Welcome, Guest
You have to register before you can post on our site.

Username
  

Password
  





Forum Statistics
» Members: 27
» Latest member: Fahriye
» Forum threads: 649
» Forum posts: 927

Full Statistics

 
RasitTunca-2 Görmek Göz ile mi Yoksa Gönül ilemidir (Kar©glanin 18 Ekim 2016 Vaazi)
Posted by: RasitTunca - 05-31-2018, 12:50 AM - Forum: 2016 Tasavvuf Sohbetleri Arşivi - No Replies


Görmek Göz ile mi Yoksa Gönül ilemidir

(Kar©glanin 18 Ekim 2016 Vaazi)

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

الَّذِي خَلَقَ سَبْعَ سَمَاوَاتٍ طِبَاقًا مَّا تَرَى فِي خَلْقِ الرَّحْمَنِ مِن تَفَاوُتٍ فَارْجِعِ الْبَصَرَ هَلْ تَرَى مِن فُطُورٍ ثُمَّ ارْجِعِ الْبَصَرَ كَرَّتَيْنِ يَنقَلِبْ إِلَيْكَ الْبَصَرُ خَاسِأً وَهُوَ حَسِيرٌ

Ellezî halaka seb'a semâvâtin tibâkâ(tibâkan), mâ terâ fî halkır rahmâni min tefâvut(tefâvutin), ferciıl basara hel terâ min futûr. Summerciıl basara kerrateyni yenkalib lieykel basaru hâsien ve huve hasîr.

Sadakallahul Aziym MULK Suresi 3. ve 4. ayet

Meali :

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

O, yedi göğü tabaka tabaka yaratandır. Rahmân’ın yaratışında hiçbir uyumsuzluk göremezsin. Bir kerede Gönül gözünü (Kalp gözünü yani basiretini) ona cevirde bir daha bak!
Gelecekteki halin nasil görünüyor, nicedir. Sonra tekrar tekrar bak (Ey insanoglu) basiretin sana gösterecekki gelecegini nasil mahvettigini, ve nasil yenildigini hüsrana ugradgini sana göstercekdir. Yani tefsiren meal verirsek öyle rable savaşmaya falan kalkma, sonun semada yazili, tercihlerden bir tercihi sececeksin, iyi bakarsan senin sonunun da bir göneşin sönmesi ile son bulacagi yazili zaten, sende teb a nda bir gün hepiniz sönecek yok olcaksiniz, yeni bir oluşum için dürülceksiniz, boşuna öyle daglari ben yarattim havasina falan girme yani.yukarda sen gibi binlercesi her gün bir tanesi, sönüp yok olmaktayken, nedir bu senin kafa tutmalarin, sen ancak kendi zalimliginle kendi sonunu hazirliyon diyor rabbimiz, görmedin mi futurunu gelecegini nasil mahevediyon diyor, yani düzenini bozan, ve enerjisini yitren her yildiz sönüyor cöküyor, öyleyse, sen bundan ders alirsan ancak belki kurtulursun, dünyanin herhangi bir yerinde birisi gözlerini hayata kapadigi gibi, yukardada hayata gözlerini kapayan yildizlar var, ve sonra senin yildizinda, eger enerjisi biterse, oda gözlerni kapayacak ve sönecek. bizim güneşimiz bizim iyliklerimizin güzelliklerimizin enerjisinin aciga cikdigi merkez, ve muhammed ben güzel ahlaki tamam etmeye geldim dedi . öyleyse muhammedi yüz üstü birakma, iyilikleri umutlari bitirme her güzellik ve iyilik aydinlik demek , ve güneşimizin enerjisi demek, ve sen eger zulumeti ve karanligi cogaltirsan, o zaman işde kendi sonunu hazirlamiş olursun, bir densizin yapacagi bir yanliş domino taşi etkisi gibi bütün kainatin cökmesine sebeb olabilir, yani ey insan, kaderin bir nevi elinde, ya güzeli dogruyu bulup, işik sacmaya devam eden bir güneşe sahip olursun, yada kararip sönen bir güneşe sahip olursun, ve muhammed "yoldaki bir taşi kaldirmakda güzellikdir." dedi, öyleyse sen tuulu ömür istiyorsan, önce güneşe işik olcak olan güzelliklere yapiş, her günah gözde bir leke yaptigi gibi, her günah güneşdede kara lekelerin oluşmasina sebeb, ve o yaralar cogalinca, anlaki, senin sonun yakin demekdir, her ne kadar dünyanin gündüz kadar geceye de ihtiyaci varsada, gece ve karanlik sadece iyiligin ulaşmadigi yer demek yani. ve bedende oksijenin gitmedigi yerde kara leke oluşur, cünkü orasindaki hücre oksijensizlikden ölür, ve icine cöker, ve kanserde böyle birşey işde, ve güneşdeki lekede böyle, ve hayat sen iyi oldukca devam eder, yoksa kötülük hayatin bekasini saglamaz, yol tek yönse, yapacak birşey yok, ya basiretinle semaya bakip, gelecegini kurtarirsin, yada Allahla savaşmaya kalkar, ve hazin sonun yukarda yazili diyor rab, bak nasil mehvediyorsun diyor. velhasil kelam.

Sadakallahul Aziym MULK Suresi 3. ve 4. ayet

"Allâhumme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ salleyte alâ ibrâhîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"
"Allâhumme bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ bârakte alâ ibrahîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"

Yolculugumuza başliyoruz :

Bu günler Aşura Günleri yani ayni günler yin e Kerbela hadisesi oldu. Yani Hz Hüseyin öldürüldü, yani şehid edildi. gavur ayni gavur degişen birşey yok, domuz ayni domuz yine, yani Hz Hüseyin i öldürünce, kainat öldürenlerin eline gecmedi, kainat yine onu yaratan Allah in mülkü , o gün vahdeti vücut her ne kadar Hz Hüseyin sede , Hüseyin ölünce Allah ölmedi, Hz Hüseyin deniz kenarindaki kumlardan bir tane kum, ne ise, oda o kadar yani. o nun kumlarin icinden eksik olmasi, Allahin mülkünden ne eksiltirse, o kadar eksiltebilir, yine onun olmasi, o kumlara ne katarsa, o nu katabilir ancak. ve yine biz yukardakini yazinca, gavur bir yeri oksijensiz birakip patlatti, ve orasi nereymiş diye işaretlemek için , (:::) gavur cürmünün işgal ettigi yeri gördünmü, igne kadarcik bir yeri temsil ediyormuş o senin sinadadigin yer anladinmi.
Ey gavur! peki sen işaretledin cok güzel, senin bendeki yerini ögrendin amma, bende senin bulundugun yerleri ögrendim, ben şimdi elimin biriyle senin bulundugun yerlere şöyle vurursam, ve ben vahdeti vücut isem, sende neler olcaginida biliyonmu bakalim angut trottel. amma yine diyorum: isa carmiha gerilince, o ruhullahdi, allahin ruhu olmuş idi, amma O'nu siz carmiha mihlayinca, pipisini kesince, Allahi hadim etmediniz, (:::) gavur, isa da ayni Hz. Hüseyin gibi, kumlardan sadece bir kum idi, onu ele gecirmekle falan, Allah' i ele geciremezsin, O'nu öldürmekle falan Allah' i öldüremezsin. yine Mehdiyi ortadan kaldirmakla kesmekle bicmeklede bir yere varamazsin an gut , cünkü O'ndada durum ayni. Bizler Allah' in mülkünde deniz kenarindaki, milyonlarca kum tanesinden, sadece bir kum tanesi kadariz, cürmümüz o kadar ancak, dilerse bizi dev yapar, dilerse kumlardan bir kum yapar, işde o yüzden eş şek gözüyle degilde, insanin kalp gözüyle bak semaya, vicdaninin sesini dinle, gönül gözünü acda bak diyor Allah. "Basiret" demek "Gönül Gözü" demek dir yani orda mülk suresinde Allah yoksa "ferci il basara" demezdi "ferci il ayneyn" "Ayn" göz demek "aynenyn" iki göz demek ve "Ayneyn" ile bak derdi, gözlerinle bak derdi, amma Allah "ferci il basara" diyor, yani acda gönül gözünü öyle bak, ne kadar ahmaksinki, kendi sonunu kendin hazirliyon diyor, anladinmi kah pe ga vur. ben yanarsam, sende benimle yancak olansin anladinmi kah pe ga vur, sanma bu dünya sana kallir, sen ancak kendi kendine tuzak kuran, bir Ah mak olursun ancak.

---------------

Hâtemü’l-Enbiya Efendimizin pâk ruhları artık Âlâ-yı İlliy­yîn’e [En Yüksek Makama] yükselmişti. Ezvac-ı Tâ­hi­rat, üzerine bir örtü örttüler ve feryada başladılar!

O sırada annesi tarafından “Hz. Re­sû­lul­lah’ın son anlarını yaşadığını” ha­ber alan Hz. Üsame, hareket etmeyip or­dusuyla Mescid-i Şerif’e gelmişti. Hâ­ne-i saadette feryat ve figanın yükseldiğini duyan ashap, kalplerinden vu­rul­muşa döndüler. Sanki gök kubbe bir anda başlarına yıkıl­mış gibiydi. Herke­sin nutku tutulmuş, gözler damla damla keder ve hüzün akıtıyordu.

Hz. Ömer, cesaret ve adalet timsâli Hz. Ömer bile kendisini bu dehşetli ânın tesirinden kurtaramadı; hatta herkesten daha çok dehşete kapılarak şöyle ba­ğırdı:

“Re­sû­lul­lah ölmemiştir ve sağdır! Ona sadece, Hz. Mûsa’ya ârız olan saika gibi bir saika ârız olmuştur. Kim ‘Muhammed öldü’ derse, onu kılıcımla iki parça ederim!”

Hz. Ebû Bekir o sırada Sünh mahallesindeki evinde bulunuyordu. Yürekleri dağlayan haberi kendisine ulaştırdılar. Gönlünün bir parçasının adeta koptu­ğunu fark eden Hz. Ebû Bekir, süratle hâne-i saadete geldi.

Dehşet ve hayret içinde, Fahr-i Kâinat’ın mübarek yüzlerini örten örtüyü kaldırdı. Yüzü, tecessüm etmiş bir nur idi. Eğildi, tâzim ve hürmetle pâk ve nurlu alınlarından üç kere öptü. Akan gözyaşları arasında dilinden dökülen kelimeler şunlar oldu:

“Ölümün de hayatın gibi temiz ve lâtif, yâ Re­sû­lal­lah!”[2]

Sonra da Ehl-i Beyt’e teselli verdi.

Hz. Ebû Bekir, hâne-i saadetten çıktıktan sonra Mes­cid-i Şerif’e vardı. Hz. Ömer’in “Re­sû­lul­lah vefat etmedi” söz­lerini duymuştu. Bunun üzerine şöyle ko­nuştu:

“Kim ki Muhammed’e (a.s.m.) tapıyorsa, bilsin ki Muhammed (a.s.m.) öl­müştür. Kim ki Allah’a ibadet ve kulluk ediyorsa, bilsin ki Allah, Hayy’dır, ölümsüzdür.”

İbn Sa’d, a.g.e., c. 2, s. 268; Buharî, a.g.e., c. 3, s. 95

Sonra da şu ayet-i kerimeyi okudu:

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم


وَمَا مُحَمَّدٌ إِلاَّ رَسُولٌ قَدْ خَلَتْ مِن قَبْلِهِ الرُّسُلُ أَفَإِن مَّاتَ أَوْ قُتِلَ انقَلَبْتُمْ عَلَى أَعْقَابِكُمْ وَمَن يَنقَلِبْ عَلَىَ عَقِبَيْهِ فَلَن يَضُرَّ اللّهَ شَيْئًا وَسَيَجْزِي اللّهُ الشَّاكِرِينَ

Ve mâ muhammedun illâ resûl(resûlun), kad halet min kablihir rusûl(rusûlu), e fein mâte ev kutilenkalebtum alâ a’kâbikum, ve men yenkalib alâ akıbeyhi fe len yadurrallâhe şey’â(şey’en), ve se yeczîllâhuş şâkirîn.

