmakda ise, o zaman, filimin sonunda ise ahiret yurdu denilen cennet diyari ve iyilerin cenetteki hali, cehenem halini gören muhammed in miraci ile, o zaman bütün o meninin in acilip acilip, en son insan da kabugunu catlatip insan oldukdan sonraki hali, ve artik hesabin görülüp, herkesin rabbimzi görüp bildigi, iyi ve kötü herkesin onu bildigi, iyilerin cennete gittigi, kötülerinde cehenneme ilhak oldugu bir filim var, öyle olunca işde, o sülbünü cikaripda misak alinmasi, benim kanaaatimce filimin sonunda olan hal, yani bütün insanlik ademin o menisinden cikdikdan sonraki hal, ahiret yurdunda olan olay, yani eger ömür yetse idi, o günlere dogru gider, rabbimizi müşahede ettigimizi bizzat şahid olur iman ederdik, artik ogün rabbi kabul edememek diye bir durum yok, cünkü anya konya artik belli oldugu gün, o gün, kim şüphe edebilir, Allahin Rabbimiz oldugunu o gün, elbet herkes "kalu bela" demek durmunda kalacak olanlariz yani. cünkü sen, deden babani, ninene vaaz etmeden önce, sen dedenin menisinin icindeydin, ordan baban dogdu, babaandanda annene gecdin, annenden sen dogdun, yine bu silsile halinde taaa ademe kadar gidiyor yani.

---
islam fitrati nedir?

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Her doğan, İslâm fıtratı üzerine doğar. Sonra, anne-babası onu Hristiyan, Yahudi veya Mecusi yapar"

( Hadis-i Şerif , Ebû Dâvut, Sünne - 17)

Agacdaki elmada önce doguyor, yani elma cicegini ari dölleyince, cekirdegin dişisinin karni şişip, hamile kalir, sonra o elma oluyor, sonra iş bittimi, hayir güneşe tabi olup, güneşden işigini yeterine alinca, erip tatli yada ekşi bir elma, fitratina uygun bir elma oluyor. o zaman elmada doguyarsa, elmada islam fitarti üzre dogdu demek olmazmi "Küllü mevlûdun yüledü alâ fıtratil islâm." o zaman köpekde dogdu, kedide dogdu, kedi namazmi kiliyorki, müslüman olsun, cünkü islamin 5 şartinden biri, namaz, yada orucmu tutuyorki islam olsun, yada kedininde hac etmesi lazimki fitarti islam olsun demek lazim degilmi, amma burdaki islam fitratindan anlaşilcak olan, müslüman elma, müslüman kedi, müslüman köpek, müslüman ahmet, müslüman franz degil, burda fitrattan kasit, Allah in murad ettigi gibi olmasi, elmanin, elma olmasi icine balik karişmamiş hali, yine kedinin, köpekle karişmamiş orjinal hali, insanin klonlanipn yada döllenip bozulmadigi haline işde Allahin, ne murad için halkettiyse, o hali, islam fitrati. hatta o hadisde islam fitari yokdur, belkide sadece fitrat üzre kelimesi varken, alimler bunu, parantez icine islam fitrati diye genişletmiş oldukladirindan, bu karmaşa cikdi belki, öyle olunca

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

وَلِلّهِ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ وَاللّهُ عَلَىَ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Ve lillâhi mulkus semâvâti vel ard(ardı), vallâhu alâ kulli şey’in kadîr

Meali :

Ve göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır. Ve Allah her şeye kaadirdir.

(Sadakallahul Aziym ALİ İMRAN Suresi 189. ayet)

