Welcome, Guest |
You have to register before you can post on our site.
|
Forum Statistics |
» Members: 27
» Latest member: Fahriye
» Forum threads: 649
» Forum posts: 927
Full Statistics
|
|
|
Zararın Neresinden Dönersen Kardır |
Posted by: RasitTunca - 07-09-2018, 05:23 PM - Forum: Hatıralar
- No Replies
|
 |
Zararın Neresinden Dönersen Kârdır
1994 veya 1995 seneleri olacak. Avusturya'nın Gmünd ili, Schrems belediyesinde oturuyorum. Waidhofen'e yaklaşik 20-22 km uzakta bir firmaya iş başvurusu için yola çıktım. Arabayla iki kilometre gittim, içimden bir ses "Zararın neresinden dönersen kârdır" diyor. Ben de düşündüm: "Zaten yola çıktık, yolunun bir kısmını gittik. Bunun eğer benzinden tasarrufu olacaksa, zaten benzin gitti, kâr neresinde?" diye yola devam ettim.
Sonra Waidhofen kavşağına geldim. Yine aynı ses "Zararın neresinden dönersen kârdır" diyor. Dedim: "Artık yolu yarıladık, bunun kârı mı kaldı? Ben gidende iş başvurusu yapacağım" dedim, yola devam ettim.
Sonra Waidhofen'e vardım. Şehrin içinde Mondo marketi var, girende simit çöreği alan diye karşısına park ettim. Park levhasına dikkat etmemişim. Girdim, beş dakikada simit çöreği aldım, çıktım. Arabanın camına polis 300 şilin ceza yazmış, ceza kâğıdını bırakmış gitmiş. Kafa "dank dank" etti. Haaaaaa! "Zararın neresinden dönersen kârdır" ne demek, anlayıverdim. Ama bize gelen o ilhama dikkat etmedik, zarar ettik.
Sonra gittim, iş başvurusunu yaptım. "He hüm" dediler, aldılar başvurumu. Ne aradılar ne sordular. Velhasıl kelam, Rabbim melekleri ile bize ilham etti, "Zararın neresinden dönersen kârdır" buyurdu. Ama biz daha o zamanlar toy bir delikanlıyız, kâle almadık ve sonunda 300 şilin zarara uğrayanlar olduk.
Velhasıl, siz siz olun; eğer şeriata aykırı olmayan bir ilham size gelirse ve derse ki "Zararın neresinden dönersen kârdır", hemen orada yoldan dönün. Evet, zararın neresinden dönersen kârdır.
Karoğlan Raşit Tunca
1994 veya 1995 senesi
Avusturya Waidhofen/Thaya Hatırası
|
|
|
Eger Bir işinde önüne bir engel ciktiysa vazgec o işden o senin için hayirli degil |
Posted by: RasitTunca - 07-09-2018, 04:53 PM - Forum: Hatıralar
- No Replies
|
 |
Eğer Bir İşinde Önüne Bir Engel Çıktıysa Vazgeç O İşten, Bilki O Senin İçin Hayırlı Değil
1999 senesinde Avusturya'da bir buçuk senelik kazancımı tasarruf ettim, yaklaşık 200 bin şilin birikti. Bir sene geçince zekatını Türkiye'ye yolladım. Bunu enişteme söyleyince, "1999 senesi sonunda izinimizi Türkiye'de geçirelim, birlikte gidelim. Hem," dedi, "paranı İhlas'a ya da Kombasan'a yatır da, sen zekatını veriyorsun, bari zekatını kendi kârından kazansın" dedi.
Benim aklımdan fikrimden geçen bir şey değildi, aklıma soktu. Neyse, zaman geldi Türkiye'ye gittik. Türkiye'den dönmeden önce memleketimiz Afyon'da, dini finans kurumlarından Kuveyt Türk'e gittim, sordum, danıştım. İyi kâr veriyor ama düşündüm, "Buraya yatırsam, bunlar Türkiye'den kaçar falan ederse para gider" dedim, "İhlas'a gidelim, oraya yatıralım" dedim. Kuveyt Türk'e yatırmadan çıktık.