Meali :

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

“Muhammed ancak bir peygamberdir. Ondan önce birçok peygamber gelip geçmiştir. Şimdi o ölür veya öldürülürse, siz ardınıza dönüverecek misiniz? (Dininizden dönecek veya savaştan kaçacak mısınız?) Kim ardına dönerse, el­bette Allah’a hiçbir şeyle zarar verecek değil; fakat şükredip sabredenlere, Al­lah muhakkak mükâfat verecektir!”

Sadakallahul Aziym ÂLİ İMRÂN Suresi 144. ayet


Bu ayet-i kerime, Uhud Muharebesi’nde, “Muhammed öldü­rüldü!” şâyiası üzerine nâzil olmuştu. Ashap, onu belki yüzler­ce, bin­lerce defa okumuş ol­dukları halde, o andaki teessür se­bebiyle bir anda unutuvermişlerdi sanki!

İşte, yalnız metanetini muhafaza eden Hz. Ebû Bekir bu­nu unut­mamış ve as­haba hatırlatmakla en büyük hizmeti ve vazifeyi ifa etmiş oluyordu.

Bu hitabe ve bu ayet-i kerimeyi hatırlamaları üzerine sahabeler, kendilerine geldiler. Bir anda toparlandılar ve şaşkınlıklarını üzerlerinden attılar.

Daha sonra Hz. Ebû Bekir, şu ayet-i kerimeyi okudu:

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

إِنَّكَ مَيِّتٌ وَإِنَّهُم مَّيِّتُونَ

“(Ey Resûlüm!) Elbette sen de öleceksin, onlar da ölecekler!”

Meali :

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

(Ey Muhammed!) Şüphesiz sen öleceksin ve şüphesiz onlar da öleceklerdir.

Sadakallahul Aziym ZUMER Suresi 30. ayet

Metanetini yitirmeyen Hz. Ebû Bekir, bu hitabesiyle, o zamanki İslam cemaa­tine büyük bir hizmet ifa etmiş oluyordu.

Ashab-ı güzin artık Kâinatın Efendisinin bu dünyadan göçmüş olduğunu anlayıp kabul ettikleri gibi, Hz. Ömer de “Re­sû­lul­lah ölmemiştir!” sözünü söy­le­mekten vazgeçerek ken­dine geldi.

Evet; Medine, Medine olalı beri, Kâinatın Efendisinin kendisine teşrifiyle duy­duğu sevinç kadar hiçbir sevinç duymamıştı. Şimdi ise, aynı Medine, en bü­­yük hüzün ve keder ânını yaşıyordu; adeta, semâlarını hüzün ve kederden bir kara bulut kaplamıştı.

---oOo---

Breee trot tel Ga vur ka fir , Muhammed in ölmesiyle, Allah mülkünü ve saltanatini hakimiyetini kaybetmedi - Yine Allahligini Kaybetmedi - Yenilmiş de olmadi. nitekim akli olanlar anlar ki, ondan önce isa da ölmüşdü, yine bişey olmamişdi, yine ondanda önce Musa vardi, Musa da ölmüş dü, Musa ölünce, Allah ölmemişdi ki, bunu anlayacak kadardami aklin yok de li gavur, senin derdin ne de, Mehdi ile bu kadar ugraşirsin angggg gggguuuuuut.

---oOo---

Herkes "Ma Huluga Leh" Ne için gelmişse dünyaya onu yaşiyor, dedik demirin bükülmezligi, onun secde etmeye itirazindan olduki, işde azazil itiraz etdide o yüzden demir oldu, egilmez bükülmez demir oldu dedik. Herkesin bir elementi maddesi oldugu gibi, bir cibilliyatida onun sebzesi meyvasi, bir cibilliyatida onun TAHILI, bir cibillliyatida onun balik hali, sudaki hali, bir cbilliyatidia onun toprakdaki hali, börtü böcük hali, bir cibilliyatida onun havadaki hali, uçan cinsden olan kuş hali vardir, ve yine sifati olan bir hayvan hali vardir, yine elementi vardir madenleri vardir, gazlari vardir, öyle olunca Hz Hüseyinin cibilliyati olan AYVA meyvasidir ki
işde Hz Hüseyinde :

Cebrail Aleyhisselam cikininda ayva nar getirince Hüseyin ayvayi kapar, Hasan nari kapar, üzüm mehdiye kalir.
ve ayva öyle bir meyvadirki ona bogaz aligi denilir, yani işde o hz hüseyinin susuz son yutkunuşu ile canini teslim edişi. halbuki ayvanin suyu olmasina ragmen, insanin bogazini alir bazi ayvalar, işde o Hz. Hüseyinin ahirete geçerkenki susuzlugunu temsil eder, ayvayi yiyen hüseyin lik nedir tatmiş olur. ve ve mevsimnin ilk ayvasi dalindan düşünce, demek olurki o gün aşura, hz hüseyinin şehadet şerbetini icdigi gün. 30 Eylülde bizim hicret yolcumuz yola cikmiş, öyle olunca Muharremin 1 i perşembe gecesi yani 29 Eylül oluyor perşembe akşami oluyor ve 7 Ekim sabahi hanim bahcedeki ayvamizdan düşmüş bir ayva buldu. bizim dedigimiz aşura günü 6 Ekim perşembe düşmüşler . öyle olunca Namik Kemal Zeybek amca diyorki alelviler aşurayi iki gün sonra kaynatir cünkü hüseyinin şehid edildigi gün degil, iki gün sonra, hz hüseyin soyundan kalan son er, Hz Zeynel Abidininin ölmedigini ve yaşadigini ögrendikleri, iki gün sonra kaynatilir diyor. ve öyle olunca Hz Hüseyin muharremin onunda degilde 8 inde öldürülmüş olur ve iki gün sonrada aşura yani muhrremin 10 u dmek olur yani muharremin 10 u demek 10 taneden fazla peygamberin kurtuluş günüdür, öyle olunca muhammedinde soyunun kurtuldgu gün olmuş oluyor yani. 7 Ekim de bulduk ayvayi ve 6 ekimde düşmüş ve öyle olunca 6 Ekim 8 Muharrem olur ve iki gün sonra "8 Ekim 2016 demek = Muharremin 10 u" Demek olur. ve ayvanin bogaz alikligini giderip rahatca yemek için, her dilimin üstüne tuz yada şeker ekipde yiyiniz, o zaman bogaz aligi olup, yutkunmanizi engellemez inşallah. bu da bizim formülümüzdür. Armut ayva nar sonbahar meyvalari ve yazdan kişa dönüş ve soguklarin başlamasi gecenin uzamasi ve erken hava kararmaya başlamasi vakti ,ve yani zulumet ve karanlik vakti, hal böyle olunca, dünyanin ömrününde yin bir döngüsü olan sonbahar kiş arasina geldik, ve işde arap devletlerinde cikan fitneler, şimdide yeni suriye ve IRAKDA başlatilan bu yeni savaş, yeryüuzünde yani kuzey yarimküredeki sert rüzgarlarin esmesine sebeb oluyor, yani bu hüseyin zamaninda öyle sertki hüseyinin başini koparmiş. yani Ergin Ayva dalindan, bir sert rüzgar esiverince, hafif ermiş olaninin boynunu koparir ve düşüverir degilmi. öyle olunca, işde bir zalimin estirdigi bir sert rüzgar da Hak takdirinde olcak olandir yani. o sert rüzgarlar, işde ilk hüseyini canindan edeer, işde cibilliyat azizim cibilliyat, daha hala algilamayacakmisiniz, insanoglu halife yeryüzüne hailfe. sen nesin? kimsin? nerden geldin? nereye gidiyorsun? sifatin cibliyatin ne? ona bak "nefsini ve sifatini cibilliyatina erip bulan, rabbinede erip bulabilir" işde. ve bu fitneler yine neyi gösteriyor hak rüzgarinin bu sefer karanlikdan tarafa olupda estigini gösteriyor . ve allahin geceye ve soguka kişa da müsade verdigini gösteriyor, soguk kuzey rüzgarlarini, ve muhammed dediki bir vakit gelcekki

“ölen niye öldürüldüğünü, öldüren de niçin öldürdüğünü bilmez.”

Ebu Ümame (ra)'nin naklettiği bir hadiste Rasulullah (sav):

“Öyle fitneler olacak ki, o zaman kişi mü’min olarak sabahlayıp kafir olarak akşamlayacaktır. Ancak Allah’ın ilim vermek suretiyle ihya ettikleri müstesna “

buyurarak bilgili insanların hiçbir zaman fitnenin tuzağına düşmeyeceklerini haber vermiştir.

tefrikayı Rasulullah (sav) şöyle ifade eder: “Yahudiler 71 fırkaya, Hıristiyanlar 72 fırkaya ayrılacaklardır. Benim ümmetim ise 73 fırkaya ayrılacaktır. Bunlardan 72’ si cehennem de biri cennettedir. O da cemaat yani Ümmeti Necat veyahut Mehdi cemati dir .
(Hadis)

Cünkü mehdi aşikare peygamber olmadigindan, onun ümmeti denmez, onun zamanina erişipde ona tabi olanlara onun sözüne uyanlara Mehdi cemaati denilir.

Bir başka hadislerinde Efendimiz (sav) : “Kim cemaatten bir karış ayrılır, sonra da ölürse, cahiliyye ölümüyle ölmüş olur” buyurmuştur.


Burada bahsettigimiz cemaat Fetocularin cemaati degil tabiki

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

“…Sizden kim Deccal’e yetişirse, ona Kehf suresinin ilk ayetlerini okusun. Deccal, Şam ile Irak arasında bir mevkide çıkar. Sağa gider ifsat eder, sola gider ifsat eder. Ey Allah’ın kulları! Sebat edin!”

Burda Saddam hüseyin zamaninda Irakda başliyan ilk savaşin, decalin cikma alameti oldugudur, ve fitne irakda başlayip saga sola gidecek, gittimi gitdi , ondan kurtulmanin yöntemi kehf suresinin önemli olan ayeti 10. Ayeti,orda diyorki rabbimiz kuran da kehf suresinde

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

إِذْ أَوَى الْفِتْيَةُ إِلَى الْكَهْفِ فَقَالُوا رَبَّنَا آتِنَا مِن لَّدُنكَ رَحْمَةً وَهَيِّئْ لَنَا مِنْ أَمْرِنَا رَشَدًا

Esteuzubillah

İz evâl fityetu ilâl kehfi fe kâlû rabbenâ âtinâ min ledunke rahmeten ve heyyi' lenâ min emrinâ raşeden.

Sadakallahul Aziym Kehf Suresi 10. Ayet

bu ayetin başindaki kelime fityetü degil fitnetü dür ve ayette buyruluyorki kehf ashabi dedilerki "Rabbimiz, fitne cikinca bizi Raşidin emrine ver" dediler.

Peygamberimiz buyurdular

" Ashab-ı Kehf, Mehdi‘nin yardımcıları olacaktır."

(Kitab-ul Burhan)

herkes bu Kehf suresi 10. ayeti okuyup, "Rabimiz dünyayi Raşidin emrine ver" diye dua etmedikce, ve gelip ona tabi olmadikca bu fitneler bitmez.
Peygamberimiz yine buyurdular:

"Hacer-i Esved'le Makamı İbrahim arasında ona (Hz. Mehdi (as)'a) biat ederler. "

(Sünen-i Ebu Davud, 5/94; El-Kavlu'l Muhtasa Fi Alamatil Mehdiyyil Müntezar s. 20)

Burdaki Hacer-i Esved mekkedeki hacer degil, biz daha önceki vaazlarda gezen yürüyen Hacer-i Esved in bulundugu yerdeki Mehdiden bahsettik, takip edenler bilecekdir, öyle mehdiyi mekkede falan beklemeyin, bu fitnelerde mehdi mekkeye falan gitmez, ve zaten o hac görevini ifa etdi bile, iki kere hac edip sünnetten şaşmak da olmaz.

Esteuzubillah

Rabbena atine min ledünke rahmeten ve heyyi i lene min emrine Raşeden.

Rabbimiz Dünyayi Raşidin emrine ver.