Ayette gectigi gibi, bizim elimizden, mali mülküde bu rezil köpek alip, sonrada bak, mal mülk bizim degil allah in deyipte, kendisi malimizi mülkümüzü diş devletlerdeki bankalara yatirirsa, yarin başi zor durumda kalincada kacip gidip, bizim malimizi mülkümüzü, paramizi citir citir yerken, bizler cezasini cekeriz, burdaki "Allah bütün mülkün sahibidir" iyide kardeşim bak dedik Allah bakkal amca, ciftci amca, tirci sebze kamyoncusu ile, aşci nuriye teyze ile seni doyuruyor temsili misal ile, Allah hüccetiyle melekleri ile inip gelipde, seni doyurmuyor, biri ekdi, biri bicti, biri pişirdi, birileride yedi işde, onlar doydu, amma kimin eli ile, amma doyuran Allah tamam iman ettik, burdaki bütün mülkün sahibi demekde ayni, bak ben gömlek giyiyorsam, gömlek benim degil, Allahin diye cikarmammi lazim, giderken kefen giyip gidiyoruz tamamda, ölene gömlek ne gerek, daha bu dünyadayken, muhammed gibi son kuruşa kadar vermek degil kardeşim, Allah mal mülk edinmeyinmi dedi bu dünyada, yoksa bu Dünya nasil mamur olcak, senin birşeyin yok, benim birşeyim yok, o zaman ne araba icad olur, ne ucak, ne tarla ekilir, devlet baba o zaman ekde bicde yyiyelim olur, devlet baba o zaman fabrikada calişda üret, yani devlet Allahmi, hayir devlette Allah degil, eee bu mali mülkü kime vercez o ayete göre, bütün mali kime teslim etcez, allah aşkina bir söyleyin, yani bak bu gömlegi almanin yolu olarak, benim calişip kazanip almam, yahut hayvandan alinin yünü, örüp dikip gömlek yapmam ile Allahin sünnetullahinda, bize elde etme yöntemi olarak konmuş, bir gayret bir zahmet var işin ucunda, yoksa Allah diledigine mülkü verir, dilediginden alir ayeti var alimran suresinde :

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

قُلِ اللَّهُمَّ مَالِكَ الْمُلْكِ تُؤْتِي الْمُلْكَ مَن تَشَاء وَتَنزِعُ الْمُلْكَ مِمَّن تَشَاء وَتُعِزُّ مَن تَشَاء وَتُذِلُّ مَن تَشَاء بِيَدِكَ الْخَيْرُ إِنَّكَ عَلَىَ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Kulillâhumme mâlikel mulki tû’til mulke men teşâu ve tenziul mulke mimmen teşâ’(teşâu), ve tuizzu men teşâu ve tuzillu men teşâ’(teşâu, bi yedikel hayr(hayru), inneke alâ kulli şey’in kadîr.

Meali :

De ki: “Ey mülkün sahibi olan Allah’ım! Sen mülkü dilediğine verirsin. Dilediğinden de mülkü çeker alırsın. Dilediğini aziz edersin, dilediğini zelil edersin. Hayır senin elindedir. Şüphesiz sen her şeye hakkıyla gücü yetensin.”

(Sadakallahul Aziym ALİ İMRAN Suresi 26. ayet)

Yani mülk Allah in ama, dildegini mülk sahibi yapanda Allah miş, öyle olunca, benim gömlegim, bana ait, Allah verdi bana, ve kominizm rejimi ile ben gömlegim eskidimi, devletten gömlek istemeye gitmem lazim. oysa kazandigim para ile gider dükkandann özgür secme hakkim ile, al yada mor yada turuncu bir gömlek alabilirim, giyebilirim, yani cünkü Allah beni mal mülk para sahibi yapti ve buna da kapitalizm demişler, mülk kişilere ait, halbuki Allah in sünnetullahida bu zaten, insanlara ögretmek istedigi, ayni cumartesi yasagi yasasi gibi, buydu zaten. insanlar artik ögrendimi? ögrendi ve uyguluyor bile. yani muhammedin, o son kuruşa kadar vermesi benim görüşüme göre, şu güne göre, yanliş, nasil sen kadinini coluk cocugunu, sag iken, bir yerden bir yere giderken bile, ele emanet edemezken, o coluk cocugun, sen ölünce ellerin elinde kepaze olsa, dilenci durumuna düşse cok mu iyi, sen mali mülkü Allah in diye dagit, coluk cocuk muhtac kalsin, bu nasil hadis len? ya hadis yanliş, ya muhammed yanliş yapti, hagisi diogru şimdi sen karar ver.