Oradan çıktık, arabaya bindik, İhlas Finans'a doğru gidiyoruz. Ardımıza bir araba takıldı. Kavşaktan, Oruçoğlu Alışveriş Merkezi'nin önüne gelince, lamba kırmızı yanıp sönmeye başladı. Bizim bildiğimiz buradaki kurallarda kırmızı yanıp söndü mü durursun, daha doğrusu kırmızıda durulur. O ardıma takılan araba, ben durunca düdük çaldı, bana el kol hareketi etmeye başladı. Ben de kızdım, çektim arabayı sağa, indim. "Gel lan buraya! Sen kime el kol hareketi yapıyorsun ha?" Bu sefer de eline bir telsiz çıkardı, "Ben," dedi, "sivil polisim. Sen neye duruyorsun? Biz senin arabaya çarpsak nasıl ödeyeceğiz bunun parasını? Arabam yeni araba, üç yaşında." Sonra dedi bana, "Ver bakalım pasaportunu! Alıverende buralarda hava atma! Senin pasaportunu yakıverende gör gününü!" dedi. Başladık bağırışmaya. "Ulan kimliğini çıkar!" falan filan derken, orada otobüs durağından bir adam geldi. "Ben," dedi, "avukatım. Sen ne bağırıyorsun bu adama? Hem suçlu hem güçlüsün. Ne pasaportu verecek bu adam? Varsa bir sorun, gel gidelim, ben avukatım" dedi. Onu duyunca, (o adam) "Sahtekâr belki, polis belki değil, hadi git!" dedi, "Bir daha dikkat et!" dedi. Allah bir Hızır yolladı, işimizi düzeltti.
Fakat yani İhlas'a gideceğiz, kapanmasına yarım saat kaldı. Engel çıkmasına rağmen, oradan kurtulunca, arayıp İhlas Finans'ın yerini bulduk, girdik içeri. Sanki onlar peygamberimizmiş gibi inanıp hiç şüphe etmeden parayı yatırdık. İzin bitti, Türkiye'den geldik.
Bir sene geçti, ikinci senenin yarısında dediler: "İhlas Finans'a el konuldu!" Bizim para kilitlendi kaldı. Sene 1999'da yatırdık, sene 2001'de İhlas'a el konuldu. Sene oldu 2012 ve daha bizim parayı ödemediler. Neymiş, 2016'ya kadar ödeyeceklermiş. Neymiş efendim, her sene 2000 kişiye ödenmiş, 1500 yeni hesap açılmış diye gösteriyor sayfasında. Ulen sahtekâr Enver Ören, Allah bin belanızı versin emi! Kapanmış bankaya nasıl yeni hesap açabiliyormuşsunuz? Kimi kandırıyorsunuz? Yani Müslümanın deyene falan kimse güvenmesin! Bizim paraları alıp başka hesaba yatırıyorlar. Neymiş efendim 2000 kişiye ödedik yani; 200 veya 300 kişinin üç beş kuruşluk hesabını ödüyorlar, gerisini açtıkları yeni 1500 hesaba yatırıp milleti kandırıyorlar. Ey Başbakan! Millet mağdur durumda! Senden başbakan falan olamaz! Afyonlu Ahmet Necdet Sezer, bu sahtekârların sahtekârlığını bildi, el koydurdu. Sen ve partin ise bu sahtekârlara destek çıkıyorsun! Kıyamette senin de yakana yapışacağız, bunu da bil! Öyle herkesin başına geçip kort kort atmak kolay, orada nasıl hesap vereceksin bakalım?
Asıl meseleye gelince; yani velhasıl kelam, Allah bir işinde, bir amelinde eğer önüne bir engel çıkarıyorsa, bil ki Rabbim sana "Bu senin için hayırlı değil" diyor. Ama sen o Rabbim'in engel çıkardığı kapıyı kırıp zorla açarsan, sonunda böyle bizim gibi malınla paranla başına bela açarsın. Gitsek adamı öldürsek yeridir! Bu kâfirden beter Müslümanım diye geçinen Enver Ören ve avenesinin Allah belasını versin! Yani biz burada onların sebebiyle bankaya borcumuz var, ödeyip kurtulamadığımızdan, bu kâfirden beter sahtekâr münafıkların yüzünden faiz ödüyoruz.
Yani bunu bu olaydan sonra kaç defa test ettik, hep aynı. Eğer bir engel, bir tatsızlık çıkıyorsa, hemen vazgeç o işten! Demektir bil ki o işte hayır yok! Sakın ola bizim gibi kapıyı kırıp açmayın! Cenab-ı Mevla gitmesin diye karşımıza polis çıkardı. Az daha oyalansak, o avukat çıkmasa karşımıza, muhakkak daha oyalanacaktık ve İhlas Finans kapanacaktı. Ertesi gün de biz tekrar Avusturya'ya yola çıkacaktık. Velhasıl kelam...
Size 1999 senesinden - 2012 senesi arasında başımızdan geçen bu olay ile size bir kulak küpesi ikram etmek istedik. Umarım sizler de bu küpeyi takar ve engelleri zorlamazsınız. Hayır olan işi Cenab-ı Mevla yağ gibi akıtıverir, bunu bilin ve öğrenin. Hayırlı olmayan işlerde de karşınıza böyle engeller, tatsızlıklar çıkar.