---oOo---

işde sistem sistem icinde, sistem sistem icinde, semaya bakinca, o mülk suresindeki ayeti ele alip, semaya bakinca, bunu görecekdir insanoglu, yani ey kafir ga vur, öyle mehdiyi öldürmeyi falan planlama onu öldürünce kainati falan ele geciremezsin, yine Allah i falan esir alamazsin. cünkü dedikya bizler kumlar icinde ki bir kum tanesiyiz, yani o gün bu vahdeti vücut görevi Hz Hüseyine verilmişdi, ve onun elinden almaya kalkakan yezid gavuru aldimi, alamadi, cünkü hüseyin bütün insanligi icinde barindan bir Vahdeti vücut bir kumuydu, yani bir sistemdi, onun hücreleri bütün insanligi temsil eiyordu, amma Allah onun icine girip vahdet yapiyordu, ancak onu zalim yezid şehid edince, bir üste gecince veya bir alta gecince Hz hüseyinde bir üst yildiz sistemine bagli idi, yani oda hüseyin olmadan önce, anne babasinin sistemindeki bir kum tanesi onlarin bir hücresi degilmiydi. emme elindeki emme kolundaki emme bacagindaki bir hücre idi, o erdi de hüseyin olmadimi? öyle olunca hüseyin ölünce, sistem cökmedi sadece bir üste cekilldi, bu sefer fatma ve ali sistemi, yanin onlarin icinde sadece bir kum onlarin icindeki vahdeti vücud olmadigi hali , vahdet degil yani, o sistemdeki ali öldürüldü, o da bir bir başka sistemin parcasi olan kum tanesi degilmiydi yine, semadaki yildizlar sistem sisteme bagli, ve sistmlerin bir cogu samanyolu denilen sisteme bagli, samanyolu, bir tane galaksi demek sadece, galaksilerden bir galaksi, galaksileri de toplayan bir büyük sistem var yine,......
Peki ALLAH Nerde? "Nerde ALLAH" hangi sistemdeki sen onu tutupda dövüvercen yada sövüvercen a geri ze kali gavur kafir.

Hocanin biri diyorki : size birisi, bir kötülük yaparsa, Allaha tevekkül edin ve hasbünallah deyin Allah havale edin diyor, cikmazlarin icinden bununla cikarsiniz diyor,
Tamam güzelde hoca, 3 haftadir ayni meseleyi anlatiyon haaala an gutlar anlamadi haala anlamadi. yani Allah yedirir doyurur amma, seni doyurmak için gökten öyle sofra inmez, Allah hücceti ile inip melekleri ile gelip sana aş keş pişirip, yada bugday ekip bicipde doyurmaz , ya nasil doyurur, ahmet amcada tecelli edip, vahdet gösterip, ahmet amca olur, ciftci ahmet amca olur bugday eker, sonra degmenci mehmet amca olur, o un yapar, sonra Amine teyze olur, o hamur yapar, sonra firinci ziya bey olur, o ekmek pişirir, ve hanimin veya anen fadime sultan olur, oda yemegini pişirip önüne koyarda, öyle riziklandirip doyurur seni, varmi başka yol, yukardan hun inen varmi, yooook öyleyse nasil oluyorda sen öyle tevekkül ediveripde, bütün işleri sen Allah a havale EDIYON BRE SALAK HOCA.
Muhammed Allah a karşimi ki
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Sizden her kim bir kötülük görürse onu eliyle düzeltsin. Eğer eliyle değiştirmeye gücü yetmezse, diliyle düzeltsin, ona da gücü yetmiyorsa, kalbiyle düzeltsin (kalbiyle o kötülüge buğz etsin). Ve işte bu ise , imanın en düşük mertebesidir.”

( Hadis-i Şerif , Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 70)

Hangi tevekkülden bahsediyon sen ah mak hoca, hani muhammed niye kötülük yapana karşi tevekkül et dememiş de, böyle demiş demek yokmu? yoksa sen ah mak misin?
işde Allah, karinin haniminin eliyle doyurdugu gibi, yine bir kötülügüde falanci asker amca olur, yada polis amca olur hakim amca olur, eliyle koluyla düzeltir, yok asker ve polis degilse, o zaman biz gibi diliyle düzelten bir Alim olur, yine alimde degilsen, halkdan biriysen, o zaman bari bu iş, kötü bir iş de icinden de, ben bunu begenmedim de de kurtul, imanin kurtar, ahmak Türkiyeli, görmüyonmu bu catal kafa dünyanin başina ne coraplar örüyor, haala grömüyonmuda bunun yanlişina şak şak yapiyon ah mak, bu gidişat senin yarin imansiz gidecegine delildir. imanin en zayifi kötülüge karşi en azindan bugzedeninki dedi muhammed, senin bu kadarcikdami imanin yok bee ah mak.

---oOo---

Muharem hicret ve Üçüncüsü Allah olan iki dost ve Peygamber Efendimiz (s.a.s) Mağara Hikayesi

"Üçüncüsü Allah olan iki dosta kimse zarar veremez."

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

أَلَمْ تَرَ أَنَّ اللَّهَ يَعْلَمُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ مَا يَكُونُ مِن نَّجْوَى ثَلَاثَةٍ إِلَّا هُوَ رَابِعُهُمْ وَلَا خَمْسَةٍ إِلَّا هُوَ سَادِسُهُمْ وَلَا أَدْنَى مِن ذَلِكَ وَلَا أَكْثَرَ إِلَّا هُوَ مَعَهُمْ أَيْنَ مَا كَانُوا ثُمَّ يُنَبِّئُهُم بِمَا عَمِلُوا يَوْمَ الْقِيَامَةِ إِنَّ اللَّهَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ

E lem tera ennallâhe ya’lemu mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ard(ardı), mâ yekûnu min necvâ selâsetin illâ huve râbiuhum ve lâ hamsetin illâ huve sâdisuhum ve lâ ednâ min zâlike ve lâ eksera illâ huve meahum eyne mâ kânû, summe yunebbiuhum bi mâ amilû yevmel kıyâmeti, innallâhe bi kulli şey’in alîm.

Meali :

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Allah’ın göklerde ve yerde olan herşeyi bildiğini görmedin mi? Üç kişi arasında gizli bir konuşma olmaz ki, onların dördüncüsü O (Allah) olmasın. Ve beş kişi (arasında gizli bir konuşma) olmaz ki, onların altıncısı O (Allah) olmasın. Ve bundan daha azı veya daha çoğu, nerede olurlarsa olsunlar, mutlaka O (Allah), onlarla beraberdir. Sonra kıyâmet günü, yaptıklarını onlara haber verecektir. Muhakkak ki Allah; herşeyi en iyi bilendir.

Sadakallahul Aziym MUCADELE Suresi 7. ayet

Peygamberimiz ve Hz.Ebubekir Sevr mağarasına yaklaştıklarında Peygamberimizin ayakkabısı parçalanmış mübarek ayağı kanıyordu. Hazreti Ebû Bekir, Kâinatın Sultanı’nı sırtına alarak mağaranın kapısına kadar getirdi.

Ay, her tarafı gündüz gibi aydınlatıyordu. Hz. Ebû Bekir, Peygamber Efendimiz’den (sas) müsaade isteyerek mağaraya önce kendisi girdi.

Maksadı, yılan, çiyan gibi haşerat varsa onları zararsız hale getirmekti. Mağaranın içinde her hangi bir haşerat görünmemekle beraber duvarlarda yılan delikleri vardı.

Ebu Bekir, (ra), gayet iyi bir kumaştan dikilmiş olan gömleğini hemen üstünden çıkartıp parçalayarak bu delikleri tıkamaya başladı. Az sonra bütün delikleri tıkamış fakat yere yakın noktadaki birine çaput yetmemişti.

Bu son deliği de ayak tabanı ile kapattıktan sonra Resulullah’ı içeriye davet etti.

Çok yorgun düşmüş olan Sevgili Peygamberimiz, arkadaşının dizine başını koyarak uyumaya başladı. Efendimiz (sas) uyurken bir yılan, dışarıya çıkacak başka hiçbir delik bulamayınca içeriden Hazreti Ebû Bekir’in ayağını soktu. Ebû Bekir’in canı öylesine yandı ki kendini ne kadar sıktıysa da zehirin etkisinden göz yaşlarını tutamadı. İstemeden akan damlalardan bir ikisi de Efendimizin mübarek yüzünü ıslattı.

Peygamberimiz(s.a.v.) hemen uyandı ve mağara arkadaşına niçin ağladığını sordular.

- “Yılan”dedi Hazreti Ebu Bekr. Ayağımı yılan soktu ya Resulallah!”

Sevgili Peygamberimiz, yaraya mübarek tükrüklerinden birazcık sürdüler; acı derhal dindi.

Bu esnada Peygamber Efendimizin peşindeki Allah düşmanları Ebu Kürz ve yanındaki insanlar Sevr Mağarasına çıkan izleri tesbit etmiş geliyorlardı… Mağara ağzına gelen bir örümcek, çok kısa bir zamanda kapıyı ağları ile tamamen örttü. Sonra bir güvercin, bu ağlara hemen bir yuva yaptı; yuvaya yumurtladı ve üzerine yattı. Ve kapının önünde âniden bir ağaç yükseliverdi.

Derken, Allah düşmanları, yirmi metre kadar yaklaştıklarında sesleri işitilmeye başlandı. Sesler yaklaşınca Hz. Ebû Bekir çok üzüldü ve göz yaşlarını tutamadı.

Peygamberimiz (sas): “Niçin ağlıyorsun?” deyince:

-”Ya Resulallah! Korkum kendim için değil. Şayet size bir zarar gelirse İslâm dîni mahv olur.” Efendimiz Hz. Ebu Bekir’i teselli ederek:

-”Hayır, üzülme. Allah bizimle beraberdir.” dedi.

Hz. Ebû Bekir tekrar:

“İşte mağaranın ağzına dayandılar; eğilseler bizi görecekler.” deyince

Peygamber Efendimiz (sas) Allah’a karşı büyük bir tevekkül içinde Rabbinin korumasından en ufak bir ümitsizliğe düşmeden arkadaşına cesaret veriyor ve:

“Üçüncüsü Allah olan iki dosta kimse zarar veremez.” diyordu.

Ebu Kürz, şaşkın ve neş’esi kaçmış bir şekilde:

“İzler buraya kadar. Ya yere girdiler, ya da göğe uçtular. Garip, çok garip!.” deyince biri:

“Ee! Belki içerdedir… diye fikir yürüttü.

Bunun üzerine Ümeyye bin Halef şöyle dedi:

-”Dediğin söze bak! Güvercin, biz yaklaşırken uçtu. Yumurtaları da yuvada sapasağlam. Bu örümcek ağı, belki Ebû’l-Kâsım’ın doğumundan evvel bile vardı. Şayet mağaraya girmiş olsalardı ağ bozulmuş, yumurtalar da yere düşmüş olurdu.”

Bütün hepsi ayaklarının altında yuvarlanan taşlarla birlikte çekip gittiler. Kâfirlerin bütün ümidleri kırılsın ve aramaktan vazgeçsinler diye Peygamber Efendimiz (sas) mağarada üç gün üç gece daha kaldılar. Mağaradan sağ salim çıkabilecekleri fikrine sahip olduklarında Efendimizin talimatı ile Âmir ve Abdullah adında iki sahabi birer deve getirdiler. Bir deveye bu ikisi binerek yol göstermek için öne düştüler; diğerine de Peygamberimiz binerek arkasına da Hz. Ebû Bekir’i aldı ve Medine’ye doğru hicretlerine devam ettiler…

----------------

Hocanin biriside diyorki: iyilige mahallenden başliyacan ailenle kardeşinle komşun ile iyi olcan diyor .
Evet hocam haklisin, cekirdek güzelse, meyvada güzel olur, cekirdek aile ve efradin ise, o zaman sen iyiligi yaymaya icden başliyacan, fakat sen diyorsunki, sana kardeşin kötülük etse bile "hayir ben kötülük etmeyecen, ve iyi olcan" diyecen diyorsun. bu olmadi hocam.
cünkü habil kabile "sen bana elini kaldirsanda, ben sana elimi kaldirmam" dedi. Ne oldu? sonunda Kabil kayayi Habilin başina vurdu öldürdü gecdi, ve dünya düzeldimi artik, o iyi olunca, habil adam oldumu? hayir bilakis dahada güclendi trottel oldu, kizida aldi kacdi, ve calgi cengi, zina, küfür, eglence ondan türedi, kötülügün babasi oldu. Eger birisinin cibilliyati kötü ve cirkin olarak yaratildiysa, bilki, o mikrop ise, mikropa "aman, canim, kuzum" deyip okşamak la o adam olmaz, o yine mikrop, yine mikropdur. istersen senin eline bir şiringa grip mikropu verelim, sen ona, "BALIM, cicegim, dalim ,kuzum,canim, cigerim" de sev ve "bak, sen bana el kadirsanda, ben sana el kaldirmam." de dur. ve sonra onu sana şiringalayalim, o senin dediklerin, hic ona tesir etmişmi bakalim bakalim. sen hasta olcanmi, yoksa olmaycanmi bakalim, mikrop mikroptur kardeşim. ve zaman isa ile Mehdi zamani ve isa dediki "Göze göz, dişe diş" eger onun şeriatina bu uyuyorsa, mehdininde şeriatina uyar, yok öyle "vursan, boynum kildan ince" laflari, vurana iki kere de ben vururum . sende bunu anla tamammi hocam, iyiligi nerde kullanacan iyi düşün, yanliş bilgi yanliş ellerde harcanir gider.