Din Nedir? Din ve deyn yani dünya kelimesinden türemedir, ve yani dünya işlerini idame etme kurallaridir, yani bir makine yada beyaz ev eşyasi aldin, bak icine bir tane kullanim kilavuzu koymuşlar, okurda dikkatlice kullanirsan, o alet erdavatin faydasindan, en iyi şekilde faydalanip, aletinin de cabuk bozulup zarar görmesinin önüne gecmiş olursun, amma okuyup kurallara dikkat etmezsen, belki yanliş bir hareketin, aletinin hemencecik bozulevermesine sebeb olur, dinde işte insanlarin, dünyada birbirine saygili, hayvanlara saygili, dogaya saygili, ve biribirine faydali işler yapip, dünyayi imar edip, rahatca, cennet gibi bir dünyayai inşaa etmek için, kullanim kurralalrininin icinde oldugu, ilahi bir ferman ve bildiridir. Bize verdiği dünyanin kullanim kilavuzudur yani.

--------
ve kuran cihana şumul ve bütün insanliga indi deniyor, ama kuranda bölgesel kurallar da yaziyor, eger Allah bu kitabi bütün insanlik için indirdi ise o zaman bir yörenin adeti ile kurali ile ugraşmayip, genel kurallar bildirmesi lazim, oysaki kuranda babalarinizin boşadigi kariyi almayin diye bir yasak oldugu söyleniyor:

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

حُرِّمَتْ عَلَيْكُمْ أُمَّهَاتُكُمْ وَبَنَاتُكُمْ وَأَخَوَاتُكُمْ وَعَمَّاتُكُمْ وَخَالاَتُكُمْ وَبَنَاتُ الأَخِ وَبَنَاتُ الأُخْتِ وَأُمَّهَاتُكُمُ اللاَّتِي أَرْضَعْنَكُمْ وَأَخَوَاتُكُم مِّنَ الرَّضَاعَةِ وَأُمَّهَاتُ نِسَآئِكُمْ وَرَبَائِبُكُمُ اللاَّتِي فِي حُجُورِكُم مِّن نِّسَآئِكُمُ اللاَّتِي دَخَلْتُم بِهِنَّ فَإِن لَّمْ تَكُونُواْ دَخَلْتُم بِهِنَّ فَلاَ جُنَاحَ عَلَيْكُمْ وَحَلاَئِلُ أَبْنَائِكُمُ الَّذِينَ مِنْ أَصْلاَبِكُمْ وَأَن تَجْمَعُواْ بَيْنَ الأُخْتَيْنِ إَلاَّ مَا قَدْ سَلَفَ إِنَّ اللّهَ كَانَ غَفُورًا رَّحِيمًا

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Hurrimet aleykum ummehâtukum ve benâtukum ve ehavâtukum ve ammâtukum ve halâtukum ve benâtul ahi ve benâtul uhti ve ummehâtukumullâtî erdâ’nekum ve ehavâtukum miner radâati ve ummehâtu nisâikum ve rabâibukumullâtî fî hucûrikum min nisâikumullâtî dehaltum bihinn(bihinne), fe in lem tekûnû dehaltum bihinne fe lâ cunâha aleykum, ve halâilu ebnâikumullezîne min aslâbikum, ve en tecmeû beynel uhteyni illâ mâ kad selef(selefe). İnnallâhe kâne gafûran rahîmâ.

Meali :

Size şunlarla evlenmek haram kılındı: Analarınız, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, erkek kardeş kızları, kız kardeş kızları, sizi emziren sütanneleriniz, süt kız kardeşleriniz, karılarınızın anneleri, kendileriyle zifafa girdiğiniz karılarınızdan olup evlerinizde bulunan üvey kızlarınız, -eğer anneleri ile zifafa girmemişseniz onlarla evlenmenizde size bir günah yoktur- öz oğullarınızın karıları, iki kız kardeşi (nikâh altında) bir araya getirmeniz. Ancak geçenler (önceden yapılan bu tür evlilikler) başka. Şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.
(Sadakallahul Aziym NİSA Suresi 23. ayet)