Karoğlan Nurfelak
Başağaçlı Raşit Tunca
|
|
|
Parayı Seven Asalaklara, Karoglan'ın Sözü |
Posted by: RasitTunca - 07-09-2018, 04:34 PM - Forum: Hatıralar
- No Replies
|
 |
Parayı Seven Asalaklara, Karoglan'ın Sözü
Yeni evlendim ve Avusturya'da kiralık ev tuttum ve taşındım. Fakat evin kornişleri yoktu. Perde aldım, bir hafta pencerelere perde diye çaput gerdim. Perdeleri takamadım. Sonunda bir yakınımdan matkap istedim, geldi. İki saatliğine taktım kornişleri, geri verdim. Geldi.
Aradan zaman geçti. Bir markete ucuz bir matkap gelmiş, baktım. Heves ettim, "Benim de matkabım olsun" dedim. Ama matkapta vites sistemi yok, tetiğe bastıkça hızlanıyor, yavaşlatma sistemi yok. Hanım dedi: "Olsun, al. Al da ele muhtaç olacağına kendinin olsun. İlerde daha iyisini alırsın." Aldım. Bir daha elden matkap istemedim, asalaklık etmedim, elin sırtına binmedim.
Aradan yine zaman geçti. Star Televizyonu ve TRT ilk uydu yayınına başladı. Avrupa'da TRT'yi seyredebilmek bir nimetti. Hemen, o devirde çok yüksek bir paraya uydu anteni aldım. Fakat anteni çatıya takmam lazım, çekebilmesi için. Evdekilerin, başkalarının bir tane anteni var ama Alman uydusuna bakıyor. Herkes receiver'ını (alıcısını) ona bağlamış, tek anten. Ben ise Türk uydusuna bakacağım anteni çatıya taktım. Beni ev sahibine şikayet ettiler. Baktım olur yaka yok, ev aramaya çıktım.
Kiralık ev ararken, Rabbim bana satın alabileceğim bir fiyata; yeni evli çifte yetebilecek kadar "nohut oda, bakla sofa" bir ev çıkardı. Rabbim diyor ki: "Kulum, kendi evini al da söz sahibi kendin ol." Aldım o evi. Evin sahibi benim. İster anten monte ederim, ister evi yıkarım, yahut yaparım. Çünkü söz sahibi benim. Rabbim yine, "Kulum, sen pire gibi bit gibi elin sırtında gezip asalaklık etme" diye bana başı dik yürümeyi öğretti.
Aradan zaman geçti, bu güne geldik. Sizler bu forumları açmadan biz forum sahibiydik. Bize bakanlar, görenler sayfa açtılar, bir bir. Bizimkiler geride kaldı. Ama ben başka forumlara konu açıyorsam, muhtaçlığımdan değil. Biz ki Karoğlan Hoca'ysak, Allah bize kendi ayaklarımızın üstünde durmayı öğretti.
Bir laf varmış; "Parayı veren, düdüğü çalar" demişler. Şimdi bir ahbabım, yeni bir kardeşim forum açtı. Parasını verdi, forumunun ağası da kendi, paşası da kendi. Ben öyle para pula tapan asalaklar gibi onu yıkan da, ben üstün gelme davasında değilim. Kendi vaktimden harcayıp, o da mutlu olsun diye bütün yardımı yapıyorum. Derdim, o da ayakları üstünde dursun, asalaklık etmeden yaşasın.
Şimdi bize "paracı" diyenler, üç kuruş menfaati için ona buna yalakalık edenlerdir. Biz ve bizim dostlarımız asalak değil, söz sahibi kimselerdir. Evse ev sahibi, söz sahibi. Forum ise forum sahibi, yönetici.
Artık bu "bibibib" denen foruma uğramam. Bir denmedik "paracı" lakabımız kaldıydı. Şükür, o lakap da takıldı. Bu lakabı takan asalak insanlar mutlu olsunlar. Artık tatminsiz, laf sokarak tatmin olacak yani.
Paracıyım ama asalak değilim. Bugün evimde belki en iyisinden 10 tane matkabım var. O gün, o matkap beni ayaklarım üstünde tuttu. Bugün Rabbim elli tanesini nasip etti. Yani, bir yerden sen asalaklığı bırak ki, Rabbim sana elbet ayakları üstünde durmayı öğretir.
İlk matkabım elli şilindi. Daha sonra param oldu, ihtiyacım oldu, vurgulu AEG Hilti aldım, dokuz bin şiline. İyisini isteyen elbet parayı gözden çıkaracak. Bedavaya anan baban vermez bu dünyada. Ben ondan bundan asalaklığa alışmadığımdan, Nasrettin gibi "Parayı veren düdüğü çalar." İyi düdük çalacak olan da elbet iyi para verecek. Muhtaç olan kaval alır, parası olan saksafon, kardeşim.
Bu sözüm o asalak insanlara kapak olsun.
Türk'üm, doğruyum, çalışkanım. Karoğlan'ım ve ayaktayım.
|
|
|
|