أَللَّهُمَّ أَرِنَا الْحَقَّ حَقاً وَ ارْزُقْنَا اتِّبَاعَهْ وَ أَرِنَا الْبَاطِلَ بَاطِلاً وَ ارْزُقْنَا اجْتِنَابَهْ

'' Allahım! Bizlere, hakkı Hak gösterip ona tabi olmayı, bâtılı da Bâtıl gösterip ondan yüz çevirmeyi nasib eyle..! ''

--oOo---

وَآخِرُ دَعْوَاهُمْ أَنِ الْحَمْدُ لِلّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ

Ve âhıru da'vâhum enil hamdulillâhi rabbil âlemîne,
Amiyn.
Elfatiha maassalavat.

سُبْحاَنَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ

Sübhâneke Allahümme ve bihamdik, eşhedü en lâ ilâhe illâ ent, estağfirullahe ve

etûbu ileyk.

--OoO--

Kar©glan

Başağaçlı Raşit Tunca

Schrems, 18 Ekim 2016 Salı

Original Kar © glan

Print this item

RasitTunca-2 Hasbiyallah veya Hasbünallah veya Surullah Nedir? (Kar©glanin 10 Ekim 2016 Vaazi)
Posted by: RasitTunca - 05-31-2018, 12:29 AM - Forum: 2016 Tasavvuf Sohbetleri Arşivi - No Replies


Hasbiyallah veya Hasbünallah veya Surullah Nedir?

(Kar©glanin 10 Ekim 2016 Vaazi)

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

الَّذِينَ اسْتَجَابُواْ لِلّهِ وَالرَّسُولِ مِن بَعْدِ مَآ أَصَابَهُمُ الْقَرْحُ لِلَّذِينَ أَحْسَنُواْ مِنْهُمْ وَاتَّقَواْ أَجْرٌ عَظِيمٌ الَّذِينَ قَالَ لَهُمُ النَّاسُ إِنَّ النَّاسَ قَدْ جَمَعُواْ لَكُمْ فَاخْشَوْهُمْ فَزَادَهُمْ إِيمَاناً وَقَالُواْ حَسْبُنَا اللّهُ وَنِعْمَ الْوَكِيلُ فَانقَلَبُواْ بِنِعْمَةٍ مِّنَ اللّهِ وَفَضْلٍ لَّمْ يَمْسَسْهُمْ سُوءٌ وَاتَّبَعُواْ رِضْوَانَ اللّهِ وَاللّهُ ذُو فَضْلٍ عَظِيمٍ

Ellezinestecâbû lillâhi ver resûli min ba’di mâ asâbehumul karh(karhu), lillezîne ahsenû minhum vettekav ecrun azîm. Ellezîne kâle lehumun nâsu innen nâse kad cemeû lekum fahşevhum fe zâdehum îmânâ(îmânen), ve kâlû hasbunâllâhu ve ni’mel vekîl. Fenkalebû bi ni’metin minallâhi ve fadlin lem yemseshum sûun, vettebeû rıdvânallâh(rıdvânallâhi), vallâhu zû fadlin azîm.

Meali :

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Onlar yaralandıktan sonra da Allah’ın ve Peygamberinin davetine uyan kimselerdir. Onlardan güzel davranıp iyilik edenlere ve Allah’a karşı gelmekten sakınanlara büyük bir mükâfat vardır. Onlar öyle kimselerdir ki, halk kendilerine, “İnsanlar size karşı ordu toplamışlar, onlardan korkun” dediklerinde, bu söz onların imanını artırdı ve “Allah bize yeter, O ne güzel vekildir!” dediler. Bundan dolayı Allah’tan bir nimet ve lütufla galibiyet ile geri döndüler ve Allah’ın rızasına uydular. Allah, büyük lütuf sahibidir.

Sadakallahul Aziym ALİ İMRAN Suresi 172. - 173. ve 174. Ayetler

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

قُلْ حَسْبِيَ اللَّهُ

kul hasbiyallâhu.

Meali :

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

De ki: “Allah bana yeter!

Sadakallahul Aziym ZUMER Suresi 38. ayetten pasaj

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

فَإِن تَوَلَّوْاْ فَقُلْ حَسْبِيَ اللّهُ لا إِلَهَ إِلاَّ هُوَ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَهُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ

Fe in tevellev fe kul hasbiyallâh(hasbiyallâhu), lâ ilâhe illâ hûve, aleyhi tevekkeltu ve huve rabbul arşil azîm.

Meali :

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Bundan sonra eğer onlar dönerlerse, o zaman onlara şöyle de: “Bana, Allah yeter (kâfidir), O’ndan başka ilâh yoktur. Ben, Allah’a tevekkül ettim (güvendim). Ve O, azîm arşın Rabbidir.”

Sadakallahul Aziym TEVBE-129. ayet

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

فَسَيَكْفِيكَهُمُ اللّهُ وَهُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ

Feseyekfikehumullahu, ve huves semiul alim.

Meali :

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Allah, onlara karşı seni koruyacaktır. O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.

Sadakallahul Aziym BAKARA Suresi 137. ayetten pasaj


---oOo---

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

İbrahim aleyhisselam ateşe atılırken, “Hasbiyallahü ve ni’mel vekil” (Bana Allah’ım yetişir, O ne iyi yardımcıdır) dedi.

( Hadis-i Şerif ,Hatib )

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

Allahü teâlâ, Davud aleyhisselama şöyle vahyetti:

Bir kul, kullara değil de bana ihlasla tevekkül ederse, herkes ona tuzak kursa, ona mutlaka bir çıkış kapısı açarım. Bir kul da bana değil mahluka güvenirse, bütün yükseliş sebeplerini keser ve çöküş yollarını kolaylaştırırım.

( Hadis-i Şerif , İbni Asakir )

"Allâhumme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ salleyte alâ ibrâhîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"
"Allâhumme bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ bârakte alâ ibrahîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"

Yolculugumuza başliyoruz :

Hasbünallahdaki sesiz harfler o kelimenin arapca harfleridir öyle olunca "hsbn" ve "ketebe beteke" kurali vardir evir cevir başka bir mana, halbuki kök ayni, amma cevirdikce evirdikce başka manalar ortaya cikar arapcada dedik, ve böyle olunca "hsbn" hesab hasib en iyi hesap yapan demek olur, ve bunu cevirirsek bu sefer "hsbn" mesela "shbn" yani sahaben yani ashabin seni en iyi koruyacakdir manasi ortaya cikar, yani muhammedi en iyi koruyan ashabi degilmiydiki, yani ellerini onun önüne siper edipde iki elini yitiren "Allahin iki eli yedullah" yada "ubeydullah" lakabi alan onun eshabi degilmiydiki, yine diger eshabida ayni şekilde onu en iyi koruyanlar oldu, ve öyle olunca güneşimiz cevher olunca, onu ilk etrafin daki, ayni göz ceperi gibi saniyede 33 tur atan merkür gibi, veya saniyede dünyanin etrafini 24 defa dönebilen şeytan aleyhillane yani jupiteri temisleden THOR ve THURSDAY yani jupi demek yani jupiter burclu yani oglak burclari gibi veya merkür demek mitwoch haftanin ortasi demek ve diyorlarki merkür demirden demirden olsaydi merkür thursaday olmazmiydi, Halbuki THURSADAY kizgin boga oglak burcu ve haftanin perşembe gününü temsil eden jupiterin günü degilmi, yani KECi BURCU VE O iLLUMINATI SEMBOLU OLAN KECi KAFASI VEYA şeytanin temsili olan kafa, öyle olunca jupiterde yine güneşimizi korumakla görevli olan onun müslüman olmuş olan şeytani olmazmi, bunun manasida hani demişdiya muhammed

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

-Herkesin bir şeytanı vardır.
Ashabı o zaman sordular
-Senindemi Ya Rasulallah?
- Evet benimde, fakat benimki müslüman oldu (veya Benim şeytanım, bana teslim oldu.) buyurdular.

( Hadis-i Şerif , Tirmizi, A. Müsned)

öyle olunca güneşe yaklaşincami sifir noktasi, yoksa uzaklaşincami diye bir soru ortaya cikar, cünkü jüpiter uzakdaki gezegen, halbuki merkez güneş ve varligin dogdugu yerse, ve yokdan var olan yerse, o zaman güneşimiz ilk var olan, ve sifrin bire döndügü yer, yoklukdan karanlikdan aydinliga geciş noktasi, ve öyle olunca bütün kainatin ve varligin var olma sebebi olan nokta, yani Muhammed ve onu korumakla sorumlu ise, yine en yakinlari, en yakindaki merkür, en yakin. sonra venüs. sonra dünya. ve ay sonra mars,... devam ediyor, öyle olunca Allah göz yaratmiş, gözün hemen yanina göz kapagi koymuş, onu korusun diye, yani göze iki veyada 3 arkadaş ashab vermiş, yani sahabe vermiş, kapak, kirpik ve kaş, yine insana ciger ve yürek vermiş, onu korusun diye hemen ona arkadaş, 12 kaburga vermiş deyince, dank etmesi lazim kafanizda, haa 12 li kim var, yakup ve yusuf, öyle olunca gögüs bölgesindeki 12 kaburga, yakup ve yusuf makamini temsil ediyor demeniz lazimdi, dedinizmi ben demeden önce, hayir. peki öyleyse deyin o zaman, yani işde bütün peygamberler bu kainati korumakla yani yürüyen kainat, insan denen halifeyi ashablariyla bereber korumakla görevli birer melek ordusu demek olur. ve öyle olunca, insanin korunmasi ise kainatin korunmasi demek olur, ve öyle olunca, yine gögüs kafesinin üstünde iki tana et yastik, meme, yani airbag yastigi yaratmiş, peki onlar kim? yine dişler 32 tane, ve onlari korusun diye iki tane dudak, airbag yastigi vermiş, kim onlar, dedik daha önceleri, adem ve evlatlari dedik, ve onlari söz incitir kirar, iki dudagindan cikacak olana dikkat et diyor rab, yani adem oglunu söz yikar, her derde belaya katlanirda, bir söz yigidi yikar, öyle olunca insan duygulu varlik, onun duygusunu bozmamak lazim. ve öyle olunca jüpiter uzakda olmasina ragmen, nasil oluyorda sifira yakin oluyor peki deyince, jupiter ise 12. ay ve ocak burcu ve 12. ayin yani aralagin sonu demek, senenin sonu demek, son yani hudut oglakda bitip oglakda başliyor, öyle olunca en uzak, yani kiş burcu olmaasina ragmen, en yakin yani sona en yakin oldugu için, sifra yakin yani ayni saat 00:00 gibi son yani yahutta 24:00 gibi yani son 24 müş, peki kimde? ay burclu kimsede son tabanca, hatta 24 olmaz, 23:59 dan sonra 00:00 olur degilmi, öyle olunca ay burclu kimselerin son haddi 23,59 lu tabanca, yine siz artik jupiyi ve digerlerini düşünün ondan sonra, ocakda başliyan oglak ise 1 li, isa ocak 1 isanin dogumu, öyle olunca isa yi hadım etmeye kalkan yine bu gavurlar ve onun penisilin olmasina sebeb olmuşlar, tabancasi 24 lü, ve varken, yok olmasina sebeb olmuşlar yani, işde o yüzden isanin dogumu hiristyanlarca 24 aralik diye kutlanir, ve fakat hadim etmişler, önünü kesmişler carmihdayken, ola ola, kala kala bir kalmiş, ve ocak 1 demek isa demek, miladi yilbaşi, ve penisilin bakterisi, birli varlik demek, en kücük pipili varlik demek, penis silin silin (ince kücük) penis öyle olunca, hani dedikya, şeytan aleyhillanenin itiraz edipde secde etmemesi, onun demir olmasini sagladi. demir o yüzden kolayca egilip bükülmez, amma daha cook sonralari davud ve süleyman tarafindan, onada egilmesi ögretilmiş, ve ondan sonra demir dünyamizda işlenip kullanilmaya başlamiş dedik, işde herkesin hayat serencami, onun maddesinin ne olcagini da ispat etmiş oluyor ,ve deniyorki hadisde