Bu ayette annelerinizle evlenmeniz yasak edildi kurali var, yani muhammedin bölgesel gördügü bir karar degil, ayet koskoca bir delil, ve hüccetki, bütün insanliga hitabdir, bu öyle yöresel bir yasak degildir, oysaki Allahdan başkasina tapmayin kurali, sanki yöresel gibi, cünkü araplarda puta tapma hatasi vardi, amma bu hata yahudilik ve hiristiyaanlik dinini bilen biri için olamaz, onlar zaten Allah a inanirlar, yani Allah dan başka allah olduguna inanan araplar idi, ki onlara yasak edilen yöresel bir yasakdir, amma bilen zaten Allah in birligine inaniyor, öyleyse kuranda bazi yöresel yasaklarda var, muhammedin kerih görüp, o konuda ici sizladigi yerler kurana girmiş, ve yasak edilmiş gibi gözüküyor, o yüzden muhammedin yasak koyma hakki vardir gibi bir kural var kuranda :

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

مَّنْ يُطِعِ الرَّسُولَ فَقَدْ أَطَاعَ اللّهَ وَمَن تَوَلَّى فَمَا أَرْسَلْنَاكَ عَلَيْهِمْ حَفِيظًا

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Men yutiır resûle fe kad atâallâh(atâallâhe), ve men tevellâ fe mâ erselnâke aleyhim hafîzâ.

Meali :

Kim Resûl'e itaat ederse, böylece andolsun ki Allah'a itaat etmiş olur. Ve kim yüz çevirirse, o taktirde Biz seni, onların üzerine muhafız olarak göndermedik.

(Sadakallahul Aziym NİSA Suresi 80. ayet)

Yani bu ayete göre, muhammed de yasak koyup, bazi şeyleri haram etmiş olabilir, ve muhamed elbette arap yarimadasinda yaşadigi, ve bir bizans ve romayi ve kurallarini, adetlerini, ne kadar bilebilirki, hele birde o devirde, iletişimin ve ulaşimin o kadar yaygin olmadigi o devirde, öyle olunca araplarda ve yaşadigi memlekette gördügü kötü fiilleri yasak ettiyse, yani din bir nevi birde muhammedin o anki milleti yönetmek için kullandigi rejimi, ve anaysasi gibi, yada medeni yasalari gibi, kurallari ihtiva ediyor, elbet rabbimizin bildirdikleri var, amma Allah O nuda bazi hukuklarin görülüp konmasinda musavi birakip, ona uyan bize uymuş olur kurali formülü getirmiş, cünkü onun yanliş yapmayacagini sanki garanti altina almiş, amma o günkü haller ile, bugünkü haller bir degil, ve bak dedik yukarda, son meteligine kadar sadaka diye verirsen ardinda birakdigin, el degil, senin karin coluk cocugun, ve onlar senden sonra ne yapacaklar, nasil kazanaip nasil yiycekler, hatta daha ikinci ögünü yiyecek lokmalari olmaz, devletmi bakacak bunlara, yada birde daha ergin olmamiş cocuklar falan varsa, kadin calişcak durumda degilse, bunlar kepaze olur kardeşim, onlar sen hayattayken coluk cocugunduda ölünce elin cocugumu oldular be adam, yani ya muhamed o gün öyle gördü, öyle yapti, ve bugün ise bu dogru degil ,yada o hadis yalan ve uydurma, ve muhammed öyle bir yanliş yapmaz dememiz lazim gelir. kuran cihan şümul olabilmesi için muhammed in bütün dünyayi gezip tanimiş, heryerde bir mikdar yaşamiş olmasi lazim ki oranin yanlişlarini gördün, ve oranin halkina, bakin bu yaptginiz yanliş diye kural koysun, oysaki muhammedin gördügü, belki iki devlet üc devlet, o daha ilerisini bilemezki, öyle olunca, incilde böyle tevratta böyle, bir nevi sanki yöresel rejim kurali gibi, amma kuranda rabbimizin bizzat bilip parmak bastigi ana kurallar onu cihan şumul yapiyor.
mesela bir adam doktor ve hijyen üstüne hijyen yapmak zorunda iken, bir adamda tuvalet bekcisi, ve o adam onun bunun, afedesin sictigini işedigni sicratip batirdigini temizlemekle sorumlu, bunlari temizlerken, ne kadar dikkat edersen et, elbet o da üzerine eline koluna sicranti olacakdir, ve o zaman o doktor gibi hassas birine gecerli olan hijyen kurali, bu adama gecerli olurmu, adam dalgic kiyafeti giyipdemi temizlik yapcak bu tuvaleti ha! yani o hadisde gecen
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Kabir azabının çoğu idrar sıçramasındandır"

( Hadis-i Şerif , Buhârî, Vudu, 55; İbn Mâce, Tahâret, 26)

kurali bu iki adamda ayri ayri tezahür gösterir, ve ikisindeki ayri haller, birine helal olan, digerine yasak olur yani, öyle olunca yöresel bir kuralda bir başka memlekette uygun degildir, mesele güneşlik bir toprakdaki bitkiyi, iki günde yada, hatta her akşam sulamak gerekirken, gölgelik bir ortamdaki cicege, öyle her akşam su verirsen, cicegin kökü cürür ve ölür, rahmet len, rahmet, Allahin rahmeti işde, birini yaşatirken, birini cürütüp öldürüyor, öyle olunca, birine yasak olan, digerine sevap bile olabilir, o yüzden kurallar, bireylere, zamana, mekana ve birde kişilere göre farklilik gösterir. daha önce yazdik aspirin bir hastaliga iyi gelirken, yada domates fayda verirken, bir başkasina zarar verebilir dedik, yani kuraninda cihan şumul olmasi, bir nevi biraz zorlaşiyor, bu hususda, yani dedikya, birine yasak olan bir hal niye başkasina helal olsun demeyin, bak ev yapan biri için yer cekim kuvveti cok mühim ve elzem iken, ucak yapip ucmak isteyen için, yercekimi cok kötü bir durum bunu aşip kirip yenmek lazim, ve kuranda cihan şumul kurallar oldugu gibi yöresel kurallarda var, ve tevratin bazi hallerinin incilde kalkmasi, olmayan bazi hallerin de eklenmsi, yine incilde olmayan bazi hallerin kuranda olmasi, yine incilde helal olan şarap, ve benzeri bazi helallerin kuranda yasak olmasi, işde yörsel ve kişisel bazi hallerden dolayi, yani dün transistörlü radyo icad edildiydi, transistörlü televizyon vardi, bu gün daha iyileri bulundu, artik o kocaman transistörlü radyoya ihtiyac yok, gelişdi artik insanlik, haala biz büyük transistörlü radyo kullancaz demek ahmaklilk olur bu gününmüzde yani, dinde reform varmidir vardir tabiki, incil ile tevrata reform getiren Allah, kuran ile de incile reform getirildi ve bu günümüzdede bazi kurallara bak abdestsiz kurana dokunma kurali, ve geldik icinde ezan ve kuran yüklü cep telefonlari vaktine ve ezan okuyan kuran okuyan, kuran yüklü telefonla tuvalete girmek cikmak hali, abdestsiz taşimak hali, bu reform olmadan nasil anlaşilcak bugün, ve evet reform vardir, kimler reform getirebilir, tabiki zamanin sahibi mehdi bu görevi ancak üstlenebilir ondan daha fakih ve alim kimse o devirde olmayacakdir, öyle olunca dinde reform nerelerde gerekir bakip incelemek, ve gerekli hususlari reforme etmek lazimdir .
-------
Allah kuran ile "R" harfine bir kural koymuş, arapcada r kalin harfdir ve "RA" diye okunur re olmaz ri olmaz "RI" olur halbuki ingilizcde i var I yok ne yapcaz
bunu da şu örnekle aciklayalim : mesela avusturya elektrik yasalardina ana hattan eve cekilcek saatten önceki elektrik kablosu en az 10 mm² yada 16 mm² kalinlikda olcak diyor kural koyan, yoksa yangin cikarma tehlikesi var, ve amma eve elektrik hatti girdikden sonra, saatten sen buzdolabinin fişini takacagin pirize 1,5 mm² kablo cekebilirsin, amma ana hat diyor 16 mm² olcak diyor, öyle olunca, yani ra harfide işde kalin olcak, öyle buzdolabi pirizi kablosu gibi re yada ri olmayacak ra ana hat kabolsu kalin olcak diyor rab, ve kuranda rab isiminde ra kalin, rahmanda kalin, rahimde kalin rauf da kalin, refik ince diyorlar halbuki refik isimi rafakattan geri türemedir, refakat degil rafakattir onun asli, yani o zamadan rafik olur, refik olmaz, ve carptigi harf ince olunce, kef ince bir harf olunca, ayni zile comagi vurunca cin cin dedigi gibi, davula vurunca dom dom dedigi gibi, refikde de r kefe carpinca ince bir ses cikarir olmuş, yani o yüzden asli rafakat olan kelime refik olmuş yani incelmiş yani, oda ic elektrik kablosu için artik 16 mm2 gerek yok, artik ev icinde 1,5 liyada indirebilirsin artik hatti demek gibi yani. bizde raşid ismi ile dünyadaki kalin raalarin temsilicisi olarak dünyada "RA" lari cogaltmak ile sorumluyuz, ve rabbim, görevimizi kabul olmuş amellerden eyleyip "RA" larimiza hududu aşmadan bereket versin inşallah.
elif lam mim ra daki , mim insan spermi yani insan olmadan önceki hali, ondan önce hayvan hali var lam, yani egik sirti yukari namazda ruku, ondan önce mimin önünde r var, yani sperm denen şey afedesiniz r borusununun icinden gecipde fişikiriyor, yani ra ise ulu yarah ulu rahman demek, yada ulu rahim demek r hali. sperm olsa rahman ve rahim olmasa görev tamam olmazki, ve elif ise, artik o tohumun ra lardan gecipde adem ve insan oldugu hali demekdir.