En büyük makam, Allahü teâlânın sevgisine kavuşmaktır. Hasbiyallah, Allah bana yetişir, kâfi gelir demektir. İbrahim aleyhisselam, ateşe atılırken, Hasbiyallah ve ni’mel vekil dedi ve kurtuldu. Allahü teâlâ, Davud aleyhisselama şöyle vahyetti:
(Bir kul, kullara değil de bana ihlasla tevekkül ederse, herkes ona tuzak kursa, ona mutlaka bir çıkış kapısı açarım. Bir kul da bana değil mahluka güvenirse, bütün yükseliş sebeplerini keser ve çöküş yollarını kolaylaştırırım.)

[İbni Asakir]

ve yine Hz Osman'ın şehit edilirken şehadet kanının damladığı süre Bakara süresi'nin 137. ayet-i kerimesidir.“Bana dünyadan üç şey sevdirildi: Açları doyurmak, çıplakları giydirmek ve Kur’an okumak.” diyen Hz. Osman (ra), tam bir Kur’an-ı Kerim âşığıydı.

Halifeliği döneminde isyancıları zor kullanarak bertaraf etmeyi teklif edenlere, “Benim için kan döküldükten sonra ölmektense kan dökülmeden önce mazlum olarak ölmeyi tercih ederim.” diyordu. Oruçlu olduğu bir gün, evinde Kur’an okurken mazlûmen şehîd edildi. Aziz şehidin mübarek kanı, okumakta olduğu Mushaf’taki “... Onlara karşı Allah sana kâfidir. O, her şeyi işiten ve bilendir.” (Bakara, 137) ayet-i kerimesi üzerine damlamıştı.

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

فَإِنْ آمَنُواْ بِمِثْلِ مَا آمَنتُم بِهِ فَقَدِ اهْتَدَواْ وَّإِن تَوَلَّوْاْ فَإِنَّمَا هُمْ فِي شِقَاقٍ فَسَيَكْفِيكَهُمُ اللّهُ وَهُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ

Fe in âmenû bi misli mâ âmentum bihî fe kadihtedev ve in tevellev fe innemâ hum fî şikâk fe se yekfîke humullâh (humullâhu), ve huves semîul alîm.

Bundan sonra eğer onlar da, sizin O'na (Allah'a) îmân ettiğiniz gibi îmân etselerdi o takdirde hidayete ermiş olurlardı. Ve eğer dönerlerse (yüz çevirirlerse), böylece o taktirde onlar, sadece bir ayrılık içinde olurlar (Allah'ın yolundan ayrılmış olurlar). Allah, (onlara karşı) sana kâfi gelecektir. O, en iyi işiten ve en iyi bilendir.

Sadakallahul Aziym Bakara Suresi 137. Ayet

Bu ayetlerdeki Allah koruyucu olarak yeter manasindaki bu hasbunallah ayetleri neden onlarda hukuk etmemiş o zaman, osman şehid olurken, isa carmiha gerilip pipisi kesilirken, yine hz hüseyin ve kerbelaya geldik bugünler muharrem ayi ve aşura kerbela haftasi, o zaman onlar şehid olurken Allah neredeydi tatilemi cikmişdi diyesi geliyor insanin degilmi? yine bu günlerde yurdumuzda onlarca askerimiz polisimiz yine şehid veriliyor, nedir bunlarin hali, Allah nerde deyince, işde isa nin penisilin olabilmesi için 24 lü tabanca ile dogup 24 lü olmasi yetmiyor, yani 12 ay ve oglak burcunun bir ucu 24 lü tabanca aralik da, diger ucuda yeni sene ve ocak ayi ise, 1li tabanca var onun bir ucundada. penisilin olabilmesi için, onun tabancasinin elinden alinmasi lazimmiş degilmi, öyle olunca o penisilin olacakmiş degilmi, yani ocak 1 olabilcekmiş degilmi, yine el evvel Allah, yani sayilar sifirdan sonra bir ile başlar, sonra en büyük sayilarda mesela milyon demek, milyon tane bir demek olunca, el Ahirde Allah, en kücük 1 oldugu gibi ,en büyükde yine bir, yani isa hem en kücük iken, hemde en büyük, 23:59 da o yine yani, zaten bu konuda

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

(Kader, tedbirle, sakınmakla değişmez.)

[Taberani]

Bunu iyi bilen hazret-i Hasan ve hazret-i Hüseyin, Levh-i mahfuzda kaderlerini gördükleri için mübarek dedelerinden yardım istemediler. Peygamber efendimiz sevgili torunlarına, hazret-i Ali de oğullarına, yardım istense gerekli yardımı yapmazlar mıydı? Elbette yardım eder, çocuklarını tehlikeden korurlardı. Kaderlerini bildikleri için yardım istemediler.

Müslüman, dinin emrine uyarak tedbir alır, ama tedbirine güvenmez, takdir ne ise o olacağına inanır. Tedbire güvenmek tevekkülü bozar. Tevekkül, kalbin, her işte, Allahü teâlâya itimat etmesi, güvenmesi demektir.

İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Tesiri sebeplerden bilip, Allahü teâlânın kuvvetiyle tesir ettiklerini bilmeyenler sapıktır. Sebeplere tesir kuvvetini Allahü teâlânın verdiğine inanan ise, hak yola kavuşmuş olur. Her iki tehlikeden kurtulmuş olur. (Mektubat, 1/110)

Tedbirini aldıktan sonra, Allahü teâlânın takdirine bağlanan, tevekkül sahibidir.

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ خُذُواْ حِذْرَكُمْ فَانفِرُواْ ثُبَاتٍ أَوِ انفِرُواْ جَمِيعًا

Yâ eyyuhâllezîne âmenû huzû hızrakum fenfirû subâtin evinfirû cemîâ.

Meali :

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Ey iman edenler! (Düşmana karşı) tedbirinizi alıp, küçük birlikler hâlinde, yahut topluca savaşa gidin.

Sadakallahul Aziym NİSA Suresi 71. ayet


Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

Şu beş şey imandandır: Allah’a teslimiyet, kaderine rıza, işini Allah’a havale etmek, ona güvenmek, musibete sabır.

( Hadis-i Şerif , Bezzar)

Kaza ve kaderimizi, başımıza gelecekleri bilmediğimiz için, tedbir almak gerekir. Tedbir almak, sebeplere yapışmak dinimizin emridir.

(Dürer, Redd-ül-muhtar, Dürer, Kuduri, Mebsut)


Tedbir almak tevekküle aykırı değildir. Sebeplere yapıştıktan sonra tevekkül edilir. Devesini dışarı bırakıp tevekkül ettiğini söyleyen birisine,

mescide gelip devesini baglamadan boşa birakipda mescide giren bir müslümana sordu
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
-Ne ile Geldin?
- Devem ile.
-Deveni ne yaptin? diye sordu o da cevaben
-Allah tevekkü ettim veyada Allah ve peygamberine emanet ettim. dedi onun üzerine peygember aleyhisselam

-Deveni bağla, ondan sonra Allah’a tevekkül et. buyurdu.

(Tirmizi)

Bir başka hadis-i şerifte de, (Akıllı olan kimse tedbir alır) buyuruldu. Tedbir almamak kibirdendir. Tedbiri almalı, ama istenmeyen bir durum meydana çıkarsa, Allah’a tevekkül etmeli.

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
(Tedbir almakta acizlik gösterme! Tedbire rağmen bir işe gücün yetmezse, “Hasbiyallahü ve ni’mel-vekil” de!)

[Buhari]

Ebu Eyyub-el-Ensari, Hasan ile Hüseyin’in Resulullahın huzurunda oynadıkları sırada huzurlarına girince, (Ya Resulallah, bunları çok mu seviyorsun?) diye sordu. Peygamber efendimiz de, (Nasıl sevmem! Bunlar benim dünyada öpüp, kokladığım iki reyhanımdır) buyurdu.

Reyhan kokusu ile meşhur feslegen bitkisidir öyle olunca onlar (Hz Hasan ile Hz Hüseyin) iki reyhan ise iki koku iseler, onlar nereyi temsil ediyor vücutta, neden ikiside şehid oldular, deyince onlar şehid olurken allah neredeydi diyesi geliyor insanin, ve öyle olunca reyhan koku ise, koku burundan koklanir, ve koku alma duyusu burundadir, ve cennetin şehidlerin girecegi kapisina Muhammed Reyyan veya Reyhan kapisi diyor.

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

“Her amel sahibi için ayrılan bir kapı vardır ki, onu işleyen kimse, Cennetine o kapıdan çağrılır.”

(Müsned, II/449)

Cennetin sekiz kapısı vardır: Salat, Cihad, Reyyan(Reyhan), Sadaka (Zekât), Hac, Af, Eymen (Sağ, mübarek) ve Zikir-İlim kapısı.

yani işde cenneti Adn denen cennetin kainattaki baş kismi oldugunu cokca kere yazdik söyledik, ve öyle olunca ordaki burun ise reyyan veya kokularin girdigi kapiyi temsil ediyor ve kokular birde hava o kapidan kainata veya cennete ve vücuda dahil olur, ve onun iki kapisi vardir yani burun iki deliklidir, yani hasan ve hüseyini temsil eder, onlarin koku olmasi için işde gül koklanmak için kesilir, rengini de kandan almişdir, cünkü biz bir zamanlar mor gül satin aldik, dikdik fakat gül mor acmiyor, hafif pembe aciyor, megerse ögrendikki mor gül, dibine mavi gübre dökünce, onun rengi boyasini su ile yutan pembe gül, mavi ile birleşince meger öyle mor oluyormuş, yani dogal mor renkte gül yokmuş ögrenmiş olduk, işde hakiki kirmizi gülde rengini, altina damlamiş şehit kanindan alir, yani yere dökülmüş kanlari toplayan güle, kirmizi gül deniyor, yani öyle olunca, kirmzi gül, işde muhammedin ermiş meyva vermiş hali, yani muhmmed gül kokardi diyorlar, be azizim, insan yediginden kokar, sogan ye sogan kokar, gül yersen kokulu gül, veye gül yagi icersen terin gül kokar, bizim kar yagdirmak için sütün icine mis katindaki ögrettigimiz hikmetin sadece bir kismida bu sebebdendir yani, sen önce yemesini icmesini ögren ey insan demekdir bu, ve insan ya yediginden ya icdiginden, yada kokusunu icine aldigindandir. kötü koku icine alanda kötü kokar tabikine. öyle olunca, reyyan veya reyhan kapisi burundur ve onlarin ikiside şehiddir, ve şehid olmak kokcak kadar ermek demekdir, her cicek koku vermez, koku veren varsa onlar şehidlerdir, onlar işde parfümeri ve mis sanayisindeki kokuyu oluştururlar, yani senin madenin ne azizim, sen ona bak.