ref ref ise yürüyen merdiven, yada asönsör demek, ve matrixde var sage kadina, kahine giderken, neonun dejavu yaşadigi, iki kedi gördügü yerdeki asansör, veya yada yürüyen merdiven, artik varilcak yere varmadan önce ki yürüyen merdiven,
diyorki hadisde: Allahu Teala Hz. Muhammede miracda, 12 imam ve onücüncü mehdiyi gösterdi, mehdi cok parlakti nurlu idi, öyle olunca bu kim diye muahammed sordu, Allahu Teala: o mehdi dedi, ve mehdinin özelliklerini saydi, ve muhammede mehdiyi görmek istermisin diye sordu. Hz. Muhammed de evet diyor , öyle olunca biraz daha yürü diyor yani yürüdükce gelecege yürüyen muhammed, ve tavugun yumurtalarinin oluşmadan önceki hani yumurtaninin icindeki kviricik bir kanli damar olurya, yani kivircik yer, yani damar, yada hat, yada asansör, yada yürüyen kivicrik merdiven, işde yani gelcege varmadan önce gecilcek asansor ,ve o da refref yada raf raf, yani yürüyen bir merdiven, hatta her merdiven raf ve, raf raf üsütünde raf halindedir, öyle olunca, raf uzatildi, ve raf, ref, rauf, rauf, rauf demek yukari yükseltildi yani. "Himmelsleiterr" yani.

Rabbim, rahman ve baba olacklara, rahim ve anne olacak olanlara, rab ve ana baba ata olcak olanlara, yine raşid olacak olanlara ve biz gibi raşit olacak olanlara ve raf raf ile yüksletilceklere, rauf ismini taşiyacaklara (RAFRAF) mehdiye ve askerine merdiven ve asansör, araba ve binek olcak olanlara bereket versin inşallah.

--------------------------------

Dipnotlar:

[1] Cenâb-ı Hakk’ın kasem ettiği yıldız kelimesi ile alâkalı olarak müfessirler birtakım îzahlarda bulunmuşlardır. Bunların en mühimi olarak da “yıldız”ın Hazret-i Peygamber, ya da Kur’ân-ı Kerîm’den kısım kısım inen âyetler olduğunu zikretmişlerdir. Bu durumda yıldıza kasemin mânâsı şöyle ifâde edilmiştir:

1- Mîrâc’a çıkmış ve inmiş olan Muhammed Mustafâ üzerine yemin olsun!
2- Kur’ân’ın nüzûlü esnâsında her gelen vahyin inzâl zamânına yemin olsun!

[2] Ayrıca bkz. Buhârî, Tefsîr 17/3, Eşribe 1, 12; Nesâî, Eşribe 41.