ve işde Zikri Raşidi evradimizi ve Raşidi tarikatimizin intisab duasini yayinladik, ve yani tarikata girmek için ne yapmak lazim yazdik, ve yani intisab duasi kirk gün okununca, yani 40 gün ardi ardina olmasi şart degil, 30 gün okudun, iki gün okuyamadin, tamam iki gün sonra devam et taaa 40 oluncaya kadar, kirk olunca senin gücün bu tarikata girmeye yeter demek olur, ve girince birinci siniflar için Raşidi zikirlerinin sadece o "hizbül kebir" i tek bir defa baştan aşagi günlük okunur, yani o onlu tekrar edilenleri, birinci siniflar sadece bir defa okur, yani düz baştan sona bir defa günlük okuyabilenler, ve bu onda ahlak olunca, en az 40 gün sonra ikinci sinif için başvurabilirler, ve ikinci sinif o 10 defa tekrar edilcek denilen yerleri 2 defa tekrar edecek olan siniflar, yani işde bunun sebebine gelince, suya atilan bir taş öyle bir dalga oluştururki halka halka, ilk halka, ikinic halka, işde sur ve kale, bu duamizdir, ve bir defa okuyan etrafina bir tane kale ve sur ördü demek olur, ikinci siniflar iki kaleli, iki surlu. 3, 3lü ve en son 10 surlu bir sistem oluştururuz, bunun manasida, ilerde sizler farzlarin yaninda yapilan on haslet kazanirsiniz, ve onlar müstehab sünnet ve mübah gibi güzelliklerdir, ve şeytan size savaş acinca, en diş kaleye gelir, ve sizin bir kaleniz varsa namaz ve farzlarin dişindaki sünneti calinca, iceri ve farza girer, yani tek kaleli sünnetli sofi, yani sünnetleri eda eden sofidir. yine iki kaleli ikinci sinif sofiler, farzlari yapar sünnetlerin cogunuda bilir ve yapar, ve sonra mekruhlardanda kacinirlar, öyle olunca farz cevher, ve ic merkez, güneş gibi, sünnet onu koruyan göz kapagi gibi, sonra kirpik yani, mekruhlari terk gibi,sonra kaş yani müstehablar gibi,......
yani surullah demek işde kainati ve dini koruyan edeb ve ahlaklar demekdir, yani "namaz dinin diregidir" ve namazi ne korur? işde sünnetler vacipler,........

Rabbim, Sofilerimi ve Askerlerimi kalelerini surlarini koruyanlardan eylesin.

--oOo---

أَللَّهُمَّ أَرِنَا الْحَقَّ حَقاً وَ ارْزُقْنَا اتِّبَاعَهْ وَ أَرِنَا الْبَاطِلَ بَاطِلاً وَ ارْزُقْنَا اجْتِنَابَهْ

وَآخِرُ دَعْوَاهُمْ أَنِ الْحَمْدُ لِلّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ

Ve âhıru da'vâhum enil hamdulillâhi rabbil âlemîne,
Amiyn.
Elfatiha maassalavat.

سُبْحاَنَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ

Sübhâneke Allahümme ve bihamdik, eşhedü en lâ ilâhe illâ ent, estağfirullahe ve

etûbu ileyk.

--OoO--

Kar©glan

Başağaçlı Raşit Tunca

Schrems, 10 Ekim 2016 Pazartesi

Original Kar © glan

Print this item

RasitTunca-2 Gaybın anahtarları yalnızca Allah ın katındadır (Kar©glanin 5 Ekim 2016 Vaazi)
Posted by: RasitTunca - 05-31-2018, 12:19 AM - Forum: 2016 Tasavvuf Sohbetleri Arşivi - No Replies


Gaybın anahtarları yalnızca Allah ın katındadır
لايعلم الغيب إلا الله

(Kar©glanin 5 Ekim 2016 Vaazi)

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

وَعِندَهُ مَفَاتِحُ الْغَيْبِ لاَ يَعْلَمُهَا إِلاَّ هُوَ وَيَعْلَمُ مَا فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِ وَمَا تَسْقُطُ مِن وَرَقَةٍ إِلاَّ يَعْلَمُهَا وَلاَ حَبَّةٍ فِي ظُلُمَاتِ الأَرْضِ وَلاَ رَطْبٍ وَلاَ يَابِسٍ إِلاَّ فِي كِتَابٍ مُّبِينٍ

Sadakallahul Aziym EN'AM-59 ayet

Ve indehu mefâtihul gaybi lâ ya’lemuhâ illâ huve, ve ya’lemu mâ fîl berri vel bahr(bahri), ve mâ teskutu min varakatin illâ ya’lemuhâ ve lâ habbetin fî zulumâtil ardı ve lâ ratbin ve lâ yâbisin illâ fî kitâbin mubîn

Meali :

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Gaybın anahtarları yalnızca O’nun katındadır. Onları ancak O bilir. Karada ve denizde olanı da bilir. Hiçbir yaprak düşmez ki onu bilmesin. Yerin karanlıklarında da hiçbir tane, hiçbir yaş, hiçbir kuru şey yoktur ki apaçık bir kitapta (Allah’ın bilgisi dâhilinde, Levh-i Mahfuz’da) olmasın.

Sadakallahul Aziym EN'AM-59 ayet

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

قُل لَّا يَعْلَمُ مَن فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ الْغَيْبَ إِلَّا اللَّهُ وَمَا يَشْعُرُونَ أَيَّانَ يُبْعَثُونَ

Kul lâ ya’lemu men fîs semâvâti vel ardıl gaybe illâllâh(illâllâhu) ve mâ yeş’urûne eyyâne yub’asûn

Meali :

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

De ki: “Göktekiler ve yerdekiler gaybı bilemezler, ancak Allah bilir. Onlar öldükten sonra ne zaman diriltileceklerinin de farkında değildirler.”

Sadakallahul Aziym NEML Suresi 65. ayet

---oOo---

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Geçmiş ümmetler içinde vukuundan önce bazı gaybları haber veren keramet ehli zatlar var idi. Ümmetimden de Ömer onlardandır."

( Hadis-i Şerif , Buhari, Müslim)

Evet, Allah’tan başka gaybı kimse bilemez. Bilir demek küfürdür. Bir gün Resulullah efendimizin devesi kayboldu. Münafıklar bunu fırsat bilip, (Hani göklerden, Cennetten, Cehennemden bahsediyordu. Kaybolan devesinin yerini bile bilmiyor) dediler. Münafıkların bu sözü Resulullah efendimize ulaşınca,

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Yine Buyurdular

"Vallahi ben ancak Rabbimin bana bildirdiklerini bilirim. Şu anda Rabbim, bana devemin nerede olduğunu bildirdi. Devem, şu anda falanca yerdedir."

buyurdu. Tarif edilen yere gidip deveyi bir ağaca bağlı olarak buldular.

( Hadis-i Şerif , Mevahib-i ledünniyye)

"Allâhumme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ salleyte alâ ibrâhîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"
"Allâhumme bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ bârakte alâ ibrahîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"

Yolculugumuza başliyoruz :

5 Bilinemeyen (Mugaybati Hamse) diye bilinende gecenler

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

إِنَّ اللَّهَ عِندَهُ عِلْمُ السَّاعَةِ وَيُنَزِّلُ الْغَيْثَ وَيَعْلَمُ مَا فِي الْأَرْحَامِ وَمَا تَدْرِي نَفْسٌ مَّاذَا تَكْسِبُ غَدًا وَمَا تَدْرِي نَفْسٌ بِأَيِّ أَرْضٍ تَمُوتُ إِنَّ اللَّهَ عَلِيمٌ خَبِيرٌ

İnnallâhe indehu ilmus sâati, ve yunezzilul gayse, ve ya’lemu mâ fîl erhâmi, ve mâ tedrî nefsun mâzâ teksibu gaden, ve mâ tedrî nefsun bi eyyi ardın temût(temûtu), innallâhe alîmun habîr

Meali :

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Kıyametin ne zaman kopacağını yalnız Allah bilir. Yağmuru nereye, nasıl ve ne kadar yağdıracağını da yine O bilir. Rahimlerde olanın iyi, kötü, ölü, diri, müslüman, kâfir vs. nasıl olacağını da yine O bilir. Hiçbir kimse yarın başına ne geleceğini sevgi mi, nefret mi, günah mı, sevap mı, kâr mı, zarar mı bilemez. Yine hiçbir kimse yeryüzünün hangi parçasında ve nasıl öleceğini de, asla bilemez. Herşeyi bilen ve herşeyden haberdar olan, yalnızca Allah'tır.

Sadakallahul Aziym LOKMAN-34 ayet

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

عَالِمُ الْغَيْبِ فَلَا يُظْهِرُ عَلَى غَيْبِهِ أَحَدًا إِلَّا مَنِ ارْتَضَى مِن رَّسُولٍ فَإِنَّهُ يَسْلُكُ مِن بَيْنِ يَدَيْهِ وَمِنْ خَلْفِهِ رَصَدًا لِيَعْلَمَ أَن قَدْ أَبْلَغُوا رِسَالَاتِ رَبِّهِمْ وَأَحَاطَ بِمَا لَدَيْهِمْ وَأَحْصَى كُلَّ شَيْءٍ عَدَدًا

Âlimul gaybi fe lâ yuzhiru alâ gaybihî ehadâ, İllâ menirtedâ min resûlin fe innehu yesluku min beyni yedeyhi ve min halfihî raşadâ.Li ya’leme en kad eblegû rısâlâti rabbihim ve ehâta bimâ ledeyhim ve ahsâ kulle şey’in adedâ.

Meali :

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

O , gaybı bilendir, gaybını Resûllerden razı oldukları (tasarruf rızasına ulaşmış olanları) hariç, hiç kimseye izhar etmez (açıklamaz). O taktirde, muhakkak ki O (Allah), onların önünden ve arkasından yol gösterici mürşidler sevkeder ki , Gerçekten de Rablerine elçilik yaptıklarını, hükümlerini tebliğ ettiklerini bilsinler diye, ve onların her hâlini de bilgisiyle kavramış, kuşatmıştır ve her şeylerini, bir bir sayıp tespît etmiştir.

Sadakallahul Aziym CİNN Suresi 26. , 27. ve 28. ayetler

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

وَمَا كَانَ اللّهُ لِيُطْلِعَكُمْ عَلَى الْغَيْبِ وَلَكِنَّ اللّهَ يَجْتَبِي مِن رُّسُلِهِ مَن يَشَاء فَآمِنُواْ بِاللّهِ وَرُسُلِهِ وَإِن تُؤْمِنُواْ وَتَتَّقُواْ فَلَكُمْ أَجْرٌ عَظِيمٌ

ve mâ kânallâhu li yutliakum alâl gaybi ve lâkinnallâhe yectebî min rusulihî men yeşâu fe âminû billâhi ve rusulihî, ve in tu’minû ve tettekû fe lekum ecrun azîm.

Meali :

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Ve Allah sizi gayba muttali edecek (gaybı bildirecek) değildir. Ve lâkin Allah, resûllerinden dilediği kimseyi seçer (gaybı o resûlüne bildirir). O halde, Allah'a ve O'nun resûllerine îmân edin. Ve eğer âmenû olur ve takva sahibi olursanız, o zaman sizin için "Büyük Ecir" vardır.

Sadakallahul Aziym ALİ İMRAN Suresi 179. ayetten pasaj


Gaybi bilgi nedir? Gaybı kimler bilebilir?


Gayb, duygu organları ile veya hesap ile, tecrübe ile anlaşılmayan şey demektir. Gaybı ancak Allah bilir. O, Âlim-ül-gayb [gaybı bilen]dir (Haşr 22) ve Allâmül-guyûb [gaybları en iyi bilen]dir. (Sebe 48 )

Bu konudaki birkaç âyet meali şöyledir:
(Allah’ın, gaybları en iyi bilen olduğunu hâlâ anlamadılar mı?) [Tevbe 78 ]

(De ki: Gaybı bilmek Allah’a mahsustur.) [Yunus 20]

(Göklerin ve yerin gaybı Allah’a aittir.) [Hud 123, Nahl 77]

(De ki: Göklerde ve yerde gaybı Allah’tan başka bilen yoktur.) [Neml 65, Hücurat 18]

Gaybı Peygamberler de bilmez. Bu konudaki birkaç âyet-i kerime meali şöyledir:

(Ben gaybı da bilmem.) [Enam 50, Hud 31]

(Gaybın anahtarları Allah’ın yanındadır.) [Enam 59]

(De ki: Eğer ben gaybı bilseydim elbette daha çok hayır yapmak isterdim.) [Araf 188]

Gaybı cinler de bilmez. Bir âyet meali:
(Cinler gaybı bilselerdi, zelil edici azap içinde kalmazlardı.) [Sebe 14]

Falanca hoca, filanca falcı gaybı biliyor demek küfür olur. Bir hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
(Falcının, büyücünün veya başka birinin gaybdan verdiği haberlere inanan, Kur’an-ı kerime inanmamış olur.) [Taberani]

Allahü teâlâ dilerse, Peygamberlerine bazı gayblarını bildirir.

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

قَالَ لَهُ مُوسَى هَلْ أَتَّبِعُكَ عَلَى أَن تُعَلِّمَنِ مِمَّا عُلِّمْتَ رُشْدًا

Kâle lehu mûsâ hel ettebiuke alâ en tuallimeni mimmâ ullimte ruşdâ.

Meali :

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Mûsâ O na (Hz. Hızır a), “Sana öğretilen Raşid bilgilerden bana da öğretmen için sana tabi olabilirmiyim?” dedi.

Sadakallahul Aziym KEHF Suresi 66. ayet

Gaybları bilen, ledünni ilme sahip olan bu zatın Hazret-i Hızır olduğu bildirilmiştir. Resulullah efendimize ise, birçok gayblar bildirilmişti. Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(Saflarınızı tamamlayın. Çünkü sizi elbette arkamdan da görüyorum.) [Müslim]

(Rükû ve secdeleri düzgün yapın, Allah’a yemin ederim ki, sizin rüku ve secde yaptığınızı arkamdan görüyorum.) [Buhari, Müslim]

Gözde görmeyi yaratan Allahü teâlâ, diğer uzuvlarda da görmeyi yaratmaya kadirdir. Nitekim bir fok baligi bile biyiklari ile görebiliyor, yine kedi öyle, gece görebiliyor ve duvarin arkasindakini duyabiliyor, yine yarasalarda radar sistemi mevcut, yine yunuslarda sonar sistemi mevcut, ve Allah diledigi kulunada bu hassas cihazlardan birsini nasip edip takabilir yani, hatta o hayvanin cibilliyatini taşiyan her kulunda o hayvanin sahip oldugu hassas cihazlardan nasipdar kilar. Resulullahın bu arkasini görme ve gece görme mucizesini inkâr eden, Allah’ın kudretini inkâr etmiş olur. Resulullahın gündüz aydınlıkta nasıl görürse, gece karanlıkta da aynen gördüğü Buhari’deki hadis-i şerifte bildirilmiştir. cünkü o bir aslan(yani kedi) yani güneş burcu kimse.

Evet, Allah’tan başka gaybı kimse bilemez, ancak, Allahü teâlâ bildirirse Resulü de, evliyası da bilebilir.

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Kalbleriniz temiz olsa idi, siz de benim duyduklarımı duyardınız."

( Hadis-i Şerif , Ahmed, Taberani)

Bu hadis-i şerifteki gibi kalbi temiz olan Hazret-i Ömer, Medine’den İran’daki ordusunu görüp, komutanı Sariye’ye, “Dağa yanaş” demiştir.

(Ş. Nübüvve)

Zikri Raşidi Evradımızın 9_3. babda yer alan

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

الَّذِينَ يُؤْمِنُونَ بِالْغَيْبِ وَيُقِيمُونَ الصَّلاةَ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنفِقُونَ

Ellezîne yu’minûne bil gaybi ve yukîmûnes salâte ve mimmâ razaknâhum yunfikûn.

Meali :

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Onlar gaybe inanırlar, namazı dosdoğru kılarlar, kendilerine rızık olarak verdiğimizden de Allah yolunda harcarlar.

Sadakallahul Aziym BAKARA-3 ayet


bu ayettte gecen "O nlar" zümresine ilhak olmak için, bizde bu ayeti kendimize önder aldik, ve onu 10 defa günlük tekrar ile, onada ayine olmayi diledikki, yani onu o ayeti gösteren birer ayna olmayi, bizlerde hem gayba inanip, Allah in, gaybi bilgileri, cin suresinde gectigi gibi, yani Raşidi bilgileri bizlere ve askerlerimize de bildirmesi için, duamiza ve evradimiza dahil ettik ki, hem üc hassaya sahip olacsgiz bu zikire devam ile, hem namazlarini birakmadan kilarlar hikmeti, hem gaybi bilirler, yani ininirlardan kasit, yani insan gayba nasil inanir,

Hz. Ali(r.a) birgün minbere çıkarak cemaate,

'' Arş-ı ala'nın aşağısından yeryüzüne kadar ne varsa herşeyi bana sorabilirsiniz. Benim şu göğsümde (kalbimde) derya gibi ilimler var.Resulullah(s.a.v) benim ağzıma şerefli tükürüğünden tükürdü, o tükürük hala ağzımda duruyor( O'nun bereketi ile dilimden hikmetler akmaktadır). Canım kudret elinde bulunan Allah'a yemin ederim ki, eğer bana izin verilseydi Tevrat ve İncildeki bütün ilimleri insanlara anlatırdım ve herkes beni tasdik ederdi.''

Hz. Ali'nin (r.a) bu konuşmasını yaptığı mecliste Yemenli bir adam vardı. Bu adam kendi kendine;

''Bu çok büyük laflar ediyor. şunu bir rezil edeyimde görsün gününü!''dedi. Hz.Ali'ye (r.a) yönelerek,

'' Sana bir sorum var!'' dedi.

Hz. Ali(ra),
'' Beni zora düşürmek ve imtihan etmek için değil, bir şeyler öğrenmek için sor''dedi.

Adam
'' Beni buna sen zorladın, Ey Ali! sen hiç rabbini gördün mü?''
diye sordu.

Hz.Ali (ra)
'' Ben görmediğim bir rabbe ibadet etmem!'' dedi.

Adam
'' O'nu nasıl gördün?''diye sordu.

Hz.Ali (ra)
'' O'nu baş gözü göremez; fakat kalpler O'nu imanın hakikatı ile (Allah'ın verdiği bir nurla) görür. Rabbim birdir ve tektir, ortağ yoktur. O birdir,ikincisi yoktur. Tektir,benzeri yotur. O, zaman ve mekanla sınırlanmaz. Duyu organları ile hissedilemez ve Hiç bir ölçü ile ölçülemez!''

Hz Ali'nin (ra) bu cevabı üzerine Yemenli adam bayılıp yere yığıldı.
Ayılıp kendisine geldiğinde,

'' Vallahi bundan sonra imtihan ve utandırmak için kimseye soru sormayacağım'' dedi.

yani insan gayba nasil inanir, bir hüccet olunca degilmi
nitekim musa zamanindaki insanlara Allah emretseydi "sizler ucak denen aracin varligina iman etceniz, inancaniz" diye emir buyursaydi, yani ucagin varligina iman edin diye bir ayet indirseydi, bu ayet belki o devirde, gaybi bir bilgiye iman olcakdi, ancak Raşid Halife zamaninda, bu bilgi gaybi degil, cünkü artik ucak icad edilmiş olcakdi degilmi, o halde bazi bilgiler, her ne kadar gaybide olsa, onlar bir ileride, aynen ucak gibi şehadat bilgisi dahilinde olacak olanlar olabilir, nitekim o mugaybeti hamsede (5 Bilinemeyen) de aynen bu gibidir, yoksa Allah, kesinlikle kimse bunlari bilemez manasinda buyurmuş degildir, anladinizmi ah mak lar sürüsü.
Nitekim Muhammed zamaninda olan isra yolculuguna, yani peygamberin daha mekkeden, mescidi aksaya kadar, göz acip kapanincaya kadar gittigine inanmiyorlardi, bu gaybi bir bilgi idi, bu gün ucak icad oldu, iki saatte gidilebilir degilmi? amma düşünün tele portasyon veya vücud transferi icad oldu diyelim o zaman, bir anda bir yerde, diger anda diger yerde olabilirsin degilmi, yine mirac olayi bugün bile tam manasiyla ile kavrayamadigmiz bir bilgi amma, bu bilgi, ilerde bunun mümkin oldgunu bize ispat edecekdir.
o zikirimizden ücüncü olrakda "kendilerine rızık olarak verdiğimizden de Allah yolunda harcarlar" hikmetine ram olacagiz inşallah.

Şehadat Bilgisi Nedir? Denilince

islamin beş şartindan birisi olan kelimeyi şehadette biz derizki:

"Eşhedü en lâ ilâhe illallâh ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve resûlüh" mübârek sözü. Mânâsı şöyledir: "Görmüş gibi bilir ve inanırım ki, Allahü teâlâdan başka, varlığı lâzım olan, ibâdet ve itâat olunmağa hakkı olan, hiç ilâh, hiçbir kimse yoktur. Görmüş gibi bilir, inanırım ki, Muhammed sallallahü aleyhi ve sellem, Allahü teâlânın hem kulu, hem peygamberidir. O'nun gönderilmesi ile, O'ndan önceki peygamberlerin dinleri tamâm olmuş, hükümleri kalmamıştır. Ebedî seâdete, kurtuluşa kavuşmak için, ancak O'na uymak lâzımdır. O'nun her sözü, Allahü teâlâ tarafından kendisine bildirilmiştir. Hepsi doğrudur. Yanlışlık ihtimâli yoktur."

bilmek üc türlüdür

ilmelyakin Aynelyakin Hakkalyakin Nedir?

ilmelyakin, Aynelyakin, Hakkalyakin Ne Demekdir?..

Allahu Teala Kuranda Bilmenin Dört yolu oldugunu anlatiyor bu ayette : İlmel yakîn (Alim bilgisi), Cehalet bilgisi(Cahil Bilgisi), Aynel yakîn(Nazari Bilgi Görsel Bilgi) ve Hakkal yakîn(Sathi ve şehadet Bilgisi)

İlmel-yakîn(Alim bilgisi): ilimle bilmek,Bir bilgi bir burhan ile bilmek, bir delil ile bilmek
Cahil Bilgisi: Karanlik bilgi ,Körü körüne inanmak,bir bilgiye a,b,c şıkkı vermeden cahilce bu böyledir diye kalbin diger bilgilere ve şıklara kör bakmasi.
Aynel-yakîn (Nazari Bilgi Görsel Bilgi):gözle görerek bilmek,
Hakkal-yakîn (Sathi ve şahedet Bilgisi): Her şeyi ile bilmek, vakıf olmak demektir. yani bir bilgiye bizatihi icine girip olaya bizatihi şahit olarak bilmek.

Birer misal ile aciklayalim:
Semada yani gökyüzünde ay oldugunu önce bir ilim ile bilmek yani bilim adamlarinin bilgisi ile yani birer burhan ve deliller ile bilmek: o aydir 29 günde dünyanin etrafinada döner ,... v.s.

bu bilgi ilmel yakindir.

Sonra cahil bilgisi ile bilmek: farenin aya bakişi gibi aaah şu koca peynir cennetine varsamda şu koca peynirden yesem diye ay i peynir zannetmek zanni bilgi. her ne kadar biz ona, ay peynir degil desekde inanmazsa, o peynir derse o zaman işde, ona hayir o peynir demesi, zanniyla bilmek olan, cahil bilgisi ile bilmek olur.

Sonra ücüncü aynel yakin bilmekde: ayin hilal dolunay hallerini gözetleyip, yerden onun dünyanin uydusu olduguna, gözlede bakip ilmel yakin bilgisine bizzat, gözlerlede müşahede edip bilgisinin artmasi ile bilmesidir.

ve hakkal yakin bilgisi ise artik onun dünyanin uydusu olduguna kanaat getirince, füzeye binip ,gidip bizzat aya varmak, ayak basmak ve, evet burasi dünyanin uydusudur, şu şu madenleri vardir ,şu şu özelikleri vardir ,diye tafsilatlica, bizzat gidip onu şehadet bilgisi ile bilmeye, hakkal yakin bilgisi denilir.