İsrâ ve Mîrâc hâdisesi ile, İslâm’ın bir fıtrat dîni olduğu te’kîd edilmiş; içi bozuk ve kalbi hasta kimselere semâvât kapılarının açılmayacağı beyân olunmuştur.

[3] Hazret-i Mûsâ -aleyhisselâm-’ın ağlaması hasetten kaynaklanan bir durum değildir. Elde edemediği bir kemâl hâline hüzünlenmesi sebebiyledir.

[4] Bir görüşe göre Nil ve Fırat nehirlerinin Resûlullâh tarafından Cennette müşâhede edilmesinin mânâsı şudur:

İslâm’ın nûru yeryüzüne yayılacak; İslâm, Nil ve Fırat havzasındaki bereketli topraklara hâkim olacak, o bölgeler İranlıların ateşperestliğinden ve Bizans’ın teslis inancından kurtulacaktır. Bu vâdinin ahâlîsi nesiller boyu tevhîdin sancaktarlığını yaparak İslâm’a hizmet edecektir.

--oOo---


أَأَللَّهُمَّ أَرِنَا الْحَقَّ حَقاً وَ ارْزُقْنَا اتِّبَاعَهْ وَ أَرِنَا الْبَاطِلَ بَاطِلاً وَ ارْزُقْنَا اجْتِنَابَهْ


''Allahım! Bizlere, hakkı Hak gösterip ona tabi olmayı, bâtılı da Bâtıl gösterip ondan yüz çevirmeyi nasib eyle..! '


وَآخِرُ دَعْوَاهُمْ أَنِ الْحَمْدُ لِلّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ

Ve âhıru da'vâhum enil hamdulillâhi rabbil âlemîne,
Amiyn.
Elfatiha maassalavat.

سُبْحاَنَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ

Sübhâneke Allahümme ve bihamdik, eşhedü en lâ ilâhe illâ ent, estağfirullahe ve

etûbu ileyk.

--OoO--


Kar©glan

Başağaçlı Raşit Tunca

Schrems, 12 Temmuz 2018 Perşembe

Original Kar © glan


Etiketler : Burak Nedir,Burak kimdir,porshce Burak,poresche,Ferrari,Ferrari Burak,Kanatli ferrari,kanatli porsche,uzay arabasi,en hizli araba,mirac,istiva nedir,istiva odasi,reji odasi,film,son rötuslar,matrx filimi,matrix kahin,matrix mimar odasi,muhammed,muahmedin miraci,merkür,ufuk yildizi,jüpiter,parlak yildiz,alimran suresi,malin üstüna abanamak,mali zimmetine gecirmek,mülk allahindir,kominist rejimi nedir,kapitaliz nedir,allah mülkü diledigine verir,allah dilediginden mülkü alir,allah diledigini aziz eder,allah diledigini zelil eder,yeni rejim,yöresel rejim,muhammed anayasasi,muhamed rejimi,kuran yörselmidir,adetler,kuran cihan sumulmudur,kuran globaldir,ref ref nedir,ra kalin harfitr,rahman,rahim,rauf,refik,refakat,rasit,rasid,tetaliu,dene fetedalle,ev edan,epifiz,3.göz,nefs cakrasi,fuad nedir,miracda peygamberimizin gördükleri,beyaz gül, logo,kanatli at,"La havle vela kuvete illa billlah",Müslüman ne demek,iman demek,Kelime-i şehadet,Hz. Hatice, ve Hz. Ali, Hz. Ömer,ilk müslümanlar,tevrat incil zebur,Kalu Bela,1453,fatih,misak almak,mamuska bebek,sülb nedir,meni,Hz. Adem,kainat,Allah,islam fitrati nedir?,Yahudi veya Mecusi yapar,Küllü mevlûdun ,yüledü alâ fıtratil islâm,rezil köpek,devlet baba,Din Nedir?,şunlarla evlenmek haram,kimlerle evlenmek haram,evlenmek haram olan kimseler,zindiklik,Men yutiır resûle fe kad atâallâh,muhammed de yasak koyabilirmi, Kim Resûl'e itaat ederse Allah'a itaat etmiş olur,Kabir azabının çoğu idrar sıçramasındandır,Himmelsleiterr,yürüyen merdiven,raf,

Print this item