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

كَلَّا لَوْ تَعْلَمُونَ عِلْمَ الْيَقِين

لَتَرَوُنَّ الْجَحِيمَ

ثُمَّ لَتَرَوُنَّهَا عَيْنَ الْيَقِينِ

ثُمَّ لَتُسْأَلُنَّ يَوْمَئِذٍ عَنِ النَّعِيمِ

Sdakallahulaziym Tekasür suresi 5 - 6 - 7. Ayetler

Esteuzubillah

Kellâ lev ta’lemûne ilmel yakîn(yakîni).
Manasi: Hayır, keşke siz, İlm'el Yakîn (kesin bir bilgi) ile bilseydiniz.

Le terevunnel cahîm(cahîme).
Manasi: Mutlaka cahîmi (alevli ateşi) göreceksiniz.(Bizim yorumumuz:Cehalet Karanligini göreceksiniz)

Summe le terevunnehâ aynel yakîn(yakîni).
Manasi: Sonra mutlaka onu Ayn'el Yakîn ile (gözünüzle) de görseniz.

Summe le tus’elunne yevmeizin anin naîm(naîmi).
Manasi: Sonra o sordugunuzun için de kendinizi buluverirsiniz

Tekasür suresi 5 - 6 - 7. Ayetler

şehadet bilgisi ise bizzat ya ilmen ya gözle görüp yada bizzat hakkal yakin yanina varip olayin icine dahil olup girip bilmek ile olur.
peki Allah bize müslümn olmamiz için, Allahin ilahligina şehadet etmemizi istiyor, ancak biz Allahi ne gördük, nede hakkiyla bilebildik, o zaman bu bilgi gaybi bir bilgi iken, biz nasil olurda şehadet etcegiz deyince

Abdullah b. Ömer, Resulullah (asm)'ın bu hususta şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:

"Cennetliklerin en aşağı derecesinde olan bir insan, bahçelerine, hanımla­rına, hizmetçilerine ve oturacağı koltuklara bin yıllık bir mesafeden bakacaktır. (Yani bin yılda gidilebilecek kadar bir sahaya sahib olacaktır.) Cennetekilerin, Allah katında en üstünü ise her gün sabah akşam, Allah'ın yüzüne bakacaklar­dır." Resululah sonra

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

وُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ نَّاضِرَةٌ إِلَى رَبِّهَا نَاظِرَةٌ

Vucûhun yevme izin nâdıratun. İlâ rabbihâ nâziratun.

Meali :

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

İzin günü (Müsade edilen günler- Ahirzamanda ) Rab’lerine bakan, pırıl pırıl yüzler vardır.

Sadakallahul Aziym KIYAME Suresi 22. ve 23. ayetler

âyetlerini okudu.

Ebu Hureyre (r.a.) diyor ki:

"Bir kısım insanlar: "Ey Allan'ın Resulü, biz kıyamet gününde Rabbimizi görecek miyiz?" dediler. ResuluIIah da "Siz, ayın on dördünde ve altında bulut­ların bulunmadığı bir anda ayın görülmesini tartışır mısınız?" buyurdu. Onlar, "Hayır, Ey Allah'ın Resulü," dediler. Resulullah: "Altında bulutların bulunmadı­ğı bir anda güneşin görülmesi hususunu tartışır mısınız?" buyurdu. "Hayır!.." de­diler. Resulullah: "İşte siz, Rabbinizi böylece göreceksiniz." buyurdu.

( Hadis-i Şerif , Buhari, Ezan, 129, Rikak, 52; Müslim, İman,299, Hadis no: 182)

Ebu Said el-Hudri diyor ki:

"Resulullah sağ iken bir kısım insanlar ona: "Ey Allah'ın Resulü, biz kıya­met gününde Rabbimizi görecek miyiz?" dediler. Resulullah: "Evet (göreceksi­niz) Siz öğle vaktinde, gökte bulutların olmadığı aydınlık bir anda, güneşin gö­rülmesinde sıkıntı çeker, birbirinizle tartışır mısınız?" buyurdu. Onlar: "Hayır." dediler. Resulullah: "Sizler, ayın on dördünde, gökte bulutların bulunmadığı ay­dınlık bir anda ayı gönnekte sıkıntı çeker, birbirinizle tartışır mısınız?" buyurdu. Onlar: "Hayır." dediler. Resulullah: "Sizler kıyamet günüde, Aziz ve Celil olan Allah'ı görmekte ancak bu haldeki güneş ve ayı görmekteki sıkıntı ve tartışma­nız kadar bir sıkıntı çekecek ve tartışmada bulunacaksınız." buyurdu.

( Hadis-i Şerif , Buhari, Tefsir el-Kur'an, Sure: 4, 8; Müslim, İmam, 302, 1 Hadis no: 183)

yani bir gün mirac mucizesinde olanlara bizlerde şahid olacagiz, ve Rabbimizi görecegiz, bazi adamlar erken davranip, hadi Allah gelsinde görelim, kimmiş diyorlar. Az sabret, o da olcak, amma ömrün kifayet etmezse, cayma bu sözden, reankarnasyon yap, git git gel, ve bir gün muhakkak bu gercek olcak, cünkü kiyamet suresi, o herkesin kiyam ettigi günde Ahirzamanda bu olcak olan dir diye kuranda geciyor, cünkü kiyamet suresinde gecen ayettir bu.

Cerir b. Abdullah diyor ki:

"Biz Resulullah'ın yanında oturuyorduk. O ayın ondördünde aya baktı ve şöyle buyurdu: "Şüphesiz ki sizler, bu ayı gördüğünüz gibi Rabbinizi göreceksi­niz ve onu görmekte, kalabalıktan dolayı sıkıntı çekmeyeceksiniz."
( Hadis-i Şerif , Buhari, Tevhid, bab: 24; Müslim, Mesacid, 211, Hadis no: 633)

Ebu Musa el-Eş'ari (r.a.) Resulullah (s.a.v.)in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:

"İki cennet gümüştendir. Kapları ve içlerinde bulunan her şeyleriyle. İki cennet de altındandır. Kapları ve içlerinde bulunan her şeyleriyle. İnsanların, altın cennetlerinde Rabblerine bakmaları ile kendileri arasında, sadece Rablerinin yüzündeki azamet perdesi bulunacaktır."

( Hadis-i Şerif , Müslim, İmam, 297, Hadis no: 181)

---oOo---

Bir başka hususa gelince semanin katmanlarina yolculuk ederken dikkat edilcek bir husus şudurki,
Kabeye gidince dedik oradaki ilk safin SIKLIGI ikinci safin SIKLIGI,.... dördüncü safin SIKLIGI,.... gösteriyorki semanin son katmanina varinca orasi aynen demir elementinden daha sert bir maddeden oluşuyor olabilir, cünkü demirdeki elektronlar, bu kadar sik durup birde hizli döndüklerindendir, onun demir gibi olmasi dedik. öyle olunca kabeye gidip haccedenler bu tefekkürümüzü anlayacaklardir,ufku acik olan anlar, ancak ikinci husus şudur ki dikey olarak yükseldigimizde ise, dünyamiz bir tesbih danesi, güneşimiz bir başka tesbih danesi, yine mars öyle, jüpiter öyle , öylede olunca tesbihin üst danesinin tam altinda, ikinci tesbih danesinin başi başlar, onunda kicinin altindan, ikinci tesbih denesi devam eder, öyle olunca, bir adam ona yakişmayan ameller işler tutunca, adaminda mesala iki üc tane cocugu varsa denilirki " bre adam, götünden üc dene köy dökülmüş senin, daha bu ne angutluk denilir" yani kicindan köy dökülmek hikayesi, aynen bu tesbih denelerinin dizilimi gibidir, sen ananin ferc uzvundan inmedinmi yeryüzüne, daha önce nerdeydin?Babanda, babandan yine babanin ferc uzvundan inmedinmi, yani kicinin hemen yan komşsundan indin geldin, nerdeyse üstüne oturdugu kismindan indin geldin, öyle olunca kicindan dökülmüş olur senin sülbün, ve öyle olunca KICINDAN köy dökülmekde, senin cocugun oldu, onunda cocuklari, cogununda cocuklari derkeeen bir köy oldu. bizim köyde dehmenler vardir, yani almanyanin ayakkabi firmasi Deichmanlar,yani aynen almanlar gibi sari sacli mavi gözlüdür bu sülale, yani alman IRKI, ve nerededyse köyün yarsnini onlar kaplar, öyle olunca, o ilk dehmenin götüden bir köy dükülmüş olmazmi, has, has alman IRKI Deichmen IRKI, veya Deichmanlar sülalesi, bizim yine hanim tarafindan akrabalarimiz, yani ey almanlar, sizler bize hanim olmuşsunuz zaten, yani alaman gelin sizsiniz, yine niye Türk oldugunuzu inkar ediyorsunuz germenlar türkdür, Germiyan ogullari diye gecer, ve sizin babanizin kicindan dökülen köysünüz,köy degilse kasaba, kasaba degilse kent, kent degilse eyalet, eyalet degilse, işde alamanlar denilen devlet dökülmüş ilk başa bakinca, yine Türksünüz ve bir Türkün kicindan dökülenlersiniz, şimdi bu yaptiginiz edebsizlikde ne öyle " Türkleri begenmemek " sümüklü böcek kabugundan cikarda "hak tuuuu" dermiş, cikdigi kabugu begenmezmiş, siizde inip geldiginizi kicimi begenmiyorsunuz sari ahmaklar, hepimiz KARDAŞIZ, Türkünden alevisine alevisinden ermeni "Kim Kardashian" ina kadar hepimiz kardeşiz nedir bu düşmanlik hikayeleri ahmaklar sürüsü, habil ilede kabil kardeşdi, amma o ahmaga laf söz gecmedi de, kardeş katili oldu, sizde ayni kabil olmagaa mi calişiyorsunuz haaaaaa??????????????? yani işde semaya dogru dikey olarak olan ilerlemede tesbih üstünde tesbih vardir : anan, baban, babannen, deden, diye devam eder gider, işde tesbih üstünde tesbih, birinin kici birini başinin üstünde, veya birinin ayaklari birinin kafasinin üstünde, veyada insanin delik kismi nere? biri agzi biri kıçı, öyle olunca onlari tesbihe dizince ayaklari üstte olmaz, birnin kicinin altinda birinin kafasi var demek olur, delikden gecer cünkü tesbih ipi azizim, oralarda insanin iki delik kisimi, dikey delik kismi yani velhasil kelam.
Hepimiz kardeşiz "Kim Kardashian" iz amma nereye kadar, avustralya ya brezilyaya ilkbahar gelcek ilik rüzgar escekki, onun için onlar bu sözümüzü alacklar tatbik edecekler, kuzey yarimküreye ise, sonbahar geldi, ve cetin ve sert rüzgarlar esecekki yapraklari sarsisp döksün, yani bizde sert sözlör sert rüzgarlar gecerli hala, o söz güney kutbundakilere gecerli, "sana söylüyon kizim, sen anla gelinim" yani, arif olan anlar sesli vaaz da yok bu kisim anlmayanlara aciklama yaptik sonradan, hepinizn ismini arif koymadik ki, hemen anlayiveresiniz degilmi.

Rabbim, benim ve askerimin gaybi bilgisini artirsin inşallah.

--oOo---

أَللَّهُمَّ أَرِنَا الْحَقَّ حَقاً وَ ارْزُقْنَا اتِّبَاعَهْ وَ أَرِنَا الْبَاطِلَ بَاطِلاً وَ ارْزُقْنَا اجْتِنَابَهْ

وَآخِرُ دَعْوَاهُمْ أَنِ الْحَمْدُ لِلّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ

Ve âhıru da'vâhum enil hamdulillâhi rabbil âlemîne,
Amiyn.
Elfatiha maassalavat.

سُبْحاَنَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ

Sübhâneke Allahümme ve bihamdik, eşhedü en lâ ilâhe illâ ent, estağfirullahe ve

etûbu ileyk.

--OoO--

Kar©glan

Başağaçlı Raşit Tunca

Schrems, 5 Ekim 2016 Çarşamba

Original Kar © glan

Print this item